Dün 14 saat uyudum. 11 saati gece, 3 saat de öğle uykusu. Şu an biraz kendime gelmiş gibiyim, en azından bir iki iş yapabilecek gücü buldum. Sanırım kış depresyonundayım sevgili blog. Terzinin kendi söküğünü fark ettiği an.....
Yıllar yıllar önce süpervizörüm bir sohbet sırasında "ilk panik atağımı geçirdiğimde.." diye bir cümle kurduğunda aynı şaşkınlığı yaşadığımı hatırlıyorum. Nasıl yani? Terapist nasıl olur da panik atak geçirir? Terapist nasıl olur da depresyona girer? Terapist nasıl aşk acısı çeker? Terapistin çocuğu nasıl olur da davranış problemleri ya da madde bağımlılığı yaşar? :) Ah acemilik.. Sonra, fark ettim ki, terapistler arasında psikolojik sorunlar ve ilişki sorunları çok fazla (şşşt çocukları da genelde sorunlu). Bunun nedeni sanırım kendini fazla dinlemek, didiklemek ya da şunu yaparsam çocuk üzerinde travma olabilir diye düşünerek doğallıktan uzaklaşmak.. Meslekten gelen "her şeyi iyileştirme isteği" ya da yüksek standartlar.. Neyse ne. Oluyor.
Her Türkiye dönüşü zorlanıyorum ama özellikle çok güzel havalardan kötü havalara geçişte, çok güzel zaman geçirdiysem rutine dönüşte, bu geçiş iyice ağır geliyor. Döndüğümde kar atıştırıyordu, şu an her yer bembeyaz. Daha doğrusu gri, kahve rengi ve beyaz.. Renkleri çaldırdık. Bir de akvaryumda kayıplar yaşandı ve tavşancık hastalandı biliyorsunuz.. İki gün sürekli ağladım. Başka şeylere de ağladım sanırım arada, hazır genel bir ağlama yapıyorken. Yalan yok iyi geldi..
Tavşancık bir tık daha iyi gibi sanki.. Emin değilim ama elimden geleni yapıyorum. Gece yarıları kalkıp besliyorum enjektörle. Havuç suyu falan veriyorum, sırf seviyor diye gittim ahududu buldum bir yerden :) bu mevsimde.. Sürekli kucağımda, sıcacık tutuyorum, konuşuyorum. 60gr kilo aldırmayı başardım. Tabii kaybettiği 400gr'ı alması zaman alır ama ufak adımlar. Bu kadar bağlandığımı bilmiyordum...
Almanya'ya karşı hislerim bir tuhaf. Bazen seviyorum, özellikle doğayı, güven içinde yaşamayı, politik ve sosyal istikrarı. Refahı. Mesafeli ama saygılı insanları. Bazen de nefret ediyorum asla esnek olmayan, taşlaşmış, kalıplaşmış, kısır yaşam rutininden. Renksizliğinden, şaşırtıcı bir şeyin asla yaşanmayışından. Bu nedenle "problemi olmayan ülkenin problem çözmeye de alışkın olmayan katı insanları"ndan.. Bir de tabii soğuğundan, hem insanlar arası hem fiziksel anlamda.. Yalnızlığından, mesafesinden, bana egzotik bir çiçekmişim gibi yaklaşılmasından..
Esnek, yaratıcı, renkli, şiirsel, şaşırtıcı, farklı, beklenmedik, alışılmadık gibi bana büyüleyici gelen kelimeleri kullanamamaktan...
Bazen çok bunalıyorum.. O zaman yazmak, tutunduğum tek dal. Ufak notlar almak hayata dair, hayal kurmak ve bunları kelimelerle süslemek, birine bir mektup yazmak, sadece kendi kendime yazmak, üstünü çizmek, silmek, başka kelimelerle yeniden yazmak..
Yazmayı bırakırsam yaşamayı da bırakacağımı biliyorum..
Hamiş. Kış depresyonuna karşı herkese iyi gelenler şunlar: spor ya da günde 30dk tempolu hareket etmek, kış meyvelerinin ve sebzelerinin doğal onarıcı etkisi, ek olarak D ve B vitamini almak.
Bana iyi gelenlerse bu yazıya eklediğim fotoğraflardakiler: okaliptus ve mavi çam yağı katılmış sıcak bir banyo, her hafta kendime çiçek almak, sosyal medyadan "ufak ve mütevazi evler" fotoğrafları araklamak ve bir klasörde toplamak (çünkü günün birinde benim de ufacık, sade ve mütevazi bir evim olacak, inanıyorum) ve karşı komşuya uzuuuun bir mektup yazıp karlar içinden yolun karşısına geçip, güzel evinin posta kutusuna atıvermek :) Çünkü; Almanya'nın rutinine karşı ben, yeneceğim seni Almanya :)
Biz de kar bekliyoruz ama yağmıyor. Hülya
YanıtlaSilEvet okuyorum maalesef :( kardan geçtim bari yağmur yağsa.. Ay Arabistana döndü iyice memleket…
SilHeh, dediğime gelmişsin :D
YanıtlaSil;) evet
SilSenin gibi komşusu olsa başka ne ister ki insan Canım Ceren'im ❤️ Yaz, hep yaz sen. Bazen okudukça bazen yazdıkça iyileşiyor insan. Yazdıkça sana da iyi geliyor - istisnalar kaideyi bozmaz -, okuyunca bize de.
YanıtlaSilÖnerdiğin kitabı dün gece bitirdim ve bitmesine çok üzüldüm çünkü bitmesine hiç hazır değildim. Daha okumak, anlamak, anlatmak, anlata anlata biteceğine inanmak, en önemlisi de halden anlayan birinin varlığını yanıbaşımda hissetmek, anlaşılmanın dayanılmaz hafifliğinde kaybolmak istiyorum bir süre daha. Sanırım dönüp bir tur daha okuyacağım.
Evet ya komşuluğumdan ben de memnunum :)) Blogger kooperatifi diyorum bak ciddiye alan yok..
SilKitabı sevmene sevindim :)
Birkaç yıl önce müzisyen bir arkadaşla tanışmıştım. Klasik müzik enstrümanı çalan entelektüel bir arkadaştı. Ben de klasik müzik dinlemekten hoşlanırım fakat sizin bu müziği dinlerken aldığınız haz benimkinden kat kat fazla oluyordur sanırım dediğimde aldığım cevap beni şok etmişti. Hayır dedi, biz dinlerken sanatçı parçayı nasıl yorumladı, hangi notayı yanlış bastı, nerede hata yaptı diyerek kafamızı o yönde meşgul ediyoruz ama siz bunları düşünmeden daha büyük bir keyif alıyorsunuz demişti. Bu yüzden sizi çok iyi anlıyorum. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Depresyon nedir bilmiyorum desem size bana inanmazsınız. Belki de ben depresyonun ne olduğunu bilmiyorum. Can sıkıcı hiçbir konum mu yok, hayır fazlasıyla var. Üstelik beni rahatlatacak, sığınacağım bir inancım da yok. Size son bir haftamı anlatacak olsam, ne dediğimi anlarsınız. Belki benim hayatın acılarını, keyiflerini ve her an iyi ya da kötü bir şeyle karşılaşacağımı bilmem ve bunu olduğu gibi kabullenmemdir sebep. Bu yüzden büyük ihtiraslarım, hayallerim yok, hiç beklemediğim bir anda güzel bir sürprizle karşılaşabilirim, hiç ummadığım bir anda büyük bir acıyla karşılaşabilirim. Bana son derece doğal geliyor bunlar. Hayatı anlamlandırma şeklim bu. Sonunda düşe kalka yaşamaya devam edeceğiz ta ki son düdük çalınana dek. Belki kafama fazlasıyla taktığım tek şey ülkemin durumu. Bu yüzden bana ne mutlu ki böyle bir ülkede yaşıyorum diyemiyor, adaletin hüküm sürdüğü bir ülkede yaşamayı özlüyorum.
YanıtlaSilYo hayır sizi anlıyorum, benim eşim de öyledir. Biri hasta olur, hatta ölür cenazesine katılırız, ben en ön sırada (çünkü almanlar uyanık erken gidip arka sıraları kaparlar) en çok ağlayan. Hatta 26 yaşında bir arkadaşımızı yitirmiştik hiç unutmuyorum, yıllar önce. Yine ben en önde, vallahi ana babasından çok ağladım, kızla görüştüğüm belki 3 seferdir.. Ben olayın trajedisine ağlıyorum, haksızlığına. Diğer insanlarsa misal ölenin ardından hayatta yaptıklarına bakıyorlar. Bardak dolu boş dileması... Eşim der ki "bana bu olay dokunmuyor çünkü ben yaşamadım, tamam üzüldüm elbette ama sonuçta başka birisinin derdi, benim değil.." Bu işte beni delirten şeylerden biri :) Bana göre başkası / ben sınırları çok içiçe..
SilÜlkenin durumuna da ağlıyorum evet.. ama sonra bakıyorum yine ben ağlarken insanlar "ha evet ya böyle bi ülke olduk işte ne yaparsın..." diyip devam.. İşte o anda yaşadığım his öfke, çaresizlik. O hisse takılırsam depresif ruh hali. Depresyon da bu ruh hallerinin toplamı, 6 aydan uzun süreye yayılması hali...
Laleler ve kar ve komşuya paket ve ökaliptus kokan sıcacık bir banyo suyu. Ve küçük güzel kulübeler.
YanıtlaSilİki cümleyle yazımı özetlemişsin Joe'm :) Aynen öyle.
SilAslında öyle bir uykuya benimde çok ihtiyacım var. İnsanın içi istemese de bedeni zorluyor bazen. Kendini dinlemek ve dinlenmek en iyisi. Kar buralarda yok, keşke olsa :) Ve sakın yazmayı bırakma :)
YanıtlaSilçok iyi geldi o uyku :) normalde 5-6 saat falan uyuyan biriyim ben.. şaşırdım kendime, kış uykusuna yatar gibi oldu.
SilDepresyona çalışırken çok giriyordum ama şimdi böyle bir olayım yok. D vitamini eksikliği bahane ediliyordu o zaman şimdi de eksik ama depresyon yok..
YanıtlaSilTavşanın kilo almasına sevindim, umarım toparlar.
Bir gittiğim psikologtan nasıl çıktığımı anlamadım seansından, resmen kaçtım. O yüz iafadesi ve bakışları o kadar ruhsuz du ki, sanki duvara anlatıyorum sandım düşüncelerimi. Seans bittiğinde dışarıda bekleyen annemin koluna girdim;
-Anne ben deli ama inan doktor benden deli demiştim:))) ( İnsan bir tepki verir yaaaa ne göz kayması, ne kaş kalkması ne konuşma hiçbiri yoktu.psikoloğa giden için deli diye düşünürler ya o düşüncede ona nispetti.) Bir daha da gitmedim. Taki doktor Berrin hanıma rastlayana kadar, beni tek anlayan çözen yönlendiren kişi o oldu..
ilk seans önemli çünkü terapistle uyum olup olmadığı anlaşılır ve o uyum yakalanmazsa çalışmak bence imkansız.. size uyan bir terapist bulmanıza sevindim.
SilD vitamini %100 doğru ama tek neden değil elbette :)
İnsanın kendine iyi gelen şeyleri bilmesi ne güzel. Komşuya mektup yazmak fikri bambaşka bir güzellik. Laleler o kadar güzel görünüyor ki. Hiç bilmediğin neşeler kalbinde belirir umarım:
YanıtlaSilO mektuplar hayat kurtaran can simidi gibi benim için.. Teşekkürler :)
SilAh yazmak da olmasa. Bazen dipsiz bir kuyuya seslenmek gibi, bazen açık bir mektup yazmak gibi. Herşeyinle kendini ortaya dökmek ya da metaforların arkasından halini sezdirmek... Hangisini seçersen. Ama iyi ki var yazmak. Yaraya tuz gibi bazen ve bazen de derde derman..
YanıtlaSil<3 aynen öyle!
Sil:) Bence de yenersin en olmadı denemiş olursun değil mi? Bende iş depresyonundayım galiba elim işe asla gitmiyor.
YanıtlaSil:) Sevmediğin bir işi mi yapıyorsun? O zaman değiştir, hayat çok kısa evet ama aynı zamanda da çooook uzun sevmediğin şeyleri yapmayı sürdürmek için..
SilYok seviyorsan ama motivasyon eksikliği varsa, o zaman ben olsam altını kazardım, neden direnç gösterdiğimi bulmaya çalışırdım ama işte ben.. :)) Ben çok meraklıyım "neden?"lere..
Saçları bakımsız kuaföre gitmem,ama depresif terapist çekici geldi😄
YanıtlaSilHahahah e insan yaşamadan bilemez ki depresyon nedir anksiyete nedir ;) aynen çocuk gelişimi okuyup çocuğun olduğunda şok olman gibi!
SilSelam, ben de son 3 haftadır aklıma ne gelirse ağlıyorum. Önceden bu kadar ağlamazdım ama bir yerden sonra saldım ve bu rahatlatıcı oldu sanırım.
YanıtlaSilYeni taşındım, benim de her gün balkonda takılan 3 kedi komşum var. Her gördüğümde selam veriyorum ve biri selamdan sonra bana bakıp gözlerini kısmaya başladı. (kedice seni seviyorum demekmiş)
Bugün de buna mutlu oldum :^)
Umarım tavşancık çabucak iyileşir,sevgiler.
Ağlamak güzeldir diye boşuna dememiş Sezen ;)
Sil