Fakat dayanamadım, yine üst kata çıkıp Kandinsky'lere gittim. Kandinsky'yi sevme nedenim tabii ressamın çok yönlü ve "değişime açık" kişiliği yanında aslında biraz da magazinel anlamda Münter ile olan kaçak ilişkisinin sanata yansıması. Ben sanatçılar arası karşılıklı beslenmenin çok büyük bir hayranıyım a dostlar.. Bir yazar öbürüne laf atsın, beriki diğerini sandala atıp öpüversin, şiirlerini en yakın ve yine şair olan dostunun karısına atfen yazsın, bunlar beni pek keyiflendiriyor. İnsanlar arası duygular sanatı besliyor, sanat da tüm insanlığı besliyor...
Kandinsky ile yine ressam olan (ve bence Kandinsky'ye eşdeğer sayılabilecek güçteki) Münter'in birbirlerine yaptıkları tablolar var Lenbachhaus'ta. Bir bakıyorsunuz mesela, Kandinsky sevdiği kadının gözlerinden çıkan ışığı nasıl yakalamış!
Köşeyi dönüyorsunuz bu sefer Münter, Kandinsky'nin o gururlu, kendinden emin erkeksi havasını, masanın altında yanlamasına yatırılmış bir ayak duruşu detayıyla nasıl yerle bir etmiş baksanıza. İnsan gülmeden edemiyor; Lederhose altında "baldırlık" giyinmiş ve karşısında kendine hayran hayran bakan (ve belki de sırf bu nedenle Münter'i gıcık eden) kadına (ki o da Bossi'den başkası değildir) belli ki "sanatsal bir nutuk" çekmekte olan Kandinsky'nin aslında "bu ahmak kadın neden karşımda, sen neden yanımdaki boş sandalyede değilsin?" diye düşündüğü ve için için Münter'i aradığı beden dilinden çok belli değil mi... Ah minel aşşşşşk.
1910-20'ler bence fettanlık anlamında 2010'lar-20'lere aşık atar! Önce resimde, sonra şiir ve düzyazıda bu "kontrollü çılgınlıklar" çok fazla hissediliyor. Sanattaki "ayartıcılık" ile toplum genelindeki muhafazakârlık ve kadın erkek ilişkilerinde yüz yıldır aşılamayan "kaçınımlar"... Lenbachhaus bu sabah da bana bunları düşündürdü işte.
Resimler çok etkileyici. Her biri birbirnden güzel. Ama ben 2. resme takıldım. Yüzdeki ifadeden insan gözünü alamıyor. Link için çok teşekkürler
YanıtlaSilNe demek, çok faydalanıyorum yazılarınızdan hem düşünce hem bilgi anlamında. O ifade evet; gözlerdeki ışık, su oranı, muhteşem yakalanmış. "Der Blauer Reiter" aslında Marc, Macke, Münter, Jawlensky, Kandinsky vb'nin kurduğu bir topluluk ve "ışığın ve saf renklerin (özellikle de mavi - hatta Klee mavisi çok özel bir renk) kullanımı" konusunda çok ileriye götürmüş resim sanatını. Maviyi özlediğimde ara sıra gidiyorum.
SilAşılamayan "kaçınımlar"... Herşey kadının elmaya olan tutkusuyla başladı bence.
YanıtlaSilha ha, iyi bir okuyucu iyi bir yazardan bile daha kıymetlidir demiş Borges.
Siloyyy ne güzel, aklımda olsun bu sergiler, galeriler. sanatçı dedikodularına bayılırım ben deee :) kandinsky iyi tabii. resim en sevdiğim sanat yaa. daha çok hollandacıyım resimde ama hepsini severim tabii. yazdığın detaylar da çokoş tişkir eğlenceliydiii :)
YanıtlaSil:)
SilThe Blue Rider'in hatira magnetini hala sakliyorum. Kandinsky'nin cok ozel yeri var bende. Lenbachhaus, Munih'e her gelisimde ilk gittigim adres. Yakin zamanda yine gelecektim ama su sartlarda mumkun olamayacak. Ulgunum valla. Haberler de cok iyi gitmiyor malum. Umut yaza kaldi, isininca gecicek diyorlar. Bu sefer geldigimde seni arama niyetim cok vardi. Kismet. Dort gozle bekliyorum haberlesmeyi.
YanıtlaSilValla her sefer gel derim sana bilirsin, bu sefer diyemiyorum.. Lenbachhaus'tan kartlar atayım sana? Yaza dek. İdare eder mi?
SilEder :) Cok sevinirim. Yeni adresimi email atayim sana. Bir adres teyidi yapalim hem de karsilikli… Kalpler kalpler.
Sil