3 Şubat 2021 Çarşamba

Gecenin pırıltıları

Dün gece Paul Auster'ın The Zeit'taki canlı yayın sohbetini çok büyük bir keyifle dinledikten sonra, duyduğum heyecandan gece boyu uyuyamayacağımı tahmin etmiştim. Saat 2.30'da uyan(dırıl)ınca, uykusuzluğumla inatlaşmadım ve yasaklı olmasına rağmen gece 3.30 - 5 arası yürüyüşe çıktım. Fotoğraflar ve başlığa adını veren video bu yürüyüşten (videoyu görmenizi / sessizliğin sesini duymanızı özellikle isterim, göremiyorsanız lütfen sayfanın altındaki web sayfası sürümüne geçiniz).

Sohbetin başlığı "Was ist der Sinn des Lebens?"di. Sinn, Türkçede duyum (5 duyumuz) anlamına geliyor, yani programın konusu "Yaşamın rengi / kokusu / tadı / sesi / hissi nedir?" gibi bir anlama geliyor. Gel bana 365, 365 :)) Üstelik en sevdiğim çağdaş yazar cevaplıyorsa bu kavramı, uyku da nedir? 

Klasik gazetecilik örneği şaşmadı, her yazara sorulan o soru soruldu elbette: neden ve nasıl yazar oldunuz? Çok can sıkıcı bulurum bu soruyu, oysa 10.000 defa duyduğuna emin olduğum Paul Auster'ın cevabı çok güzeldi: Bilmiyorum... dedi. Neden yazdığımı bilmiyorum fakat çok erken başladım ve ailede okumayı ve yazmayı motive eden bir ortamım yoktu. Oysa ben 8 yaşlarında bir sabah dışarıya yürümeye çıktım ve kış yeni bitmiş, baharı tüm eliaçıklığıyla hissettiğimiz günlerden biri yaşanıyordu ve ben hissettiğim duygunun büyüklüğünü içime sığdıramadım. Bunu yazmam lazım dedim.. Offf. Bu duyguyu öyle iyi biliyorum ki. Bunu yazmam lazım, bu anı kelimelerle betimlemem, bu sayede hissettiğim bu büyük coşkuyu yeniden yaşayabilmeyi sağlamam lazım! Yazmak tam olarak dünyayla ve dünyadaki her şeyle bütünleşmek, bir olmak, tamamlanmak anlamına geliyor işte.. Bunu en sevdiğim çağdaş yazardan duymak çok güzeldi.

Sonra, bir ara konu ün ve para gelmeden önceki yazım döneminin zorluklarına geldi. Babasının ölümüyle eline geçen az bir paranın onu rahatlattığını anlattı, bu sayede yapmak zorunda olduğum işleri bir kenara bırakıp, sadece yazmaya odaklanabildim dedi. O noktada "ah şimdi şu soruyu sorsalar" diye düşündüm: 

"Babanın öldüğü yaşa geldiğinde, ne hissettin?" Sormadılar tabii bizim klasik gazeteciler. Ama tam o anda, Paul birden durup tam da bu soruyu cevaplamaya başlamasın mı!? Ağzım ve gözlerim kocaman açıldı :) Dedi ki "Bunu anlatmak isterim.. Babamın öldüğü 66 yaşına geldiğimde 4.3.2.1'i yazmaya yeni başlamıştım ve her ne kadar batıl inançlı biri olmasam da, maraton koşar gibi hızla yazdım o bölümleri, yazmadan ölmemeliyim diye düşündüm.. Bir yandan da aklım almıyordu artık babamdan daha yaşlı olduğum gerçeğini. Oğul babadan yaşlı, bu sanki bambaşka bir gerçeklik boyutu gibi, anlaşılmaz.. Çok zor kabul ediliyor, çok zorlu bir dönem insan hayatında...."

Programın formatı sonsuz ve sınırsız yani konuk kendisi "yeter artık yoruldum" diyene dek bitmiyor, arada sigara tüttürmek, yemek yemek ve Paul'ün yaptığı gibi çişim geldi diyip tuvalete gitmek serbest ve çok samimi :) Program bitince bilgisayarı kapatmayı unutup seke seke iç odaya "işim bitti geliyoruuuum" diye karısına (muhtemelen ev işine!) koşturması da çok tatlıydı.. Zaten çok seviyorum, iyice bir sevdim.. Bugün de doğumgünü... İyi ki doğmuş, bizim Paul!

36 yorum:

  1. Ben de babamın öldüğü yaştan şu an büyüğüm ve öldükten sonra dirileceğiz ya yeniden; işte o zaman nasıl bir durum olur acaba diye düşünürdüm daha küçükken... Paul Auster de bu yaşta bile düşünüyorken demek ki bende bir anormallik yokmuş diye sevindim:) Fakat onun baba 66, aradaki fark muhtemelen daha az olacak, benim baba 47. Bilmiyorum o gün gelince ve karşılaşınca ne yapacağız; normalde benim onun elini öpmem gerek ama ben ondan büyüğüm. Düşün dur şimdi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ruhların yaşı yok ki... Bedensel yaş ile ruhsal yaş çok farklı :) Ben öldükten sonra dirileceğimize inanmıyorum tanrıyla birleşeceğimize inanıyorum, dirilişin de bu anlamda bir "uyanma" olduğunu düşünüyorum. Ruhlarla tekrar karşılaşmamız da bu "bütünleşme" sayesinde olabilir gibi geliyor bana. Bu durumda sanırım sorun yok, babanızla belki aynı ruh yaşında karşılaşırsınız.

      Sil
    2. Kur'an da bildiğim kadarı ile tüm insanlık 33 yaşında olacağız kıyamette,diger kutsal kitaplarda nedir bilmiyorum

      Sil
    3. :) valla ben de okudum Kur'an'ı ama öyle bir şey yazdığını hatırlamıyorum. 33 mü? Fena değil aslında, bir düşündüm, 33 evet iyiydi, olabilir.

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. yazmak için doğduğuna inanıyor kendisi :)

      Sil
  3. Keşke anlasam ben de, her bölümü çevirseniz de gelip okusak, devamını beklerim bu bölümlerin. Bu arada merhaba artık takipçinizim :)

    YanıtlaSil
  4. 😳 benim bu yayını 04:30 civarında okumam ve “ bu ay Hattuşa’dan ne indirsem ?” sorusunun yanıtını bulmuş olmam, Hattuşa ‘da var olan Auster kitaplarını acımasızca sömürmem😁😂. Aralarından hangisini okumuş olduğumu bir türlü hatırlayamamam 🤗. Bildiğim kadarıyla tek bir kitabını okumuştum, sizin sayenizde sitede var olan on adet kitabı şu anda kütüphaneme inmiş durumda, Danke sehr 😍. Sabatini erkenine Selam olsun , günün en güzel ve en bana kalan saatleri. Çok selam 😍. Şimdi videoları açıp biraz takılayım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. New York Üçlemesi'nden başla bence çünkü Paul Auster'ın kitapları aslında bağlantılı :) 4.3.2.1'i tavsiye ederim ama öncekileri okumadan nüansları tam yakalayamayabilir okur..
      Valla benimki zorunlu malesef oğlum 1 aydır gece 2.30da kurulu saat gibi uyanıp 2 saat uyumuyor ve yanından da ayrılmama izin vermiyor, aslında çok mutlu değilim dün anneme tükendim artık diye ağlandım.... pof. çocuk büyütmek....

      Sil
    2. Ahahahahah, benim de kedi oğlum her sabah 04 civarı dışarı çıkmak için kaldırıyor beni. Alıştım, zor gelmiyor bana. Çocuk için uyanmak apayrı konu tabii. Benim ikizler hiç gece uykusu bilmediler, taa dört buçuk yaşlarına kadar gece uyumadık, sonrasında da gece uyanıp yatağa gelmeler vs, 7. sınıfa kadar sürdü vallahi 😬. Tereciye tere satmayayım ama terzinin de gömleği sökük olurmuş; o kadar hızlı geçecek ki, özleyeceksin ( sen dediğin için ben de artık sen diyeceğim 🤗) , şu an çok zor biliyorum ama kendini teselli et; mesela bir yıl sonra bunların hiçbiri olmamış gibi olacak falan diye düşün. Ben hep öyle yaparak çıktım işin içinden 😊. Senin molan gelmiş, tek bir gece kendine ayırabilsen toparlanırsın sevgili C. Yine söylüyorum, keşke yakın olsaydık, ben seve seve bakardım tüm çocuklarına. Yine de, eğer yasaklar kalkarsa ve bu taraflara doğru bir gezi planlarsan sözüm olsun gudiklerine bakarım istersen 🤗. Çok selam, çok sevgi. Tavsiye için de teşekkürler.

      Sil
    3. "Life begins when kids leave the house and the dog's dead" diyordu ünlü düşünür Bill Murrey :)))
      Yemin ederim geçen evde sinir krizi geçiriyoruz ailecek, çocuklar saçsaça ben "yeterioooon" diye bağırıyorum birden eşim döndü "bu günleri özleyeceksin" dedi :))))) Bu bizim son 3-4 aydır uyguladığımız yeni taktiğimiz, ortam gerilince biri gülünecek bir şey diyor.
      Ya sen dedim zorladım, sırada Buraneros var inşallah :)))) Ay okur mu bilmem, bir sen bir siz oluyor ona da, ayıp oluyor.... Lütfen bana sen deyin evet! Bu bendeki "siz" mevzuu gençliğime dayanıyor yazayım ben bunu bir boş zamanda... omik de bir mevzuu aslında.
      <3 vallahi teklif etmen yetti moral vermeye sevgili Dikiş Sevdası! <3

      Sil
    4. Zorlama söz konusu değil, aksine hoşuma gitti 👍. Özleyeceksin evet, teklifim için süre sınırı yok, ne zaman istersen 😍

      Sil
    5. Okur:) Ben sen diye okuyorum sen siz deyince, şimdi sen anınca adımı, fark ettim ve siz'miş sen sandıkların meğerse, dedim kendime:) Sıkıntı yok yani, sıkma canını:)

      Sil
    6. :))) tamam ama gerçekten deniyorum. Bunun hikayesini anlatayım da bari biraz özrü kabahatinden büyük demeyelim.
      Benim annemle babam ben büyürken nedense tüm arkadaşlarıma "siz" derlerdi. Onlar bunu saygıdan, çocuğu insan yerine koyduklarından yaparlardı ama ben nasıl sinir olurdum. Samimiyetsizlik gibi gelirdi ingiltere kraliyet ailesiymişiz gibi mesafeli, "çocuğum bi evin içine etmeyeydiniz" diye asla bağırılmayan bir ev gibi... Halbuki ailem hakikaten çok tatlıdır genelde arkadaşlarımın çoğu benden çok onlarla yakın hale gelirler bir süre sonra (ki buna da ayrı uyuz olurum ama diyemem...) neyse yle böyle ben tüm psikolojideki kuramlar gereği asllllaaaa ailem gibi olmayacağım derken derken tam bu konuda onlar gibi oldum. Aslında bana kalsa herkese siz diyeceğim, ALmanca'da da sen-siz ayrımında devamlı siz diyen tip benim sokaklarda... Kavga ederken bile sen diyemem öyle biriyim nasıl oldum nasıl psikolojik süreçler böyle geri tepti inan sevgili Buraneros ben de anlamış değilim! Fakat en yakın 35 senelik arkadaşımın ablasına bile siz diyorum delirtiyorum kızcağızı.... Deme dedikçe diyorum deme dedikçe diyorum :)))) yaşa da bakmıyor sanırım sevip saydığım insanlara bir siz deme huyu içindeyim :) Niyetim kötü değil diyeyim bitireyim bari...

      Sil
    7. Bak son kez altını çiziyorum:) Hiç dert etme, samimiyet denen şey kıymetli bir şey, bunu sezebilecek biriyim, iyi insanı da anlarım, kıymetini bilirim. Rastlaşmak kolay değildir, ve saygı denen şey genel manada anlaşılan şekilsel durum olmadığı gibi gelenekseldeki büyük küçük meselesi de değildir benim için. Arkadaşımsın, arkadaşınım yani; kelimelerinden bakarak sevdim seni bir kere:) Farkındaysan, daha önce sözünü ettim mi bilmiyorum Sevgili Okul Arkadaşımla hâlâ sizli konuşuyoruz, bu esprisi olan bir hoşluk:) Rahat ol, daha önemli meseleleri var hayatın, kıymetlisin ve fazlasıyla farkındayım kalitenin:)

      Sil
    8. Ahiyyyy çok sevindim ve rahatladım :)

      Sil
  5. ben de cok kucukken yazardim.. sanirim paul amcanin yaslarindayken yazmaya baslamis olabilirim. annem ozellikle cok begenirdi yazdiklarimi ve is yerine gidince herkese gosterdigini, herkesin cok begendigini soylerdi. once ilkokul ogretmenim yazdiklarimin cok "hayalperest" oldugunu soyledi. ardindan annemle babam iyi bir okul kazanmak istiyorsam yazmayi birakip biraz test cozmem gerektigini soylediler. birgun ogretmenim annemi okula cagirdi ve benim de bulundugum bir konusma yapti. kim sokuyormus boyle abuk sabuk seyleri kafama? cok mu televizyon izletiliyor musum? (halbuki bizim ilk televizyonumuz ben ilkokulu bitirdigimde alinmisti. ve ustelik ortaokula kadar yatma saatim 8'di)El mecbur yazmayi bir kenara biraktim. artik sadece yaz tatillerinde yaziyordum. sonra ortaokuldaki ingilizce ogretmenim, anneme yazilarimin cok guzel oldugunu, hatta sirf daha cabuk yazabileyim diye ingilizceyi sokmeye cabalamamdan cok hoslandigini soyledi (nedense ingilizce yazmaya baslamistim) Annemse sanirim halen ilkokul ogretmenimin etkisinde kalmis olmali ki, yazacagina azicik ders calis bak matematikten kalmak uzeresin diye gunde 5 posta azar cekiyordu. biraktim.. o da beni birakti sanirim.. simdi bile ne zaman yogun duygular yasasam ve dur ben bunlari bir yaziyim desem, amaaan bosver diyorum.. sanki bitirmem gereken bircok odevim var da ben yazmakla vakit oldurecekmisim gibi geliyor. bugun annemin tavri cok daha degisik tabi.. ay sen ne guzel yazardin, neden yazmiyosun artik. o da bi terapi cesidiymis zaten diyor.. diyemiyorum tabi yuzune karsi, sen o defteri bana kapattirdin. :))) 65 yasinda bir kadina, kalp sizisi yasatmak istemem.. hem bence o biliyor sucunu.. ve o suc ne ilkti, ne de son oldu.. onu da biliyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üf öğretmenlerin bu kadar etkisi olması insan hayatına.... Bazen ev okuluyla büyüyen çocuklar daha kendilerine özgün mü oluyor demiyor değilim (ama ben hala ve inatla karşıyım çooooook bunaldım ben yarı-öğretmenlikten!)
      Ya annelerin de böyle menapoz sonrası aydınlanması offfff. Yemin ederim bazen diyorum bir an önce menapoz dönemim gelse de bir sakinlik bir bilgelik gelse üstüme, herkese öyle oluyor ama sonra o dönemden de korkuyorum yani.

      Sil
    2. bizim zamanimizdaaa (!) cocuk ogretmene, eti senin kemigi benim diye verilirdi kapidan :) loris'in annesini menapozdayken deneyimleme sansim oldu.. hic tavsiye etmiyorum bacim.. cok sinirliydi ve cok mutluydu ve cok sicakti (karlar duserken) ve cok acti ve cok icmesi lazimdi. manic degil, manyaklik resmen :))) ben kararliyim! vitamin mineral ne var ne yok uzaticam bu isi uzatabildigim kadar :p

      Sil
    3. Sırasında demedim ya sonrasında..

      Sil
  6. Yazınızı keyifle okudum, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  7. Oğlan niye uyanıyor ki?Kaç yaşında?hergece aynı saatte yatırma o çocuğu,Alman değil o yarısı Türk😶Alman disiplini filan yorma çocuğu?Ay Türk babaannesi olsa direk "açtır o çocuk"derdi😀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yemin ederim açtır diye çocuğa tost yaptım saatin 3.45'inde. Bir ısırık aldı ittirdi. Bilmiyorum derdi nedir? Soruyoruz cevap alamıyoruz, resim falan yaptırıyorum hani belki anlatamıyor korktuğu bir şey var ama yok gayet çiçek böcek takılıyor. Çözemedim. Tam saat 2.30, dakika şaşmıyor!

      Sil
  8. Sevgili Ceren,
    Paul Auster'ı çok severim. Kitapları kadar, dünyaya bakışı ve hayat görüşü de hoşuma giden yazarlardandır. On sene öncesinde nerdeyse bütün kitaplarını okumuştum, son iki kitabı hariç. Bir ilham geldiğinde 4321'i okumak halen aklımda. :)

    YanıtlaSil
  9. Yazınızı hem sohbeti izlemeden hem de izledikten sonra okudum. Gerçekten benim açımdan da ufuk açıcı bir sohbetti. Sağ alt köşedeki hatun ağzını açmadı, patronun kızı sanırım, aksesuar gibi kenarda sırıtması tuhafıma gitti:) Onun dışında uzun bir Amerika siyasi tarihi, yazma konusunda düşünceleri, hayat görüşü hakkında bilgilendiriciydi. "Torpor" sözcüğünü kelime hazneme kattım:) Programın sonunda sorulan yetmiş sorudan biri olan Erdoğan mı Netenyahu mu? sorusu karşısında dumura uğraması çok ilginçti. Önce "İkisinden de nefret ederim" dedi. Oflaya puflaya bir türlü karar veremedi ve sonunda "Erdugan" dedi. Bu cevap beni epey şaşırttı:) Güzel paylaşımınız için size müteşekkirim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahaha ona ben de takıldım hatta gözlüklerinden mavi ışık yansıması olunca "bak dinlemiyor internette dolaşıyor zilli" falan da dedim ama o teknisyen ve orda olmasının tek nedeni görsel açıdan kareyi tamamlamak. Ciddiyim :)) Almanlar....
      Hhhah evet Erdoğan'ı tercih etti, ben de şaşırdım. Halbuki Erdoğan ona geçen yıllarda "kimsin sen ya? sen kimsin?" demişti hatırlarsanız.....
      Kelimeleri çok güzel kullanıyor değil mi? "Black man in white house" metaforunu kendi de beğendi güldü, o da benim çok hoşuma gitti, demek ki insan ne kadar ünlü bir yazar da olsa yazdığı bir cümleyi beğenip gülebiliyor hala! :)

      Sil
  10. Şimdi senin karşında "Hiç Auster okumadım." diyeceğim, ayıp olacak. Peki şunu istesem senden, bana okumaya başlamam için Auster'ın bir kitabını önerebilir misin? :)

    Ve yazmak üzerine öyle güzel yazmışsın ki, bu konuda tükenmişlik yaşayan bana "sayfalarca yazma" isteği verdin. Heyhat, damarlarım kurumuş gibi hissediyorum halen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cam Kent. Yeni basımlarda "New York Üçlemesi"nin ilk kitabı :) Benim favorim değil ama Auster'ın kitaplarının belli bir sırayla okunması gerektiğini düşündüğüm için, Cam Kent :)
      Ben İlknur Özdemir değil de Seçkin Selvi çevirilerini seviyorum Auster'ın, bence çok fark yaratıyor çünkü dili çok farklı kullanan bir yazar. Seçkin Servi bulamazsan İlknur Özdemir de iyi ama başka çevirisi olduysa kesinlikle uzak dur derim..
      Roman olarak değil de yazın sanatı üzerine ise, "Winter Journal" (Kış Günlüğü mü olarak çevrildi emin olamadım) bence yazmayı seven herkesin okuması gereken bir kitap ;)

      Sil
  11. Bu adamın kitaplarının bendeki etkisi şu, müthiş keyifle okuyorum ve anında unutuyorum. Böylece sonsuza kadsr okuyabilirim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bende de Murakami aynı etkiyi bırakıyor yahu! bak kimselere diyememiştim ama tam olarak doğru bu :))) ben yazara değil kendime bağlamıştım, murakamiyi hep karışık zamanlarda okuyorum ondan aklımda yer etmiyor diye düşünmüştüm ama haklısın galiba, sorun bende değil sende sevgilim diyeyim!

      Sil
  12. gündelik yaşamını anlattığı kitapları seviyom :)

    YanıtlaSil
  13. Ben de severim Paul Auster okumayı. onu ilk kez "son şeyler ülkesinde" adlı kitabıyla tanıdım sonra müptelası oldum. Umarım daha uzun süre yazar biz de o güzel zekanın keyfine varırız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. son yazınıza bir şeyler yazmayı çok istedim ama yazamadım, boğazımda kaldı.. winter journal'ı sayfaları çevirmeye kıyamadan okumuştum ben de...

      Sil