7 Mayıs 2021 Cuma

Arınma 4. Hafta

Hava günlerdir 6-7 derece ve yağmurlu. Bıktım artık.. diyip devam etmek, en fenası da bu.

Arınmanın 4. haftası. Hafta başından bu yana, becerebildiğim ölçüde, Ramazan ayının son 10 gününe denk getirilen itikaf geleneğiyle ilgileniyorum. Doğu dinlerindeki meditatif uygulamalara da denk düşen bu adet, aslında kişinin kendi içine çekilerek, dünyanın hayhuyunu bir köşeye bırakıp düşünmesi anlamına geliyor. Hayatın hızlı devinimi, çocuklar, iş güç içinde günün sadece 10dk'sını ayırabilsem de, çok iyi geldiğini belirtmek isterim. 


Internette "10 dakikalık meditasyon" diye arattığınızda bir sürü video bulabilirsiniz ama ben sadece sıcak içeceğimi alıyorum ve camın önüne oturuyorum. Bu hafta hep yağmurluydu, ben de hep yağmuru izledim, nefesime odaklandım, mümkün mertebe aklıma takılanları, endişe ve korkuları bir kenara bırakıp iç dengemi sağlamaya, kendime şefkat duymaya çalıştım. Başaramasam da "sadece gözlemciymiş gibi" yaklaşmaya kendime, dışarıdan, nötr olarak en azından.. Çünkü başkalarına kolayca verebildiğim sevgi ve şefkati, nedense kendime vermekte çok zorlanan bir insanım (meali: içsesim öküzün biri).

Öz-şefkat benim için hakikaten sorunlu bir konu. Siz başarabiliyor musunuz kendinize de en azından diğerlerine davrandığınız kadar nazik, merhametli, adil ve şefkatli olabilmeyi? Yoksa herkese şifacı, kendine zorba olanlardan mısınız? Son bir senedir - coronanın tek güzel tarafı - ben bu konuda baya güzel adımlar attım ama hâlâ didişmelerim devam ediyor. Güneşli tek gün çocuk parkında vakit öldürür  sakin zaman geçirirken, sanırım aylardan sonra ilk defa selfie çektim, gayet süssüz püssüz, çimene oturmuş, her zaman olduğum (biraz yorgun) halimle bir selfie. Haftanın 7, ayın 30 günü olduğum halimle... Yataktan kalktığım, çocuklarla koşturduğum, ev işi gördüğüm halimle.. Sonra uzun uzun baktım bu kadına. 


Çizgilerine, makyajsız kremsiz yüzüne, üşümüş, rengi kaçmış dudaklarına, kaz ayaklarına, dağınık saçları ve daha da dağınık düşüncelerine.. Ne bileyim karşımda oturuyormuş gibi baktım. Dışardan biri gibi. Ve dedim ki, "en azından rol oynamıyor... neyse o." Kendi hakkımda bir bunu düşündüm, bir de "güler yüzlü.." dedim, iyi niyetli belli, zarar gelmez bundan :) Şimdilik bu kadar öz-şefkat de yeter. Bir yerden başlamak lazım...

Ve bu haftadan bana kalanlar:

OKUDUM - DÜŞÜNDÜM:

Bu haftanın kitabı Aslı Erdoğan'ın sanırım Türkiye'de basılmayan, köşe yazılarının yer aldığı "Artık Sessizlik Bile Senin Değil" isimli deneme kitabıydı. Almanca çevirisi ile Türkçe çevirisini karşılaştırmamı isteyen çevirmen arkadaşım sayesinde aslında geçen Aralık ayında okumuştum ama bu hafta aklıma takılan bir bölümü yeniden okuyunca, zaten zayıf denebilecek kitabı da baştan bir defa daha okudum. Yine etkilendim. İçim düğüm düğüm oldu. Azıcık alıyorum buraya: ".. Uçsuz bucaksız, boş, beyaz kağıtlar. Toza bulanmış imgeler, iç içe akan resimler, sahipsiz gölgeler. Yazılmamış satırlar. Yalımları sönmüş, çoktan soğumuş, bir türlü doğamadığı için küle dönüşmüş dünyalar. Bir girdaba kapılmışçasına dönüp duran sözcükler. Son sözünü bir türlü söyleyememiş, bitirilememiş, aslında yazılamamış yazılardı her biri..."

Aslı Erdoğan'ın sıfat tamlamaları ve benzetmelerini çok güçlü buluyorum, kendisini ise çok duygusal, adeta bizlere uzun zamandır unuttuğumuz bir yetimizi, insan olmayı hatırlatan biri gibi.... Bu sıra bir de elimde "Kabuk Adam" var, canım Manxcat'imin hediyesi.. Belki haftaya da ondan bahsederim..

