15 Mayıs 2010 Cumartesi
“Evrimsel Feminizm” yapasım tuttu bu gece
Erkekler genetik olarak yayılmacı bir yaklaşım içindeler. Biyolojik açıdan bu düsturu benimseyenler pek-çok eşliliği seçiyorlar, sanırım hala aşamadıkları mağara dönemi avcı toplayıcı davranış biçimi ile de ilişkili. Kadınlar bu arada mağarada tüm gün oturup dır dır dır konuştukları için sözel sanatlarda ileriler, bir de erkeklerin arkasını toplamada. Bazımız abartıyoruz bu toplama, düzenleme, temizleme durumlarını. Yayılmacı erkeklere diyoruz ki “şu masanın ayağı düz durmuyor düzeltir misin”, düzeltiyorlar, güzel oluyor ama etraf alet edevat çantasının en ufak bireylerinin dünya üzerinde yol alabilecekleri en uzun mesafenin hesaplanması deney ortamına dönmüş! Ya da içlerinden yemek yapmak geliyor, bizden güzel de yapıyorlar Allah için, ama bir bakıyorsun dağ gibi bulaşık çıkmış; bir pilav için 25 tane kaşık nasıl kullanılır, bu dilemmayı Antik Yunan filozofları çözemez!
Evlilik de erkeklerin çıkardıkları bir nane, söyleyeyim size! Psikoloji araştırmaları gösteriyor ki, evli erkekler bekarlara oranla çok daha mutlu ve sağlıklılar; aynı araştırma sonuçları evli kadınların bekar kadınlara oranla daha stresli, tükenmişlik içinde ve fiziksel açıdan yıpranmış olduklarını göstermiş. İlginç tabii, çünkü yine de evlilik sanki kadınların tutturdukları bir kurum gibi hissediliyor toplumda; hiç “evde kalmış adam” duymadım yani… Oysa durum tam tersi. Vallahi bu erkek milleti bizi parmaklarında oynatıyor, kardeşim.
Sözel sanatlara gelince; aslında yukardaki paragrafı yazarken daha kendimle çeliştim. “Dedikodu” erkekler arasında kadınlardan daha yaygınmış, ben sosyal bilimlerin yalancısıyım. Yazar/şair nüfusa baktığımızda, çoğu erkek. Hitabet sanatında üstad kadınların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Eh bu durumda mağara devrinden bu yana evrimleştiğimize ve bu uzvumuzu yitirdiğimize inanabiliriz bence. Geriye temizlik düzen obsesyonu kalıyor, çok sıkıcı bir durum.
Annem çalışan kadın olduğu için, her yere yetme sebadı içinde çırpınıp duruken, diğer ev kadını anneler misali beni “odanı topla, fanilanı donunun içine sok, kalemlerini milimetrik hizala” falan gibi serzenişlerle yetiştiremedi. Dolayısıyla tepki davranışı içinde pasaklı da olmadım, yaranma psikolojisi içinde obsesif de olmadım. Arada biryerde bir tür evrensel kaos ya da rastlantısal düzen anlayışı içinde yuvarlanıp gidiyorum.
Kısacası bugün feminist hareket çerçevesinde ben tuvaletin akıtan sifonunu elime geçirdiğim silikon tabanca ile onarırken, Flo güzel bir yemek yaptı ve sonrasında bulaşıkları da yıkadı. Mutlu etti beni sağolsun.
Ha bu arada, sifon hala akıtıyor…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder