Kapı çaldı, bu saatte kimdir ki diye açtım. N. Elinde bir buket rengârenk lale ve sümbül, kurdeleyle bağlanmış. Aa nereden çıktı bu güzeller, demeye kalmadı, dedi ki "C., bunları görünce sen geldin aklıma. Ben insanlık adına teşekkür etmek istedim sana, bunca çabaladığın için..."
Bir an ne demek istediğini anlamadım. Boş boş bakmış olmalıyım ki yüzüne, o zaman ekledi "deprem çalışmalarından bahsediyorum.. "
Doğru ya. Çalışmalar... Depremzedeler.. Utandım.
Bu sıra Bulgakov'dan (sen de onu herkes gibi Usta ve Margarita'dan tanırsın mutlaka) "Genç bir köy hekimi"ni okuyorum yeniden. İlk okuduğumda 99 depremi olmuştu. Ufacık çocuktum daha ama gönüllü çalışmıştım yine.. Değirmendere, Gölcük.. Aradan tam 24 sene geçmiş, yine deprem, yine gönüllü çalışmalar, yine Bulgakov.
İnsan mesleğinin ilk zamanlarında herşeyi bildiğini sanıyor. Kitapları yalamış yutmuş, terapi protokollerini ezberlemiş, pırıl pırıl genç bir idealist.. Aynen Bulgakov'daki gibi, yüzmeyi kitaplardan öğrendiğini sanıp, derin bir suya atlayıveren bir.. şaşkın? cesur? aptal?
Hayat ders kitaplarındaki gibi değil oysa ki. Deniz de sandığından derin. Üstelik içindeki canavarlar... Bulgakov'un köy hekiminin "boğulmuş fıtık" kabusu gibi bir şeylerden korkarken, kendini bambaşka bir mücadelenin içinde buluyorsun ve fıtık mıtık vız geliyor bir noktadan sonra. Çocuk tecavüzleri, intiharlar, toplumun sapkınlık diye gördüğü ruhsal bocalamalar, varoluş sanrıları, kişilik bozuklukları, travmalar.... Bazı insanların dinlemeye dayanamayacağı yaşantıları dinlemeye, sarmaya, iyileştirmeye çalışıyorsun..
Elbette umutsuzluk duyuyorsun. Bazen ağlamak istiyorsun (arabayı sağa çekip bağıra bağıra ağlıyorsun). Yapamıyorum ben, diyorsun. Vazgeçmek istiyorsun. İşin kötüsü tüm bunlar olurken bir de hayattaki kendi rolünü "layıkıyla" oynaman gerekiyor. Çocuklarını güler yüzle okuldan alıyor, kocana siyah çorabı beyaz sepetine attığı için sinirleniyor, mücvere sarmısak koyulur muydu diye internete bakıyor, ellerine sürdüğün kremin kokusuna bayılıyor, günün tortusu diye bir bloğa tuhaf tuhaf, belki de anlamsız bir sürü şeyler not ediyorsun. Bir dostla dertleşmek istiyor, elifi özlüyor, bazense kimsenin olmadığı sessiz ve kimsesiz, kuytu bir yerde tek başına saklanmak, elma deseler bile çıkmamak istiyorsun.
Sonra biri geliyor işte. Kapıyı çalıyor. Eline bir buket çiçek tutuşturuveriyor. Ondan yarım saat sonra başkası geliyor (hani hayat "sen anlamamış olabilirsin" der gibi) o da eline Descartes'ın "İlk felsefenin meditasyonu"nu tutuşturuyor. Akşamına iki farklı konser bileti, bir "basit bolluk" kitabı.. N'oluyor ya? Tek tek gelin.... hayır hayır, vaz geçtim, hep birlikte gelin.... Yalan söyledim, gelin de kim olursanız olun, gelin.
Küçük içtenlikler yapın bana. Utandırın. İyi biri olduğumu, ananemin dualarındaki iyilerle karşılaşmayı hak ettiğimi hatırlatın. Çünkü ben, çok hızlı ve kolay unutuyorum herşeyi... Kolayıma gidiyor kendimi suçlamak, beğenmemek, yetersiz bulmak.
Siz hatırlatın. Bana. Ve birbirinize..
https://youtu.be/Yw1A5TQVwvQ
YanıtlaSiloooooo
Silhttps://youtu.be/mgEkbki1WS4
YanıtlaSiloooooooooooooo
SilGüzel işler yapmak, hayatın güzelliklerini yakalamak için o kadar içten çaba gösteriyor ve bunu başarıyorsun ki, takdirle izliyorum canım C.ciğim. <3
YanıtlaSilevet gerçekten büyük çaba gösteriyorum çünkü maalesef kendiliğinden olmuyor... keşke olsa.
Silhttps://youtu.be/XnCtni2IDLs sanırım ayarımız yok :) Hep mutlu olun mutlu kalın
YanıtlaSilooooooooooooooooooooooooo
SilÇok teşekkürler hepsini ardı ardına açtım. şimdi tek tek dinleyeceğim yemek yaparken :)
SilKeşke hep böyle güzellikler ile karşılaşabilsek...
YanıtlaSilsanki karşılaşıyoruz ama fark etmiyoruz bazen de.. o anki ruh durumumuza bağlı olarak dünya korkunç ya da çok güzel bir yermiş gibi geliyor.. "gören gözler" diye boşuna dememişler büyüklerimiz, bu da bir göz eğitimi işi belki de....
Silİncelikli şeyler yapmak için sıraya girenlerin çok olsun :) Bunu almak da vermek de bir beceri galiba. Ve her beceri gibi geliştirilebilir. Almak da dedim çünkü övgüleri alırken de ne gerek vardı diye kendi emeğimizi değersizleştiriyoruz sanki.
YanıtlaSilEvet öyle, bizim nesil öyle yetiştirildi. Kendimizi övmez ve övdürmeyiz biz, ayıp gelir değil mi? Ama mütevazılık ile dediğin gibi emeği değersizleştirmek çok ince bir çizgi.. Kesinlikle özenli bir eğitim gerekiyor dengede durabilmek için :)
Silküçük, büyük güzellikler, incelikler olmasa çekilir mi zaten bu hayat? seni tanıdığım için mutlu oluyorum yazdıklarını okuyunca. hayatı güzelleştirenlerden birisin :) iyi ki varsın
YanıtlaSilBen de öyle düşündüm ve o geçen sefer önünden geçtiğimiz ve gece diye göremediğimiz çiçekli villayı da göreceğiz değil mi bir gün :)
Silsen gel, özel götüreceğim seni "güllü villa"ya. öyle tesadüfen önünden geçmeyeceğiz :)
Silyuppiiii
Silİyi ki o "birileri" var hayatımızda ve iyi ki yaşamın devam ettiğini hatırlatıyorlar bize. Bazen fısıldayarak, bazen ufak dokunuşlarla, bazen dürterek...
YanıtlaSilBeni ilk göreve başladığım yıllara götürdünüz. İdealist düşüncelerle, bitmez tükenmez bir enerjiyle, kendimizi hiç düşünmeden , var gücümüzle çalıştığımız, didindiğimiz yıllar. Dünyayı kurtarmak istercesine yüce duygular, insan sevgisi...
Öyle güzel aktarmışsınız ki , hemen yazmak istedim, yazamadım, sonra tekrar okudum. Her okuyuşta farklı duygulara ulaştım. Bir yaştan sonra mutluluk da, hüzün de gözyaşı salgılarını uyarıyor sanırım. Bazen bir kelime, bir ses, bir türkü ya da şiir, şarkı.
Duyarlıysanız çevrenizdeki en küçük uyarıcı bile güçlü bir uyaran haline dönüşüyor, yüreğinizde farklı kılıklara bürünüyor.
Küçük bahçemizde benim için kocaman bir badem ağacı var. Öyle güzel çiçekler açtı ki birkaç gündür. Onu izlerken sizinle birlikte sohbet etmeyi düşündüm bir an. Bir kara kışın ardından yeniden çiçek açtı kuru dallar.
Sevgiyle.
bazen kafamıza vurarak ;)
Silbence siz öyle idealist de sonlandırmışsınızdır görevi, bir sürü tırmanma, yuvarlanma ve hayal kırıklığına rağmen..
duyarlılık konusunda haklısınız, dün bana komşum C. de aynısını söyledi, duyarlı ve duygusal... maalesef bazen çabuk incinebilir..
badem ağacının çiçeği ne kadar düzeldir, ah bilmem mi.. kokusu da vardır onun.. bakın bu konuda yazayım yarın unutmayayım :)
İyi ki demek kadar güzel bir duygu var mı, hele ki bunu duymak daha da ötesi... Bunu hatırlatan dostların bol olsun C.ciğim, iyi ki varsın bu dünyada ♥
YanıtlaSilamiiiiinnnnnnn, hepimizin!!! <3
Silİnsan en çok da kendine vicdansız davranıyor. Bir öğrenebilsek aslında en çok kendimizi sarıp sarmalamayı :)
YanıtlaSilÖyle maalesef
Sil