KISKANDIM:

Bunca yıl "ben kıskanç biri değilim" diye ortalarda dolandım. Hakikaten ne çocukluğumda başka çocukları, ne yetişkinliğimde başka insanları, hattâ sevgilimi dahi kıskanmayan ben, itiraf ediyorum sonunda deli gibi kıskandığım bir "insan türü" buldum: Aşı olanlar! Fakat sadece aşı da değil, Biontech olanlar. Ve sadece Biontech olanlar da değil, Münih'te yaşayarak Biontech olanlar!!! Çünkü "aşı kartını göster, eski hayatını yaşa" yavaştan başladı burada.. Tünelin ucundaki ışık diyelim haydi....

her yerde bu üçlü..... kıskanılan üçlü.

UNUTMADIM

Hıdrellezi unutmadınız değil mi? Bu sene sanırım hepimizin dileği bir, umarım gerçekleşir!

ÖĞRENDİM

Karşı komşunun çılgın ağacı bir açtı, ben de mutluluktan çıldırdım. Bazı akşamlar yağmur birden durup, kısa süreliğine güneş çıkıverince hemen fırladım, "bana modellik yapar mısın?" diye sordum ağacıma. Kırmadı sağolsun, zaten tüm yıl o da bu anı beklermiş.. Bakınız:


İlk başta çiçekleri öyle küçük ve koyu renkti ki, "ay bu erguvan olmasın yoksa?" heyecanı yaşadıysam da, sonra top top çiçekler belirince ortaya çıktı. Münih'te çok sayıda olan sakura (kiraz) ağaçlarından (Alm. Nelkenkirsche) biriymiş. Çiçekleri ve yaprakları arasındaki farkı ekliyorum:

Bu erguvan:


Bu sakura / kiraz ağacı:


Bu da süs elması ya da çiçek elması ağacı diye bilinen ağaç (sakura ile de bu çok karıştırılıyor):


Böyle bakınca tabii üçünün de çok farklı olduğu aşikâr ama uzaktan neredeyse aynı görünüyorlar ve insanı erguvan gördüm! heyecanı basabiliyor işte :) 

Ah bir de! İlkokuldan lise sona dek hep yanıbaşımda olduğu halde değerini ancak yıllar sonra anlayabildiğim sevgili Hirondelle'nin önerdiği iNaturalist'i yükledim ve birden dünyam aydınlandı! Telefonu neye tutsam adı ekranda! Tekrar teşekkürler..

PİŞİRDİM - YEDİM - ZEHİRLENMEDİM

Mayıs ayı gelince kırları karahindiba (radika da deniyor ot kısmına) basar. İnsanın saatlerce bu sarışın kırlarla kucaklaşası gelir. Karahindibanın yendiğini ben geçen sene 6 yaşındaki kızımdan öğrendim :) Kendisi botaniğe çok ilgili ve bu "yemek tarifi" ile geldi bir gün. Otların direkt salatalara katılması, kavrulması ya da çiçeğin kurutulup çay yapılması, zeytinyağında bekletilerek yağa özünün geçirilmesi hatta sabun yapılması gibi seçenekler var. Özellikle şeker ve tansiyon hastalarına günde 1 bardak çayını öneriyorlar.

Sağdaki aynı bitkinin "yaşlanmış" hali, biliyor muydunuz? Ben bunu da üç sene önce kızımdan öğrendim! Meraklı cahil, buyrun benim! :)


Bu hafta da böyle geçti.. Ramazanın son haftasına girdik, sağlıkla ve huzurla nihayete ersin!

Fotoğrafların içine en sevdiğim, bende mutlaka bir hatırası olan Yeni Türkü şarkılarımı sakladım ama yetmediyse (yetmez ki..) işte bir güzelim konserin tamamı bu linkte ya da şu videoda:

39 yorum:

  1. Seni ağaç perisi seni 🧚🏻‍♀️💜
    Nasıl güzel ağaçlar bunlar ve nasıl güzel şarkılar! Çembere hapsolmuş dönerken nefes oluyor dostlar, ağaçlar, çiçekler, şarkılar insana :)

    Ben üniversitedeyken kaplumbağa besliyordum, çok severlerdi karahindibağı. Şimdi de Arya çok seviyor ama yemeyi değil de çiçeğini koparıp üflemeyi :)) Maya'nın botanik ilgisini çok sevdim :)

    Hayatın tüm kargaşası içinde kendine ayırdığın 10dk o kadar güzel, o kadar kıymetli ki! Giderek çoğalır umarım kendine ayırabildiğin anlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üflemeyi ben de seviyorum :)
      Evet ben de umuyorum canım benim, zira artık dayanılamaz bir noktaya geldi tek başıma kalamamak.. banyoya kitliyorum kendimi ve tek kalabildiğim tek an o!

      Sil
  2. Ah çember, en sevdiğim :)

    Kayınvalidem toplardı karahindiba yapraklarını. Çok acı gelirdi bana ama o ekmek arasına çiğden koyup yerdi.

    Benim içinde karahindiba tohumu olan küpelerim var. Dün takmıştım hatta :)

    Ramazan boyuca huşu içinde düşündüğüm tek şey akşama ne pişirsem oldu ne yazık ki :) Bir de sahur beklerken fransızca çalıştım. Yaptığım tek faydalı iş de o herhalde :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz acı evet kavurması fena olmuyor..
      Bu ay çok fena geçti hem sizdeki hem bizdeki tam kapanma beni bu sefer çok zorladı ama iyi ki bu yazıları yazdım yoksa tümden "hiç bi şey yapmadım hayat geçti bitti" psikolojisine giriyorum :/

      Sil
  3. Yazıya bir kez göz gezdirdikten sonra, (alt satıra dikkat etmemişim) şu fotoğrafları büyütüp bakayım bir hevesiyle tıklayınca sürprizleri buldum. Tümünü dinleyince çok hoş bir konser oldu. :)
    Almanya'da erguvan olsa çok hoş olurdu. Ben İtalya ve İspanya'da görmüştüm. Yakın bir dostla buluşmuş gibi hissetmiştim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erguvan sanırım deniz etkisi istiyor biraz :)

      Sil
  4. Çok keyifli bir arınma haftası yazısıydı, özellikle selfie ile yüzleşme ve aşı olanlara bakış kısımları:-)) Son hafta artık ve bitiyor.. Öyle zannediyorum ki bir sonuç yazısı da gelecektir:-) Mutlu hafta sonları.

    YanıtlaSil
  5. utandım hakkımda yazdıklarından... erguvan daha kendine özgü bir renk adı üstünde erguvan rengi :) bizans imparatorlarının rengi. şimdi burada bizanslıların kendilerine asla bizanslı demediğini, bunun anglosakson uydurması olduğunu, cushing sendromu'nda erguvan renkli çatlakların spesifik olduğuna falan hiç girmeyeyim :)

    YanıtlaSil
  6. Biz de Almanya'yı kiskanıyoruz valla. Nerde Biontech, Çinlilerin ne idüğü belirsiz Sinovac'ını yaptırdık aşı olduk diye seviniyoruz.
    Selfiene bayıldım, çok doğal, çok güzel. Azıcık Özge Özberk'e benzettimn. Bugün ben de son diz prp si için dr a gittim ve 5 aydır ilk defa kalem çekip ruj sürdüm. Yüzük, kolye ve küpe taktım. Bir de selfie çektim ama şu an dizlerim korkunç ağrıyor, çok bezdim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annem babam teyzelerim hep Sinovac oldu benim de, hiç yoktan iyidir ama sanırım seneye falan yenilenmesi gerekecek Biontech ile...
      Bu arada bizim de kanımızda antikor bulunmadı yani bağışıklığımız bitmiş, kandan kontrol ediliyordu. 1 seneye yakın sürdü bağışıklık, heralde aşı da öyle olacak.. Grip aşısı gibi senede bir mi yapacaklar ne olacak acaba ben de merak ediyorum..
      Özge Özbek'e baktım ve ohooo o nerde ben nerde :)))) güzel gören güzel göz işte...

      Sil
  7. Resimler güzel ama Yeni Türkü'ye daha da güzelleşmiş :) Fırat Tanış da nasıl güzel okuyor. Çok seviyorum bu adamı. Cem Karaca'nın "sevda kuşun kanadında"sını da çok güzelokuyor bence, handiyse Cem Karaca'dan daha iyi!

    Karahindiba konusunda da yalnız değilsiniz. Ben de aynı cahillikle yaşamımı sürdürüyordum ki geçen sene öğrendim ikisinin aynı çiçek olduğunu. şaşkınlıkla bakıyorum hâlâ her gördüğümde!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bu konserdekiler arasında en çok Cem Adrian'ı beğeniyorum tüylerim diken diken oluyor.. Sar Gelin türküsünü inanılmaz güzel söylüyor meselâ, çoğu şarkıcı "sarı gelin, nenen ölsün" derken o doğrusunu söylüyor, sar gelin, nenen örsün şeklinde. beni çok duygulandırıyor bu..

      Sil
    2. Cem Adrian da müthiş bir adam, evet. onun her yorumu beni benden alıyor...karahindibağdan sonraki bir cehalet noktam da burada belli etti kendini: "sarı gelin, nenen ölsün" değil mi? cem adrian da öyle söylüyor sanki, söylemiyor mu?

      Sil
    3. Sar gelin nenen örsün.. Orijinali öyle. Sarmak, eskiden kazakların yünleri bilirsin açılır yeni bir şey örülmeden önce topak şeklinde sarılırdı. Türkünün orijinalinde nene yün örecek, gelin topu sarıyor derler. Göç ve yurttan kovulma hikayelerinden.... Bendeki kaydına yeniden baktım sar gelin nenen örsün diyor o da ;) Ama işler karışmışsa sonradan bilemem tabii... Birkaç ulus birden bu türküye sahip çıkıyor ya..

      Sil
    4. e ben bunun bilmiyordum gerçekten, teşekkürler:)
      bir de türküler hep çok güzeldir zaten de, bu türküde müthiş bir hüzün var ve hangi dilde söylenirse söylensin o hüzün insanın damarlarına işliyor sanki...dinlediniz mi bilmem, 4 vokal'ın yorumu da çok güzeldir.

      Sil
  8. Öz-şefkat konusunda ben hiç başarılı olamıyorum. Diğerlerine davrandığım kadar iyi davranmak benim için şimdilik ütopik bir istek olur. Sadece kendime çok kötü davranmamaya çalışıyorum. İstemsiz oluyor. Fark ettiğimde durdurmaya çalışıyorum kendimi; ama içten içe de hala ama hak ediyorum bunu diyorum.
    Çiçeklerin renklerini çok beğendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç sesinin aslında kimin sesi olduğunu bulabilirsen, biraz daha kolaylaşıyor. Genelde çocukluktan biri oluyor ya da yakın çevrende seni duygusal yönden hırpalamış biri olabilir.. Çok ilginç aslında bu iç ses olayı.

      Sil
    2. Çok içten bir yazı olmuş.ne tek ne de yalnizsiniz aslında.farkli mekanlarda farkki yaşlarda sizin yasadiklariniza benzer yaşayan bir sürü kadın daha var.yalniz kalamiyorum d missiniz ya azıcık sabır.cocuklar 10 11 yaşına geldiginde artık kendi dünyalarını kurmaya başlıyorlar.en azından benim için öyle oldu.ben de ilk beş yılında tamamen yalnız büyüttüm çocuğumu.kimsesiz tek başıma.ve şimdi yoruma yazdığınız birşey gecenin bu vaktinde sahur bekkerken aydınlatma yaşattı bana.ben icimdeki sesten kaçtigimi onunla yuzlesmemek için kendimi her seferinde başka bir konuya yönlendirdigimi farkettim.sevgiler.

      Sil
    3. Çok zor gerçekten insanın özellikle anne olunca yalnız hissetmesi / yalnız kalması.. <3 sevgiler

      Sil
  9. Şu yaprak ayrımını gösteren fotoğraflar bir bulmacayı çözdü:) Ben PictureThis diye bir uygulama kullanıyordum. Senin bahsettiğin uygulamaya bakayım, ismi daha güzel. Hirondelle'in blogu da ne kadar güzelmiş aslında. Epey önce bir kaç postunu okumuşum, şimdi bakınca hatırladım.

    YanıtlaSil
  10. Selam Ceren gü, el tatlı gülü se eli selfi. Alman'ları ilk defa kıska dım. Aşı olanlara es eklik. Biz ise eve kapandı. Otları severim. Hardal otu aldım pazardan kartla İş. Kara hindiba yı bir kaç yerde duymuştum. Ağaçların rengi muhteşem büyütelim derken sürprizler ile karşılaşmak hoş. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma, bira bahçeleri de açılıyor bugün aşı olanlara :/

      Sil
  11. Sessiz bir köşede, 10 dk -15 dk hatta yarım saat gözler kapalı şekilde, kendi içimize dönmek ruhsal açıdan gerçekten çok iyi geliyor. Özellikle yatmadan önce sürekli yapmaya çalışıyorum. :)

    YanıtlaSil
  12. İtiraf ediyorum ikisinin de aynı çiçek ve aynı zamanda karahindiba olduğunu ben de henüz bir kaç sene önce fark ettim. :)) Dört bir yanı parklarla çevrili Bükreş'te öyle yaygın ve alerji nöbetlerimden mesuldu ki kendisine ancak o zaman bu kadar dikkatli bakmışım demek. :)

    YanıtlaSil
  13. Ceren ya senin yazıların çok iyi geldi Ramazan'da Allah razı olsun.Ben tam ne zaman başladım bilmiyorum ama çoğu zaman kendimden bile koruyorum kendimi.Eşim bunun adının megolomanlık olduğunu söyler,ben kendini sevmek diyorum.avrupa yakasındaki gaffur vardı uzatsan süper olacak derdi Aslı'ya,kaşları bıraksan süper olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hadi ya.. boş boş yazıyorum diye düşünüyorum ben de inanır mısın, son zamanlarda pek şevkim olmuyor nedense. Hatta kendimi mi kandırıyorum bu yazılarla diye bile düşündüm en son çünkü içim çok sıkılıyor bu son 10 gündür yasaklar aşı saçmalıkları vs vs.
      Bu arada ben kulüpten çıktım, hiç zaman ayıramadım uzun süredir. Kitabı okudum bitti ama sohbete gelince çok yorgun bitkin oluyorum geceleri yatak daha tatlı geliyo :( Bana bir ara emailini yollasana :)

      Sil
    2. Tüm olan şeylere rağmen birileri bir şey yazıyor sanki sohbet esnasında paylaşmış gibi bir kaç gün benimle geziyor postta yazdıkların.kulübe baya oldu bende katılmadım.Sözde bugün bir sınavım vardı 30 una ertelendi kitap bitmedi Ramazan'da bahane oldu.e mail yollarım 💌

      Sil
  14. Corona'dan dolayı evden çalışan koca( ki şükrediyorum aslında) yeniden ofise gitmeye başlayınca anlamıştım ki; evde çok ses yapıyormuş. :) Ses tonu müthiş yüksek adamın ve devamlı konuşuyor. Ben de sese karşı fazla hassasım. Eh bir de online derste birinci sınıf çocuğu ve tüm sınıf olunca... On dakika sessizlik ve neredeyse olmayan öz şefkat hiç kalmadı anlayacağın. Geçip gidecek işte bu zamanlarda, tek farkı unutamayacağız.

    Karahindibanın yenilebilir olduğunu şimdi öğrendim. Anneme söyledim o da bilmiyormuş. Şaşırdık birlikte. :) Çocuklar muhteşem.<3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay benim eşimle kızım da o tayfadan, anlamıyorum minicik evde neye bağırmaları gerekiyor?! Bazen anlamıyorum (hafiften sağırım ben kızımın bebekliğinden kalma bir işitme hasarım var - abartmıyorum doğru maalesef, kolikli bebek annelerine burdan bir selam çakalım) tartışma çıktı falan sanıyorum bir gidiyorum gülüşe oynaşa konuşuyorlar bağıra bağıra.... Oğlumla ben sakiniz, oğlum geçen gün "lütfen biraz sakin olur musunuz, kafam şişti" diyordu ablasına :)))) Sessizlik anları resmen ihtiyaç!

      Sil
  15. Muhtemelen şu yeryüzündeki pek çok çocuğun hayali sen gibi bir anneye sahip olmaktır. Hem komik, eğlenceli, "arkadaş" hem aksiyon sever hem yerinde duramaz... Farkındaysan yazma konusuna girmiyorum:)

    Güzel Annesin yani!

    Günün kutlu olsun... Ve nice nice niceleriyle dolsun, hayatlarınız...

    Mutlulukla!:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya çok teşekkür ederim çok incesiniz <3 Çok iyi geldi gerçekten...

      Sil
  16. "Karşı komşunun çılgın ağacı bir açtı, ben de mutluluktan çıldırdım."

    ya bir gram olsun heyecanlandırmıyor beni doğaya dair olaylar ama yemin ediyorum ki arkadaşlarım hep böyle insanlar olsun istiyorum. bir tane delim var mesela, yolda yürürken gider çaktırmadan yanından geçtiği ağacı okşar, başka bir tane var her gün instagram'da açan çiçeğe, uçan kelebeğe şiirler yazar. ağaca, çiçeğe mutlu olan insanlarla dolu dünya istiyorum ama ne olur girişte bana torpil geçin. incelikten anlamazdı falan ama fena kız değildi o da gelsin diye kapıya adımı yazdırın. ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aaa yazdırmaz mıyız ayıpsın. yok ben de ağaca sarılangillerden değilim (yani etrafta insan varken diyelim en azından) şiir de pek bilmem doğrusu ama evet ya böyle ufak mutluluklar olmazsa devam edemem ben de....

      Sil