mavinin 40 tonu <3
Ananemin evine 2 aylık bebek olarak gitmişim ilk, şimdi 12 ve 9 yaşındaki iki çocuğumla gidiyorum. Bazen düşünüyorum da; çocukluğumdan beri herşeyin aynı kalması mı acaba beni o eve bağlayan? Aslında pembe gözlükleri çıkartınca, hiçbir şey aynı değil elbette... Artık ne dedem var ne ananem, hatta ananemin arkadaşlarının sonuncusu da rahmetli oldu bu yaz, kendi arkadaşlarımın anneleri babaları bile ya çok yaşlandılar ya vefat ettiler. Biraz hüzünlü bir durum oluyor bu ama hayat da devam ediyor bir yandan, yeni birileri geliyor, işletmeler değişiyor, bilmediğimiz sesler, yüzler, sokaklar ortaya çıkıveriyor.....
değişmeyen tek şey, midillinin silüeti
Bu değişime ben pek ayak uyduramıyorum doğrusu. Herşey aynı kalsın istiyorum.. Tabii mümkün değil. Bazen üzülüyorum, bazen kızıyorum ama genelde pek tepki vermeyip kendi kabuğuma çekiliyorum.. Sevdiğim, henüz değişmeyen mekanlarda oturuyorum, kumsallar ve ateş pahasına şezlong kiralayan işletmeler yerine evin önündeki taşların üstünden denize giriyorum, kendi balkonumuzda güneşleniyorum, küçük kamelyada meditasyona oturuyorum, geceleri yıldızları izleyerek uyuyorum ve ananemle dedemin mezarlarını ziyaret ettiğimde onlara bu ev için teşekkür ediyor, onları ve eski zamanları çok içten bir özlemle anıyorum. Daha da elimden ne gelebilir, hiç.......
Sağolsun canım arkadaşım O. bu sene de ziyaretimize geldi, hayata karşı hep olumlu duruşuyla evimizi tam anlamıyla şenlendirdi.. Çocukluk arkadaşım E. de şansıma Karaburun'daydı ve bol bol buluştuk hasret giderdik, güldük eğlendik ve birlikte 1 defa bile denize giremeden (2 defa sabahın köründe niyetlenip, buluşup, rüzgar nedeniyle vazgeçtik! Yaşlanıyoruz azizim!) ayrıldık.. E.'in yeğeni ile kızım M. kanki oldular bu yaz, bu beni aşırı sevindirdi çünkü ilk defa M.'in Türkiye'de bir arkadaşı oldu, bol bol Türkçe konuştu (çünkü arkadaşı bıcır bıcır sürekli ama hakikaten nefessiz konuşan bir kızdı) güzel zaman geçirdi. Oğlum L. ise genellikle denizin içindeydi, pek yüzünü göremedik, sırtını ve poposunu daha çok gördük :))
dostlar candır
🧿
Tatilimizin ikinci yarısında ise, Yunanistan'ın Mora Yarımadası'na geçtik. Bir araba kiraladık ve 2 hafta boyunca Mora'nın çeşitli köşelerinde kendi kafamıza göre takıldık. Benim dede tarafım Selanik göçmeni olduğu için, tipimi Yunanlıya çok benzetirler, hakikaten hem tipim hem karakterim Yunanlıymış yahu! :))) Ben bile emin oldum.
Yunanistan bana iyi geldi... İçime de dışıma da...
🧿
Yahu bir insan bir ülkenin istisnasız her şeyini mi sever??? Havasından suyuna, taşından toprağına, denizinin her tonuna, yemeklerinden içeceklerine (o mastika likörü neydi yaaaa! Sabahları Frappe geceleri mastika ile yaşadım 2 hafta boyunca!) insanından kültürüne, antik yunan felsefesinden günümüz kültürel yapısına herşeyine aşık oldum bir defa daha... Uzun zamandır kendimi bu kadar "ait" hissettiğim bir yer daha olmamıştı.... Kesinlikle kan çekiyor azizim..
Yunanistanla ilgili en çok neyi sevdim biliyor musun? Kültürünü, doğasını koruyabilmiş olmasını. Etrafta HİÇ plastik yoktu, herşey doğal malzemeden, evlerden zeytinyağı şişelerine dek her şey tamamen yerel, tamamen doğaldı.. Adamlar sadece yaşamayı değil, estetik yaşamayı biliyorlar. Sahip çıkıyorlar, koruyorlar. Çocukluğumdaki "biz kültürü" devam ediyor, işte beni Yunanistan'a bağlayan da bu oldu aslında.. Yoksa doğası denizi bizimle hakikaten aynı ama işte "algı farkı".....
misal bu masa..... da masaymış ha!
ya da bu köy....
Sonra işte geldik döndük Kürkçü Dükkanı'mıza. Olumlu bakmaya çalışıyorum çünkü bazı seneler bir dönüyoruz, tüm yapraklar sararmış ve Eylül son hafta kar yağdığına bile şahit oldu bu gözler :))) O nedenle şu anki 20 derecelik güneşli havalar (3 gün daha sürecekmiş) benim için güzel bir geçiş-süreci oldu. En azından cennetten Bavyera topraklarına çakılmış gibi hissetmedim...
Çocuklar 16 Eylül'de okullarına döndüler çok şükür fakat bu hafta resmen üzerimden geçti.. Okul hazırlığı denen şey, son bir hafta boyunca beni hem fiziksel hem maddi anlamda göçertti. Ufaklığın artık ufak sayılamayacak ayakları, salatalık gibi büyüyor yahu. Büyüdüğüne sevinmekle, iki ay giyilmiş kıyafetlerine artık sığmıyor oluşu gerçeğine üzülmek arasında bipolar duygular içindeyim... Kızım minyon, bana çekmiş ama o da alışveriş meraklısı bir ergene dönüşmekte maalesef... İnsan "okul forması candır" diyormuş gerçekten de..... Neyse C., nefes al nefes ver, şu manzarayı gördüğün ana ışınlan:
Ben..... Ben de işte tüm bunları planlarken, kendimi "overwhelmed" nedir ya bunun Türkçesi, boğulmuş? hissetmemeye çalışıyorum. Analizim devam ediyor çok şükür, belim için fizyoterapiye de devam edeceğim inşallah, bir de 3 senelik bir eğitime yazıldım bakalım heyecanlıyım, bir iki önemli de sınavım var kışa dek... Yine tabii tüm bunların yanında kendi danışanlarım devam ediyor yoğun bir şekilde. Bu cenderede bir de meditasyon ya da pilates falan kursu bulabilirsem online, aşırı sevineceğim çünkü kendim için en azından "1 şey" yapmak istiyorum bu sene....
temsili yalnız kalmayı başarabilmişken üzerine gemi gelen ebeveyn fotoğrafı :)))
Analize yeniden başladım bu hafta. Özleşmişiz analistimle :) Bir seansta 5 seans gücünde konular açıldı ve geldiğimiz noktada; kendimi kabul etmek için öncelikle kendimi tanımam gerektiğine karar verdik.. Çünkü ben kendimi tanımıyorum hiç... Yani başkalarının benden bekledikleri, istekleri üzerine bir karakter örmüşüm ama "ben" denen kişi kimdir, neden zevk alır, neyi ister, hayalleri nedir, hiçbirini bilmiyorum :/ Oysa ergenliğimde ne kadar emindim burnumun dikine gittiğimden..... O Ceren'i yeniden bulmam, yeniden tanışmam lazım kendisiyle.. Annemin babamın eşimin çocuklarımın arkadaşlarımın isteklerini bir kenara bırakıp "ben" ne istiyorum, ben kimim, bunları çalışmam gerekiyor bu kış....... Bakalım başarabilecek miyim.....
Belki severim bile 🧿
Haydi bakalım..... Kış uzun ve ters köşe yapabilir, belki de bu yazdıklarımı yalatır bana hayat ama en azından denedim derim, şimdi doğru zaman değilmiş derim, ilerde yeniden deneyeceğim derim.... Bu da bir şeydir yani.....
Sen peki? Sen nasılsın? Sen kendin olabiliyor musun, hayatının kontrolü tamamen kendi elinde olabliyor mu? Nedir "bu işin sırrı"? :) Haydi yaz yaz!