30 Kasım 2021 Salı

8. Ay (Kasım) Özeti

Kasım da bitti; yılın son ayına girdik. Aylık yazdığım bu "toplama, özetleme, arşivleme" yazıları bana ne iyi geliyor! Hakikaten bundan 8 ay önce "of hayat boşa geçiyor" der dururken, şimdi "hayat dopdolu ve çok da olması gerektiği gibi geçiyor" diyebiliyorum, çünkü elimde kanıtım var! :)

FARK ETTİM:

Bu ayın başında Mimas'ı yürüyordum. Uzun uzun yazdım zaten, bana çok çok çok ama çok iyi geldi. Belki 10 senedir tek başıma olmamıştım. Oysa ne kadar insanî bir hakmış ve benim ne çok ihtiyacım varmış! Bir aydır o kadar farklı bir C. var ki evde; şeytanlarıyla çarpışmış ve iç huzurunu bulabilmiş bir C. Hem ben mutluysam ve huzurluysam, çevremdeki herkes fark ediyor ışıltımı ve ısımı. Benden uzaktaki sevdiklerim bile.

DÜŞÜNDÜM:

Bu ayın konusu tabii ki çocuklara aşı konusuydu. Ben 5 ve 8 yaşındaki çocuklarıma aşı yaptıracağım ve bunu açık söyleyeyim diğerlerinin sağlığı için yaptıracağım. Evet Corona belki çocuklara zarar vermiyor ya da çok az risk içeriyor ama benim aşısız çocuklarım hissetmeden virüsü başkasına taşıdığında, o başkasının sevdiklerinin ölmesini ben insan olarak kabul edemem, vicdanım kaldırmaz. Bu konuda "birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" şeklinde düşünüyorum. Umarım birçok aile de benim gibi düşünür ve bu illetten artık kurtuluruz.. 

ÇOK SEVDİM:

Bu ay, coğrafyamızda artık kış koşulları başladı. Tabii kış hastalıkları da. Çocuklar gece sık uyanıp sızlanınca, üst kata in çık zorlandım ve kendime salon koltuğunda "ana kucağı" gibi yatak yaptım. Fakat Allahım nasıl güzel, nasıl rahat! Yattığım yerden göğü izleyebiliyorum, o zaten müthiş bir keyif. Bir de sabahları bu şekilde uyandırılma lüksüm var:

Çok tatlı değil mi ya şapşiklerim benim.. Kedi köpek tarafında uyandırılmak da bildiğim ve sevdiğim bir histir ama onların derdi genelde "hadi kalk bana mamamı ver, çişe çıkar" iken, tavşanların öyle bir niyeti yok. Yemekleri kafeslerinde, çişlerini de kafesin köşesindeki tuvaletlerine yapıyorlar. O nedenle evde serbest dolaşabiliyorlar böyle ve sabah bu şekilde uyandırılmak nasıl güzel bir his anlatamam..

İZLEDİM:

Bu ay 3 billboards outside Ebbing, Missouri'yi, Yara'yı ve Baby teeth'i izledim ve üçü de ÇOK tavsiye edebileceğim filmler. Özellikle Baby teeth beni baya etkiledi. 

DİNLEDİM:

Spotify'daki versiyonu benim için çok daha güzel ama bu ay defalarca, döndüre döndüre şunu dinledim:

Beni tamamen klarinetten yakalıyor bu şarkı (youtube versiyonunda yok maalesef), ya da belki "Des chromosomes dans l'atmosphère" deyişindeki telaffuzu.. Fransızca kesinlikle dünyanın en güzel ve kullanışlı dili.. 

OKUDUM:

Bu ay Barış Bıçakçı'nın da içinde bulunduğu Hüseyin Kıyar, Yavuz Sarialioğlu'nun 97'de birlikte çıkarttıkları "Kendi Yayınımız" geçti elime. Ödünç tabii. Hemen okudum, bazı sayfaları defterime not aldım. Bana Kaan'ı (İnce) hatırlattığı için Bıçakçı'nın şiir rengini severim. Kaan'ı çok erken, gerçekten erken kaybettik.. Tam o yıllarda.. Bıçakçı ise çok güçlü bir kalem olarak şiirden düzyazıya geçti ve bence çok da iyi etti. Fakat bu şiirlerde, onu henüz çok genç bir adam olarak okumak çok keyifliydi.. Birkaç dize alıyorum, içime işleyen.


"Coğrafya tutkusu eskiden, dünya haritası
yük vagonları ve uzun kışkırtıcı cümleleri rayların.
Uçma tasarıları, mühendislik bilgisi, rüzgâr.
"Kaçsam, yine de sever mi beni annem?" telâşı.

Bitti; pencerenin önünde bir koltuk şimdi
Ve hızla unutmak, içe kapanmak.
Tam kalbime göre bir keder!

Siyah, oyunu terk eder."


"Ama sen
sevgilimsin bazı şeyleri görmezlikten gelebilirsin
."

Bu ay ayrıca Murakami'nin "Koşmasaydım yazamazdım", Zweig'ın "Satranç" ve Livaneli'nin "Balıkçı ve oğlu"nu okudum. Sonuncusu dışındakileri beğendim. 


Yazmayı hobiden bir adım öteye taşıma niyeti olanlara, özellikle Murakami'yi okumalarını önereceğim. Yazar, kendini zorlayacak türde ve devamlılık içeren bir bedensel aktivitenin bir yazar için neden çok önemli olduğunu şu sözlerle dile getiriyor: "Hayal gücünü ayakta tutan şey, bedensel güç dengesidir. Benim için roman yazmak, sarp kayalıkları tırnaklarımla tırmanıp, uzun süreli çetin mücadeleler sonucunda zirveye ulaşma eylemidir. Kendimi yenmek ya da kendime yenilmekten başka bir seçenek yoktur. Söylemeye gerek yok ki, bir gün gelir insan yenilir. Beden, zamanın geçişiyle birlikte istemeseniz de çöker. beden çökünce ruh da istikametini kaybediverir. Bunu çok iyi biliyorum. Fakat bu noktayı biraz olsun öteye taşımak niyetindeyim. Bu roman yazarı olarak benim hedeflediğim şeydir."

Satranç ise, tabii ki Zweig farkı. Ondan da bir alıntı haydi: "Ama en kötüsü, sorgulama değildi. En kötüsü; sorgulamadan sonra hiçliğime geri dönmekti."

YEDİM / YEDİRDİM:

Bu ay tamamen kafamdan, uydurmasyon bir ekmek yaptım fakat çocuklar dahil yiyenler çok sevdiler. Hattâ aramızdaki Karadenizliler çok daha iyi yaparlar bence unu yarı yarıya mısır unuyla karıştırırlarsa ;)

Tuzlu muffinleri çok seviyorum. Rüya'mın yeni keşfettiğim yemek sayfasından da şu tarifi yine muffin tepsisinde denemeyi çok istiyorum!

TUHAF BİR HUYUMU KEŞFETTİM:

Haftasonu bazen kızımın arkadaşları (7-8 yaş) yatılı misafirimiz oluyor. Almanlar bu konuda çok rahatlar, ben hatırlıyorum öyle çok rahat yatılı yollamazdı ailem. Hele şimdi heralde baya zor oldu koşullar, insanlara güvenebilmek vs. Ben hep 3 çocuk istemiş ama yapamamış olduğum için, başkasının çocuğunu bizim eve 3. çocuk kadrosuyla kattığımda deli mutlu oluyorum :))) Nedense 2'den daha kolay ve neşeli geçiyor zaman.. İçimdeki mükemmel anne ortaya çıkıyor! Her şeye evet diyorum, sürekli enerji dolu ve neşeliyim. Hakikaten tuhaf bir durum.... Belki de "nasılsa 3 çocukla hiçbir şey mükemmel olamaz, sal gitsin yaaa" diye yaklaştığımdandır, evi mok da götürse, yemek olarak bunu da sunsam, zaman çok keyifli geçiyor. Yaşasın kaos..

İLK KAR VE SON RENKLER:

Yılın ilk karı 27 Kasım'da düştü, fazla tutmadı ama çocuklar hemen "çamurdan-adam"larını yaptılar :P

Hava sıcaklığı hafta boyu fırtınalı 0-1 derece. Bundan sonra artık böyle burası, ama dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun evin içinde bahar devam ediyor. Çünkü sardunyalarıma kıyamadım, onları bizim "efsane banyo penceresi"nin önüne aldım. Kamuflaj da sağlıyor ;) Sizce de sardunya dünyanın en güzel çiçeği değil mi? Yuva kokusudur benim için sardunya..

Ama bu sıra evde bir de bu var... Amaryllis. Güzel Hatun Çiçeği... <3 Dev hatun desek daha doğru aslında, çiçeklerin çapı 20cm'yi buldu! Neyse ki kokusu yok..

KUTLADIM / REZİL OLDUM / ÇOK GÜLDÜM:

Ay ortası St.Martin yortusunu kutladık. Çocuklara paylaşmayı öğreten bir hikayesi var bu yortunun, bir de fener alayı yapılıp gece yürünüyor, sonra totomuz donarken bir arada sıcak şarap içiyoruz. En keyifli kahkahalı anımızda oğlumun anaokulu öğretmeni yanıma yanaşıp "Bayan S. oğlunuz L. St. Martin ilahisini kafasına göre değiştirmiş, tüm çocuklara da öğretmiş, bilmem fark ettiniz mi, hepsi yanlış söylediler" dedi. Yok vallahi farketmemiştim, "Martin sırtındaki ceketi çıkarıp bir bıçakla keser ve yarısını üşüyen fakir adama verir, böylece adamı ölümden kurtarır" kısmında L. "Martin patates kızartması ve salata yer ve kola otomatından aldığı kolasını da tamamen tek başına içeeeeer" şeklinde söylüyor hakikaten!!! Of tanrım bu çocukla ne yapacağız daha yaşı 5...!

KORKTUM / ŞÜKRETTİM / YİNE ÇOK GÜLDÜM:

Bu ayın giderayak atraksiyonu tabii ki kendimi gözümden bıçaklamamdı. Pizza yaptım kesiyorum tam, elim fırın tepsisine değdi ve yandı. O refleksle elimi çekince elimdeki bıçak gözüme girdi.. Acile gittik, girişte kayıt alan kadın "insan gözüne bıçak sokmamalı" dedi (Alman şakacılığı). En yakın arkadaşlarımdan A. ile buluşacaktık ertesi sabah, olayı anlatınca bana "kendini yaralayıp durmaktan vazgeçmelisin" dedi (Polonya şakacılığı). En son geçen gün O.cuğum duyunca o da şunu dedi (Türk şakacılığı) :))))

İşte bu ay da böyle geçti. Geri dönüp bakınca hakikaten dolu dolu, rengarenk, çok çeşitli duyguları yaşayarak geçirdiğimi görüyorum. Bu beni mutlu ediyor... Yılın son ayı da ışıl ışıl, güzelliklerle geçsin umarım hepimiz için.... Haydi bakalım, ver elini Aralık!

45 yorum:

  1. Öncelikle geçmis olsun. Hakikaten dolu dolu geçen bir ay olmuş sizin için.Almanya 'da bazı yerlerde kar yağdığını duydum, burda henüz yağmur var fakat cok soğuk. Satranç okunmayı bekleyen kitaplarım arasında..Keyifle okuduğum güzel bir yazıydı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kar başladı :) Mayıs'ta kalkar artık..

      Sil
  2. Aralık en sevdiğim aylardan olabilir :) Sanırım yılbaşı kırmızısına bayılıyorum. Cocacola sağolsun :D

    Türk şakacılığı, hehehw, valla ak verdim :P Tekrar çok geçmiş olsun.

    Bu arada ceketin yarısı bence ikisinin de donmasına sebep olurdu L versiyonu daha güzel :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok seviyorum :) Aralık Almanya'da çok hızlı geçiyor, başından sonuna dek yapılacak öyle çok şey var ki! Noel yortusu geçip tatil de bitince resmen "oh şükür" diyoruz..
      Kesinlikle benim de anlamadığım bir adam bu Martin, ceket kesmek ne ya, tam Alman kafası işte %50 %50 :)))

      Sil
  3. C.'ciğim sondan başa gideyim ve en önemliden başlayayım: çok çok geçmiş olsun. hafif atlatmışsın neyse ki. okurken yine içim hopladı!

    sardunya benim de ennnnn sevdiğim çiçeklerin başında yer alır. nazım'ın dizeleri gelir aklıma hep ("ve parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının") kurumuş yapraklarını ayıklarken ve severken çiçeklerini :)

    ben de hep çok çocuk istemiştim sonra bir oğlan doğurdum, bir oğlan bir kızı da çocuğum gibi sevme şansım oldu. küçükken biraz (!) zor oluyor her an 3 çocuklu yaşam, inan bana. en güzel çocuk arada bir hafta sonları gelen arkadaşın çocuğudur sözü doğru bu anlamda :P

    çocukların aşılanacak olmasına çok sevindim. şifa olsun hem onlara hem herkese :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. daha hastaneye gidişimi görseydin. Eşim ısrar etmese ben "yok ya bişi yok geçer" modundayım, eşim sinirlendi sonunda dedi ki "hayatta bazı durumlar vardır, hastaneye gitmek gerekir ve bunlardan biri de gözüne bıçak sokmaktır Ceren!" :)))))
      Sardunya yaprağının kokusu da hakikaten hep ellerimde kalır, hep koklar dururum, haklıymış üstad.
      Sen daha o çocuklar evlenir de torun falan olursa gör, koccamannn bir masa alman lazım şöyle zeytinlikler altına.. hadi inşallah...

      Sil
  4. Şu göze bıçak olayının nasılını merak etmiştim, böyleymiş demek, tekrar geçmiş olsun, işin içinde bir de yanık var. :(
    Tavşanların bu kadar temiz hayvanlar olduklarını bilmiyordum, çok tatlılar. :)
    Noir Desir'in bu şarkısını ve klibini çok severim. gerçi solistin vukuatı fena ama...
    Aşı karşıtları o kadar içimizde ve karşı olmayı o kadar iyi marifet sayıyorlar ki, insan söyleyecek söz bulamıyor ne yazık ki. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay evet "kendini önce yaktı sonra pıçakladı" manşetten :))) İki çocuk annesi C.S. evde cinnet geçirdi..
      Tavşanlar temiz değil, temizliyorum ben deli gibi :))
      Ben bilmiyordum solistinin vukuat(lar)ını, vay kadın zorbası. Ama hissiyatımı değiştirdi mi bu duyduklarım? Hayır. Çünkü bana ne adamdan :)) Bazı insanların -özellikle sanatçıların- hayattaki görevleri sanırım bir eseri dünya mirasına kazandırmak, eser dışındaki "insanlıkları" eserin önüne geçmemeli bence.. Tacizci yazarlar için de aynısını düşünüyorum. Eseri sevebilirim, sanatçının kişiliğinden bağımsız olarak.. Ama bu konuda bazı tartışmalar var sanırım. Yayınevleri yazarları karalisteye atıp kitaplarını yayından kaldırıyor vs. bence manasız şeyler bunlar. Suçu varsa cezasını çeker ve devam eder, bu sanata yansıtılmamalı.. Sen ne dersin bu konuda?

      Sil
    2. senin cümlenin sıralanışını biraz değiştirerek ifade edeyim:
      Hayattaki görevleri bir eseri dünya mirasına kazandırmak olan insanlara sanatçı diyoruz, çünkü bir "eser" söz konusu yani anlam ifade eden yapıt. Onların aykırı olmalarını, delimsirek olmalarını, edepsiz olmalarını, kendilerine zarar vermelerini anlaşılır buluyorum, her zaman kolaycacık olmayan "eser"i yaratım süreci nedeniyle belki de.
      Yine de başka insana zarar vermek, adam dövmek, taciz etmek eylemlerini kabul edilebilir bulmuyorum. Şöyle düşünüyorum, bu "fena" olarak tanımladığımız eylemleri yapanlar sanatçı değil de sıradan insan olsa hoş görecek miydik? Büyük ihtimalle hayır! Hadi başka bir açıdan bakalım, bu eylemleri bulunduğu yerdeki iktidar etkisini de kullanarak diyelim politikacı yapsaydı, şiddetle kınamayacak mıydık?
      O zaman, sanatçılar için de fazlaca pozitif ayrımcılık yapmasak değil mi?

      Bir eylemin "suç" olması ayrı bir konu bence, normlarla belirlenen cezası olabilir karşılığında. Diğer yandan suç olmayan, kabahat sayılabilecek ve karşısındakini yine de rahatsız eden eylemler de var. Buradaki ölçü ne olmalı?

      Kendi adıma, geçen seneki yazar tacizleri konusunda, yazarı seven okuru olarak ciddi olarak incindim ve yazılarının güzelliğini unuttum.

      Sil
    3. Hah işte tam o noktada takılıyorum ben de yani sanatçı değil normal insan olsa tepkimiz çok daha hafif olacakken ve sadece hukukun meselesi olacakken, sanatçı olunca birden dallanıp budaklanıyor. Üstelik sanatçının “haksız suçlanması” normal vatandaşın çok daha nadir başına gelen bir durum ama sonuçları çok daha ciddi.
      Maalesef sanatçının üstüne basarak yükselmeyi ve bu şekilde çamura batarak yükselmeyi marifet sananlar da var, bu da yine normal vatandaşın başına neredeyse hiç gelmeyecek bir durum.
      Ve son olarak toplumu eğitmek sanatçının görevi değildir, sanatçı topluma örnek olmak gibi bir yük de taşımamalı..
      Katilmde olsa sanat eserini sevdiysem hiçbir şey değişmez yine severim desteklerim sanatçı kimliğini. Ama suçu kanıtlandığı anda da hukuki cezasını almasını isterim. Bu olmadığında sanatçıya değil, cezayı vermeyene, uygulamayana kızarım. Çünkü şimdi suç kavramı değişti suçlu olan sistem haline geldi. Ama sisteme kızıp öfkeyi sanatçının eserinden çıkarmak, bence katil babaya kızıp suçu oğlundan çıkarmakla eş.. O nedenle yapmıyorum bunu..

      Sil
  5. Tavşanla uyanmak evin içinde tavşanların dolaşması masal gibi Ceren. Oğlun yaratıcıymış kutlarım.Ekmekler harika görünüyor. Kendi gözüne Bıçak sokmak tebk mi etsem gülsem mi sana üzülsemmibilemedim. Sevgiler. Sardunya renklerinde kış olsun. Sevgiler. Şirin kız Ceren.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet elfler diyarında yaşıyoruz. Boklu cennet.
      Sıcak şarap içiyorum belli oluyor mu son birkaç yorumda :))))
      Ben insanlarda böyle farklı duygular uyandırıyorum, sevsem mi nefret mi etsem, şaka mı yapıyor ciddi mi, kızsam mı korksam mı falan :)))) sağım solum belli olmuyor hay allah.

      Sil
  6. Gerçekten dolu dolu geçen bir Kasım ayı olmuş sizin için. Yaşadıklarınızı gülümseyerek okudum yine. L. süper bir çocuk, zekâsına hayran kaldım. Aşı konusunda kararsızım. Sizin yerinizde olsam aynı kararı verirdim ancak aşı konusunda tarafsızlığımı koruyorum. Zira işin içine siyaset ve ticaret girince kimseye güvenmez oldum. Bir ara Çeşme'de apartmanın önündeki bahçede çocuklar tavşan beslemişti. Ya o kadar çok çiş yapıyorlardı ki, eve almak mümkün değil diye düşünüyordum, demek bakılıyormuş! Alman kadının size "insan gözüne bıçak sokmamalı" deyince koptum:)) Almanlar gerçekten çok espritüel:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tavşanlar kediler gibi alan duygusu olan hayvanlar, çişlerini hep aynı yere yaparlar. Fakat tabii en baştan öğretmek gerekiyor "buraya yapın" diye :) Belki anlayamamışlardır tam tuvaletin yerini. Çişleri yalnız gerçekten başa bela, kokusu çok yoğun, ben de biraz titizim. Yaz aylarını bahçede geçiriyorlar ama kışın salonda iki katlı güzel bir kafesleri var.. Aslında alanları yeterli (tavşan başına 2mt2) Ama ben kıyamıyorum ben kafese kapatmaya, geziyorlar dışarıda ama 1 defa bile kafes dışına çiş yapmadılar :) Alman tavşanı bunlar hahahaha disiplinli.

      Sil
  7. Yav ben yine her bir satıra karşılık ayrı bir yorum yazmak istiyorum ama nasıl olacak şimdi bu iş??? Üstelik ben de varım bu kez yazının içinde <3 <3 <3

    Her alt başlık ayrı güzel ama en bombası L'nin St. Martin ilahisini değiştirmiş ve herkese de öğretmiş olması :))) Bayıldım cidden :D

    Bana emanet ettiğin Kaan İnce kitabını elime alıp seviyorum ara ara, önce ilk sayfadaki notunu okuyorum sonra da rastgele bir sayfasını açıp dalıyorum Kaan'ın sert ama bir o kadar da kırılgan dünyasına.

    Barış Bıçakçı'dan yaptığın alıntıyı çok sevdim. Zweig konusunda karışık hislere sahibim. Kanım kaynamıyor nedense Zweig'a ama öğretmenler günü hediyesi olarak gelen kitabın hatrına bir şans daha vereceğim sanırım kendisine :D

    Tutmasam daha ne yazarım ama tutayım :D Her günün mutlulukla, neşeyle, sevgiyle, muhabbetle dolu dolu geçsin canım Ceren'im <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii sensiz yazı yazı değil sultanım :))) yemek bloğun çok başarılı, bilinsin istedim!
      Şimdi bir de noel ilahileri var biliyorsun sırada, onlardan korkuyorum.. Çocuk konuşmadı konuşmadı, tam konuştu yahu..
      Kaan ince, incelikler adamı. Zweig da onun gibi "dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştir" diyenlerden. Murakami tam zıt, kazık çakılsa çakacak bir karakter. Barış Bıçakçı'dan emin değilim ama bir süre daha bizimle gibi düşünüyorum, umarım beni yanıltmaz. Tutma yahu, ne tutacaksın sal aman.... Senin sıcak şarap tarifini denedim incir ve kayısı da attım bu sefer :) hoş oldu hakikaten....

      Sil
    2. Oh afiyet olsun <3 "İçki dediğin sert olur, yakar, acıtır" diyenlere inat tatlı tatlı içmeyi pek seviyorum ben sıcak şarabı :) Varsın yumuşak olsun, varsın yakmasın, sadece içimizi ısıtsın :) L'den yeni sözler, yeni ilahiler bekliyorum ben dört gözle :D

      Sil
  8. yine severek okudum yazdıklarını.Barış Bıçakçı'nın olduğu satırları okurken ''tanrım dedim.Barış Bıçakçı'yı iyi ki yaratmışsın''Çok şükür:)
    Ben biraz geç keşfettim kendisini lakin sadece iki kitabı kaldı okumadığım.yazdıklarını okuduktan sonra adamakıllı oturup düşünüyorum ve biraz kıskanıyorum.

    oğluna çok güldüm.belki içimden afferim çocuk felan demişimdir.

    YanıtlaSil
  9. Kar var, muffin var, tavşan var, yortu şarkısını değiştiren çocuk var, sardunya var, kanlı göz var, şiir, film ve 3. çocuk diyen bir kadın var (nee aman Tanrıımmmm) :))))

    İyi ki varsın!

    YanıtlaSil
  10. Ayy, çok geçmiş olsun. Göz bu, tüylerim diken diken oldu. İyi olmana sevindim Ceren. Ve oğlanın değiştirdiği ilahinin sözlerine çok güldüm:)
    Aralık ayı çook neşeli geçsin, güzel uğurlayalım bu yılı. Kocaman sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bence de güzel uğurlayalım. Zira kendisi hep yaramaz abisinin (2020) vukuatları arasında efendiliği farkedilmeyen ve kabak hep başına patlayan bir ortanca çocuk gibi oldu…

      Sil
  11. Allah'ım oğlana hasta oldum Türk geni fazla geçmiş olabilir:PBknz;Alman şakası/Türk yorumu.Tavşanları bende çok severim sadece kokarlar diye bir bilgi var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oğlanın dışı Alman içi Türk, kızın dışı Türk içi Alman :)
      Tavşanlar kokmuyor mis gibiler ama kafeslerini her gün temizlemek lazım yoksa çok kötü koku olur evde çünkü çişleri aşırı kokulu..

      Sil
  12. Yazıyı iki güne bölerek okudum. Kitaplardan başlayayım :D Murakami'yle love/hate ilişkim bilinmekte. Ya çok seviyorum ya içim bayılıyor. Bahsettiğin kitabı ilk defa "ortada" kaldı. Ne çok sevdim ne de nefret ettim. Bazı yerlerini okurken "bu hissi iyi biliyorum" dedirtti, bazen de "tadında bırak" dedirtti. Livaneli ise hiç sevmediğim yazarlardan :(

    Tavşanlara bayılıyorum. Yumak gibiler :)) Fakat ben de yukarıdaki bir yorumcu gibi kokusunda çekiniyorum. İyi bakmak lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Murakami gibi ben de “tadında bırakmayı” beceremediğim için adamı anlıyorum aslında :))) Livaneliyi ben de sevemiyorum bir türlü ama burada bazen Türk yazar kitabı bulunca atlıyorum ;)

