20 Haziran 2020 Cumartesi

3 günlük bekârlık sultanlık

Belki eski Bursa'lılar bilir. Çocukken (90'lar), Mudanya'dan Tirilye'ye çıkan, bir yanı deniz, bir yanı zeytinlik olan yolda, daha ilk virajda kıraç bir tepecik bulunurdu. Pazar günleri bazen annem "kafasını dinlemek" istediğinde, babam beni bu bölgeye götürür, birlikte killi toprağı kazardık. Çeşit çeşit fosiller bulurduk beraber, çok eğlenirdik. Büyülü bir dünyaydı benim için arkeoloji ve tabii bir tür bilge olan babamla başbaşa kalmanın keyfi..

Nürnberg'e yakın bir fosil alanı olduğunu duyunca eşime "haydi çocuklarla ufak bir tatile gidin, ben de evde biraz kafamı dinleyeyim" dedim. Onlar Pazartesi'den Perşembe'ye 3 gün çamurda kazı yaparak domuzcuklar gibi mutluyken, geceleri kamp yapar, gündüz dinozor müzesine falan giderken, ben de kendimle başbaşa kaldım. Nasıl iyi geldi.. Nasıl ihtiyacım varmış! Unutmayayım, not düşeyim ki ilerde hatırlayıp yine yapacak motivasyonu bulayım istiyorum..

Bekârlık sultanlık - Gün 1. 

Bizimkiler kahvaltıdan sonra yola çıktılar. Ben de onların peşinden 2 saat bahçede güneş altında, bir süredir tüm boş vaktimi alan sürpriz marangozluk işimin son demlerini bitirdim. Özelden mesaj atıp "Marangozluk sevdan ne oldu?" diye soranlara bir sürprizim var! Buyrun, bu benim ilk marangozluk denemem. Tamam itiraf ediyorum tahtaları hazır kesilmiş geldi ama birleştirilmesi, çivilerinin çakılması, boyası, su geçirmemesi için üst cilası tamamen benden. Nedir peki bu? Tavşan evi :)


Henüz tavşanlarımız yok, çünkü Münih'te Corona sonrası insanlar çok yalnızlaştı ve sağolsunlar barınaklarda hayvan bırakmadılar! Bu güzel tabii.. Şikâyet etmiyoruz, bekliyoruz.

Son rötuşları da yapıp, evi tamamen hazırladıktan sonra, biraz da bahçede çalıştım ve kendime söz verdiğim gibi "sadece çalışma, keyfini de sür" dedim, Pelin Pembesi'nden öğrendiğim gibi mor salkımları dondurup buz yapmıştım. Limonata, beyaz şarap ya da maden suyuna çok güzel yakışıyor.


Bir de ilk defa bahçemden çilek topladım! Çocuklar bana hiç bırakmadılar, sabah hemen yeni çilek var mı diye bakıp, ellerine geleni anında ağızlarına atıyorlar. Tamamen organik tarım yaptığım için yıkanmaması sorun değil ama, organikçiler bilir, ilaçsız bahçenin sineği böceği biraz bol oluyor. Neyse, sabah proteini... Fazla düşünmemek lazım. Onlar da organik sinek sonuçta ;)


Bahçemde sardunyalarıma karşı oturup, biraz mandala boyama yaptım, bir blog okurumun önerisiyle edindiğim Jung - Depth Typology kitabını karıştırdım (çok başarılı bulduğumu söylemeliyim). Aslında hızımı alamayıp yeni kitaplar için İstanbul Kitapçısı'nın sayfasında dolandığımı, özellikle de Handan'da okuyup merak ettiğim "Usta ve Margarita"'yı aradığımı, fakat sonra Düşünbil'in şu sayfasında okuduğum Schopenhauer'in "her boş vakitte okumak insanı ahmaklaştırır, zihni felç eder" yazısını düşünüp, vaz geçmesem de ertelediğimi de itiraf edeyim :)) Haklı mı sizce? Bence değil ama işime öyle geldi..


