31 Ağustos 2024 Cumartesi

Ağustos 20-31: Sisli ve hisli zamanlar

Dün, 30 Ağustos, beni büyüten ve çok bağlı olduğum ananemin ölüm yıldönümüydü. Her ne kadar son birkaç senedir ölüm günlerini anmak yerine doğum günlerini kutlamayı tercih etsem de, yaşasaydı bu sene tam 100 yaşında olacak ananemin belirli bir doğum günü yok. Annesi ona “yapraklar dökülürken doğdun” demiş.. Dolayısıyla her Ekim sonu, ne zaman sarı bir yaprak süzüle süzüle, yavaş yavaş toprakla kavuşsa, ben ananemi anarım. 

Fakat 30 Ağustos’un da - zafer bayramı olması dışında - 11 senedir hüzünlü bir anlamı daha var işte.. Hüzün zamanla azalıyor diyorlar ya, o da yalan. Zaman geçtikçe özlem katlanarak artıyor, belki kapıp koyvermiyorsun ilk zamanlardaki gibi ama içine içine akıtıyorsun gözyaşlarını ve bazen bir susmak ki, ağzını açacak güç bulamıyor, bir iç çekişe sığdırıyorsun tüm yaşanmışlıkları. 

Sevmek böyle bir şey.

ya da böyle :)

İki anlamıyla da. Sevmek ve yitirmek böyle birşey. Hayatta en azından bu duyguyu iyi öğrendim, defaatle üstünden geçe geçe.

Yok yok.. Hüzne boğmayacağım kendimi de sizi de. Sadece, öyle bir yaşa geldim ki, karşı takım artık bizim takımdan daha kalabalık ve bu da ölümle ilgili korkuların yönünü değiştiriyor. Bir noktada ananemin de dediği gibi: “neredeyse sevdiğim herkes karşı takımda artık..” hissi sanırım insanın kayıplara, ölüme ve belki de yaşama bakışını bile değiştiriyor.

Güle güle boncuk gözlüm..

İşte böyle.. Sevgili Mahir Ünsal Eriş’i de analım: hayat bu kadar’dı bu ayın son günlerinde. Ölümler (Erkek tavşanımız Monster’ımızı ve çocukluktan tanıdığım iki kişiyi de kaybettim son 10 günde), özlem, yavaş yavaş yazın bitiyor olduğu gerçeği, memleketten ayrılığa hazırlık…

Böyle olunca, 20 Ağustos’tan bu güne, hayat durgun ve yavaş geçti. Sabahları ezanla kalkıyorum, biraz spor yapmaya çalışıyorum (somatik ağrılarım devam..), sonunda mutlaka şükür meditasyonu ve dua etmeye dikkat ediyorum, sonra tek başıma kayalıklardan denize giriyor ve uzun uzun yüzüyorum. Denizle bütünleşmek bana iyi geliyor. Duş ve kahvaltı sonrası hiçbir şey yapmıyorum akşam denizine dek. 

Kitap bile okumuyorum düşünebiliyor musun?! Bazen çocuklarla bile ilgilenmiyorum. İçimden gelmiyor.. Onlar da zaten kitapları oyuncakları ve denizle dolular. Sonra akşam denizi sonrası bahçeleri suluyorum (günün en keyifli anlarından biri) ve akşam yemeği hazırlıkları, yemek sonrası balkondan denize bakmak, nadiren (keşke daha çok olsa) babamla sohbet, akşam 10’da yatağa yığılıyorum ve tavuk gibi bir uyku.. 

10 gündür her gün bu. Hayat bu kadar.

Gizli mabedim: küçük kamelya

Bir iki değişiklik de oldu. Oz geldi (ama ona rağmen üstteki rutin aynı kaldı, hatta yazık, akşam yürüyüşe sahile tek başına inen misafir oldu - aileden sayılmasa bu yaptığım çok ayıptı valla), birkaç defa annemin tansiyonunu yükselttim (çünkü son 2-3 senedir sağladığımız ateşkes, benim terapiye başlamamla ve terapistin suyu yine bulandırmasıyla, en baştan tuzbuz oldu maalesef - belki bu konuda da en dibi görmeden iyileşme başlamayacak). 

Geçen gün de dolmuşla günübirlik İzmir’e gittim ve şahane kadınlarla buluştum. Görür görmez sevdiğim, taaa Antalya’lardan gelen, güzel gözlü güzel kalpli Narda, daima enfes bir kadın olan Momentos ve benim için bir “kuzen” ayarında olan, yıllaaar önceki Almanca öğretmenim ve sonrasında zor zaman ve konulardaki sırdaşım ve dostum Natalia.. Bu buluşmalar da çok iyi geldi..

