14 Şubat 2021 Pazar

Bu öykü nasıl bitiyor?


Daha önce aklıma neden gelmedi ki? Oysa tüm bu kısıtlanmışlık, yaşamın bekle düğmesine basılmışçasına yaşanmadan geçip gitmesi ve üretememe bulantısının altında yatan ölüm / yokoluş temasının çözülmesi için, daha en baştan gerekliydi.. Nasıl yaşamalıyım ki, ölüm bana geldiğinde, beni huzur içinde bulsun?

Ya da ters yüz edelim ve daha direkt, sade, basitçe soralım: başkalarına dair öyküler yazıp duruyorsun, peki senin öykün nasıl bitiyor C.? 

Umuyorum ki, şöyle:

Bembeyaz çarşaflar, fakat hastane beyazlığı değil. Ev huzuru. Dışarıda buhuru tüten bir Ağustos öğle sonrası, tül perdeler hafifçe dans ediyor. Sakince perdeleri izliyorum, gerisinde dalgası henüz dinmiş bir Ağustos denizinin varlığını duyumsayarak.

Öyle yaşlıyım ki Tanrım! Ellerim bir deri bir kemik, saçlarım upuzun, bembeyaz, pırıl pırıl, yastığın üstünden yanlara doğru dağılmış. Bedenim ufacık. Gözlerimse hâlâ dudaklarımdan çok önce gülmeye hazır.. İçeriyi zor duyduğum halde dışarıya kulak kesilmişim.

Torunlar bahçede top oynuyor. Küçük olan zeytin ağacına tırmanıyor; gülüşmeler duyuluyor uzaktan.. Öyle çok şey yaşamışım ki. Sevmişim, sevilmişim. Gülmüş güldürmüşüm. Bahçeyle uğraşmışım genelde. Bazen dalgın dalgın denize bakmışım. Biraz yazmışım, bolca okumuş, sıkça düşünmüşüm. Gençken düşündüklerime - hatırlıyorum, 40'lı yaşlarımda takıldığım bir nokta olmuştu yaşamımın anlamı hakkında - gülümsemişim. Naifliğime ama aynı zamanda enerjime, merâkıma, neşeme. Bir sürü insan biriktirmişim heybemde; güzel anılar, dostluklar, duygular paylaşmışım. 

Hepsini değil ama, görmek istediğim kadarını görmüşüm dünyanın. Doymuşum. Anlamışım. Tanımışım. Hepsinin ve her şeyin aslında bir bütün olduğunu öğrenmişim. Tamamlanmışım.

Çocuklar ve torunlar büyütmüşüm. Evden uçuşlarını ve sonra ara sıra dizimin dibine dönüşlerini görmüşüm. Herkesi olduğu gibi kabul etmeyi, kimseyi değiştiremeyeceğimi anlamış, her birini aynı ama farklı sevebilmişim. Tanrım ne çok sevmişim.. 

Benim için ennn önemlilerin insanları sevmek, dünyayı görmek ve neşeyle yaptığım bir işin sonuçlarını alabilmek olduğunu anlamışım. Yaşam doyumu denen şeyin, huzur denen şeyin bu olduğunu fark etmişim. 

Ve şimdi, artık alıp vereceğim hiç bir şey kalmamış defterimde. Eşitlenmişim. Daha fazlasının gerekmediğini, bu ömrün bana karar geldiğini, yettiğini hissetmişim. Ve işte bu sıcacık Ağustos öğleden sonrasında, bir kelebek gibi sessizce, uçuuuup gidivermişim......

Fotoğraflar: Bir gün satın almak ve sade, sakin, denize bakan bir taş eve dönüştürmek istediğim eski zeytinyağı fabrikasının kalıntıları / 3 yaşındaki ben :) koştur koştur huymuş demek ki bende / botanik bahçesinin güzeli..

..peki sizin öykünüz nasıl bitiyor?

36 yorum:

  1. Ölüm kabulüm de kızımın ağlayan gözlerine bakmaya nasıl dayanırım senin senaryoda onu hiç düşünmek istemiyorum, onun gücü de ölümün sırrında saklıdır herhalde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman çocuklar bi şekilde büyür korkma, türk filmlerindeki gibi olmuyor işler.. Fakat. Ben kendim için korkuyorum :))) Dolu dolu yaşayamadan ölmek istemiyorum. E bunun da çözümü basit, dolu dolu yaşa! Erteleme, mutlu ol, mutlu et.. Şimdi uygulama kısmındayım :)

      Sil
  2. 34 yaşımdaymışım bunu yazdığımda :)

    http://birrikim.blogspot.com/2006/12/mutlu-son.html?m=1

    YanıtlaSil
  3. Ben de 40 yasindayim hayati sorguluyorum ve ismim Ceren yengec burcuyum🥰 ve sizinkine cok benzer dusunuyormusum hep kafamda ama tam anlamam bu yaziyi okuyunca oldu tesekkur ederim❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman Ceren'ler zor oluyor ekşi sözlüğe baktın mı hiç, nasıl süründürmüşüz milleti, kırmış geçirmişiz ya.... :))
      Çok sevgiler

      Sil
  4. Anı yaşamak lazım ne zaman ne olacağını planlamadan... Çok yakın zamanda çok yakın birini kaybetmenin verdiği üzüntüyle, şaşkınlıkla diyorum bunları...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O iş o kadar kolay değil, "anı yaşa anı yaşa" bir sürü iş sorumluluk var, sen yaşa kolaysa ;)
      Ben de çok kişiyi kaybettim maalesef.. Ama kendimi kaybetmeden birşeyler yapmak lazım..

      Sil
  5. Planlı olmak böyle bir şey demek:)) İnsan planlı olunca ölümünü bile planlıyor demek:) Benim yaşama dair sıkı bir planım yok öyle. Hayatın akışına göre veriyorum kararlarımı. Kendimi bildim bileli ölümden korkmuyorum. Korktuğum şeyler başka. Yaşamım süresince kimseye (çocuklarıma bile) muhtaç olmak istemiyorum. Doğal afetler sonucu can vermek, ya da kaza sonucu acı çekmek, sakat kalmak istemiyorum. İstemediğim bu şeylerin başıma gelmesinden korkuyorum sadece.

    Sen de sonuna bir senaryo yaz desen, inan ki bir şey gelmiyor aklıma. Korktuğum sonlar dışında hepsi kabulüm, kaçış mümkün değil nasıl olsa:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ananemin tek duasıydı, kimseye muhtaç olmadan yatmadan ölmek... Kabul oldu. Biz geride kalanlar için çok ani ve zor bir kayıp oldu (evinin önündeki yolda motorsiklet çarparak vefat etti) ama düşününce, kendi isteği, duası kabul oldu :(

      Sil
  6. Yaaa, bunu düşünmeye hazır olduğumu sanmıyorum ben. Çünkü bunu düşünürsem, sevdiğim pek çok kişi için de bir son düşünmem lazım. ‘Zamanı gelince ben onu hallederim ’ formülüm var benim, beni çok zorlayan durumlardaki kaçış yolum, ona sığınıyorum ve sıramı savıyorum bu seferlik🤗🙏❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevdiklerini karıştırma yahu :)))
      Ya aslında çoğu insan için zor bir konu ve hiç düşünmeden aklına getirince hemen konuyu değiştirerek yadsıma yapan çok ve bu yanlış değil.. Ama ben seviyorum böyle karanlık konuları senaryoları :) Oyun birazda. Negatiften değil, pozitiften bakmak. En iyi senaryo yani, mutlu ediyor insanı.

      Sil
    2. Zamanı gelince ben onu hallederim 😁😁😁😂😍

      Sil
  7. Düşünürken gözleri doluyor insanın.. bazı şeyler bir o kadar kıymetli bazıları bir o kadar üzülmeye değmez geliyor.. çok naif bir anlatım teşekkürler

    YanıtlaSil
  8. Selam Ceren duygusal bir insanım ne kadar gerçekçi olsam da. Olumsuz bir durumu yaşadığımda ilk anda şok, sonra panik daha sonra izleri kalıyor ve düşünme sorgulama. Hele benim yaşımda her anı değerlendirip olumlu düşünmeye çalışıyorum. Her gün özel diyor öyle düşünüyor ancak o şekilde yaşayamıyorum. Günlük hayatın getirdikleri senden aldıkları var. gezmeyi, yeni yerler görmeyi sevdiğim için hasta olmadan gezerken ya da yeni bir yerin gezmenin planlamasını yaparken ölüm gelebilir. Tabii ki başka sürprizi olmazsa. Sorgulama yapınca işin içinden çıkamıyorum. Onun için koy vermiyor ama diğer yandan da çok düşünmemeğe çalışıyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olumsuz bir durumda, tuhaf ama ben çok hızlı karar alıp uygulayan biriyim. Şok kısmı bende o şekilde hızlı geçiyor ama düşünme kısmı işte o yıllar sürebiliyor, çok zor..... Yıpratıyor o kısım insanı "after effect" denen şey. Deprem süreci o taze acılar ilkyardım değil de deprem sonrası mesela, zorlayan süreç.. Böyle.

      Sil
  9. buraya hemen six feet under'ın son sahnesini koyuyorum: https://www.youtube.com/watch?v=qD6Y7d4hIW4

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diziyi izlemediğim için anlamadım ama sondaki kadının yatağının yanına oturmuş kitap okuyan görevli konusu düşündürdü. Vay be parayla böyle birini satın alabiliyorsun ve yalnız başına ölmüyorsun demek?

      Sil
    2. bunu duyduğuma çok şaşırdım. hayat ve ölüm konularıyla ilgili beni en çok düşündüren diziydi. izlediğim en iyi 5 diziden birisi ayrıca. mutlaka izle diyeceğim de baktım şimdi 63 bölümmüş, belki bir beş sene sonra vakit bulabilirsin herhalde :p

      Sil
    3. aaaah sen bunu bana önermiştin!!!! bir kulağımdan girmiş diğerinden çıkmış, konuştuk ya biz bunu (yaşlanıyor muyum neyim?)

      Sil
  10. Kerhen yorumlardaki "İnsan planlı olunca ölümünü bile planlıyor demek" ifade hem güldürdü hem de düşündürdü. Ben de ölüm denilince nasıl ölmek istemediğimi düşünürüm; yanmayayım, vücut bütünlüğüm bozulmasın, çok acı çekmeyeyim vs. Diğer türlü hepsine okeyim hatta uykumda habersizce ölsem ne güzel!
    ö.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte ben de tam onu yapmamak için, yani olumsuza odaklanmamak için böyle bir yazı yazdım çünkü evet olumsuz binlerce senaryo yazabilecek kapasitedeyim ama "ya bu olursa?" ;) Yapmanı öneririm, insanı mutlu ediyor!

      Sil
  11. Birkaç gündür uyanınca uzun uzun Evrim'i izliyorum. Alnındaki çizgiler, gözlerinin yanındaki kaz ayakları, kırlaşan saçları... Birlikte geçirdiğimiz 15 yılın izleri... Eski fotoğraflarımıza bakıyorum, nasıl gencecikmişiz! Yaşlanıyoruz bildiğin. Senin anlattıklarına daha var biliyorum ama işte çoktan girdik o yola ve durdurulamaz şekilde akıyoruz sanki göremediğimiz bir nehirle birlikte. Yüzümüzdeki çizgilere ve yılların izlerine bakarken kendimi huzurlu hissediyorum. Tam da adlandıramadığım ilginç bir hâl aslında.

    Hayallerimizden bahsediyoruz. Evrim çiftlik istiyor, kediler, köpekler, sebzeler, meyveler... Bahçede renkli ışıklar, taş ocak, ağaç bir masa... Bu hayali kabul etmemin bir şartı var, şöyle dağ tepe korkmadan gezebileceğim yerden yüksek bir araç. Hafta içi çiftlikteysek, hafta sonları mutlaka kampta, dağda, tepede, göl ya da nehir kenarında olmalıyız. Ben kalırım, sen gidersin diyor Evrim. Oysa birlikte kalabilmenin tek yolu birlikte gidebilmek. Bakalım hayallerimizin gerçeği nasıl olacak. Öyle torun torba bir hayal canlanmıyor gözümde henüz ama hayat bu hiç belli olmaz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahaha Evrimi mi izliyorsun??? Peki o ne yapıyor, ay ben olsam "noldu?" derim, kızım böyle "ne bakıyosun"dan adam öldürülen bir ülkedeyiz dikkatli ol....
      Şaka bir yana, evet ya ben onu aynada kendime de yapıyorum. Zamanın ve deneyimin getirdiği izler.. Tuhaf bir his gerçekten. Huzur der miydim emin değilim. Fakat birazdan bloğa da yazıcam, Charley Boorman'lı bir podcast dinledim ve dedi ki "bir iş sırasında başına gelen kazalar, aksilikler asıl bunlar o işe iz bırakıyor, unutulmaz kılıyor. bunlar olmasa hayat çok sıkıcı olmaz mıydı?" Doğru vallahi....
      Bişi diycem. Şimdiden yapsanıza, corona dışında yani sizi tutan nedir? Ben kendime bu soruyu sorduğumda, dürüst cevap verebilirsem, korkularım ve çekincelerimi görebilirsem o zaman işte çok rahatlıyorum..

      Sil
    2. Evrim onu izlediğimi anlayınca gülümsüyor, sonra tek gözünü açıp "N'apıyorsun, yine mi beni izliyorsun? O çizgiler senin eserin :P " diye dalga geçiyor :))

      Çiftlik için yer bakıyoruz ama somut adım atamıyoruz çünkü Evrim Ege'de olsun istiyor ama ben şu an için Ege'ye atanamıyorum, hizmet puanım yetmiyor. Hopa'da yapalım diyoruz ama o zaman da tüm hayatımızı burada geçirme konusunda kesin karar vermemiz gerekiyor. Şimdilik bakınıyoruz, uygun bir yer çıkarsa harekete geçeriz diyoruz :)

      Sil
    3. Evrim haklı. Tavşanları izliyorum ben de 10 aylıklar ve kız oğlanı bitirdi.. Zavallı ne dışarı çıkmak istiyor, zorla çıkardığımda kapının önünde bekliyor açılsın da içeri geri gireyim diye. Bu arada kız tüm evi alt kat dahil 5 defa turluyor, yemediği kablo yoketmediği çiçek bırakmadı. Oğlan (ki kısırlaştırıldı, o bezlerde tarağı hiç yok) sakin, mutlu, huzurlu, kız sürekli bir arayışta. En son zavallının tüylerinden abartmıyorum bir avuç dolusu taşımış, yerdeki hasırdan da eklemiş, sıcak yumuşak bir ortam yaratmış, bir süre oturdu üstünde sonra ondan da sıkıldı. Yani oğlan ne yapsın artık tüyünü bile yoldu çocuğun.... Bu arada içimizdeki hayvanseverler için, bu hayvanlar sürekli açık evde gezebiliyorlar ve yolunan tüyleri de izledim dişi erkekten koparmıyor, kış boyu çıkan ekstra tüyler şu sıra dökülüyor, onları yerden topluyor, asayiş berkemal yani yanlış anlaşılmasın.. :)))) Yani diyeceğim şu; zavallı erkekler ne çektiler be.....
      Göbek falan yaptı bu arada bizim oğlan ve tuvalette oturmayı çok seviyor, bıraksan tüm gün tuvalette oturur.
      Yani tavşan ya da insan diyorum, pek farkımız yok......... söz meclisten dışarı.

      Sil
  12. Aklıma bir kıssa geldi Ceren. Çok da önem veririm burada ki peygamberimizin dediklerine. burada da paylaşayım;
    “Resulullah (sav) ile birlikte idim. Ensardan bir zat gelerek Efendimiz (sav)’a selam verdi. Sonra da: “Ey Allah’ın Resulü! Müminlerin hangisi en faziletlidir?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav): “Huyca en iyisidir!” buyurdular. Adam: “Müminlerin hangisi en akıllıdır?” diye sordu. Resul-i Ekrem de: “Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir” buyurdular.”
    Ağızların Tadını Bozan Ölümü Hatırlayın demiş bir peygambere inandığım için devamlı bu konuyu düşünüyorum ve benim dolu dolu yaşamakta ki amacım iyi bir mümin olabilmek ve bu yönde çalışmak.
    inşallah amacıma ulaşırım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin Buketcim, inşallah amacına ulaşırsın <3

      Sil
  13. Derin konu fakat yeni şeyler öğrendim bu dönem. Üzerine yazmam gerektiğini fark ettim bu yazı ile.
    Düşünmek yeterli olsaydı güzel olurdu...

    YanıtlaSil
  14. ağustos sıcak bir ay ölmek için:Pyıkadılar gömdüler derken millet terler ay ben darlanırım:))ben güzün ölmek isterim ekimde doğmuşum tercihen eylül isterim.Biz karı koca ölüm üstüne çok muhabbet ederiz. o erken ölmek ister ben de,sen öl istersen ben daha yaşayacağım derim. o her muhabette sorar ezberlediği cevabı duymak için;
    -n'apacaksın ki?huzurevinde yakışıklı dedeler ile papatya gibisin beyaz ve incede vals yapacağım derim(ayağa kalkıp hayali yakışıklı ile vals yapmaya başlarım) güleriz.Muhabett oradan benim onu evin bahçesine gömme fantezime kadar uzar gider:)çok eğleniriz.Birkere annesine denk geldik tövbe diyin hayırlısı deyin derken baya üzüldü.İçinden manyaklar demiştir kesin:P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay o değil de iyi ki yazdın seni merak etmiştim haftaiçi toplantısında da göremeyince..

      Sil
    2. :)evde ekran diyeti vardı tablet kalktı on beş tatilde,benim telefonun batarya öldü bugün yarın kargo bekliyorum yenisi gelecek diye teknik sorunlarla katılamadım.Soramadım naptınız diye.ofiste bugün başımı kaldırdım işten falan filan inter milan:P

      Sil
  15. Duygularıma tercüman bir öyküydü, tadı damağımda kaldı:)

    YanıtlaSil