Iki ayin sonunda tekrar Tayland’a donmek cok sasirtici bir deneyim. Ilk gelisinizde cok kirli, gurultulu ve karmasik gorunen bu ulke, iki aylik seyahat tecrubesinden sonra gercekten uzak dogunun incisi gibi parliyor.
Benim de Tayland’a geri donusum muazzam oldu. Sinir kentinden baskent Bangkok’a klimali luks otobus esliginde (inanamayarak ve her 5 dakikada bir yanimdakilere “ne kadar modern” diyerek: bizdeki “oz hakiki” turizm’ler yaninda saray kalir bu arada) 4 saatte vardim. Utanarak itiraf ediyorum ki, o gece yaklasik 2 aydan sonra ilk defa batili yemegi yemek uzere kendimi PizzaHut’a attim. Peynir ve sut urunu bulmak uzakdoguda bir sorun. PizzaHut’ta peynire, daha sonra markette litre litre sutlere saldiran ben ve bir kisim Hollandali disinda bu ulkede kimse sut urunlerini almiyor, cunku sindirim sistemleri musait degil. Yaptigim kahvaltida sut istedigimde “sut muuuu? hemde tam bir bardak mi???” diyen garsonlar oldu. Yani sut-kolikseniz, uzakdogu’da hayat ciddi zor!
Bangkok’ta unlu Khao San yolunda dizi dizi tur operatorleri ile otobus+katamaran tekne bileti bulup, istediginiz adalara kolayca gidebiliyorsunuz. Ben de uzakdogudaki son haftamda seks turizminden uzak, sakin ve guzel bir adada keyif surmeye karar verdim.
Aslinda, adalari es gecip Myanmar (Burma)’ya devam etmeye niyetlenmistim ama bu muazzam ulke aceleye getirilmeyecek kadar onemli benim icin. Dolayisiyla Koh Tao (kaplumbaga adasi) yani tuplu dalis cennetine dogru yola ciktim. Bu ada, palmiye ormanlari, birbirinden uzak ve sakin koylari, turkuaza yakin ve 25 metre gorus mesafesi ile balikadamlari buyuleyen kiyilari, ve tabii ki ufacik bambu klubeleri ile cennet. Ilk 3 gun bu adada kaldim ve bol bol dalis yaptim.
Diger uc gun ise daha da cennet olan Koh Nang Yuan adasina (toplam alani 1 km2 olan, uzerinde sadece tek konaklama tesisi bulunan, tamamen ekolojik yaklasima sahip) gectim. Burasi inanilmaz bir yer… Bizim olu denizin daha bir turkuazi, minicik ve tertemiz halini dusunun. Ortada bembeyaz bir yarim ada kumsal, Japon Bahcesi denen mercanlar ve rengarenk baliklarla dolu koylar ve her aksam ayni saatte gelip beni cilgina ceviren 1 metrelik barakudalarla yuzmek!!! Tamam otel biraz tuzluydu ama kesinlikle degerdi. Bol bol guneslenmek, yuzmek ve sessiz sakin butun gun kitap okumak icin ideal..
Adalardan Bangkok’a donup ucagimi yakaladim. Son anda nereden ciktigi belli olmayan, Kral Adulyadej’in icatlarindan, ucak biletine dahil olmayan 15 dolarlik havaalani vergisini odeyip, kendimi koltuguma attim ve 18 saatlik ucak yolculugu ile Turkiye’ye, 2 gun sonra da Hollanda’ya evime vardim. Simdi fotograflara bakip bakip ic cekiyorum. Iki ay yetmedi, yine yol beni cekiyor. Eh, bana da “Yolcu yolunda gerek….” demek dusuyor!
Ceren – 10 Ağustos 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder