7 Mayıs 2024 Salı

Uyan! Dediysem..

Geçen gün “Ceren, uyanmaya hazır mısın?” dediğimde, gecenin 3’ünde uyanmaya başlamayı kastetmemiştim! 

Son dört gündür 3 dedin mi gözlerim açılıyor; umarım alışkanlık olmaz. Orta yaş zor azizim, ikinci ergenlik her anlamda. Yine değişmeye başlayan hormon düzeyi insanı 5-7 sene zorluyor. Hormon-bilim hakikaten eğilmemiz gereken bir alan, nasıl her şeyi bu kadar etkiliyor?! Kendimizi komplike entelektüel bir birey sanarken, aslında bizi belli bir şekilde davranmaya zorlayanın temelde hormonlar olduğunu görmek de çok tuhaf bir duygu..

Bu konuda bilgim arttıkça psikolojik anlamda daha rahat hisseder oldum çünkü ayın belli günlerinde gece yarısı uyanıp saçma sapan şeylere endişelenmek ya da gün içinde aniden düşen enerjimin, pamuk gibi bir insanken birden tahammülsüzleşmemin nedenlerini ve dolayısıyla suçunu da üstlenmemeye, aha yine östrojen coştu anlaşılan deyip topu ona atmaya başladım. Terapi kadar hormon-bilim eğitimi de beni rahatlattı doğrusu. Bu konuda bilgilenmeni tavsiye ederim..

Bu hormon konusu sadece biz kadınlar için geçerli değil tabii. Birlikte büyüdüğüm erkek arkadaşlarım da benzer ama yine de benzemez bir süreçten geçiyorlar :) ama onlarınki daha eğlenceli duruyor: extrem sporlar, azgın teke sendromu vs, neyse ki kırmızı korvet araba modası kalmadı :))) Neyse, uzaktan izlemek ve biraz da kendilerini düşürdükleri hallere gülmek eğleceli..

Kimimiz de güzel yaşlanıyor. Böyle sakin, kendi halinde, hayatın tat veren ayrıntılarına odaklı. Kendine bakarak, şefkat vererek. Onlardan kan alıp baksak bence çok farklı bir hormon yapısını göreceğiz :)) Evet genç arkadaşlar bakın size hazır doktora konuları.

Neyse gecenin 4’ünde bana bunları yazdıran işte bu. Alternatifi düşünüp düşünüp karalar bağlamak. Gecenin bu saatinde hiçbir düşünceden hayır gelmeyeceğini ve hepsinin de aldatıcı olduklarını bildiğim halde..

Onu yerine demin Konserve Ruhlar’dan öğrendiğim bu muhteşem grubu dinliyor ve bloglarıma yazıyorum. Böylece bir sıkıntıyı keyfe dönüştürüyorum. Birkaç günün uykusuzluğuyla, umarım gün içinde sinirlerime hakim olabilirim. Ya da olmam, önceden uyarayım yine de koca ve çocukları, kişisel almasınlar.

Şimdi biraz Jeremy’nin çiftliğindeki son durumu izleyeceğim, bu adam da resmen çiftçi oldu yahu! James dünyayı gezer, Richard mühendislik harikası buluşlarla bizi etkilerken, Jeremy yine Jeremy işte :) Seviyorum bu üçlüyü..

Bir saate güneş doğmuş olur, az kaldı. Bu sabah spor sabahım, umarım yapacak enerjiyi bulurum.. Haydi tüm erkenci ortayaşlı yoldaşlarıma güzel günler!

Fotolar. Günün güzeli Leylak Hanım, biizm Leylak Hanım’ımıza sevgilerle :)

26 yorum:

  1. Bizim güneş de doğdu, denizden önce kafa gösterip sonra ufak ufak yükselmesi muhteşemdi ki jalujilerin arasında geçip kitaplarıma vurmasına az kaldı. Güne keyifli bir yazı ile giriş ise ballı börek:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fark ettim fark ettim. İnan bana sevfili Buraneros en okumayacağım yazıyı zevkle okutuyorsun haa! :))) şşt aramızda kalsın bu yorum ;)))

      Sil
  2. Şu blogspot ile beni tanıştırmak için bir davet mi düzenleseniz ne yapsanız a dostlar. Kendi blogum da dahil her yoruma kimlik soruyor benden, yahu 15 senedir burada ikamet ediyorum şaşkın patron, plaza çalışanı mıyım ben her seferde kart okutacağım :))
    Neyse sinirimi senin blogun üstünden boşalttıktan sonra kocaman teşekkürlerimi sunarım, hem ithaf, hem de dünkü şahaneler için. Seviyorum üleyyynnnn!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sana da sorulmaz ki ama Leylakcığım! Ayıp gerçekten.. Keşke çözümünü bilsem.. Bir bilen bulmak umuduyla!
      Evimin önündeki huş ağacını buduyor belediye tam şu anda, resmen kel ettiler güzelim ağacı, yaşlı gözlerle izliyorum :( BaĞzı insan ve kurumlar da çiçeksizse kes kafasındalar resmen, ay çok canım yanıyor… Rüzgarlı günlerde özellikle kahvemi alıp izlerdim.. Rüzgarda uçasıcalar.

      Sil
    2. 😂😂😂

      Sil
  3. ikinci ergenliğin en zor kısmı, senin abukluklarını çekecek bir anne-babanın olmaması, aksine, eğer varsa, ergenlikteki çocuklarının yükünün üzerine binmesi ve dahi anne-babanın (eğer yaşıyorlarsa) çocuklaşarak bir tür ön ergenlik yaşamaları ve sana da çilesini yaşatmaları oluyor hem de! ay aman of modundayım gördüğün üzere şekerparem :)

    YanıtlaSil
  4. Selam güzel sevgili arkadaşım, uykun ınşallah düzene girer. Ben o saatlerde uyandığımda nevrim dönüp kendi içime dönüyorum. Senin yaşlarda Blog yazılıyor. Ama yine de uyku ve hayatın belli düzeneği olmalı. Ya erken yatıyorsun ya zihin meşgul ya da beden senle uğraşıyor. Biraz zaman gerekiyor. Belki bu satırları yazarken düzenine dönmüşsündür. Sevgiyle kal.

    YanıtlaSil
  5. Canım Agathacığım romanlarından birinde bu konuya eğilmişti yıllar yıllar önce. Belki de bir katilin beyin kimyasını hormonlar etkiliyordur diyen bir doktor kahramanın ağzından. Bilim iyi kullanıldığında iyi, kötü kullanıldığında korkunç bir güç. Her katili böyle aklamayı mümkün kılmak ya da diyelim oral bir takviye ile bir canavar yaratmak mümkün

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Agatha dedin, yoksa siz misiniz kraliçem? diye heyecan yaptım.... Aman efendim sizi bloglarda görmek, bir şeref diyeceğim ama..... :)

      Sil
  6. Ah gece yarısı uyanmalar, uykusuz geçen geceler! Ne yazık ki bu aralar zihnimde dolanan düşünceler sebebiyle ben de olur olmadık anlarda uyanıyorum, uykuya geçişte çok zorlanıyorum falan filan...
    Hormon konusu çok güzel bir koz bence de. Özel günlerde falan direk onu öne sürüyorsun ohh miss bitti gitti *-*
    Leylaklar da çok güzeller.
    Selamlar ~~

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanır mısınız şu yaşıma dek hiç hormonal nedenleri öne sürmedim ve hatta hmm hormonal dönem heralde dendiğinde de klişe bulup kızdım çünkü bir sürü kimlik varken “kadın” kimliğinin önde olması beni çok irrite eder. ama bu yaşımdan itibaren kullanacağım bu lüksü çünkü yeteriniz :))) öylebir yaşımdayım ki klişeler boşa klişe değil, sürekli bununla yüzleşiyorum.

      Sil
  7. Hormonlar, beynin kimyası hareketlerimizi kontrol ettiğine hatta işlenen suçların bile bunlar yüzünden olduğunu savunan bir bilim adamı, beyin cerrahı vardı adını hatırlamıyorum. Eğer öyleyse suç niteliği de değişir değil mi? Uysal, kurallara uyan , sorun çıkarmayan insanlar kişiliklerinin avantajı mı acaba? Çığrından çıkan hormonlara istediğin kadar telkin yap işe yarar mı? off hep düşünürdüm bunları zaten tekrar aklıma düşürdün. Bu çiftçi james film mi ceren ?dur mesaj yazayım sana

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Suç mevzuu….
      Sanırım misal pedofili ele alınırsa, bunun kaçı beyin kimyası kaçı kötülük. Dürtü mü, davranış mı.. O işler biraz karışık ama evet ben suç olduğunu ama kontrol edilmeyen dürtüler söz konusuysa cezanın büyük kısmının rehabilitasyona ayırılması gerekeceği ve yaşamın sonuna dek (iyileşti dense bile) bu insanların kısıtlamalara tabii tutulması gerektiğini düşünüyorum.. Gelecekteki suç ve adalet sistemi kesinlikle bugünden farklı olacaktır.. Ama suç olmadan önlenmesi çok öncelikli bir algı, misal çocuk şeklinde seks oyuncakları var. Bunlar bize miğde bulandırıcı gelebilir, üretiminin engellenmesini savunabiliriz ama 1 pedofiliyi bile evde tutmaya yarayacaksa, dünyanın en iyi buluşu. Bu tip duygular “normal” kabul edilirse belki teknolojiler de ona göre gelişir, ne bileyim sanal dünya var.. Ha insan insandır, sanal ya da plastik üzerinde kendini geliştirip o da yetmezse ne olacak diye düşünülebilir, o anlamda işte insanın içindeki o kötülük kıvılcımından bahsediliyor, bu felsefenin konusu.. Suçun sonuçları yani ceza felsefeye de giriyor… Bu kadar zeki ve filozof özelliği olan yasa kurucular bulmak da zor.. Yani bir süre böyle gelmiş böyle gider çağı yaşanacak gibi…
      Şimdi misal bir insanın eşcinsel olması normalleştirilmeye başlandı ve bu sayede insanlar daha rahat, daha risk almadan, daha yeraltına inmeden davranabiliyorlar ve herkes için daha güvenli değil mi bu? Çünkü nasıl ki bir kadında erkeği sevme dürtüsü varsa, bir eşcinselde de kendi cinsinden bir insanı sevme dürtüsü var.. Bu doğal, bir sapkınlık olarak dile getirilmediği zaman sapkınlığa dönüşme riski çok daha az.. Biraz insanlar olarak müsamahakar olmayı öğrenmemiz lazım, korkularımızın bizi ele geçirmesine izin vermek yerine, daha kendi dışımızdan bakabilmek, empati yapmaya çalışmak lazım..
      Bu işler karışık sevgili Buket :)

      Sil
  8. Bu çok tatlı ve genç annenin anneler gününü kutlarım:)

    YanıtlaSil
  9. Geçenler de ben de bir cuma iş çıkışı "hiç eve girmek istemiyorum" diye mıkmıklanmıştım ki hem akabinde ah bu başıma gelen şaşkınlıklar, sonrasında da işteki gelişmeler nedeniyle bu defa da bir türlü eve giremez oldum. En masumundan bir TCIF akşamı yapayım derken, saatine denk gelen isteğim gençlerin deyimiyle manifest olmuş sanırsam. :) Umarım ben evime, sen de uykularına kavuşursun tez zamanda.
    Bu vesileyle gün bitmeden Anneler Gününü de kutlarım. Sevgiler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Manifest olmuş mu :))) bayıldım..
      Ben de senin Şaşkın, ben de senin <3

      Sil
    2. Çok teşekkürler Ceren. <3 Bu arada TGIF'in G'sini C yazmışım manifest olup da yanlış adrese gitmez yine umarım. Ya da umarım o C sen olursun. :)))

      Sil
  10. iğrenç, tiksinç, berbo bir itiraf geliyor... ben yaşlanmaktan korkuyorum :D

    ocakta 28 oldum. beni korkutan kırışıklıklar değil, geri kalan her şey. sindirim sistemim. kemiklerim. yaşlanan herkes gibi ben de kilo alacağım. hormonlarım bana şimdiden yediğim her şeyin zehir olduğunu söylüyor. şu an kendimle okeyim, işlevselliğe bakıyorum estetiğe değil. güzel yaşlanmayacağımı biliyorum ama kabullenemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allahım 28 yaaa. Takma o kadar görselliği (delirtirlerse Brezilya gibi body pozitive bir toplum olduğunu unutma). Ben geldim 45 yaşıma valla bir sürü çil, kırışıklık ama onların her biri yaşam deneyimi, yaşadın güldün üzüldün ki kırıştın, bebek gibi pürüzsüz ciltler düşündürüyor beni, hiç yaşanmamış sanki! Fakat bak yemek konusu önemli; orthoreksiya nervos (sağlıklı beslenme hastalığı) olma sakın o daha zararlı bence çikolatadan falan ama dikkat etmek önemli biraz.. Denge yani her konuda olduğu gibi..

      Sil
  11. Ceren ya,o kadar haklısın ki. İnci Aral'ın bir kitabında bende baya anlamıştım bu hormon mevzusunu. İçerden olup biten durumlar, duygusallığımızı o kadar etkiliyor ki... Ve evet bir kere öyle uyanmalar başladı mı, sonra devamı geliyor:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Dengeyi bulmak lazım, fazla uyanıklık da bünyeye zararlı.. Yazıcam onu da.

      Sil
  12. Merhabalar.
    "Hayat kolay değil, ama güzel"
    Çok doğru ve güzel bir saptama. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bir sonraki yazımda ben de öyle düşündüm :) çok teşekkürler, saygılar

      Sil