2 Mayıs 2024 Perşembe

Ceren: Uyanmaya hazır mısın? :))

Aslında bu yazıyı 1 Mayıs’a hazırlamıştım ama sabah Paul Auster’ın vefatını duyunca çok kötü oldum.. Sanki dünya birden ıssızlaştı.. Yollayamadım.

Fakat hayat hâlâ bize emanet.. Meşâle bizde.

bu güzeli tanıştırayım:
brunnera, ya da göğcegözü çiçeği <3

Bahar diye bir dizi var ya; bazı noktalarda sanki benim hayatımı dizi yapmışlar gibi hissediyorum. Önce aman ne saçmalık, ne abartılı oyunculuk falan dediysem de, evet izlemeye başlayınca, ben de duramadım. Malum toplumumuzda kadınların yarısı Bahar. Hepimiz kendimizden bir şeyler buluyoruz.

Bahar'da benim ve sanırım bir çoğumuzun kendini bulduğu konu ise şu: kendini hep sevdiğin diğer insanların geri planına atmak. Onlar için kendini parçalarken, kendini unutmak... 

Aman ayıp olur, x kişi üzülür, y kişi kırılır’larla büyütüldüğümüz için de böyle oluyor biraz değil mi? Blogta bile öyle, aman annemin arkadaşı okur, ayıp olur, aman bizim ünlü “anonim huysuz” alınır, aman türk örf ve adetlerine ters gelir. Ayıp ayıp ayıp.. Ay yeteriniz.

Sonunda gittikçe renksizleştim, sıradanlaştım, politik doğrucu, sıkıcı bi tip oldum. Yahu insan değil miyiz? Hangimiz mükemmel? Ayrıca düşünsene karşında mükemmel biri olsa, onu sever miydin, uyuz mu olurdun? Eğri oturalım doğru konuşalım; ben sinir olurdum sinir! İnsan dediğin azıcık hata yapacak, başını belaya sokacak, ara sıra rezil olacak, önemli olan “sıçtık mavisini mi gördün, gülümse, dersini al, devam et”.. Değil mi?

maviş panjurlu evimi <3
Allah sahibine de, inşallah günün birinde bize de bağışlasın :))

Nasılım? Bahar gibi ben de aydınlanmamış mıyım Allasen? Bu aydınlanma bana son 2 aydır aldığım terapi sayesinde geldi. Vallahi, aynen Bahar gibi bir sürecin içinden geçiyorum.. Aynen Bahar gibi ben de yeniden kendim olmayı, kendim gibi davranmayı, kendimi hatırlamayı öğreniyorum. Bunu da bencilleşmeden, 'diğerlerinden çok ben' demeden, 'diğerleri kadar ben' diyerek yapmayı öğreniyorum..
 
mor salkım olur da, sarı salkım olma mı :)
bu haftanın galibi: laburnum ağacı.

Ah bilsen 45'inde bunu öğrenmek ne zor.. Ama imkansız değil :) 

Yılın ilk karpuzu <3 

Mayıs; ayların en güzeli, böyle de güzel başlasın bakalım.. Merkür retrosu geçmiş diyolla, duydunuz mu? Ay doğru mu ayol? İnanmam ama (sol cebime koy) doğruysa çok şükür.. Bitirdi anam hepimizi… Uğurlar ola..

Fotolar. 1 Mayıs 2024 <3 

Ekleme: Bu akşam sarı ve mor salkımı içiçe görünce dayanamadım, ekleme yapıyorum :)

31 yorum:

  1. Di mi ama yaa, işte bu! Sıra bizde diyeceğim ama ben o anlattığın kategoriye tam girmiyorum. Yine de heyecanla bekleyeceğim o sahne alan kadının tatlı yazılarını. Herkesin bi vakit (umarım bizden daha erken evrede) aydınlanması, uyanması, kendi biricikliğinin farkına varması dileğiyle, pek çok sevgiler Ceren :*)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fakat bazıları da bu “önce ben” kafasını direkt benmerkezciliğe bağlıyor. Benim kayınvalide misali preMses mübarek! :)) İkisinin ortası olsak dünya kurtulacak yemin ederim..

