Photo: Cristian Newman, Unsplash
Nurten teyze.. Anneannemin 45 senelik komşusu. Hemen bizim evin gerisinde, onun da Ege'ye bakan bir evi var. Şimdilerde 80’li yaşlarının ortalarında. Balkonunun köşesinde oturup, gün boyu denize, evlerimizin arasındaki yoldan gelen geçene bakıyor. Haziran 2019'da kaybetti 60 yıllık eşi, Orhan Amca’yı. Gözleri denize dalıp gidiyor, sanki “Orhan balıktan dönecek”miş gibi..
Yüzü güneşten hafif kararmış, kısa saçları yüzüne tezat bembeyaz. Buralılar başörtüsü, ayıp, kaçmak falan bilmezler. Yüzü de elleri gibi çillerle dolmuş; gözlerinin kahvesi, kataraktın maviliğiyle buğulanmış. Balıktan ya da zeytinden diyorlar uzun yaşamalarının sırrını ya.. Ama ben biliyorum; asıl sırları muhabbettir, komşuluktur, kahvaltı arkası kahvealtı’dır..
Önce dedem göçtü; Nurten Teyze ananeme tam 17 sene yoldaşlık yaptı. Sonra ananem.. Şimdi de Orhan amca.. Ona yoldaşlık yapan kimse kalmadı. Gelinler var ama sevmez onları; buralılar sevmez gelinlerini, kız çocuk isterler! Olmayınca da koyamazlar gelini onun yerine. Gelinler de ağızlarıyla kuş tutsalar yaranamazlar kayınvalidelerine. Buralıların işi zordur..
Nurten Teyze kaldı öyle bir başına, balkon köşesinde. Neler düşünür, düşünür mü yoksa sadece eskileri mi anar? Eskiden adı gibi nur olan tenini, beneksiz ellerini, ananemle gülüşlerini, eşiyle sevişmelerini.. Kim bilir?
Ben giderim. Yolu geçer, ağır demir kapıyı açar, bahçe içinden kıvrılarak geçen dar yolu tırmanır, kapısı hep açık olan (bu küçük köyde kapılarımız hep açıktır bizim) evine girer, balkonda değilse “Nurten Teyzeeeee” diye bağırır, ziyaret ederim. Bu benim görevim değil; O bana ananemden yadigar, ondan giderim. Onu görünce, burnuma ananemin kokusu geldiği için..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder