8 Temmuz 2021 Perşembe

Nihâl Teyze

Tüm Ege kasabaları gibi, yazların geçmek bilmediği ve yaşı 7 ilâ 30 arasındaki herkesin, özellikle öğle sonrası saatlerinde ölümüne sıkıldığı bir kasabadır bizimki de. İnsan sanki yakıcı güneş altında zamanın ağırlaşıp durduğunu hisseder. Hattâ bazı durumlarda, özellikle de öğleden sonraları hafif esinti alan bir divanda uykuya yenik düştüysen, zaman sanki tüm fizik kurallarını alaşağı edip, geri geri gidiyormuş hissi bile verebilir sana.. İşte tam öyle anlarda, uyku ile uyanıklık arasında, çocukluğuna ve yeni gençliğine ait bir çok karakter gelir geçer gözünün önünden...

Bir süredir Nihâl Teyze'yi düşünüyorum.

Onu tanıdığım gün, 16 yaşındaydım ve bizi tanıştıran - grubumuzun en piç elemanı - Çağlar; "Nihâl Teyze bakın bu C., sizin gelin...." diye beni yerin dibine geçirmiş, Nihâl Teyze ise sadece gülümsemiş ve bana kibarca elini uzatmıştı. Yerin diplerinden, saklanmaya çalıştığım mağaraların en derin kuytularından beni yeniden masmavi göğün altına çıkartan bir yardım eli gibiydi o el... Yıllarca da hiç bahsi yapılmamıştı bir daha. Önceki gece, ergenliğin doyumsuzluğuyla kütük gibi içtiğimiz vişne vodkalar T. ile beni baya bir yakınlaştırmıştı. Yani yakınlaştırmış derken; hayatımda ilk defa bir oğlanı öpmüş, üstelik o öpücükten yaklaşık 5dk sonra da hayatımın ilk evlilik teklifini almıştım, o kadar! Tam yanımda duran Çağlar da bunu anlamsızca tüm kasabaya yaymıştı, sanırım hayatımın en güzel ve en berbat günüydü.. Aslında şimdi bakınca, aynen Nihâl Teyze'ninki gibi şefkat ve anlayış dolu bir gülümseme yerleşiyor benim de yüzüme... Ama 16 yaş.... Ah o 16 yaş.......

Nihâl Teyze'nin oğlu T. benim ilk sevgilimdi, benden 4 yaş büyük ve çok daha ayakları yere basan bir insandı. 4 sene sürdü arkadaşlığımız ve sonra bitti. Onun aklında uzmanlığı ve yerleşik bir yaşam, benimse dünyayı görmek, macera ve dikbaşlılık vardı. Bir süre sonra evlendi ve sanırım istediği türden olgun ve sakin bir yaşama kavuştu. Benimse, o olgunluğa erişebilmek için önümde daha 15 senelik bir süreç vardı yaşanacak... 

O 15 senelik süreçte T.'yi bir daha hiç görmedim ama Nihâl Teyze ile yazlık kasabadaki ilişkimiz devam etti. Nihâl Teyze benim tanıdığım herkesten farklı bir kadındı. Çok kendi içine dönük, sakin, bol kitap okuyan ve gençliğinden beri kalın kahverengi bir deftere hayata dair notlar alan bir kadındı. Bu kahverengi defterden öyle çok etkilendim ki, kendim de 1996 yazında birbirine eş 3 defter alıp (her biri 20 sene sürse, ölene dek 3 defter eder diye hesap yaptığımı hatırlıyorum ve şu an 2. defterin 1/3'lük kısmında olduğum düşünülür ve inşallah 80'ime dek yaşarsam sanırım hesaplarım da doğru çıkacak!) yazmaya başladım.. 

Nihâl Teyze, tüm yaz kasabalarında bulunan birbirinin aynı "teyzeler"den farklıydı. Kimsenin dedikodusunu yapmaz, yapıldığında dinlemez, kendi dünyasına çekilirdi. Zamanla onun bir Girit kadını olduğunu, muhteşem yemekler yaptığını öğrendim. T. ile birlikte olduğum dönemde onlara ne zaman gitsem hep sıcacık bir hava, mis gbi taze domates kokusu ve nazik inceliklerle kuşatılmış hissettim.. 

T.den ayrıldıktan sonraki yazlarda da Nihâl Teyze'yi ve eşi Ramazan Amca'yı sık gördüm. Bir yaz - dünyanın gidişatından yine çok daraldığım bir yazdı o - kendime denizdeki tüm şişeleri, metali ve çöpleri temizleme işi edinmiştim. Dalıyorum, topluyorum, kıyıya bırakıyorum, sonra hepsini toplayıp çöpe atıyorum.. 3 ay boyunca her gün. Bir gün denizden kafamı bir çıkarttım, Ramazan amcayla burun buruna geldim. O da kayalıklara oturmuş, sıkıntılı sıkıntılı sigara içiyordu. Gülümseştik. "Denizi sen mi temizleyeceksin be kızım...." dedi, iki kolumu "ne yapayım" der gibi yana açtım, başımı yana eğdim, gülümsedim, sonra yeniden daldım suya... Çıktığımda gitmişti. O gün çıkarttığım tüm şişe ve metali de çöpe götürmüştü.... Belki de inanmıştı denizin, dünyanın, insanların temizlenebileceğine....

Ananemin vefatında yanımdaydılar. Kızımın doğumunda Nihâl Teyze kendi elleriyle ördüğü, düğmeleri çiçekli beyaz pembe bir yelek getirdi kızıma, kızım o yeleği uzun süre severek giydi, şimdi de hatıra kutusunda duruyor. Ramazan Amca'yı geçen yazbaşı yitirmişiz. Sonradan öğrendim, aynen o çöp toplama yazında kızını düşündüğünü, sıkıntısı ve saatlerce denize bakmasının nedeninin o düşünceler olduğunu da sonradan öğrendiğim gibi.. O sigaralı günlerde akciğer kanserine yakalandığını da bilmiyordum... O da bilmiyordu elbet.. Çok üzüldüm, hâlâ Cuma günleri aklıma geldiğinde Yasin okurken adını mutlaka anarım. Bende emeği vardır..

Nihâl teyzeyi ise, kendi arzusu ile kaldığı yaşlılar evinde ziyaret etmeyi çok istiyorum. Fakat çekiniyorum.. Bunca zaman sonra T.nin eşini, ailesini gereksizce huzursuz etme olasılığından. Fakat dünya yüzüne, Nihâl teyzeyi de son bir defa olsun görmek istiyorum.... O kahverengi deftere neler yazdığını, hayatın anlamını bulup bulamadığını merak ediyorum. Benim kahverengi defterlerim gibi çocuksu mudur onunkiler de, sormak istiyorum....

Son tahlilde elbette yapamayacağım.. Çekineceğim.. Belki bu yaz yazlığa geldiğinde.. gelirse eğer.. bir kahvesini.. Tanrım, hayat ne kadar kısa ve ne kadar çabuk geçiyor.......

Nihâl Teyze ve sakinliği, duruluğu, iyi niyetleri, kimseye benzemeyen zarif duruşu, bir de kahverengi defteri, inci gibi yazısı, ondan geriye kalacak tüm o ufacık ayrıntılarıyla.... heybeme kattığım, bende iz bırakan güzel insanlarımdan biri olarak.... yer edecek aklımda her zaman. Ve yaşanmamışlıkların o ağır hüznü.

Fotoğraflar. Nihâl Teyze kadar özlediğim kasabamızdan.. Ve bizim oralardan bazı şarkılar elbette..

36 yorum:

  1. Nihal Teyzeyi çok sevdim...Kasabayı bilemedim hoş bir yer bahsi geçmiştir belki anımsayamadım lokasyonu.Ceren bu kısmı yüksek wolum yazıyorum!ya ne istiyorsan yap git Nihal Teyzeyi ziyaret et kimin rahatsız olduğundan sanane arkadaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşünsene kocanın ilk sevgilisi hortlamış birden kayınvalidenin evinde, ben şahsen istemezdim :))) Hoş kocamın ilk sevgilisiyle arada kahvaltı falan yapıyoruz ama.. KV’den uzak dursun bence, ateşle barut ne olur ne olmaz şimdi. Düğün yemeğimde (ki teeeee Türkiye’ye gelmiş birinden bahsediyoruz) bir ara pek kaynaştılar muhabbetler ettiler, tek gözüm onlardaydı hep :)))) Şaka canım, iyi kızdır severim. Ama herkes ben değil, rahatsız olabilir durduk yere, gerek yok.

      Sil
    2. Allah'ım senden daha modern düşünüyorum bu konuda nıha ha ha:))Kayınvalidemi alsın hayrını görsün.Yarabbim ne kadarda avrupalıyım.aris arparis önümüze gelene çarparis seke seke uzaklaşıyorum keyiften....

      Sil
    3. :))))) benim kafa 1970’lerde diye boşa demiyorum ben!

      Sil
  2. Ne güzel yazmışsın C.ciğim. Nihal teyzeyi çok sevdim ben de. Git gör diyeceğim ama ah bu toplumun enteresan beklentileri/kuralları! Rahatsız olabilir evet ama öte yandan olursa da kendileri bilirler ya...Ne güzel bir kadınmış. gidemezsen, bana söyle mekanı, senin yerine gidip tanışayım diyeceğim nerdeyse :P

    ben ilk sevgilim ve karısı ile sosyal medyadan arkadaşım ama yine de ikisine de yorum falan yazarken çekiniyorum biraz. cıvımıyorum :P ne olur ne olmaz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bence de… ben durduk yere neden olmayayım şimdi olası bir rahatsızlığa. Yazın yazlığa geliyordu geçen seneye dek, denk gelirsek bir iki dakika konuşuruz belki kahveye çağrılırım :)

      Sil
  3. o defterleri bir kahve eşliğinde okumak isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sanırım çekinirdim başkasının özeli diye ama birkaç soru sormak isterdim :)

      Sil
  4. Ceren kendini niye engelliyorsun? Aynı zamanda komşunuz değil mi? Bizim babaannemiz yoktu. Onunda çocukları komşu teyzeye babaanne derdik. Akhisar'da yaşardı. Ankara'dayım. Hastalandığında neden ziyaret etmedim diye üzülüyorum. Kaybedeli yıllar oldu. Kendini engelleme. Bahane üretme. Görmek istiyorsan gör. Bir büyük görüşü. Şirine sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çekiniyorum, kendime de açıklayabildiğim bir şey değil..

      Sil
  5. "Bunca zaman sonra T.nin eşini, ailesini gereksizce huzursuz etme olasılığı..."

    Ceren sanırım ilk defa kızdım sana. Senin yaptığın yanlış bir şey olmaz ki gidip ziyaret etsen. Gelini bunu olay haline getirecekse onun sorunu. Hem zaten Nihal teyze de gidip bunu anlatmaz bence. Aslında böyle düşünmek yanlış. Tanımadan günahını alıyoruz kadının. Belki de ne kadar kibar, ne kadar düşünceli biri diye düşünecek senin için, bilemeyiz ki. Bir de düşününce, Nihal teyze senin kızına yelek örüp verdiğine göre aranızda senin T.nin eski sevgilisi olmandan öte bir hukuk var. Sen Nihal teyzeyi "Nihal teyze" olduğu için ziyarete gideceksin, T'nin annesi olduğu için değil ki. Bence içinden geliyorsa git gör, sonra neden yapmadım diye üzüleceksin çünkü eminim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen beni seviyorsun da iyi görüyorsun canım benim.. Ama inan bana T. hiç öyle düşünüyordur çünkü biz son görüştüğümüzde ben 20 yaşında ve aşırı bencil, dünyanın kendi çevresinde döndüğünü sanan bir kız çocuğuydum.. :) Dedim ya, o olgunluğa erişebilmek için bir 15 senem vardı daha…. O nedenle insanları huzursuz etmeye gerek yok, ama yazlıkta karşılaşırsak kendimi bir kahveye davet ettireyim ben :)

      Sil
  6. C. cim Çağlar sanki sana biraz yanıkmıymış ne?
    Nihal teyzeyi ziyarete gelince, sanırım ben de çekinirdim ama başka sebepten, belki orada görüşmek fazla hüzün verebilir diye. Diğer yandan boş boş oturuyorken, geçmişten birini görmek de insana ne iyi gelebilir. Karar veremedim ne yapardım. Gelinle oğlunu düşünmezdim ama. Sizin başka bir hukukunuz olmuş hem.
    C. en büyük kusurum bu yazıda yüzüme çarptı: ne yapıyorsam görünsün takdir edilsin diye yapıyorum ben. Mesela 3 ay denizi temizlesem mutlaka bir takdir beklerdim birilerinden. Kendimden soğudum şu an.
    Bir de adada da çok sıkılırdık biz. Sıkılmanın ortak bir duygu olduğunu bilseymişim o zamanlar, daha az koyarmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha yok Çağlar inan bana sadece piçin tekiydi. Her ergen grubunda olan horny little devil’lardan… :))))
      Takdir işte tertemiz denizde yüzmek benim için :) Daha büyük takdir mi olur?
      Ergenlik sıkıntısı…. Ondan 30 dedim, 30 yaşıma girdikten sonra vallahi şimdi gidip 3 ay kalma şansım olsa koşa koşa giderim o sessizliğe huzura, ama ergenken sanki tüm hayat o küçük kasabanın dışında ve sen o durağan kasabada kalmakla kaçırıyorsun o canlı hayatı hissi oluyor değil mi….

      Sil
    2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

      Sil
    3. Oyun Farkı ben mesajınızı ilettim Joe'ya, email adresi olduğu için de bu mesajı sildim haberiniz olsun ;)

      Sil
    4. Oyun farkı merhaba, az önce mail attım gmail adresinize ama buraya da yazayım gmail'li adresinize davet attım, onu kabul ettiğinizde sorunsuzca girebileceksiniz bloguma. İlginize tekrar teşekkürler! :)

      Sil
  7. Ben olsam Nihal teyzeyi ziyarete giderdim. Çünkü aynı zamanda çocukluk çağlarına ait bir komşu. Ne güzel yer etmiş bir kadın. 16 yaşından kalmış masumane bir sevgililik. Bu da insan hayatına yer etmiş özel bir dönem ama çok uzun yıllar geçmiş. Kimse sorun etmemeli evli olduğu insanın geçmişindeki sevgilileri. Toplumumuz için belki de şimdilik bir hayal ama düşüncem bu. Umarım dünya gözüyle Nihal teyzeyi görürsünüz. Bu kasabada çok tatlı anılarım var benim de. Hala çok özlerim. Fotoğrafları görünce çok arttı özlemim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dün aklımdan geçtin Fulya, biriktirip biriktirip izliyorum videolarını ve çok seviyorum, çok samimi buluyorum…
      Demek bizim kasabayı biliyorsun :) eski hali kalmadı ama işte….

      Sil
  8. Çok güzel...Bir insanda böyle güzel bir iz bırakabilmek...Belki de hayatın anlamı sadece budur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence kesin bu :) ilişkiler yani genel anlamda insanların birbiriyle sevgi ve şefkat alışverişi..

      Sil
  9. Karşılaştığın anda kendini davet ettir bence de. İnşallah karşılaşırsın. Ben de babamı çok özlüyorum bugünlerde. Ama karsilaşmak imkansiz artik bizim için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım N.Narda…. <3 Allah mekanını cennet eylesin, huzur içinde uyusun babacığın…

      Sil
  10. Sizin oraların şarkıları pek güzel. :)
    Nihal teyzenin günlüğü aklıma bir film getirdi. Merly Streep ve Clint Eastwood'un oynadığı The Bridges of Madison County. (Türkçe ismini hiç sevmiyorum banal bir ad takıp "Yasak İlişki" deyivermişler.)
    Anneleri öldükten sonra iki kardeşin annelerinin sandığının içinde buldukları günlükte okudukları ve orada yazanlarla geçmişe ait bir şeylerin yerine oturması... Çok sevdiğim filmlerdendir. Bak şimdi andım, yeniden seyredesim geldi. :)
    Diğer yandan, benim 40 senedir tuttuğum defterler ne olacak diye düşünmeden edemedim şimdi. ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay evet!!!!!
      Yani dediklerinin hepsine evet :)))
      Vallahi benimkiler etrafımda kimse Türkçe bilmediği için güvende şimdilik :)

      Sil
  11. İmkanınız olursa kesinlikle ziyaret etme fikrinizden vazgeçmeyin... Yapmazsanız sonrasında o duygu o kadar ağır geliyor ki.. Kaldı ki kim niye rahatsız olsun, altı üstü bir ziyaret, düşünmeye bile değmez bence, diğer kısmı çok daha önemli çünkü:-) Birde Çağlar o yaşta öyleyse şimdi kim bilir nasıldır:-)) Gerçi kimin nasıl değişeceği hiç belli olmuyor:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) Hiç bilmiyorum. O ekipten kimseyi yıllardır görmedim.. Bence kesin çok efendi biri olmuştur çünkü hepimiz ağırlaştık zamanla, hayat bizim kuşağa ağır geldi..

      Sil
  12. "Belki de inanmıştı denizin, dünyanın, insanların temizlenebileceğine...." Bu cümleyi sevdim, zihnimde oluşturduğun karakterin altını çizdi. Anı defterleri yazanlara müthiş saygım var, isteyip de yapamayanlardan biri olarak hep derim ki blog denen şeyi icat eden cennetlik:) Bir de tekrar, Sevgili Okul Arkadaşım'ın altını çizdiği filmin ben de altını özellikle çizmek isterim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dün nostalji yapup Anthony Bourdain izlerken işte bizim Buraneros da aynen böyle diye düşündüm, yemek konusundaki yazılarınızdan o tadı alıyorum :) Ve bunu yemek yapmakla olmasa da (el mahkum, seviyorum da..) yemek yemekle pek alakası olmayan biri yazıyor, belirteyim. Bloğu icad eden cennetlikse sizleri bulmak ve okumak da öyle :)

      Sil
  13. Bak ne diyeceğim.. sen gel buralara ve bana haber et, kesinlikle o muhteşem kadını ben de gaipten biri olarak ziyaret etmek istedim ve yanında geleceğim. Sen hep oğlu ve gelini açısından düşünüyorsun ama baktığın yeri değiştirip, Nihal teyzenin kalbinin ne kadar mutlulukla dolacağını ve bu dünyada tek bir insanı bile mutlu etmenin ne kadar değerli olacağını aklına getirmiyorsun. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten geçen yazdan sözün var, hatırlatırım ;)
      Tamam!

      Sil
    2. Sözüm söz! Sezer sözü 😊

      Sil
  14. ne hoş anı bu ya, nihal teyze demek ege, girit kadını, iyidir tabii, anlamadığım da nihal teyzeyi ziyaret edince t nin neden haberi olcak ki, nihal teyze t nin evinde kalmıyor, dinlenme evinde kalıyor demişsin, yani bir sakınca olmaz :) bu kasabayı da o adayı da biliyorum, şimdi unuttum adını, yani geceleri kaldığım değil de geçerken uğrayıp bir gündüzü geçirdiğim yerlerden. daha önce de anlattığın, yazlığınız olan kasaba herhalde, daha önceki fotileri evden sokaktan çekmiştin blogda, bu fotiler değişik olmuş, özdere taraflarıydı sanki ama hatırlarım bir ara :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hmm Nihal teyze'yi tanımıyorsun o zaman ;) Tamamdır. Kasaba adını özellikle vermiyorum açık açık, kıskanıyorum herkeslerden...

      Sil
  15. T den bagimsiz bir sey artik ondan sonra ailesiyle suren iliskiniz.Onunla arkadasliginiz mi damgalayacak?Kaldi ki insanlar kotu dusunceli iseler onlar yuzunden sevgimizi en cok hak eden insanlardan kendimizi mahrum mu edelim Dunya gozuyle?Kaldi ki onlari da kendilerini seven birilerinden? Bugune kadar bu dusunce ile kendimi geri tuttugum hersey icin cok pismanim.
    Bir arkadasimin Avustralya li bir arkadasi olmustu.Hatta oraya da gitti kaldi bir kac sene.Sonra olmadi.Ama anne ve babasiyla arkadasliklari hep devam etti.Bu dostluklar buyuk sans ve heba etmemeli bu tur kaygilar, tereddutler yuzunden.

    YanıtlaSil