İşte böyle. Birkaç güne Bursa, günübirlik İstanbul (7 Eylül buluşmamızı iple çekiyorum sevgili blog dostlarım!) ve sonra gerisin geriye kürkçü dükkanı….

Haydi bakalım.. Ağustos buydu işte, bu kadar’dı. Yaz bu kadardı.. 

Yine gelir mi ki?

Günün, ayın, yılın güzeli 🤍💜

29 yorum:

  1. Anneanneler benim içinde çok değerlidir, mekanı cennet olsun anneannenin. Benimki de domates zamanı doğmuşum derdi,her derdimin ortağı idi, nurlar içinde yatsınlar.
    Altmışa geliyorum ama hala arada annemin tansiyonunu çıkartırım bazı ana kız olayları bitmez ne yazık ki. Bunun birilerinin suyu bulandırıp bulandırmaması ile pek ilgisi olmayabiliyor.
    Bu yaz çook sıcak geçti ama kışı da özlemedik daha, eylülde güzel geçsin herkes için. Ayrıca kayıpların içinde üzüntülerimi ifade ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin Mehtap, senin ananen için de huzur dilerim.. Teşekkür ederim

      Sil
  2. Canım Ceren aşağıya bir link ekledim, kardeşimle tanışmadan önce yazısıyla tanışasın diye, bitmeyen didişmemiz annelerimiz hakkında. Cumartesiyi iple çekiyorum, çok sevgiyle. Anneannene rahmet diliyorum, huzurla uyusun...

    YanıtlaSil
  3. https://www.gazeteduvar.com.tr/annemin-karniyarik-tenceresi-makale-1716280?fbclid=IwY2xjawE_o-5leHRuA2FlbQIxMQABHX9d6QSQf_lKwlMJHUwoETSiw5B0MTjZS2I1SKaxq_xIJH_4DcVyfFXWGA_aem_FRwEx5la_ZGRZEmkJMRk4Q

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi okudum. Evet anlamak ve affetmek önemli aşamalar, ben iki sene önce bunu bir terapistle başardığımı sanıyordum ve gayet iyileşmişti ilişkimiz fakat yine tepetaklak oldu bakalım….

      Sil
  4. Bir şarkı var ya Sana söz yine baharlar gelecek. Hep gelecek ömür böyle geçecek. Haftaya görüşmek üzere. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seçim kampanyası şarkısı da oldu.. Ama bilemedim baharlar geliyor baharlar gidiyor hayat geçiyor bitiyor

      Sil
  5. Misafirler gidince, ortam sakinleşince, başbaşa kalınınca olanlar oluyor, bazen. Demek ki bir dönemeci almanın zamanı gelmiş. İyilikle aşmanızı dilerim. :)
    Annane ve kuzusu fotoğrafı çok tatlı. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef :)
      Ananemin bir lafı vardı: Allah herkese yerinde rahatlık versin :))) Yerinde’ye baskı ile.

      Sil
  6. Merhaba yazının başındaki fotoğraftaki gülümseme öyle içten ışıl ışıl ki 🧿 o fotoğrafın varlığına, o gülüşü ortaya çıkaran yaşananlara şükür diyelim ne diyelim yoksa hüznün zamanla azalması yalan.. H.

    YanıtlaSil
  7. Annemi kaybedeli 18, anneannemi kaybedeli 13 sene oldu. İlk günler, ilk aylar, ilk bir buçuk - iki sene dayanılmaz bir acıydı ama sonra yavaş yavaş nefes alınacak seviyeye düştü o acı. Ara ara gelen hüzün atakları oluyor hâlâ... İkisini de çok özlüyorum. Annemi - hastalığın sebebiyle pek de bilmeden yaptığı şeyler olduğu için - affediyorum da anneannemi affedemiyorum bazı şeyler için. Bu affetmek konusu çok zor ve neredeyse imkansız maalesef. Ama senden umutluyum. Senin insan sevgin ve özverin benden kat kat fazla <3

    Kayıpların için sabır diliyorum. Dilerim sonbahar iyileştirir kalbini.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyor musun bu “affetmek” kelimesini bir açmak istiyorum çünkü sanırım yanlış anlıyoruz biz bu kelimeyi…
      Amin canım sana da güzelliklet diliyorum

      Sil
  8. Gizli mabedine bayıldım!
    Anneannelerimiz nurlarda yatsınlar. iyi ki onlarla büyümüşüz, sevgilerini doya doya yaşamışız. Şükrü Erbaş'ın dizeleri tam da onlar ve tüm göçüp gitmiş sevdiklerimiz için bence: "ölenler yaşayanlarda yaşarlar"...öyle gerçekten. Bir söz, bir bakış, bir yaprak, bir battaniye...ne çok şeyle yaşıyor, yaşatıyoruz onları...
    anne konusu bu ara hepimizin ortak konusu galiba değil mi? ortak bir terapi seansı mı gerçekleştirsek hocam? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin Şulecim, mesajını aldım ama çok yoğun hisler yaşadığım bir ana denk geldi cevap veremedim sonra da beceremedim ne yazayım diye düşünüp…. Neyse sen anlamışsındır zaten bu durumu.
      Terapist seansı yerine bir gece şarap / sabah kahve de olur eşliğinde bir buluşma diyorum…

      Sil
  9. Ne güzel bir yazıydı sevgili Ceren. Biliyor musun- bilemezsin tabii- bu ikinci ya da üçüncü okuyuşum. Bu bir kitap olsaydı pek çok yerin altını çizerdim. Benim "Yorumsuz" başlığıyla yazdığım yazıda halen tek yorum var, senin yorumun. Zaman geç olunca acele ile yorumlara kapalı seçeneğini işaretlemeyi unutmuşum. Sonra yeniden güncelleme yaparak ekledim. Sen okur okumaz güncelleme öncesi yorum yazınca tek senin yorumun kaldı. Ben bile açıklamalı bir yorum amacıyla giremedim. Belki öylesi daha iyi oldu, diğer arkadaşlarıma da haksızlık yapmak istemezdim...
    Anneanneni- tam onun istediği gibi- anılarda en güze biçimde yansıttığına eminim. Gözlerinin ışıltısı o beraberliğe nasıl da yansımış.
    Her beraberliğin kişilere göre farklılık gösteren öyle ince ayrıntıları var ki. Nasrettin Hoca bile "Sen de haklısın dememiş mi?" Ergenlik, kurallar, baskılar, yaşamın getirileri-götürüleri, sorumluluklar, zorunluluklar, menapoz, güçler ayrımı, güçlü olma savaşı, evet'lerle hayır'ların karmaşıklığı, kendini kanıtlama çabaları... Uzun hikâye canım. Anneler de kızlar da haklı. Her iki taraf da zaman zaman isyancılar'ı oynasa da zamanla uzlaşma ile mutlu son'a ulaşılıyor.

    Günübirlik İzmir yolculuğunun bir başka otobüsle gelmeyi tasarlayan sürpriz bir konuğu daha olacaktı. Tarih ve düşüşün yarattığı karmaşa engelli koşuya izin vermedi...
    Bu mektup gönül dolusu sevgiyi iletmeyi üstlendi. Daha ne isterim...?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, öyle gerçekten, tam dediğiniz gibi, ne eksik ne fazla. Şu an saat 7.28, henüz güneş yükselmedi. Yattığım yerin yanında bir zeytin ağacı bir de zakkum var ve zakkum tam gözümün göreceği yerde bir pembe çiçek açmış. Bunların hep bir anlamı olmalı, böyle bakıyorum hayata. Fakat dış etkenler zorluyor.. Dışım benden öyle apayrı ki, bazen bağlantı kuramıyorum ve kendim olamıyorum, bu zorluyor.
      İzmir’i hiç sormadım bile dinlenin istedim, nasılsa bundan sonra kalpler bir :)

      Sil
  10. Annesi ile arasını bir türlü düzeltemeyen bana çok iyi geldi yazınız. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  11. Nur içinde yatsın anneanneciğin.

    Anne yanında olup ergene bağlama keyfi yaşamak harika. Tadını çıkart tembel zamanların :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ergenlik keşke o anlamda olsa ama değil ;) Daha çok ergenlik çatışmaları diyelim. Annelerin hani bu daha küçük, bilmez düşüncesi, ergenlerin yahu ben büyüdüm bi bırak beni halleri, nedense 45 yaşımda yine aynı noktadayız… Bir de bayan ön-ergen eklendi bu üçgene…. Hiç sorma yani durumumu.

      Sil
  12. Ben sadece tebessüm ediyorum, yorum bu kadar:)

    YanıtlaSil
  13. Nagihan ablaya eşlik edeceğim sadece tebessüm ederek. Seviliyorsun.
    Birgaripseyma

    YanıtlaSil
  14. Affetmek lafı herkeste farklı anlam taşıyor galiba ben her anlamda affetmedim ama kabul ettim benim payıma bu düştü diye.ben kavga bile edemiyorum,galiba duygun kalmayınca bu safhaya geçiyorsun yahut vazgeçince.geçenlerde bir mentör benim hikayeyi az dinleyince babaya da bakmalısın dedi,aman dedim dur , birde baba çıkarma uğraşamayacağım 40 sene biriyle uğraştım durdum,hayatta patinaj atmaktan başka bir şeye yaramıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bana da öyle geliyor, açmak lazım bu kelimeyi.
      Döndünüz mü??? :)

      Sil