Okuyup duruyorum, şaşırıp duruyorum; Zihin Kuramı ile Sufizmin ne kadar çok ortak noktası var! Bu noktalar nedense biz sosyal bilimcilerce ne kadar az çalışılıyor.. Ufak da olsa bir yazıyı hak ediyor diye düşündüm.
Sufizm; insanın kendi içindeki sevgiyi keşfetmesinden yola çıkarak önce diğer insanları anlayıp, sevmesini ve bunun sonucunda tanrıya ulaşmasını öngören bir inanç anlayışıdır. Diğer insanları, kendimizden farkları ve benzerlikleri ile bir bütün olarak kabul etmemizi, bağışlayıcı olmamızı ve bu yolla tanrının sevgisine layık görüleceğimizi söyler.
Zihin kuramı; insanın çocukluktan erişkinliğe gelişme evrelerinde adım adım kendi duygu ve düşüncelerini kavrayacağını, bunları "diğerleri"ninkiilerle ile karşılaştırıp fark ve benzerlikleri saptayacağını ve sonrasında diğerlerini kendi ile bir bütün olarak kabul edebileceğini söyler. Zihin kuramına göre; diğerlerinin yerine kendini koyabilme yetisi, diğerlerini anlamada en önemli adımdır ve ergenliğin son evrelerinde (üniversite yıllarında) görülür. Bu şekilde; farklı kültürlere, farklı fikirlere ve davranış alışkanlıklarına müsamaha gösterebilme ve kabullenebilme mümkündür.
Sufizmdeki "gel, kim olursan ol, gel" anlayışı, zihin kuramının bu son evresindeki kabullenme ile ilişkilidir ve her insanoğlunun erişemeyeceği bir evre olarak kabul edilir. Sufiler; toplumun entellektüel, kabul edici, empati becerileri gelişmiş kimseleridir, karşılarına çıkan her yeni şeyi kendi zihinlerince tartar, tanrının yolunda eritir ve olanı olduğu gibi, kendilerine geldiği gibi kabul eder (ki bu bazen bir somun ekmek, bir kuru yataktır). Hem Sufilere hem de Zihin kuramına göre, kişi ilk aşamada sadece kendi iyiliği için kabul ettiği fikir ve davranış biçimlerini, daha ileri aşamada tüm insanlığın iyiliğini düşünerek gerçekleştirir. Bunun aksinin "ne sen varsın, ne de ben!" olduğunu her sufi ve zihin kuramcısı bilir.
Konu derin bir deniz, çok da ilginç. Ayrıntılı ek bilgi için; Premack ve Woodruff'ın makalelerini, genel olarak medial prefrontal cortex ve amygdala üzerine çalışmaları, Demetriou, Mouyi ve Spanoudis'in incelemelerini okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder