9 Eylül 2021 Perşembe

5. Ay (Ağustos) Özeti

Canım Ağustos, tam bir senedir seni bekliyordum. Geldin ama yetmedin, üstelik pek hızlı geçip gittin! Olsun biz yapamadıklarımıza değil yapabildiklerimize bakalım.

 


ÖZLEM GİDERDİM:

Geçen yaz pandemi nedeniyle hep evdeydik, bu sene annemler 4'er aşılı, biz hem hastalığı geçirmiş hem üstüne 2'şer aşılı olunca itiraf edeyim açılıp saçıldık. Biraz risk aldığımızı kabul ediyorum ama hakikaten psikolojik olarak ihtiyacım vardı. Tabii ki maske mesafe temizlik kuralına uyuyorum ama açıkcası bu üç kuralı "yeni normal" kabul ederek eski normalime de geri döndüm. Zaten eski normalim de "steril bir hayat" olduğundan yani :) aslında pek abartmadan.

Bu sene sanırım hepimiz aynı özlemler içindeydik çünkü öyle çok arkadaşımla buluştum ki, ben bile şaşırdım. Canım Kuyruksuz Kedi'm, 10 senedir görmediğim Aylinim ve tatlı eşi, Burcukum, Oz'um, Küçük Joe'm, Handan’ım ve kaç senedir görmediğim lise kankalarımla görüşebildim ki bu benim gibi sabıkalı bir asosyal için hakikaten "e bütün dünyayı gördüm"le eşdeğer bir mutluluktu!

Sadece insanlarımla değil doğamla ve denizimle de kucaklaştım. Bu sene, iki senelik ayrılık sonunda yeniden dalış yapabildim, muhteşemdi. 

HÜZÜNLERİMİ YENDİM:

Almanya'da çok sık hissettiğim yalnızlık duygusu, çocuklarımın mesafeli ve kuralcı Alman toplumunda pek de sevgi görmeden büyüyor oluşu beni çok rahatsız ediyordu. Ne teyze var ne dayı, halbuki ne güzeldir teyze tarafından şımartılmak, büyüyünce sırlarını paylaşmak, annenin hayır dediklerini gizlice ama yine de güvende hissederek yapmak.. Ne bileyim mesela ben aşırı doğalcı olduğum için süs ve makyaj bilmiyorum ama kızım şimdiden belli kokoşun teki olacak. Ona doğru dürüst makyaj yapmayı kim öğretecek? Buna falan takılabiliyorum yani, size saçma gelebilir.. Burada olsak Oz'um var moda ikonumuz, bir sürü kız arkadaşım var kızsal meselelerde yol gösterebilecek.. Derken derken şuna vardım ve..

BİR HAYÂL KURDUM:

Tüm bunlar yani kavuşmalar, güzel hava, ne olursa olsun en azından neşeli, esnek ve dalga geçmeyi bilen bir toplumda yaşamak falan bir araya gelince... Biz neden Türkiye'de yaşamayı denemiyoruz? fikrine nail olmam kaçınılmazdı tabii.

Zaten bir süredir düşünüyorum çocuklarla Almanya dışında yaşamayı denemeyi ve Alman okulu olan yerlere bakıyordum ama hiç aklıma gelmemişti İzmir'in Urla ilçesinde de bir Alman okulu olabileceği!!! Hemen randevu alıp gidip baktık, çok hoşumuza gitti ve okulu görene dek "ben arkadaşlarımdan ayrılmam" diye somurtup homurdanan kızım birden yeşil ışık yakınca, bu "hayâl" aslında "gerçek" olabilir diye düşündüm! 

Özellikle Urla’daki kahvaltı sırasında..

Okula Mayıs'ta başvuracağım, eğer kabul alırsak Temmuz sonu belki de..... Haydi inşallah, hayırlısıysa olsun diyelim mi :) Denemeyi istiyorum, en kötü "Türkiye'de yaşamayı denedim, olmadı" der devam ederim... Ama belki de olur! Tabii bu benim "büyük hayalim" yani çocuklarla 1 sene karavanlı dünya gezisi hayalimin yok olması anlamına geliyor çünkü ikisini maddi olarak karşılayamam ama onu da çocuklar büyüyünce yapabilirim elbette, daha bile güzel olabilir... Kedinin uzanamadığı ciğere pis demesi gibi bir de "ay herkes de karavan aldı canım bi esprisi kalmadı" diyeceğim neredeyse :)))) Karavanlı arkadaşlarımızı "hayran" olarak takibe devam... 

OKUDUM:

Bu ay babam elime güzel kitaplar verdi. Biri Salâh Birsel Tarihi (1), diğeri Abdülhak Şinasi Hisar (2) hakkında çok güzel ve tuğla gibi iki kitabı devirdim. İkisi de eski İstanbul ve eski zaman günlük hayatını anlatan kitaplardı ve şimdiki İstanbul'u getirdiğimiz hâle bakınca insanın ağlayası geliyor... Bir de Murathan Mungan'ın "Kadından Kentler"ini yeniden okudum, sonu açık biten "idrak etme hâli" hikâyelerini seviyorsanız, tavsiye ederim, üstelik her kentten çok güzel kültürel ayrıntılar vardı, bir nevi "seyahat" ediyorsunuz 90'lar Türkiye'sinde.

Şuraya birkaç kuple atayım izninizle..

Pierre Loti tepesi olarak geçen yerlere dair ".. Loti bütün gün orada oturup Doğu'nun, yaz aylarının ve kendi yaşamının sona ermekte olduğunu düşünmüştür." (1).

".. Fakat bu durum Abdülhak Şinasi Hisar dilinin eskiliğinden değil, Türkçe'nin giderek fakirleşmesinden; konuşurken de ve hattâ yazarken de daha az sözcük kullanmamızdan, böylece de kendi kültürümüze, kendi dilimize yabancılaşmamızdan ileri gelmektedir." (2).

"Abdülhak Şinasi bir nüanslar üstadıdır. En ince yazarların bile ifade edemediği kaçış ve uçuş halinde olan bir takım duygu ve düşünceleri başarıyla yansıtmayı bilmiştir". (2).

".. Bir gün Üsküdar vapurunda, kadınların yerinde, eskiden biraz tanıdığımız bir kadını görmüş. Vapur, Köprü'den Üsküdar'a gelinceye kadar ona karşı duyduğu aşk o kadar şiddetlenmiş ki vapur iskeleye yanaşırken o da duyulmayı kasteden yüksek bir sesle: "Eğer bu hanım benimle evlenmek isterse nikâhımızı şimdi kıydırırım!" diyormuş." - Çamlıcadaki (deli) Eniştemiz, A.Ş.Hisar.

"İçinde çocukların oynadıkları bir bahçe kadar insana müsterih, hafif, mâsum, mûnis, taze ve güzel görünecek ne vardır? Böyle bir manzara bize cenneti düşündürür." - Geçmiş Zaman Köşkleri - A.Ş.Hisar. 

"Edebiyatta hiç kimseye benzememek bir gayedir. Lâkin bunun da hiçbir şeye benzememek gibi bir tehlikesi var!" / "Bilirsiniz ki her satılan kitap edebiyat eseri sayılmaz. Bazısı sadece kitap ticareti sayılır." - A.Ş. Hisar, Kitaplar ve Muharrirler - Edebiyat Üzerine Makaleler, YKY 2009.

Alıntılar çok uzadığı ama hiç birini atmaya da kıyamadığım için Mungan'a bir dahaki ay özel yer ayıracağım..

DİNLEDİM:

Her sabah en az 8-10km koşuyla karışık yürüyüş yaptım ve birkaç defa da "uzun yol" yürüdüm. Birinde 20km yürüyüp Türkiye'nin en Batı noktasını "burundan döndüm”, diğerlerinde de Bursa'dan Mudanya'ya, Eski Mudanya Yolu'nu zeytinliklerin, incir ve iğde ağaçlarının arasından yürüdüm. Denizi her görüşümde şaşırdım, Orhan Veli'nin hatırına. Bu beni öyle mutlu etti ki, Ekim ayının sonunda tek başıma Türkiye'ye gelerek 5 günlük bir yürüyüş yapmayı planlamaya başladım! Ayrıntılar bu ay içinde ara ara gelecek ;) Çok heyecanlıyım!

Bu yürüyüşlerde çoğunlukla denizin ya da rüzgarın sesi, keçi melemeleri, koşarak yanıma gelen ama sonra zararsız olduğumu gören köpeklerin havlamalarını dinlemeyi tercih etsem de, bazen Spotify'da hazırladığım Ceren's RunFun listemi ya da ben yaşlarda olmasına rağmen sesi uzun yıllar alkole yatırılmış ve sigara dumanıyla tütsülenmiş gibi çıkan (ve pek de edepsiz) Faber'i (hele şu şarkıya offfffff bayılıyorum) dinledim. DÜZELTME: Yanlış şarkıyı eklediğimi 15 gün sonra fark edip düzeltiyorum :)) 


YEDİM İÇTİM:

Memlekete her gelişimde gün sayısı kadar simit yiyip dönerdim ama bu sene 2 bilemedin 3 simit bile yememişimdir. Ekmek börek poğaça kek zaten yıllardır hiç yemiyorum ama simiti neden kaldırdım derseniz, canım istemedi.. 

Mezeci-C.

Fakat onun yerine deli gibi sele zeytini, kilolarca da domates yedim. Bir de meze... Rakı hayatımda hiç içmedim (kokusu beni rahatsız ediyor) fakat bazen bira ve mezeye daldım, hele bizim Karadenizli balıkçının mısır ekmeği varsa yanında offffff. Bu sene Atatürk Mezesine, deniz börülcesine, Girit mezesine, her tür ota ve yoğurt içeren tüm mezelere bayılıyorum. Yanına bazen kalamar tava, bazen sadece meyve ve kuruyemiş, al sana en güzel akşam yemeği..

Uludağ’ın eteklerinde böğürtlen suyu

Kahvaltı derseniz.. Tuhaf olan, uyanır uyanmaz aç karnına çıktığım yürüyüşlerden gelişimde hep "doymuş" buldum kendimi, biraz çay ya da karadut suyu, domates ve keçi peyniriyle akşamı ettim! Beni en çok doyuranın yürümek ve dost sohbeti olduğunu zaten biliyorum yıllardır ama bu boyuta geldiğini açlığımın, bilmiyordum.. Depoları olabildiğine doldurdum!

Kavunlu zencefilli buzlu ıhlamur çayı <3

Ay boyunca yediğim tek şeker içeren şey de annemin doğum günü pastası oldu :) Şu şeker alışkanlık işi, yedikçe yiyorsun çünkü bağırsaklarda şekerden beslenen bakteriler çoğalıyor ve onlar şeker istedikçe kısırdöngüye giriyorsun diyenler haklı sanırım! Hadi Almanya'ya dönüşte de böyle devam etse inşallah, orada moralim bozuldukça, yalnız hissettikçe; kahveli bir çikolata var, ona saldırıyorum :/

DÜŞÜNDÜM:

Yalan yok bu ay Elif'i çok düşündüm.. Çok özledim çok, bu kadar burnumun dibinde oluşu, herkesleri görüp onu göremeyişim bana çok zor geldi. Gittiğim her yerde, her şeyde onu aradım. Bu özlem bazen öyle dayanılmaz bir hâl aldı ki, ona yazamadıklarımı yazıp yazıp küçük kağıt kayıklarla denize bıraktım.

Elif’in gidişiyle yüzleşmek bana çok ağır geldi bu ay ama iyi de geldi çünkü kendi iç yolculuğumda olgunlaştığımı hissettim. Ben kendimi neye inandırırsam inandırayım, gerçek şuydu: Elif'in bana iyi geldiği noktada ben ona kötü gelmiştim. Kabul etmek, rahat bırakmak lazımdı, şarttı, zorundaydım. Yapacak bir şey yoktu.. Bensiz daha iyi olduğu açıktı.

Fakat onu rahat bıraktım diye kendimi bırakamadım, kaçmak yerine sonuna dek yaşamak istedim ve bu özlemi de acıyı da içime atmadım, utanmadım, yokmuş gibi de yapmadan üstüne gittim; yürüdüm ve yazdım.. Her gün zeytinlikler arasında, ıssız dağ başlarında, sessizliğin tam ortasında yürüdüm ve her gün bir yazı yazdım; kimi ona, kimi kendime, kimi de sizlere ve bu çok iyi geldi.. Bugün çoğunu sildim fakat birkaçı hiç fena değil, onları kendime saklayacağım tabii :)

Fakat bana asıl iyi gelen yani Elif konusunda şu oldu, ilk defa bir “gidiş”e bu kadar olgun yaklaştığımı fark ettim. Beklenti duymadan, karşımdakini suçlamadan, anlamaya çalışarak. Ama bu değil sadece, kendime de şefkat göstererek, onu özleyen ben'i hırpalamadan, bu yoğunluktaki duygularımdan utanç duymadan, yani işte ikimizi de insan olarak kabul ederek.. Bu bana iyi geldi, çok iyi geldi.

Şimdi Eylül zamanı.. Eylül, yeni bir yılın başlangıcıdır benim için, Ocak'tan daha önemlidir planlar programlar, yeni hedef ve işler için. Tatil bitti, Almanya’ya döndüm. Haydi o zaman Eylül; bereketinle gel, dolu dolu, sağlık ve mutlulukla geç hepimiz için!

32 yorum:

  1. E hoş geldin o zaman. İzmir işi olursa, sen benden önce döneceksin memlekete yahu 😂😍. Ben geldiğimde yakın olacağız bayağı; Burhaniye-İzmir. O zaman kokoş teyzelik görevini memnuniyetle yaparım ben. Hatta burada da başlayabilirim yavaştan 😁😂😂😘

    YanıtlaSil
  2. Biz okuyucularin olarak her gununden en az senin kadar keyif aldık.
    Harikaydı Agustos💛
    Çocuklar için en içten dileklerimle en iyisini dilerim sana da hep hep hep gül derim.
    Yüzün solmasın,yine gel💛

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, ne sıcak bir uğurlama <3

      Sil
  3. Herşey ne kadar harika ve güzel görünüyor.
    Yolunuz açık olsun.

    YanıtlaSil
  4. Severek okudum, sen gel Türkiye'ye, hemde Egeye yerleş ne güzel olur.

    YanıtlaSil
  5. Ağustos ayını toparlayan güzel bir yazı olmuş ve size yeni kararlar aldıran, kendinizi bulmaya imkan veren bir ay olduğu aşikar:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son günü babama sordum; baba bu seneki hedeflerin neler? Babam hayatta kalmak dedi :)) benim birkaç hedefim daha var bakalım kısmetse :))

      Sil
  6. bak izmir'e gelmek için bir bahanem daha olur sen de izmir'e yerleşirsen :) şaka bir yana nerede nasıl mutlu olacaksan öyle olsun herşey. ben lisedeyken bizim aile izmir'e yerleşme kararı almıştı (daha çok annemin isteği ile alınmış bir karardı), istanbul'daydık o zaman. geldik, iki yıl yaşadık, bir türlü alışamadık ve geri döndük. ama en azından "ah izmir'de olsaydık şimdi" hayıflanmaları bitti annemin böylece :) deneyimlemek şart. belli mi olur, çok güzel olur belki her şey, olmasa da içinde kalmamış olur :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzmir zor, büyük şehir bu saatten sonra istemem. Burada çok ufak çaplı bir hayatım var 10 seneye yaklaştık, alıştım yine böyle sakin sessiz şehirdışı olsun isterim. Belki annene ondan zor gelmiştir İstanbul’un hızından sonra bazı insanlar sıkılıyor.. Huzurevi gibi :))

      Sil
  7. Dostlarınız, gezmeleriniz, yürüyüşleriniz ve yiyip içtiklerinizle dolu dolu bir ağustos ayı geçirmenize sevindim:) Urla harika bir seçim. Simit ne ya, sanırım gevrekten bahsediyorsunuz:))) Deniziyle, içkisiyle ve mezesiyle gâvurluğun tadına varısınız bizim illerde. Keyfiniz bol olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii yahu gevrek! Artık yavaş yavaş alıştırmak lazım :)

      Sil
  8. Urla yerleşmek için ne güzel fikir... Eskiden daha tenhaydı gerçi, daha hoştu.
    Dilerim hayallerin gerçek olur ♥

    YanıtlaSil
  9. Buradaki bir aylık serüvenini severek ve merakla takip ettim. Çok güzel dolu dolu bir tatil geçirdin hemde hiç boş durmadın.Kendinle yüzleşmelerine tanık oldum, sana hayran kaldım. Sayende bir kaç güzel blog ile tanıştım. Yani bana da iyi geldin.Yazın bende Urla ya gittim ve hayran kaldım. Oraya yerleşip yeni bir hayat denemeni çok isterim. Her şeyin en güzeli seninle olsun tatlı kadın. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya bunlar ne kadar içten tatlı sözler, çok teşekkürler gerçekten :)

      Sil
  10. O kadar çok şey yazmak istedim ki ama kısacık yazayım: İyi ki varsın, iyi ki canımdan öte cansın <3 Nerede mutlu olacaksanız, orası olsun yuvanız en içten dileğim <3

    YanıtlaSil
  11. A sen ciddiymişsin, ben şehir değiştirmeyi bile düşünemezken ne biliyim ciddiye almamışım dediklerini🤨hasta oldum iş bitiriciliğine maşallah. Ekim tarihini bildir olma mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Feci ciddiyim hem de ;)
      Ekimin son haftası kasımın ilk haftası düşünüyorum

      Sil
  12. Walter Benjamin'di sanırım parasını son kuruşuna kadar harcamış bir şekilde Akdeniz adasında kendisine bir mağara bulup orada yaşamayı düşündüğünü söylüyordu. Benim de hayalim Akdeniz iklimininde bir yere taşınmmak aslında şuan da Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bir yerdeyim ama Akdeniz'in biraz soluk bir köşesi. Bakalım artık :) Sizin için çok güzel olacağını hissettim🌼 sumru

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soluk köşeler benim özel ilgi alanım :) keyfini sürün!

      Sil
  13. Ay evet Benjamin'miş! Berlin'e dönmek yerine... Goethe'de Akdeniz'e baya hayran kalmış. Sanırım Almanya böyle bir etki yaratıyor :)) s.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Berlin’e de dönülmez hakikaten :)))
      Evet Almanlar bizim sahil kasabalarında çok var, hatta koyları kapatmışlar zamanında Alman koyu diye yerler var :)

      Sil
  14. Bak pandemi bitince kutlama için bir plan hayal ettik; Sevgili Okul Arkadaşım ve Sevgili Şule ile, gerçi seçtiğimiz mekân uzoluk ama sonuçta yeni başlayan için o da rakı (olmadı rakı içeriz yahu), hani tarihler denk gelirse mesela ve senin için bir ilk olarak ne dersin acaba:) Hem Elif'i de konuşuruz belki; rakı masası ruh açıcıdır ayrıca:)

    YanıtlaSil
  15. Yaz bir anda bitti gerçekten, sanki bu sefer daha mı kısa sürdü ben doyamadım. Bir yerlerde kesişmeyi isterdim ama kısmet olmadı. Elif ile yazdıklarını okuyorum ara ara, bir insanın boşluğu böylesine nasıl etkiler diye hayret içinde kalıyorum Ceren. Benim onca yıllanmış arkadaşlıklarım da var aralarında, bitişler de kolay kopuyorum
    çünkü dünya da her an her şey olabilir biz işimize bakalım mottasındayım genelde. olmadıysa vardır bir hikmeti diyorum. sonra Elife senin iyi gelmediğini yazmışsın, böyle biri olabileceğini sanmıyorum sanki kendini suçluyorsun haksızca.
    Babanı tanımak isterdim, böylesine iki kıymetli yazarı sana tavsiye eden insan gerçek bir edebiyat düşkünü olsa gerek. M.Mungan'ın tüm kitaplarını okudum. Dili, kitaplarının içeriği, anlatımı insan ruhuna dokunan türde. Bir de Selim İleri öyle. son okuduğum kitabında zaten Abdülhak Ş. Hisar'ı çokca övmesi benimde not almamı sağladı. şimdi senin ona dair okuduğun kitabı da not alıyorum.
    Urla'ya geçen yaz karavanla gelip 3 gün kalmıştık ama çok da beğenmemiştik. Merkez zaten denizden uzak ve istanbullu ''sanatseverler''in akınına uğramış. güzel dükkanlar açılmış
    ama her yer gibi çok kalabalık. özbek falan güzeldi ama.
    izmire çok yakın oluşu güzel. ilk girişte ki çam ağaçlı yolu
    harikaydı ama.
    sen bana bakma tabi ki, ben daha çok dağlık ve insansız yerleri seviyorum. hani Alpler ve bavyera köyleri olabilir :)
    senin iyi gelmediğini

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de insansız sakin yerleri seviyorum. Urla'nın merkezi kabus gibi deniz kenarları da dediğin gibi biraz yapay. Fakat okulun olduğu ve bizim de odaklandığımız köy zeytinlikler içinde sadece ufak ev büyük bahçeli yerler ve birbirinden uzak :) hayalim buna döndü Pelin.. Denemeden olmayacak.

      Sil
  16. Cerenciğim,
    Madem Ege'ye doğru açıyorsun yelkenleri, öyleyse denizcilerin dediği gibi Vira Bismillah!
    Yolun açık olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol canım benim! <3 Amin! Yapacak çok şey var ve eşim çoktan başladı geri geri gitmeye.. Ama benim kararım kesin onunla ya da onsuz deneyeceğim tabii eğer okuldan kabul alırsak :))) Eşime bırakmıştım Almanca motivasyon mektubunu yazmayı, öyle bi yazmış ki yani pek de istemiyoruz ama bi düşünüyoruz falan gibi korkunç cümleler var, ben de ona güvenmiştim sinir oldum ama olan olmuş yapacak bir şey yok, dur bakalım... Kısmet diyelim.

      Sil