      Sil
  13. Biz de oğlan küçükken eve tavşan aldık. Ama çok fena koktuğu ve evin her tarafı çiş olunca kısa süre sonra birine verdik. Geçmiş olsun. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım Türkiye’de tavşan çok yanlış bakılıyor.. Tavşanın mutlaka 2 metreye 1 metre minimum kafesi olmalı, içinde saklanacağı yeri, oyun alanı, köşesinde tuvaleti ve mama tası suyu olan. Ayrıca gezmesi koşmadı da gerekiyor bu nedenle evet öncesinde düşünmeli alacaklar.. Ben kedi köpek kuş tavşan kaplumbağa balık ipek böceği ördek bakmış biri olarak :))) diyorum ki tavşan da kolay iş değil ama dilinden anlar ihtiyaçlarını bilirsen ve tabii biraz da temizliğine önem verirsen güzel bir ev hayvanı. Bizim tavşanlar bir defa bile eve çiş yapmadılar ama tuvalet içgüdüsünü iyi anlamak lazım, sürekli aynı yere yapma huyu vardır normalde tavşanın, farklı yerlere yapıyorsa büyük ihtimal stres altındadır

      Sil
  14. Hahahahah mesaja çok güldüm ama. Kasım ayın baya güzel geçmiş. Yaptığın yolculuk sonrası kendindeki değişimi fark etmen ne güzel... Yürümek kendi başına, kulağında slow bir müzikle enfes bir şey. Murakami'nin hayranıyım bende bu arada.

    YanıtlaSil
  15. keyifle okudum yazınızı, melodiler çok güzeldi gerçekten ve uyandırma servisi en tatlılarından olabilir dünyanın. çoçuğunuzun değiştirdiği kısma ben bayıldım ve geçmiş olsun gerçekten şanslı olmanıza sevindim. :)

    YanıtlaSil
  16. Çok seviyorum bu ay dökümü yazılarını. Gerçekten gündelik olağan şeylerin güzelliğini anımsatıyor insana. Gözün iyidir umarım Ceren.
    İlahinin yeni versiyonuna çok güldüm:)

    YanıtlaSil
  17. Ben de çok seviyorum :) Her şey yolunda çok teşekkürler!

    YanıtlaSil
  18. Dolu dolu geçmiş kasım ayınız ama gözünüze çok geçmiş olsun, görünmez kaza😞, oğlunuzun söz değiştirmesine çok güldüm ne güzel olmuş aslında.
    Murakami okumayı çok seviyorum, farklı bir dünyası var kitaplarındaki kedi ve müziklere ayrıca hayranımdır . Takım sporlarında başarısız olan biriymiş Murakami .
    " Koşmasaydım yazamazdım " da okumuştum. Farklı bir adam yani. Aralık ayınız keyifle geçsin sevgiler gönderiyorum.
    💖🌻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Aslında şaşırdım, sizce insanlar takım sporlarında tek başlarına yaptıkları spordan daha rahatlar demek ki. Bence tam tersi, hattâ koşarken bile yanımda biri olsun istemem. Sanırım insanlar arasındaki temel fark; kimi diğerleriyle kıyaslarken kendini, başarılı sıfatını diğerlerinin gücüne göre ayarlarken, kimi de (ben ve) murakami gibi kendi içindeki yarışı koşuyor.. Hangisi daha zor acaba..

      Sil
  19. Ceren ne zaman tıklasam yazı silinmiş. Hayırdır her şey yolunda mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil.. Ülke şartlarına çok takılıyorum, mutsuzum :(

      Sil
  20. Yazının tamamını çok keyifle okudum ama bir tavşanlara bir de, kendim de amatör bir şarkı uyarlayıcısı olarak, oğlunuzun ilahi uyarlamasına ayrı bayıldım. Üstelik rakibim sadece 5 yaşında. :))
    Size de çok geçmiş olsun. Minimum zararla atlatılmış olmasına sevindim. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  21. canım ya yazı okumak için giriyorum ,bakıyorum yazı silinmiş hayır olsun inşallah.Lütfen iyi ol sevgilerle sevil

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay çok teşekkür ederim, nasıl iyi geldi böyle aranıp sorulmak. ülke gündemi biraz bunalttı biraz da kişisel gündemim ağır bu sıra, toparlayayım geleceğim :) çok teşekkürler.. siz de iyi olun lütfen! <3

      Sil
  22. Hahahaha oğlunuzun değiştirdiği kısım çok iyi :)
    Güzel bir ay olmuş. Çocuk konusunda çok seviyor olsam da bir tanesi bile korkutuyor beni :) Ama sayı arttıkça neşe enerji ve yorgunluk da doğru orantılı olarak ilerliyor o konuda haklısınız :))

    YanıtlaSil