      Sil
  2. bu haftaki bahar, kocasının onu aldattığını annesine söylerken bile annesini sakinleştirmeye çalışıp kendi kırgınlığını, üzüntüsünü, kızgınlığını arka plana atmaya çalıştı, annesini sakinleştirmeye çalışarak haberi verdi ya, gidip sarılmak istedim ona. ve aslında her beni üzen/geren şeyi, hafife alıyormuş gibi anneme anlatan, "acımadı kiiii" diye gülerken içinde fırtınalar kopan kendime!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya sorma.. Hayatta bazıları (en değerlilerimiz) için o numarayı yapmaya değer ama kendimize yapmayalım artık…. Dol dol sonra bir yerden taşıyır işte. Artık doldurmuyorum o kadar kendimi, hayat o kadar kısa ki şekerim giden gitsin, yepyeni kapılar açılır, kalanlar da asıl gerçek yaren olur bize…

      Sil
  3. O kadar garip geldi ki bu yazi. Daha dün aksamdi galiba, ogrenen anneyi ne cok ozledigimi yazmayi dusunuyordum. Kizim dogtuktan sora tanismistim onunla. Hatta afrika blogunu falan heo bitirdim.ne bloglar acildiysa hep okudum. Sevdim/sevmedim meselesi degil ama ogrenen anneyi baya ozlemistim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) çocukları büyüttük artık annelik muhabbeti sıkar bizi ama bence güzel olacak bu diyarlardaki değişim..

      Sil
  4. Karpuzun kırmızılığı ile leylakın morluğu beni benden aldı, bi dilim ve bi demet yolla şekerim :)) Baştaki çiçeğe biz Unutma Beni diyoruz sanki, ha bi de ortaokulda Alamanca örtmenimiz Vergiss Mich Nicht diye öğretmişti endeeni ( bu son yazdığım Antalyaca, buranın ahalisi kısaca o diyeceğine endee diye uzatır illa ki :) emme velakin fahri Alman olarak sen daha iyi bilirsin elbette. Sarıldım say tüm yazdıkların için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Unutma beni’ye çok benziyor haklısınız ama değil :) yaprakları çok farklı bir de ortası sarı mine mine olur yerde biter, bu böyle biraz uzun boylu bir bitki, çiçekleri de yerden 20cm falan yüksek. Ama unutma beni (mine)ler de çok sevinli değil midir? <3 Leylakcım sen misin? :))) Yprumlar neden anonim olmuş yahu, huysuz anonim’imizin ahı mı tuttu nedir?! :)))

      Sil
    2. Ay benim tabikisi, manyaklaştı bu bloglar, retrodan vallah, kendi blogumda bile hesap soruyor sen kimsin diye. Ben dalıp atlamışım eskiye güvenerek.

      Sil
    3. Yok genelde anonimi bile yazı tarzından anlıyorum (öyle de zekiyim hahaha) ama ne bileyim bir an yanılma payı da var hayatta diyerek….. :)

      Sil
  5. Kendimizi bulmanın sonu yok , iyi ki de yok, ne sıkıcı olurdu diğer türlüsü 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vallahi son zamanlarda çok sıkıcıyım.. Hadi inşallah diyeyim

      Sil
  6. bahar kendini ikinci plana atan türk annelerinin en iyi temsili. fakat şu var ki bahar neşesini yitirmeden kalabilmiş. bir zaman olsa içi iyice boşalıp tükendiğinde neşesi kalmayınca artık yaptığı fedakarlığında bir faydası olmazdı ne yazık ki. o fedakarlık sandığı şey hem kendine hem çocuklarına dolanan bir boyun bağı olurdu. bilmiyorum. güzel dizi bahar. bende izleyince annemi anımsıyorum. keşke hem kendisi hem de bizim için daha çok kendini düşünseymiş diyorum. hayat çok garip. exeri türkçeli yazılarınızı gülerek okudum sevgili ceren. bir rüzgar gibi geçti mayıs demiş şair. sizin ki de tatlı mı tatlı güzel mi güzel bir bahar rüzgarı gelip geçer umarımm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Bir klişe var, fakat klişeler genelde doğrudur: anne olmadan anlayamazsın.
      Şimdi Türkiye’de ve dünyanın çoğu yerinde erkekler paşa olarak kızlarsa iş bitiren olarak yetiştiriliyor sevgili Nil. Bunun sonucunda kadın kendine yetiyor, erkekse hep kadınlara muhtaç. Erkeğin ve kadının doğasında da biraz fark var, kadın görerek öğrenebiliyor dikkati çok yönlü. Erkekse deneyerek yanılarak ve dolayısıyla dikkati genelde tek ya da iki üç şeye sınırlı. Bir de anne olduktan sonra erkek evladın kızdan daha böyle yapış yapış bir sevgi açlığı, dokunma ihtiyacı olduğunu gördüm, bu bildiğim tüm evlerde böyle, erkek kadına dokunmak sürekli kadından sevgi görmek istiyor ve bunu bir şekilde önce anneden sonra hayatındaki diğer kadınlardan göremedğinde eli ayağına dolaşıyor, aslında erkeğin en büyük korkusu kadınları yitirmek bence.. Düzen bozuluyor çünkü.
      Bu nedenle erkeği de çok yönlü dikkat geliştirici yöntemlerle yetiştirmek ve bağımlı modelden çıkarmak lazım, kadına yapılabilecek en iyi yardım bu. Böyle yetişen erkekler daha eşitlikçi ve sorumluluk sahibi oluyor, kadına bir nefes alanı açıyor, kadın da kendini o alanda geliştirebiliyor.. Baharın ve bir anlamda benim, çoğu kadının bu alanı yok, çok fazla sorumluluğu var ve o yüksenmezse kim yüklenecek.. Sorun burda.
      O nedenle genç kadınlara önerim, eş seçerken herşeyi açık açık konuşun ve mümkünse birlikte yaşayıp deneyin hakikaten konuştuğu gibi yapıyor mu? İlk cicim aylarında hepsi şahane çünkü, sonradan paşa özlerine dönüyorlar.. ;) Abla nasihati oldu :)))

      Sil
  7. Bahar'da tüm kadınlar kendinden bir şey buldu. O yüzden çok da sevdik. Ben merkezci, bencil olmadan kendin kalabilmek, sınır çizmek ne büyük çaba. Ufuk çizgisi gibi bir yanıyla. Yaklaştım sanıyorsun. Hop uzağında. Senin de, hepimizin de uyanışı, öğrenişi, direnişi güçlü ve daim, kadın müttefiklerimiz bol olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle.. Koşuyorsun peşinde, o da hep kaçıyor... O kadar ince bir çizgi ki, insanların çoğu fark etmiyorlar o sınırı ve çevremiz ya aşırı fedakar ya da tamamen kendini merkeze alan, "kendine aşık" insanlarla doluyor....

      Sil
  8. Başlığı görünce hemen anladım neden bahsettiğinizi. Etrafımda izleyen yok, koştum geldim yorum paylaşmaya. Ben de çok severek izledim, ama sonra bir düşündüm, yahu bu Bahar başarılı bir doktormuş, istese çalışabilirmiş, hatta doktor olduğu için kendi kontrolünde bakıcı(hemşire) bile ayarlayabilirmiş, kendi seçimlerinin sonucunu yaşıyor.
    Ayrıca bunun narsisistik bir tarafı var, “kendimi sizin için harcadım” üzerinden var olmaya çalışan bir kadın, üstelik de dışarıdan lise bitirip, hem okuyup hem çalışan hem de çocuklarına bakan hem cinsleri varken. Zengin bir ailede bakıcılığı ile yer bulmaya çalışmış, kendi yolunu seçmek yerine.
    Bence kadınlar olarK kendimizdeki narsisistik örüntüleri farkedip iyileştiğimizde, kimseyi suçlamayacağız.
    (Elbette ülkemizde şiddete, baskıya maruz kalan, çok zor şartlarda ayakta kalmaya çalışan hemcinslerimizden bahsetmiyorum burada)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şhne yorum, klvyeden ymıyorum sırf siin için burdn çıkıp elime telefonu (bulbilirsem şimdi) lmy gidiyorum, gelicem yine :)

      Sil
    2. Hah geldim :) Kısa yorumlar için “a” ile “z” yi psikopat gibi kopyala yapıştır yapıyorum ama bu uzun olacak :)) gözüm yemedi.
      Öncelikle lütfen adsız olmayın, isim yazmak zorunlu değil ama bir harf ya da mahlas kullansanız sizi diğerlerinden ayırabilirim, kişisel aldığım için yorumları, bir de ilerde anımsayabilmem için, benim için önemli bu.
      Gelelim konuya. Apayrı bir bakış açısı olduğu için çok hoşuma gitti, biraz düşündüm kendi hislerimi. Ben Bahar ile çok benzer bir yapıdayım, böyle doğmadım. Hatta çocukluğum ve gençliğimson derece prenses gibi, benmerkezci ve şımarık geçti. Fakat mutlu değildim. Üniversite döneminde okumalarım, özellikle sırt çantalı seyahatlerim, arkadaş ve sosyal çevrem nedeniyle çok değiştim. Anne olmak bile bu değişimin bir getirisi oldu çünkü ben evlenmeyi çocuk yapmayı falan hiç düşünmez ayyy ne uğraşıcam mis gibi sadece kendime bakarım diyordum :)) Neyse Bahar’a bağlamam aslında çocuklardan sonra iyice arttı, sanki önceki hayatımın bencilliğinin cezasını öder gibi bir kendini başkalarına adama hali yaşamaya başladım ve tuhaf ama beni uzun süre memnun etti bu çünkü diğerlerinin mutluluğundan beslenen bir yapım var. Narsistik bir duygu aradım, yok öyle değil. Baharınki de narsisizm değil çünkü narsistler “senin için kendimi feda ettim saçımı süpürge ettim vs” sürekli ağızlarından eksilmez, kafana kakarlar ama bendeki de bahardaki de öyle değil, son andaki krize dek tek bir defa demedi bakın öylebir laf. Çünkü içinden gelerek yapıyordu ama ne zaman ki birşeyler ters gitti (onda hastalık bende yalnızlık sonucu tükenmişlik) o zaman aydınlandı ve isyan etti ki bu son derece sağlıklı bir durumdur, patlama noktası.. Yani narsistlik sürekli az az tencereden sıçratma, bu ise durup durup artık duramadığın noktada patlama.. Bence farklı psikolojiler.
      Ha şimd Bahar kocası nedeniyle apayrı bir başka aydınlanma yaşıyor o farklı tabii.. Onu yaşayan daha iyi anlar ama ben vakti zamanında iki sevgili birden idare ederken (çok uzun yıllar oldu ama dün gibi utanıyorum o ayrı) şunu öğrenmiştim, karşındaki sana ne dese haklı, neyle suçlasa haklı çünkü yalancısın.. Orada da Bahar ne kadar bağırsa çağırsa haklı bence..
      Baharın evet aile özellikle baba desteğinden yoksun olması, korunma denen yöntemden doktor olduğu halde bir haber olması (ki çok fazla var okumuş ama korunma yöntemlerini bilmediği için hamile kalınca doğurmayı tek sonuç olarak gören kadın bizim neslimizde, bilmem şimdi kız çocuklarımızı eğitebiliyor muyuz?) ve elbette bir adamı sevince dünyayı gözünün görmemesi (kesin Bahar da benim gibi balık burcu!) dediğiniz gibi onu zengin aileye sığıntı gibi getirmiş, bu tabii bizim yaşamadığımız için bilemeyeceğimiz bir psikoloji ama anlayabiliriz, maalesef ülkemizde parası olan düdüğü çaldığı için her konuda, aileleri denk olmayan evliliklerde hep bir sığıntılık hali görüyorum ben, kadın olsun erkek olsun.. O nedenle dengi dengine evlilik çok önemli diyeceğim ama yazarlen sanki bi tür elitizm gibi geldi kulağıma :))) ama evlenirken 1 insanla değil onun tüm akrabalarıyla da evleniyorsun ya, onu demek istedim.
      Bahar zengin bir ailenin kızı olarak da aynı koşullar altına sokardı kendini çünkü al işte ben gayet prenses gibi evlendim ama bildiğin külkedisi gibi yaşıyorum :))) paran olsa da bazen çocuklarımın anası evimin kadını olacağım kafası olabiliyor demek istiyorum :))) sonra ama toplumsal baskı “ceren çocukların büyüdü hadi artık çalış” diyen iç ses yine aynı çelişkileri yaratabiliyor. Bana kalırsa en güzeli 2-2,5 yaşa kadar ev kadını ve ana olup sonra yarı zamanlı işe dönmek vallahi ideal çözüm bu bence. Ama herkesin çözümü ayrıdır, şartları ayrıdır, dileğim kadınlar önce şartlarını ayarlayıp ona göre planlı çocuk yapsınlar.. Kuşlar bile önce yuvayı yapar sonra yumurtayı ;) Çözüm doğum kontrol yöntemlerini ve aile ve yaşam planlamalarını her kadına ulaştırmayı başarmak bence (der içimdeki idealist ve susar)
      Ayçok keyif aldım. Sizinle keşke bir de bu Baharın kocasının durumunu uzun uzun tartışsak :))

      Sil
    3. Kendi hayatınızdan bahsettiğiniz için, cevap yazmakta çekimser kaldım, ne söylesem yanlış olur. Dizi karakterleri gerçek olmadığı için rahatça yorum yapmıştım.

      Bahar her şeylerin en iyisine layık, bir superstar, hep yanlışlar ona yapılıyor, onun ise tek suçu merhameti. Var mı böyle bir insan? Herkesin vardır hatası, kusuru. Hani bir zamanlar iş görüşmelerinde en kötü özelliğiniz sorusu sorulurmuş da, insanlar da “en kötü huyum çok çalışmam, mükemmeliyetçiliğim” diye cevaplıyorlarmış… :-)

      Hayat nasıl yaşanmalı sorusunun bende bir cevabı yok. Bazen hangisi en doğrusu diye düşünürken hayatı kaçırıyoruz. Bence ailelerin çocuklardan olan aşırı beklentileri, veya çevresindekilerin kıyaslayıcı eleştirileri insanlara en az fiziksel şiddet kadar zarar veriyor, sonrası somatizasyon ve/ya gelsin sebebi bilinmeyen kronik hastalıklar, öbür yandan ömür boyu geçmeyen bataklık gibi yetersizlik, başarısızlık hisleri. Bu hisleri yönetebilmek için her şeyde kendini ispatlama arzusu, tüm gözler üzerindeymiş gibi hata yapmaktan korkmak, büyüklenerek sırça köşklere sığınmak (Timur) veya bazen de kabul edilmek için kırk takla atıp, kendinden vazgeçmek (Bahar). Baş etme stratejileri ailelerinin duygusal durumlarından dolayı farklı gelişmiş…

      Geldiği gibi yaşamalı işte, etrafını yargılamayan, boğmayan, borçlandırmayan, herhangi bir şekilde kontrol veya manipüle etmeyen bir iki de kafa dengi dost bulabilirsek ne mutlu bize.

      internette isim bırakmıyorum aslında ama sizin için B. yazayım bundan sonra yine yazarsam :-)

      Sil
    4. Çok doğru tesbitler, hiçbir ekleme yapamadım.. Teşekkürler B.
      İçinden geldiği gibi yaşama konusunu ben çok kafa patlattığım için beceremiyorum :) Öğrenilebilirmiş gibi geliyor bana ama değil, içten geliyor ya da gelmiyor galiba.. Neyse.
      Bu arada Bahar’ı izlemeyi ben de bıraktım, son bölümde olay yaratan ürün yerleştirme nedeniyle değil de, ne bileyim galiba Bahar’ın uyanmasını daha kendi içi odaklı olacak sanmıştım ama olmadı ona bozuldum galiba :) Kendimden de öyle bir atılım bekliyorum da, o da olmuyor bu sıra 🤷🏻‍♀️

      Sil
    5. Olur, olur… tüm atılımlar bizim olsun… sisterhood aşkına ❤️ B.

      PS Benim Bahar’a gıcıklığım, kurtarıcısının yine mikemmmel görünümlü uyuz bir adam olması…
      :-)))

      Sil
    6. Yönetmenin senaristin kadın olduğu o kadar belli ki aslında erkek karakterlerde :)))) Boşuna demedim bir de onları konuşalım sizinle diye sevgili B. :)))

      Sil
    7. Bilemedim ki, erkek karakterlerde nasıl belli? Beni üzen güçlü kadın karakteri yazarken bile bir erkek desteğine muhtaç bırakması oldu.
      Bahar’ın eşinden çok yok mu güzide ülkemizde, doktor, avukat vb meslek gruplarından? “Profesörüm ben” :-))) çok tanıdık…
      Eğer dizi tartışabiliyorsak, benim eğer izlediyseniz, “bir başkadır”daki Peri karakterini de başarılı bulurum - komple o dizinin çözümlemelerini beğenmiştim çok… arada açıp izliyorum “mesleğini de s.km, glutenini de s.km” sahnesini, çünkü nezaket adına bastırdığım duygularımı onun aracılığıyla biraz ifade edebiliyorum sanırım. :-))

      Sil
    8. Ben feminizm dendiğinde kadın üstünlüğü anlaşılmasından biraz bıktım, aslında bu nedenle feminizme karşıyım ben. Hümanizmi savunuyorum. O nedenle kadınların erkekler, erkeklerin kadınlar olmadan ayakta durmalarının mümkün olmadığını düşünüyorum.. Bu dizinin kadın elinden çıkmış olduğunu şuradan görüyorum: erkeklerdeki kadınsı atfettiğimiz yönler (aslında her erkekte olan ama bastırılan) çok önde. Bu çok güzel çünkü Türk dizilerinde buna çok aç kalmıştık. Hiç böyle kaba saba maskülen basan erkek karakter yok. En klasik erkek rollerinde bile bir yumuşak çizgi var, esnek, uzlaşmacı, derdini kaba güçle anlatmayan, hatasını anlayıp özür dileyebilen.. Genelde erkek senaristlerin yazdığı / yönettiği diziler filmler özellikle erkek karakterlerde insan olmanın yumuşak yönlerine (babalık ve seven erkek durumları dışında) pek aldırmıyorlar. En sosyal duyarlı olanlar bile böyle “bunalımlı düşünceli ama sapına dek errrrrkek” imajı çiziyorlar. Ya da tabii tam tersine abartılı eşcinsellik havaları.. Ama demek istediğim ağırlıklı erkeksi ya da kadınsı rolleri de olsa insan temelde insan rollerine sahip tek bir canlı bence ve bu dizide buna bir tık daha yakın erkekler.. Ve kadınlar da fazlasıyla feminen :)) Yani bu nedenle dedim senaristlerin kadın olduğu belli diye :)
      “Ben profösörüm” konusu evet Türkiye’de çok var maalesef.. Sen benim kim olduğumu biliyor musuncular :) Toplumsal statü ve gelir, eğitim, sınıf farklarının geniş olduğu kültürlerde kaçınılmaz bir durum.
      Ben 20 senedir hiç Türk dizisi iLememiştim, en son Gülse Birsel’in Avrupa Yakası diyeyim siz anlayın :)))

      Sil
    9. Feminizm konusunda ben de aynı düşüncedeyim, hiçbir aşırılığı normal bulmuyorum. Ama kadınlara biçilen rolün dar bir alana sıkıştırılması rahatsız ediyor beni.
      Erkek karakterler bana pek feminen gelmedi aslında ama son bölümleri izlemedim, belki de kaçırdım. Timur baya ayarsız, kendisine her şeyi hak gören, dominant bir karakter gibi geldi bana, sapına kadar erkek. :-))
      Evimde hiç televizyonum olmadı ama avrupa yakasından sonra hayatımın bir zamanını Aşkı Memnu’ya gömdüm, bir katkısı da olmadı hayatıma, ama eğlenceliydi o dönem. Ethos’u tavsiye ederim, (bir başkadır) özellikle Peri karakteri, elit ailenin doğruluk kalıpları arasına sıkışmış terapist kızı, üni grubunda konuşulmuştu çok, insanlar arasındaki bağlantılar, görüntüler; oldukça başarılı gelmişti bana çözümlemeleri, ben çok beğendim, kaç bölümdü hatırlamıyorum şimdi ama netflix için çekilmiş kısa bir yapımdı, internetten izlemiştim. Bazen çok özlüyorum böyle sohbetler yapabileceğim insanları, yurtdışında yaşamanın cilveleri, insan yeri geliyor dizi sohbeti yapmak istiyor ama kiminle… sevgiler ❤️😊

      Sil
    10. Elit ailenin doğruluk (etik?) kalıplarına kısılmış terapist kızı benim ayol :)))) izlemem lazım!
      Keşke devam ettirebilsek sohbetimizi….

      Sil
  9. bir kore dizisi uyarlamasının bu kadar tanıdık gelmesi, özellikle kadınların bu diziye bu kadar aidiyet hissetmesi beni ilk başta çok şaşırtmıştı, sonra güney korenin dünyanın en düşük doğum oranlarına sahip olduğunu yazan bir haber okudum. güney koreli kadınlar aşırı rekabetçi iş ortamının üstüne ataerkil toplum beklentilerinden o kadar yılmışlar ki, bu toplumda daha fazla çocuk yapmamayı tercih etmişler. bahar hamile kaldıktan sonra timurla baharın hemen evlenmesine neden olan ve baharın kayınpederine bakma rolünü kendinde görmesine yol açan aynı sistem yani. bir diziye feminist demeyeceğim ama ataerkinin evrenselleştirdiği bazı kadınlık rolleri (fedakarlık vb) dizide çok bariz bir şekilde kendini göstermiş. ben baharı sezon finaline kadar izleyeceğim, nasıl ve nereye bağlayacaklar onu merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kore dizisi miymiş? Vay canına, koreliler bize benziyor demek ki. Ama bizde doğurganlık çok önemlidir malum. Kadınlardan çok da erkekler tarafından tabii

      Sil
  10. Diziye bende önyargılı yaklaşmıştım ama şimdi müptelasıyım.Hepimizde bir parça bahar var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son bölümü izlemeyi unuttum ben yaaa, yarın bakayım :)

      Sil