3 Nisan 2011 Pazar

Sanata bakış (ya da bakamayış)

Bugün enfes bir bale izledim; yani daha doğrusu yarım yamalak, tam önüme stratejik bir şekilde konuşlandırılmış dünyanın en uzun ve saniyenin onda biri süresinde en fazla miktarda kıpırdayan adamından fırsat bulup da sahneyi görebildiğim kadarıyla.. Tiyatro, bale, opera ve konser salonlarının vazgeçilmez tiplemeleri vardır. Bu geceki baleyi izlemeye çalışır görünürken, aslen içten içe küfür dağarcığımı zorlamakta olduğum esnada, bu konuda tez elden bloguma yazmalıyım diye düşündüm.

İlk tiplememiz; plastik poşet çıtırdatan teyze. Yahu teyze, ne var allahaşkına o plastik poşetin içinde, bu kadar elhem bir şekilde haşır huşur çıkarmaya zorluyorsun? Leblebi mi var, ne var yaaa. Hayır hışırdadıkça zorluyorsun, o neyse artık poşetin de en dibinde oluyor hep! Tam oh buldu, çıkardı diyoruz, bu sefer geri çantana sokuyorsun hışır hışır o poşeti. Delirttin beni!

İkinci tiplememiz; burnunu hönkürerek silen, muhtemelen orgeneral emeklisi amca. Amca, az daha zorlarsan sanırım beynin topyekün çıkacak o mendile. Ayrıca selpak denen birşey icad edildi geçen yüzyıl, kullansana. Evde nasıl yıkıyorsun o bez mendilleri, nerde kurutuyorsun, niye özellikle iskoç kareli modelleri seçiyorsun. Mide safra bırakmadın be adam!

Üçüncü tiplememiz; klasik müzik konserlerinin olmazsa olmazı: eserin tam Adagio'dan Allegro'ya geçtiği noktada verilen 2-3 saniyelik arada büyük bir inanç ve şevkle öksürerek gırtlak temizleyen, C-10 ila E-20 numaralı koltuklarda ikamet eden o 10 kişilik ekip. Yahu kardeşim, sanki arya söylüyorsunuz, sanki sizden 5 saniye içinde topluluk önünde konuşma yapmanız bekleniyor, bırakın gırtlağınız bir süre kamaşık kalsın. Yediniz bitirdiniz ömrümü!

Dördüncü tiplememiz; karanlık salon sevişgenleri. Sevgili sevgililer; neden el ele oturup, kalp kalbe konser dinlemek, efendice eser izlemek yerine; ille kafa kafaya, omuz omuza oturmak, mümkün olduğu ölçüde fiziksel teması yakalama özlemi içindesiniz? Kardeşim o koltuklar herkes kafa tokuştursun, devamlı öpüşsün niyetiyle tasarlanmamış, aradaki boşluktan arkadaki zat sahneyi görmeye çabalıyor, sizden daha ilginç durumlar vuku buluyor o sahnede. Gözünüzü seveyim gidin evinizde sevişin yahu!

Beşinci tiplememiz; ikinci gongdan sonra, ortam kararmaya başlarken salona apar topar gelip tüm sırayı tek tek tribünlerde meksika selamı veren seyirciler misali kaldırıp oturtan, önümden geçerken ille güzelim ayacığıma basan, koca poposunu ille burnuma, koluma falan sürten, banka memuresi abla. Abla ne işin var senin burda, ayrıca senin yerin F12, bir ön sırada o..

Altıncı tiplememiz; saçlarına aslan yelesi süsü veren, takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, pre-menopozlu frapan teyze. Biliyorum bu biletleri roraty club'taki kokoşlara satmak pek kolay olmadı ve kimler gelmiş, kimler gelmemiş diye kontrole gelmen de büyük incelik. Ama o aslan yelen sayesinde sahnenin ancak 1/3'ünü görebildik, kokun da burnumuzu deldi. Ah be teyzecim, bu salonlar biraz sıcak olmuyor mu, bir ateş basmıyor mu, sen bir dışarı çıksan, soluk alıp gel(me)sen?

Yedinci tiplememiz; yeni anne. Memelerin 2 metre önde girdin salona, endişeli yüz ifaden ve ikidebir saatine bakman bizi şüphelendirdi. Biliyorum arkadaşlarına "doğurdum ama sosyal hayattan da kopmadım" mesajı verme endişesi içindesin ama aklın da belli ki evdeki bakıcıda. İkinci yarıda hala eve doğru yola çıkmamışsan, koltukta uyuyup kalmış olduğundandır. Sana acıyoruz, merhametle yerinde bırakıyoruz seni. Horlama ama, ne olursun.

Sekizinci tiplememiz; derin derin soluk alıp veren, boş zamanlarında telefon sapıklığı yaptığından şüphelendiğim abimiz. Kardeşim sendeki nasıl körüklü bir ciğerdir, dağa tırmanmıyorsun, konser dinliyorsun. Serotonin salgılıyorsun, stresten uzaklaşıyorsun, rahatlıyorsun. Bi akciğer uzmanına görün, tıp fakültesinde birinci sınıflara akciğer mankeni falan ol, bi git uzaklaş yakınımdan yahu.

Dokuzuncu tiplememiz; en çocuk-sevgili sesiyle "ayyyşkımmmm biliyo musuuun, ben de küçükken bale yapayyydım" diyen hatun kişilik. Yavrucum, çocukken hangimiz bale yapmadı, bunu kıvançla sevgiline anlatmayı bırak artık. Hadi sıkıyosa şimdi kaldır bi bacağını yukarı 180derece, desteksiz. Yapabiliyo musun, donun ne renk, hepimiz görelim. Aksi taktirde bi sus kardeşim. İl-gi-len-mi-yo-ruz!

Ve son tiplememiz; gülme krizine giren ergen. Seviyorum seni :) Özellikle kendini uçarcasına dışarı atışın, elini ağzına kapatışın.. O hain arkadaşın dürtüp durmasa, sen eminim bu konseri, bu oyunu, bu baleyi en hayranlıkla deneyimleyen kişi olacaktın. Sağlık olsun, bir dahakine.. Yine gel ama, e mi! Sensiz çekilmiyor bu tiplemeler.

1 yorum:

  1. Hangi kullanıcı tipisiniz? gibi bir anket şık olurmuş bu yazının altına =) Herkes yapıyor biz niye yapmayalım?

    YanıtlaSil