".. and we lived beneath the waves in our yellow submarine" - Beatles.
Basit bir melodi ama kulağına bir kaçtı mı, diline öyle bir dolanıyor ki.. Zararsız takıntılar gibi, beyninde dolanıp duruyor.
Ben bazen o sarı denizaltında yaşamak istiyorum; basit ve herşeyin önemsiz olduğu ya da görmezden gelindiği bir dünyada. Avustralya'dayken bir arkadaş anlatmıştı. Okyanusun kimbilir kaç metre altında bir istasyonda yaşayan, görevi altta inşa edilmekte olan bir tünelin bazı ölçümlerini yapmak olan bir mühendis tanıyormuş. Adam 3 hafta okyanusun altında, tek başına yaşıyor. 1 hafta okyanusun üstünde, tatilde. Görevi birkaç matematiksel formül hesaplamak, birkaç düğmeye basmak, saatler boyu lacivert evrende gözlem yapmak. 20 metrekarelik bir alanda, tek başına.
Bazı insanları korkutan bu meslek bana çekici gelmişti; orada lacivert sessizliğin kendine özgü oyunlarının ortasında, tekbaşına oturmak. Arada bir düğmeye basmak. Hani Lost'taki Desmond falan gibi. Bir tek görevin var sana verilmiş, senin hayattaki tek anlamın o düğmeye basmak ve dünyanın devamını sağlamak, ya da buna inanmak. Dışarıdaki dünya hakkında hiçbirşey bilmemek 3 hafta boyunca. Hani nükleer savaş olsa anlamamak. Bilmemenin ya da görmezden gelmenin dayanılmaz hafifliği..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder