Karayipler denince aklımıza hemen Karayip Korsanları geliyor ve eminim bu yazıya "Çocukla Karayipler korsanları izlenir mi?" diye merak edip internette araştırma yapan anne babalar gelecek :) Karayip korsanları'na bilemem ama çocukla Karayipler'e gidilir.
Benimkiler biri 4 diğeri 1,5 olmak üzere ve her ikisi de doğduklarından beri "sırt çantalı gezgin". Yaşlarının bilmem kaç katı ülke gördüler ve bunların tamamı genellikle fazla seyahat edilmeyen, Doğu ve Güney ülkeleriydi. Bu sene rotamızı ilk defa Batı'ya kırdık ve kendimizi Martinique ve Guadeloupe adalarında bulduk.
Martinique ve Guadeloupe, her ne kadar dünyanın bir diğer ucu olan Antiller'de bulunsa da, Fransa olarak geçtiği için, AB vatandaşı ya da oturum iznine sahip değilseniz, vize istiyor. Air France'ın Paris aktarmalı uçuşları ile (malesef Paris'te bagajınızı da elinize alarak birbirine 1 saat uzaklıkta bulunan iki havaalanı arasında değişim yapmanız gerekiyor, bunun için havayolu size otobüs bileti veriyor ama aktarma arasında en az 3-4 saat olmasına lütfen özen gösterin) toplam 10-14 saat arası bir sürede varılabiliyor ve Türkiye ile arasındaki saat farkı (daimi yaz saati uygulaması nedeniyle) 7 saat. Fakat yorucu yolculuğa da, çocuklarla 1-2 gün süren saat farkı nedeniyle yaşanan jetlag'e de değiyor. Antiller tam bir cennet..
Biz ilk olarak Martinique'te 1 hafta geçirip, iç hat aktarması ile Guadeloupe'a geçip orada da 2 hafta geçirmeye karar verdik fakat çocuklarınız deniz yolculuğu yapabilecek yaşlarda ise, şahane yelkenli turlar var, en az bir haftanızı o şekilde geçirmenizi ve aradaki diğer adaları da görmenizi tavsiye ederim. Bizim iki numara yaşı nedeniyle bu planı şimdilik baltaladı ama sırt çantasıyla da çok güzel bir tatil geçirdik.
Martinique ve Guadeloupe, 1493'ten bu yana Fransız sömürgesi ve 1940'larda tamamen Fransa olarak geçmeye başlamış ama ben yine de Creole kültürü nedeniyle, daha önce gördüğümüz Seyşeller ya da Mauritus gibi olur sanmıştım, yanılmışım. Dünyanın en zengin ülkelerinden ve Fransa'ya tamamen bağlı oluşları nedeniyle; temizlik güvenlik sağlık gibi konularda tamamen Avrupa standardında (hatta daha da yüksekte çünkü ada halkı orada kalmaları için Fransa ve dolayısıyla AB'den aşırı düzeyde maddi yardım alıyor, memurların tamamı Fransa'dan gidiyor, maaşlar Fransa'nın iki üç katı). Tabii ki Fransızca konuşuluyor, kesinlikle başka dil (özellikle de İngilizce) bulma şansınız yok.
Her iki ada da volkanik ve bu volkanlar aktif. Ayrıca kasırga bölgesinde bulunduğu için, lütfen gitmeden önce mevsim şartlarını kontrol edin. Mesela biz biletlerimizi aldıktan hemen sonra, "Maya Kasırgası" Guadeloupe'un büyük kısmını yok etti ve bembeyaz (aslında beyaz ve siyah diyelim, volkanik tüf nedeniyle) kumlu sahiller birden çakıl taşlarıyla doldu. Yani gitmeden önce kalacağınız yerin haritadan silinmediğini kontrol edin derim :)
Her iki adada da volkanik tüf ve coğrafi konum nedeniyle yağmur ormanları bulunuyor ve genelde sabah ve akşamları yağmur çiseliyor ama bu Bayan 4 yaş'ın değimiyle: "sıcacık yağmur" ve sonrasında çiftli gök kuşakları falan olduğu için şahane bir deneyim. Yağmur hayatı kesinlikle etkilemiyor, 5dk yağıp duruyor, yerler hemen kuruyor, her yer yemyeşil, çiçekler ve doğa muhteşem. Tabii doğada yürüyüş, tırmanma, ufak uçaklarla adaları keşif, doğal parklar ve botanik bahçeleri de deniz turizmine alternatif. Hava ısısı genellikle 29 derece, deniz 24-25 derece. Tabii ki kumsallar muhteşem, Sarıdan simsiyaha, toz kumdan çakıla, dize kadar turkuaz derinlikten, koyu mavi boy aşan dalgalarla sörf yapmaya elverişli kumsallara dek, her çeşit deniz ve kumsal halini görebilirsiniz. Dalış yapmıyorsanız bile mutlaka deneme dalışı ya da cam tabanlı tekne turlarını deneyin.
Ne yazık ki Creole kültürü çok dominant değil, özellikle yemek beni çok mutsuz etti. Her iki adada da toplam 4 yemek var! 3 hafta boyunca ciddi derecede araştırdık, girmediğimiz delik kalmadı ve malesef deniz ürünleri hep aynı sosla (colombo sos) ve yanında beyaz pilav ya da patates kızartmasıyla geldi ve tadı kızartma oluşu nedeniyle gerçekten kötüydü. Diğer 3 opsiyon ise: aynı ağır sosta aşırı derece kuru tavuk butları (ve patates kızartması), pizza (bu konuda İtalya'ya rakipler, özellikle beyaz pizzaları domates sossuz ve somonlu vs. denemenizi öneririm) ve Accra. Bu sonuncusu balıklı, deniz mahsüllü kızartma toplar oluyor ve iyi yapıldıysa yağ emmediyse ve kuru değilse lezzetli. Yine bölgeye özgü gerçek hindistan cevizi sütü ve eti ile yapılan ve açık alanlarda satılan dondurmayı kesinlikle denemelisiniz. Yine fazla cesaretli ve midesiz arkadaşlar için (yani benim eşim) "kan sosisi" de diyebileceğim "Boudin" ve çiğ et ve çiğ yumurta ile yapılan ve yine eşim tarafından öle bayıla yenen tipik Fransız sofrasından "Tartar".. Tabii ki yanında rum bazlı kokteyller veya bölgesel biralar ve tatlı olarak da benim çok sevdiğim Malaga yani rumlu ve kuru üzümlü dondurma.. Çocuklar bir şekilde doyuyor fakat devamlı aynı şeyleri yedirmek istemiyorsanız, bizim gibi genelde 3 gün evde kendiniz pişirip 4. gün dışarda yemeyi tercih edebilirsiniz. Marketlerden ya da balık pazarlarından çok güzel deniz ürünleri ve sebzeler bulunuyor.
Konaklama konusunda her zaman dediğim gibi, paket turlardan da, otellerden de uzak durun derim. Biz hep kendimiz ev ya da stüdyo daire kiralıyoruz, hem çocuklar için geniş alan, hem bizim için ekstra bir oda lüksü, genelde havuzlu ve geniş bahçeli, mutfaklı ve tüm ihtiyaçlarınız düşünülmüş oluyor. Tavsiye ederim. 3 haftalık seyahat için 3 farklı ev kiraladık ve ilk defa Karayipler'de gördüğümüz "evden çıkış temizliği" adı altında 60-80 euroyu bulan (alternatifi kendiniz temizlemek, tabii tatilde olduğunuzu unutmadan) ekstra sürpriz çıktı, hazırlıklı olun. Yine adaların tamamını görmek, farklı deneyimler edinmek ve tüm kumsallardan bir tadımlık almak için araba kiralamanızı öneririm, çocuk koltuklarınızı unutmayın.
Fiyatlar genel anlamda tuzlu. 4 kişi 3 hafta orta düzeyde bir tatil için minimum 7500 Euro ve üstünü gözden çıkartmalısınız. Tabii uçak biletleri, konaklama, araba kirası ve yeme içme dahil. Bizim gittiğimiz Şubat ayı dönemini kesinlikle tavsiye ederim çünkü Mardi Gras olarak da bilinen "Karnaval" dönemi ve sokaklar rengarenk. Rio'nun biraz daha gösterişsiz, minik bir versiyonu. Özellikle Bayan 4 yaş renklere ve müziğe, kostümlere hayran kaldı. Yine bu dönemde özellikle haftasonları gece kumsallarda toplanan yerel halkların Creole müziği ve danslarını kaçırmayın.
Martinique için, mutlaka yapılması gerekenler:
- Le Diamant bölgesinde konaklama, daha az turist, daha konforlu evler, sabahları kumsalda koşmak
- St.Pierre'in denizden karaya doğru bir fotoğraf çekmek
- Rum fabrikalarındabir akşam geçirmek, çocuklara dondurma ikram ederken içinde rum olmadığına emin olmak ya da Bayan 4 yaş'ın kafayı bulmuş haline (bari) çaktırmadan gülmek
- Fort de France'a karnaval günü gitmek, neredeyse sıfır turist oluşuna şaşırmak - park yeri ve trafik sorunu çok ciddi boyutta, uyarayım.
- Le Marin'i karış karış gezerek tüm kumsallarda denize girmek ama özellikle St. Luce civarındaki saklı küçük kumsalları denemek, Grand Anse de Salines'te sakin bir köşe yakalamak
- Les Anse D'arlet'te şahane kokteylleri olan ufak kumsal barını bulmak ve uzun süre ayrılamamak
- Çocuksuzsanız ya da bir kaç saat doğada yürüyebilen yaşta çocuklarınız varsa kesinlikle trekking! Çocuklarla kesinlikle ufak şelalelere gidin ve şelale havuzlarında yüzün, çok hoş bir deneyim.
Guadeloupe için, mutlaka yapılması gerekenler:
- Hem Grande-Terre hem de daha yabani ve dolayısıyla daha az turistik olan Basse-Terre adalarında (evet kelebek ülke Guadeloupe ufak bir kanalla ayrılan iki adadan oluşuyor aslında) vakit geçirip aradaki farkı görmek. Özellikle Basse-Terre gerçekten çok yabani, hem doğa şartları daha ağır (daha yağmurlu, daha yeşil, daha hırçın kumsallar) ama kendine özgü bir güzelliği var. Fakat turistik olmaması nedeniyle, özellikle Pazar gecesi yemek bulmak için 3 saat dolaşabileceğinizi de bilin ve buzdolabınızı doldurup evinizde takılın derim. Grande-Terre oldukça kuru bir iklime sahip, genelde yağış olmuyor ve kumsallar geniş, kumluk ama dolayısıyla aşırı turistik ve kalabalık olabiliyor.
- Basse-Terre'deki Nautilius ile aile boyu denizaltı keyfini kaçırmayın. Can tabanlı tekne ile çocuklar da siz deçok güzel zaman geçireceksiniz ve arada verilen şnorkel molasını mutlaka değerlendirin! Dalış da fena değil ama yakın yerler yerine tekneyle gidilen uzakları tavsiye ederim. Daha da güzel bir alternatif, 4 yaş ve üstü çocuklar için yelkenli tekne turları. Özellikle gün batımı saatlerinde Deshaies'ten kalkan 15mt'lik tekneler maksimum 6-8 kişi alıyor ve mutlaka öneririm.
- Çocuklarla Grand-Terre'de mutlaka Botanik Parkı'na ve Hayvanat Bahçesi'ne gidin, yüzünüzü bükmeyin, gerçekten çok keyifli ve her ikisi için de en az 3-4 saat ayırın derim. Yine bu bölgedeki Çikolata Evi de mutlaka görülmeli, tadımlık ve satımlık :)
- Yine söyleyeceğim, çocuğunuza rumlu dondurma yedirmeyin, yedirdiyseniz de yüzüne gülmeyin bari.. Yine ufak ekler tipi pastaların da çoğu rumlu :)
- Basse-Terre'deki Plage de Grand Anse (kocaman dalgalar ve geniş kumluk) ve Petite Ansa (sakin dalgalar ve dar kumsal, park yeri sorunu) en sık gidilen kumsallar ve bizim kaldığımız bölgedeki plajlar dediğim gibi, "Kasırga Maya" nedeniyle çakıllaşmıştı. Çakıllı tüm denizlerde olduğu gibi burada da deniz kestanelerine dikkat.
- Grande-Terre'deki temel turistik alan St.Anne ile St.François arasındaki sahil kesimi ve tabii ki en güzel kumsallar da burada. İklim Basse-Terre'e kıyasla çok kurak, yağışsız ve daha az yeşil. Tabii turistik olduğu için yeme içme gezme ve alışveriş seçenekleri de çok bol ve daha ucuz. Alışveriş için St. François'deki limandaki dükkanlar ya da St.Anne'deki kumsal açık pazarını öneririm.
- G-Terre'deki en güzel plaj bence Bois Jolan; gölgeliği bol, turkuaz deniz, çocuklar için diz hizasında ve dalgasız. Yine ona çok yakın ve Club Med oteli içinde bulunan (halka açık) plaj da harika ama otelin animasyonu biraz gerebilir.
Özetle; Karayipler'de AB konforu ve güvenini arıyorsanız, Fransız kültürüne aşinaysanız (yoksa biraz kaba gelebilir) ve yemek konusunda standartlarınız fazla yüksek değilse (bu nasıl Fransa?! bu nasıl Creole?! demeyecekseniz) Martinique ve Guadeloupe, Karayipler'deki çocuklu tatiller için gayet güzel seçenekler. Fakat ben yine de kulaç kulaç yüzme tutkunuysanız, karadan değil, denizden seyahat etmenizi, özellikle de motorsuz, yelkenli tekneleri tercih etmenizi önereceğim.. Tabii çocuklar kendilerini denize atmamaları gerektiğini anlayacak yaşa gelmeden zor :) Ama umut fakirin ekmeği.. O zamana dek, hep dediğim gibi, çocuklarla seyahat bir başka güzel, hele sırt çantalı seyahat, hmmm tadından yenmiyor.. İyi tatiller!
Yazı ve Fotoğrafların tüm hakları (c) Ceren Musaağaoğlu Schubert'e aittir ve izinsiz kullanılamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder