Okulların 1 haftalık sonbahar tatili bir başladı pir başladı. Sözüm ona bu tatili M. ile İngilizce çalışmaya, L. ile de çarpım tablosu ve Almanca çalışmaya adayacaktım.. Daha ilk geceden durum bu:
Handancığım dışında söylüyorum, ona çok yakışıyor, ama 40'ından sonra Halloween kutlamak bana ters(ti) - çünkü dünyanın hali bence korku filmi gibi..... Fakat Rus komşular 20 senedir yaptıkları Halloween partileriyle ünlülermiş ve son 3 senedir bizi de çağırıyorlar. Ayrı 5 Rus aile (çocuklarla 20 kişi) ve biz üçümüz (M. katılmıyor çünkü bambaşka partilerde partilemekte kendisi..), üç senedir, Halloween gecesi birlikte yiyip içip, suya sabuna dünya politikasına fazla dokunmadan küçük sohbetler edip, gece de yarı-korkutucu bir fener alayı olarak sokaklarda dolaşıp, diğer komşuları şeker için tacizleyip, dağılıyoruz. Bu insanları normal bir günde sokakta görsem asla tanıyamam çünkü hepimiz kostümlü ve makyajlıyız..
Açıkcası Rus komşularımız ve biz o kadar farklı tipleriz ki, bizi sırf oğullarımız kanka ve sürekli bir aradalar diye, bizi partilerine "ayıp olmasın" diye mi çağırıyorlar, emin değilim ve sanırım biz de aynı nedenlerle, yani biraz "ayıp olmasın" diye gidiyoruz.. Bu sene dedim bari biraz ekstra özen göstereyim, "ayıp olmasın"...
Fakat bu sene, diğer senelerden farklı olarak aşırı derecede eğlendik çünkü Ruslar olaya "vodka boyutu"nu kattılar. Daha doğrusu, boyutu ben kendim kattım...
Elimizde Alman biraları ve Fransız şaraplarıyla nezih nezih oturmuş AB-onaylı masum masum sohbetler ediyorduk ve ben nedense birden "ay sizde vodka yok mu yahu?" dedim. Neden dedim inan hiç bilmiyorum çünkü 1). Rus diye Vodka sevmek zorunda mı? Benim evimde de Rakı yok misal.. 2). Ben aslen fazla alkol tüketen biri de değilim yani nerden çıktı bu soru şimdi...?
Fakat bir Rusa "vodka yok mu yahu?" demek sanırım bir tür hakaret oluyor. Birden bir sessizlik yaşandı. Herkes birbirine baktı. Sonra da dolap tepelerinden kristalli mristalli bir şişe çıktı, küçük kristal kadehler, ve sonrası biraz karışık..
3. vodka shot'tan sonra, deli dürtmüş gibi birden kalkıp "aman saati geldi, geç kalmayayım" diyerek, havhavcan ile gece gezmesine çıktığımı hatırlıyorum ve yanımda da tanımadığım Azrail kılıklı bir adam ve setter tarzı köpeği ile mahalle aralarında yürüyerek Dostoyevski'nin dualiteleri üzerine sohbet ettiğimi hatırlıyorum :))) Ama o noktaya hangi koşullar altında geldiğimizi pek hatırlamıyorum. Yine ikinci bir sahnede de gayet edebimle pijamalarımı giymiş, makyajımı temizlemiş, gece kremimi sürerek aynada kendime gülümsüyorum.... Bu ikisi arasında ne yaşandı, bir fikrim yok.
Benzer şekilde, Rus komşular da gece yarısı ATMye gittiklerini (nedense?), arkadaşlarının kirasını (nedense?) elden ödemesi gerektiği için, yüklü miktar para çekip arkadaşlarına verdiklerini, o sırada ATMnin bahçesinde sarhoş vaziyette çimenlerde yatan 20li yaşlarında üç genç gördüklerini, hemen koşarak eve gidip, bir şişe vodka alıp, geri dönüp gençlere verdiklerini hatırlıyorlar :))))) Ay devam edemeyeceğim... 40 yaşından sonra partilemek toplum sağlığı için yasaklanmalı bence....
Ama çok çok eğlendim ve buna gerçekten ihtiyacım varmış, iyi geldi “kendim gibi davranmamak”..
Bu sıra hayat (aslında hayat değil, dümdüz: psikanalistim) bana “konfor alanından çık” buyurdu. Olduğun kişiden mutsuzsan, bir süre olmadığın kişiyi ol. Asla yapmam dediğini dene. Hemen “hayır” deme, hatta hayır diyeceğin her an “evet” de, bakalım ne olacak.. Yes-Man’i izlemiş miydin?
Özellikle kızımla deniyorum çünkü bu sıra hakikaten öyle şeylerle geliyor ki, ilk tepkim hep "HAYIIIIIR!" diye bağırmak ve saçımı başımı yolmak olacakken, kendimi kontrol etmeye ve yutkunup "Bana biraz zaman ver bir düşüneyim" demeye çalışıyorum ve eğer korkularımı fark edip yutmayı başarabilirsem, genelde ikinci cevabım "evet tamam peki" oluyor. Buna kendimi özellikle zorluyorum çünkü ortayaşla birlikte sadece davranışta değil, hatta daha bile fazla, düşüncede, yargı ve inanışlarda da esneklik geliştirmek sorunlu bir hal alıyor ve yaşlanmak, biraz da bedensel esneklik kadar, düşünsel esnekliğini yitirmek değil mi?
Sen bunu düşünürken, ben diğer konuya geçemiyorum. Halbuki daha sana ertesi sabah nasıl 6'da (Rus vodkası halismiş hakikaten, sıfır baş ağrısıyla) yataktan fırlayıp, L.'ın doğum günü partisine hazırlandığımı, küçümen misafirleri sabah 9 akşam 18 nasıl ağırladığımı, zıplama parkurunda 3 saat dursuz duraksız pire gibi zıpladıktan sonra, eve dönüp, pastamızı nasıl kestiğimizi, oyunlar oynadığımızı, "sıcak köpek"lerimizi yedikten sonra biraz daha tepinip, yarabbi şükür bu seneyi de kazasız belasız atlattığımızı anlatacaktım ama uzatmayayım, bildiğin RUTİN işte :))))

Okurken çık yoruldum ama eğlendim de.Konfor alanından çıkmak zor mesele.
YanıtlaSilVallahi ben de çok yorulmuşum. Bugün dipköşe temizlik günüm ama ben blog yazıp dünden kalan pastayı yiyorum :))
SilYa bak bir de diyorsun ki hep aynı şeyler, daha ne olsun :)
YanıtlaSilBişey olmasın valla haftanın geri kalanı bomboş ve rutin geçsin amin :)
SilNe iyi yapmışsın Ceren. Benim de çıkıp dağıtasım geldi ☺
YanıtlaSil