20 Eylül 2024 Cuma

Evveeet, nerede kalmıştık?

Bu sabah gayet "evimde" olduğumun bilinciyle uyandım, alışmam 10 gün sürmüş demek ki.... 

Dönüşüm her sene ağrılı oluyor. 30 dereceden 10 dereceye dönmek insanı fiziksel anlamda da psikolojik anlamda da yoruyor. Bu sene okullar açılmadan önceki akşam dönmüş olmamız da tuz biber oldu. Böyle dahiyane fikirlerim var bazen.. :) Aslında çocuklar için daha bile iyi oldu, hiç boşluğa düşmeden 6. ve 2. sınıfın kollarına düştüler.. Öğretmenleri de tam "Alman mürebbiye" denen cinsten, o nedenle ilk günden onlar erdi rutinlerine, ben çıkayım depresyonun kerevetine. 

Neden depresyon? Çünkü:

1). Geldiğimde evi mok götürüyordu afedersiniz. Bir de eşimin "ben dün temizlik yaptım, nasıl olmuş?" diye mavi mavi açıp gözlerini, aferin bekleme halleri yok mu? Sus kız, şükret otur, kabasını almış işte, ayrıntıya sonra sen girersin! diyen bir Anadolu Kadını halim de var, büyük memeli ve anaç bir Kybele. Fakat hayır, dominant halim maalesef bildiğin cazgır. Sonuç: 2 hafta sürdü ama evi şartladım. Türk genlerim ilk adımı temizlikten başlatıyor... Temiz ev mühim. Temiz ev elzem.

2). 10 derecede palto giyiliyor çünkü sabah evden çıkarken hava 5 derece. Utanmasa kar yağacak. Atom karınca gibi yazlıkları kaldırıp kışlıkları indirdim ki, bir de ne göreyim? Ayol kıyafetler küçülmüş! Sus kız, şükret otur, çocuklar büyümüş işte! Şşşt Kybele çık aradan. Çocukları okula yazık ilk gün "Şarlo" gibi gönderdim, pantolonlar bilek üstü, ceketin önü kapanmıyor, bir de utanmadan diyorum "löp löp yutarsanız ananenizin dolmalarını böreklerini göbek yaparsınız işte böyle..." Resmen psikolojik şiddet var Hakim bey! Neyse sonra gittik bir tam maaşı bırakıp pantolonlar, kışlık ayakkabı ve ceket aldık. Her şey ne kadar pahalı yahu :( Türkiye'den birkaç sweatshirt almıştım Koton'dan neyse ki, onlar kurtardı.. Koton'un ve Waikiki'nin kıyafetlerini hesaplı ve kaliteli buluyorum ama pantolonların bacak boyu kısa, beli ise bol nedense... Elim mahkum onları buradan almak durumundayım. Palto da aynı şekilde, çok ince oluyor, burada -10'a uyumlu olması gerekiyor.. Pof. Kıyafet de elzem ve mühim.

bunlarda da kendim için gözüm kaldı;
 turkuaz ve cart pembe tam benlik ama şimdi zamanı değil artık.. seneye.. 
(geleceğe yönelik alışverişe karşıyım da.. sadece ihtiyacım olanı alma politikam var yıllardır, 
evet iyice sıkıcı bi insana dönüştüm bence de :P)

3). Tavşan meselesi. Monster'ımız öldüğünden beri 2,5 haftadır Tessi yalnız :( Gündüzleri bahçede bir şekilde oyalansa da geceleri çok hissediliyor mutsuzluğu. Tavşanlar sosyal canlılar, tek bakılmaları hayvan haklarına aykırı. Harıl harıl eş arıyorum iki haftadır fakat yaşı yaşına boyu boyuna uygun bir eş bulamadım bir türlü. Sonunda neyse barınaktan bir aday çıktı, koşa koşa gittim ki ayol Alman tipi hayvan bakım kurallarına göre bizim tavşan odamızı beğenmedi yetkili kadın! (Bundan 4 sene önce de en yakın arkadaşım 1,5 senelik bir sürecin ardından başvurdukları evlatlık çocuk için "siz anne baba olmaya uygun değilsiniz" denerek (kendilerinin 1 çocukları var aslında!) reddedilmişti, bu Almanya'da her şey mümkün..). Kadın da 30 metrekare bahçede serbest dolaşmak okey ama ev içindeki 5mt'2 alan olmaz da olmaz, yetmez de yetmez diye tutturdu. 2 tavşan için en az 6mt'2 alan gerekiyor, resmen 1mt'2'nin hesabını yapıyoruz! Sonunda yalvar yakar bin tane sözle (ve imzalı senetle!) ikna ettim, odaya dedim ikinci bir kat çıkayım (tam Türk müteahhit kafası bendeki!) yani işte şöyle bir şey:

Buna ikna ettim kadını, kadın dedi ki "15 gününüz var bunu yapın, gelip göreceğim" :))) Hani diyordum ya "ben hep tahta ile çalışmak istemişimdir, hep içimde keşfedilememiş bir marangoz yatıyor" diye... Hah o rüyam gerçek oldu sağolsun bu kadın sayesinde. Hatta "sen 6 mı dedin, 8 ulan!" diyip 25mt2'lik salonun orta yerine 8mt2'lik tavşan alanı kurmaya karar verdim! Yeminle "Ah bu çılgın Türkler...." 

Evde "delidir ne yapsa yeridir" politikasıyla karışanım görüşenim yok, "koku olmaz mı?" sorularını "olmaz. bakarız oldu, birbirlerine alışınca 5mt'2'lik odaya geri alırız" diye bertaraf ediyorum. Bu arada kedi gibi tuvaletleri var tavşanların, gidip oraya yapıyorlar, günde bir temizlenince gerçekten koku olmuyor.. Ay neyse yani anlayacağın bir de bu "tahtalıköy projesi" var hayatımda.. Hırt hırt günboyu tahta kesiyorum.

dolduracağım alan bu.. haydi bakalım..

4). Bilgisayar yapıldı Türkiye'de (400 euroya bilgisayar almaktansa 1500TL'ye mis gibi yaptırdım diye seviniyordum) ama adamcağız "iyilik olsun diye" Windows'umu yenilemiş. Ne oldu bilmiyorum, hiçbir şey çalışmıyor bilgisayarda. Çalışanlar da Türkçe çalışıyor, hiçbir şey anlamıyorum bilgisayar Türkçesinden.... Terapilerim aksadı, cep telefonundan saçma sapan çalışmaya çalışıyorum falan, asabiyet yaptı bu "ucuz etin yahnisi" durumu bende.... "Yazmıycam ulan" dedim, "blog mlog yok yeter". Ama sağolunuz öyle çok aradınız sordunuz ki, sahnelere sayenizde yeniden geri dönmek "zorunda" kaldım hahaha külliyeten yalan, aslında çok yazasım vardı ama hakikaten yoğundum. Neyse kavuştuk artık, Allah ayırmasın diyelim....

5). Tüm bu hengamede bir de oğlanın ilk parça doğum günü kutlaması vardı. İlk parça nedir? Yani nedense bir aile, bir de arkadaş kutlaması adeti var bunlarda - babaları da böyledir bunların - işte aile kutlamasını yaptık geçen haftasonu. Arkadaş kutlamasını çıkmaz ayın son perşembesi diye düşünüyorum bakalım..... Fakat şimdiden planlar planlar... Bence yeterince güzel bir doğumgünüydü ama "yeterli" bir türlü "yetmiyor" bu model çocuklara. İlle arkadaşlarıyla da kutlayacakmış. Son sözü elbet ben söylüyorum: "peki evladım."


6). Bahçe işleri. Kayınvalide sağolsun "12. Geleneksel Sardunyalarımı Öldürme Girişimi"ni yine çok güzel, layıkıyla başarmış. Coşmuş halde bıraktığım sardunyalardan ölmemekte inat edenleri şimdi ben 1 ayda yine canlandırmaya çalışacağım her yaz sonu olduğu gibi. Nedir bu kadının sardunya beceriksizliği bilmiyorum. Bu sene dışarıya koyup "sen hiç elleme onlar birşey istemiyor" dediğim halde, inatla sulamış - sardunya su istemeeeeeez! dilimde tüy bitti. Bence sırf onlar da benim gibi Akdenizli diye.... Almanya'ya entegre olamıyorlar işte yahu, bırak aaa. Sardunyalar dışında ama elmalar (tamamen %100 Almanya bitkisi malum) coşmuş, 100 elmadan fazla topladım, ayırdım, 52 tanesi yemelik kaldı. Diğerleri çürümüş ya da kurtlanmış, malum %100 organik :))

İşte eve dönüş böyle vuku buldu. Haydi bakalım. Yeniden görüşmek iyi oldu, devamı da gelsin tez elden :) Herkese güzel bir güz mevsimi dileklerimle....

7 yorum:

  1. Nerede bu hatun diyorduk ki, okurken bile nefes nefese kaldım. Tahmin ettiğimden de fazla yaz sonu faaliyeti olmuş. Haydi hayırlı koşturmacalar, pardon dinginlikler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ya evet :)) hadi gel diye dürtenlerim artınca teşrif ettim.. birkaç güne rahatlar rutine girer bu sefer de ay içim daraldı rutinden demeye başlarım..... pof.

      Sil
  2. Bir görünüp gönülleri fetheden sonra da kayıplara karışan masal kahramanları gibi oldun caanım Ceren. Henüz ben -tembel öğrenci- İstanbul buluşmasına bile yorum yazamamışken sen ev işlerinden blog yazarlığına geçmişsin bile. Alkış seslerimi duymasan da hissetmişsindir eminim.
    Kendini çok yorma lütfen. Bırak tavşanlar koştursun.
    Sevgiyle kucaklıyorum. Küçük prensin doğum günü kutlu olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya evet sormayın, merhaba'nıza bile karşılık veremedim içime oturdu.... Umarım bundan sonra daha düzenli olabilirim..

      Sil
  3. Selam beni güldürdün çocukların küçülen kıyafetleri ve tavşan için hazırlanan ev. Sen komik, güzel, akıllı kadınsın bu işleri becerdiğine göre hayatta başaramayacağın bir şey gelmiyor aklıma. 30 dereceden 10 dereceye gitmek gerçekten şok. Sevgiyle kal sevgili arkadaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tavşan evini becerebilirsem parça sipariş almaya başlayacağım. 8mt2 oda yapan 10 da yapar 12 de diye yürrü ya ceren :))))) içimdeki saklı müteahhit mi çıkıyor nedir?

      Sil
    2. Bu arada biri kutu kesmiş yahu bildiğin kutu 4 köşe ve 120 euro istiyor, bu işte para da var galiba.... :)))) psikologluğu hobi olarak yapıp, tahta işine mi girişsem?

      Sil