Tüm bu "sadece çalışma, keyfine de bak" kısmının 3 saatimi aldığını fark edince, panikle kalktım. Mutlaka yapmam gereken işler olmalıydı! Ama yoktu! Bu ciddiyim benim için yeni bir kavram.. Tatile bile "çocuklu" gittiğim için, yapılacaklar listem hiç bitmiyor. Tek başıma kalınca, birden her saniyemi kendime ayırma lüksü ile itiraf edeyim, nasıl başa çıkacağımı bilemedim, afalladım. Oturdum kendime "yapmak istediklerim" listesi hazırladım. Buyrun şimdi! Hani "liste yapmadan yaşamaya" çalışacaktık????


Haftaiçi öğleden sonra fazla kalabalık olmaz diye düşünerek, 8 ay sonra ilk defa alışverişe AVM'ye gitmeye karar verdim. Normalde ben ilkbahar ve sonbahar sadece 2 saatte kendime ve çocuklara 6 aylık kıyafet alışverişi yaparım. Alışveriş konusunda minimalistim :) Minimalist akım yokken bile böyleydim. Alışveriş benim kabusum, sevmiyorum.. Ama kaç saat sürdü bu sefer: 5! Evet bence de yuh. Ama bir sor neden.. Çünkü her mağaza sadece 10 kişi sokuyor içeriye, dolayısıyla 10dk'da alacağım şeyi 40 dakikada zor alıyorum. Neyse bitti ama ben de bittim, bir daha da kışa dek beni kimse AVM'ye sokamaz!!! Baktım saat 18.30 olmuş, saat 19'da arkadaşıma sözüm var, hemen koşa koşa eve döndüm...

En komik alışveriş: 10-12 yaş bedeni (!) rengine öldüğüm bu askılı :D 
Geçen seneden kalma 0.99 euro!!!! 
Yeşim taşlarından doğal kolyem 
ve fotoda seçilmeyen sallamalı küpelerimle bence şahane.. 

Valla alışveriş buhranında yemek yemeyi unutmuşum, canım da istemedi bir şeyler pişirmek. Kahvaltı yaptım, üstüne de M.'nın geçen haftadan kalma kekinin son dilimini yedim. Dilimleyip dondurmuştum, buz çözmede 2dk'da çözüldü, bir de kahve yanına, gece uzun, enerji lazım :))


Sonra hemen internete koştum çünkü iki farklı arkadaşım ve "torunlar yoksa benimle konuşmuyosunuz" diye sitem ettiğim ailemle arka arkaya görüntülü sohbetimiz vardı ve gece 2'ye dek sürdü :))) Sonra da koltukta sızıp kalmışım! İlk gün böyle geçti bitti işte..

Bekârlık sultanlık - Gün 2.

Gece 2'de yatsam da sabah saat 7.30'da uyandım; çünkü yavrular alıştırmış beden saatini. Hızla duşumu alıp kahvemi içtim ve "o da nesi? yapılacak hiç bir şey yok!" gerçeği ile yüzyüze geldim. Yemek yapılmayacak, yıkanacak kurutulacak çamaşır yok, alışveriş gereksiz, ev derli toplu.. Allah allaaah? E o zaman bir bisiklet gezisi yapmalı. Akşama dek aylak kadın oldum, 65km pedal tepmişim :) Üstelik son 10km önce çiseleyen (avanak ıslatan) sonra sağanak yağmur altında! Çocuklarım olalı beri "aman üşütmeyeyim hasta olursam perişan oluruz" diye diye yağmur altında kalmanın bile bir keyif olduğunu unutmuşum..! Nasıl hoşuma gitti sırılsıklam aşık.. öhöm.. ıslanmak....


Saat 17 gibi eve gelir gelmez küveti sıcacık doldurup içine girdim. Öncesinde N.'nın önerisiyle yüzüme yoğurt ve bal karışımı doğal maske yaptım. Bir de "hemp tea" yaptım kendime. Bu keyif verici maddesi alınmış, sadece huzur veren ve bağımlılık yapmayan bir ürün. Son zamanlarda CBD damla (ağızdan) kullanıyorum (aşırı memnunum) ama çay da geceleri rahatlatıyor, Corona döneminde bazen kontrol edemedğim endişelerim oldu ve genelde gün içinde de sıkıntılıydım, gece ise tuhaf tuhaf rüyalar görüyordum, onlara çok iyi geldi.. Ama asıl iyi gelen, banyoya eşlik eden Olafsson'un şu versiyonu ile Bach'ın 4. sonatı oldu, albüm önerisi için tekrar teşekkürler Hirondelle!


Küvetten çıkınca yine yemek yemeye üşendim, domates peynir meyve en güzel yemek üstelik domatesle fesleğenler yine bahçeden! Çeçil peynirine bayılıyorum demiş miydim? Tepsimi kucağıma aldım, koltuğa gömüldüm ve atıştırma boyunca netflix izledim. Biraz uçuk bir dizi ama, "End of the F'ing World"e bayıldım, diyaloglar müthiş, İngiliz tipi kara mizah seviyorsanız, kesinlikle tavsiye ederim.

Saat 19'da A. ile (şu boşanma kararı alan arkadaşım) buluşmak için evden çıktım.. Eve 22'de döndüğümde A.'dan duyduklarım, anlamlandırmaya ve çözmeye çalıştıklarım ve kendi içimdeki düşüncelerden başım çatlıyordu. Ona kesinlikle daha fazla zaman ayırmalıyım, iyi bir dost olmalıyım bu dönemde; kendine odaklanmadan, yargılamadan, dinlemeyi bilen bir dost....

Baş ağrısına yenilip 22.15'te uyudum.

Bekârlık sultanlık - Gün 3. 

Son gün.. Bu sabah yine 7'de yağışlı ve buz gibi bir güne uyandım.. Keyfim kaçtı. N. ile buluşacaktık "haftasonu görüştüğümüz aile Corona olmuş, evde karantinadayız" diye bir mesaj.. Keyfim iyice kaçtı. Endişelendim onun için.. Onun da bizim gibi kimsesi yok, İspanya'dan kalkmış gelmiş buraya. Gittim biraz çikolata, aburcubur, bir de hazır fırına atmalık bir donmuş yemek aldım, bir de kart yazdım, kapısına bıraktım. Zili çalıp kaçtım :)

Onunla buluşamasam da K. ile buluşayım dedim ama onun da oğlu ateşliymiş. Üçüncü ve sonuncu denememi S.'dan yana kullanıp ondan da "iyi olurdu ama bugün acaip yoğun çalışıyorum" cevabını yiyince, birden kendimi amaçsız ve anlamsız buluverdim. Ben neden çalışmıyordum? Yani çocuksuz ideal 3 boş günüm vardı ve mis gibi terapiler yapacakken kılımı kıpırdatmamıştım. Son zamanlarda çocukları ve zamansızlığı bahane ederek terapilere uzun aralar verdiğimi hatta çoğunu iptal ettiğimi düşününce, biraz daha arttı kendimi suçlama eğilimim. Baktım bunun sonu yok. "eeeh" dedim, biraz da aylak kadın ol şu hayatta, devamlı bir yapılacaklar listesi, bir koşturma, bir yetememe.. O gazla 4 saat yürüdüm şehrin sokaklarında, insanları izledim, boş banklarda oturup soluklandım.

16 gibi döndüm eve, giydim pijamanın en pamuklusunu - normalde dantelli cicili bicili gecelikler giyiyorum ben, hele gün içinde eşofman giydiğim görülmemiştir, resmen Bihter Ziyagil'e bağlamış vaziyetteyim, evden çıkmasam da kırmızı ruj, göz kalemi falan.. Bundan keyif aldığımı iddia ediyorum (kendime özen) ama salmadım diye diye anal ötesi olmaya başladım galiba...


Misal, en sevdiğim yemek: salata! :)) Yemin ederim. Haftanın 7 günü salata desen yerim! İnek gibi. Ayh. Kendimden sıkıldım; dev bir çikolatalı bisküvili puding ve çilek karışımı yaptım kendime... Görünüş berbat ama tadı muhteşem inanın. Bir kova da sütlü kahve! Kitap mı film mi dedim. Kitap pijamalı ve tıkınmalı halime fazla asil geldi, Schopenhauer'e selam çaktım, açtım yine netflix'i.. "Binge" yani tıkınma, "The end of F'ing world" (şahane, hele 2. sezon iyice uçurdu, kara mizah seviyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum, diyaloglar, karakterler hele müzikler muhteşem), çikolatalı pudingli çilek, dizi, çilek, dizi, çikolata... Bir kadeh beyaz şarap? İki yap! Sonunda midem foşurt tabii. Gece 10'da kusmaya, 11 gibi ishal olmaya başladım. 12'de iç organlarımı tuvalete bırakmış vaziyette yine salonda sızmışım..

Bekârlığın son gecesi de böylece bitti. Daha uzun sürseydi sanırım kendimi kaybedecektim bir yerlerde.. Alışmamış totoda, malum.. Bu (Perşembe) sabah 7'de trene atladım, 2 saatlik şahane bir yolculuktan sonra (birazdan) aileme kavuşacağım. Şimdi 4 gün beraberiz, biraz "hava değişikliği"... Sonra rutine kaldığımız yerden devam.

19 yorum:

  1. Selam Ceren okurken ben yoruldum ama soluk almadan okudum. Keyfin yerinde olmasına, kendine zaman ayırmana bekarlık sultanlıktır sözünü üç günlük kendinle başbaşa kalmana hediye ediyorum. Ailenle iyi tatiller. Arada bir insan yalnızlığı hak ediyor. Yalnızken bende pratik yemeklerle vakit geçiririm. Corana öncesinde de bir öğünü dışarıdan hallederim. Şimdi Handan'ın ya, dığı gibi dışarıdan alışveriş, temizle, sil, pişir. Hele hergün salata yapmak ben de tatil istiyorum.Oturup hikaye yazmak. Dünyayı anlamayı bırakıp kendim olmak istiyorum. Kucak dolusu sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. <3 ben dünyayı anlamaya çalışmayı da tüm gündelik işler gibi hiç bırakamayacağım galiba :)) ama arada böyle ara vermek ve düz ve basit yaşamak çok iyi geliyor! rutine bunu da bindirebilsek kahraman oluruz bence.

      Sil
  2. Çok keyifli bir yazı olmuş! Bu zaman diliminden çok keyif aldığınız belli ^_^ Kendine vakit ayırmak iyi geliyor cidden. Ben de o kadar boşum ki, artık yeni bir şeye motivasyonum yoook. Bu yazıyı okumak bile iyi geldi lakin :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boş musunuz, aman hemen size iş bulalım :D Şaka şaka, keyfini çıkartın derim, bir daha gelmeyecek bu günler derlerdi öğrenciyken çok uyuz olurdum vallahi şu an dilime geldi yuttum hadi.

      Sil
  3. Oh mis :)

    Evet ben de sürekli kitap,okumanın zararlo olduğunu düşünüyorum. Kendi hayatını yaşamadan geçiyor hayat öyle olursa.

    Geçen senelerden birinde Can'ın yıllık izni ramazana da denk düşünce. Siz erkek erkeğe gidin ben kafamı dinleyeyim evde demiştim. Metos, ben o ikisiyle hayatta gitmem evde seninle dururum daha iyi dedi. Bunu duyan Bilgiç, babamla asla tek başıma girmem, beni paralar o dedi. Baktım adam gidecek ben evde oğlanlarla. Kalkıp gittim artık. Hoş son zamanlarda ailece gidesim yok bir yere. Çünkü gerçekten de çekilmez ikili birbirlerini yerken tatilin içine etmekte :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa ciddi misin? Keşke sen onları evde bırakıp bakkala iniyorum diye kaçsaymışsın Handan :)) Bizim gibiler akşama "bunlar aç kaldı şimdi" diye döner ama kesin.....

      Sil
    2. Yok be, hiç de dönmem ama korkarım üçü kapımda belirir. Evlilik hayatım boyunca iki kere bir bir gece biri iki gece kaçamak yaptım . İlkinde Can gecenin bi yarısı mesaj atmış motosikletime atlayıp gelim mi diye. Neyse ki uyumuştum da gece gece sinirim tepeme çıkmadıydı.

      Sil
    3. Hahahah gözümde canlandırdım sinir bastı ama okudum bulaşık makinesi sürprizi çok şahane olmuş yahu. Helal olsun!
      Bendeki versiyonu da tertemiz bulaşıkların tam ortasına konmuş bir süt lekeli musli çanağı bu sabah. Hiç girmiyorum o konuya çünkü dün "bulaşık makinesine kadar gelmiş bir çanağa tam bulaşık makinesinin önünde kal geliyor, içeriye bir türlü giremiyorrr" diye çemkirmiştim. Al girmiş içeriye. Ne desem bilmiyorum... Ben elde bulaşık yıkamayı severim bu arada stresmi akıtırım suya, şeytan diyor çıkar hepsini yıka tek tek elinde rahatla... vallahi 1 gıdım aklım yok.

      Sil
    4. O çok olur canım. Kırk yılda bir makinaya koyacakları tutar, temizlerin içine yerleştiriverirler :{

      Sil
  4. çok güzel anlatmışsın :) çok keyifli geliyor kulağa.senin yerinde olsam google takvime hatırlatıcı koyardım, 3 ayda bir mesela, ya da istiyorsan 2 ayda bir, ya da işte hangi sıklıkta arzu ediyorsan, bekarlık sultanlık günleri ayarlardım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla ben kendiminkine değil F.'nınkine koymalıyım o hatırlatıcıyı "hanım'ın heyheyleri toplandı doruk yaptı, 2 gün ortadan kaybolma vakti" diye..... Bu yaz sana da kaçıcam daha planlar planlaaaar... <3

      Sil
  5. Ah yazık sana kardeş ya.Sultanlığın bu ise ameleliğin nasıl ki?
    "End of the F'ing World"e ben de çok güldüm.Kara mizah seversen "I Am Not Okay With This"e de bayıldım.Bir de "inside no 9"
    Ya şu modern hayat proteinli meyvemizi bile elimizden aldı iyi mi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç sorma. Ben nerde yanlış yaptım bilmiyorum çünkü bu sıra seyahat bloğumu bu bloğa aktarıyorum ve ciddi içim sızlıyor.
      Öneriler için çok teşekkürler bakacağım hemen.
      Proteinli meyve :D evet... bir de yayma özgürlüğü de yokoldu 21.yy'da sanki? Flaneur falan güzel isimleri varmış eskiden.

      Sil
  6. oh ya ne güzel olmuş, lüküs hayat hihi :) mor salkımlı buz ben de yapcam saool :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mor salkım kaldı mı İstanbul'da??? Burda mevsimi çok az bitti çoktan... 2 buzluk hazırladım kıyamıyorum kullanmaya böyle aşırı özel durumlarda :D

      Sil
  7. bu üç güne ucundan da katkı verebildiysem ne mutlu bana :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şahaneydi.. Tüm albümü önermişsin ya, çok iyi geldi.

      Sil
  8. O kakaolu bisküvi ile çilek arasındaki puding muzlu mu, vanilyalı mı?
    Kusma kısmı biraz zorlu olsa da o borcam kapağındaki tatlı tuvalette geçen her dakikaya değer. Muhteşem bir kapanış olmuş bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vanilyalı ama hazır puding haha üşengeçlik diz boyu...
      Hiç sorma aslında bir süre çikolatalı vanilyalı çilekli bişeyin düşüncesi bile ı-ıh... Kapanış efsaneydi evet :D

      Sil