Batı cephesinin delisi geldiiii :) Hoş bulduk. 14 gündür yoktum, özlemek ve özlenilmek ne güzel! Gerçekten öyle ihtiyacım varmış ki.. Her şeyden biraz uzaklaşmak, tam 10 gün boyunca telefon ya da herhangi bir ekran görmemek, doğanın koynunda kelimenin tam anlamıyla arınmak ve iyileşmek...
İnsan çok yorgun ve depresif olduğunda gerçekten bunu fark edemiyormuş.. Biraz dinlenince, temiz havaya ve Alplerin güney yakasına özgü o sıcacık güneşe, hafif yaşayan insanlara ve bizdeki yaz başı gecelerine özgü o tatlı kokuya, henüz sadece usul usul ötmekte olan cırcır böceklerine kavuşunca, birden son zamanlarda ne kadar yorgun ve bezgin düştüğümü fark ettim... Tam zamanında atılan bir cam simidi gibi sarıldım doğaya.... Öyle iyi geldi ki!
Fazla lafa boğmamaya çalışarak, sizi Alplerin güney yakasında, İsviçre, İtalya ve Avusturya üçgeninde karavanla ufak bir gezintiye çıkarayım istiyorum..
Evet karavan! Ani bir kararla karavan kiraladık ve ilk gün öğlene doğru anca hazırlanıp (test vs.) atladık karavana, ver elini Avusturya üzerinden İsviçre. Yollar hep canola tarlası, bulutlar hep pamuk şeker..
Lago Maggiore'deki kamp yerine akşama doğru vardık. Eşimin çocukluğu burada geçtiği için çok mutluydu ama ben yağmurlu buz gibi havayı yiyince sinirlerim bozuldu, e biz Almanya'da da donuyorduk, ne gerek vardı bir de İsviçre'de donmaya?!
göle pıtır pıtır yağan yağmur..
Tüm gece ve ertesi gün boyunca şakır şakır yağmur yağdı ve ayakkabı içinden çoraplara hatta tabiri caizse donumuza kadar ıslandık ve çamura battık. Hah dedim başladık, 10 gün nasıl geçecek böyle? Fakat ertesi sabah öyle güzel bir güne uyandık ki! Şansımıza hava da sonraki 8 gün boyunca güneşliydi. Hattâ son günkü yağmur bile "pıtır pıtır ne güzel" geldi, itiraf edeyim.
İsviçre'de aslında bir "son görev" için de bulunuyorduk; Opa'nın külleri, yaşamının büyük kısmının geçtiği Lago Maggiore'ye döküldü, dolayısıyla yalnız değildik. Gerçekten güzel bir son uğurlama oldu, kanolarla göle açıldık.. Korktuğum gibi "Big Lebowski"deki sahne yaşanmadı :)
Opanın külleri göle döküldükten sonra, Opa'nın gençliğinde tüm aileyle defalarca gittikleri "efsane" Grotto Baldoria'da akşam yemeği için yer ayırtılmıştı. Bu yarım asırlık aile işletmesi restaurant hakikaten efsane; menü falan yok, iç içe masalarda oturuyorsunuz ve o gün ne piştiyse size o servis ediliyor. Tabii ki hesap da tipinize göre geliyor ;)
Yaşları 4-7 arası 3 çocuk, yaşları 35-65 arası 12 yetişkin toplam 15 kişiydik ve kamptan yemeğe 3km yolu bisikletlerimizle gittik. Dönüşte saat 23 gibi zifiri karanlık orman yolunda üç ufak çocuğun hiç mızmızlanmadan bıcır bıcır bisiklet sürmesi bence efsaneydi, eminim ömürleri boyunca hatırlayacaklar o yolu; yasemen ve hanımeli kokusu, cırcır böcekleri, hafif ürperten serinlik, sürekli bismillah çeken bir tavuk anne :))) Neyse kimse düşmeden yaralanmadan kampa vardık, şükür..
Tabii çocuklar için geniş aile muhteşem bir şey. Biz büyükler de öğle uykusu, sessiz zamanlar, benim için Ayfer Tunç - Osman.. Off o konuya hiç girmiyorum, yanlış kitap seçmişim, oldukça içine (ya da dibine mi demeli) aldı beni Osman, bir de ona acımak üzülmek sinirlenmekle cebelleştim.....
Kamp alanında en keyiflisi de, artık nerede bulursan, öğle uykuları.. Gölgede ana-oğul meyve sefaları..
Ertesi sabah erkenden kalkıp Corona testimizin 72. saati dolmadan hemen İtalya sınırını geçmek istedik çünkü AB sınırları artık açık değil, sınır kapılarında polisler kontrol yapıyor ve test sonucu isteniyor.. Aynı gölün kamptan 15km uzağı İtalya halbuki :) Göl yolu çok keyifliydi ve ortada bir yerde mola verip eşimin bu sefer anne tarafından profesyonel fotoğrafçı olan kuzeni ve rahip ve teolog olan eşinin şirin evine kahvaltı keyfine uğradık..
Tahminimizden uzun ama çok keyifli geçen bir kahvaltı ve yürüyüş sonrası yeniden yollara düştük ve bu sefer bambaşka bir iklime, Garda Gölü'nin güney ucundaki şarap bölgesine vardık. Aman Allahım... İşte bu! Kamp bu! İtiraf edeyim İsviçre'deki kalabalık (ve aşırı pahalı) ortamdan sonra, bu şarap bağlarının arasındaki sessiz, sakin ve kimsesiz kamp alanına ben bayıldım....
O akşam ancak arabayı yerleştirdik, dışarıdan pizza getirdik ve gün batımının keyfini çıkardık. Kızım anında bir arkadaş bulup yokoldu yine :)) Oğlumsa çiçek böcek arasında mest oldu.
Ama ertesi sabah bizi muhteşem bir gün karşıladı. Uyandığım anda yatağımdan gördüğüm yeşilin canlılığı, sıcacık ilk yaz havasının kokusu karşısında afalladım!
Ne olur tüm gün burdan kıpırdamayalım ve kamp alanının keyfini çıkartalım dedim.. İyi ki de öyle demişin, nasıl iyi geldi.. Çocuklar yok oldular yine, bir ara bizi "BAHR"a (bar) davet ettiler bir şeyler içmek için ama hesap kabarık geldi :))))
Akşam mangal yaktık, kamp alanının şaraplarından birini satın alıp açtık ve keyfimize baktık...
Gece öyle güzeldi ki, bir yandan şarap bağlarının o sıcak buhuru, bir yandan cırcır böcekleri... Tepede kocaman bir dolunay... O zaman anladım işte; benim tek sorunum, ait olmadığım bir iklimde yaşıyor olmak. Yoksa bir derdim yok, biraz güneş ışığı ver, her yerde kolayca mutlu olabilirim ben...
Sabah çok şaşırdığım ve çok imrendiğim bir sürprizle karşılaştım. Bölgedeki çocuklar bizim kaldığımız alandaki çiftlik evinin bir bölümünde "uzaktan eğitim" alıyorlardı! Şu ortama bakın!
Onları sessizce dersleriyle baş başa bırakıp, biz de bu güzel günü değerlendirmek için çıktık ve ufak kasabalar arasında zaman geçirdik.
Üçüncü ve hiç ayrılmak istemediğim son gün ise, yine sakin bir gün geçirdik ve çocuklar arkadaşlarıyla oynar, işkolik eşim de telefonuna yapışık bir gün geçirirken, ben tek başıma çıktım ve kamp alanının çevre kasabalarında bisikletle gezdim. Ne de iyi ettim! Bu güzel kareler, asla unutamayacağım o güzel güne ait...
Eşimin durumu beni çok üzüyor. Bazen ona sinirlensem mi yoksa acısam mı emin olamıyorum çünkü tatilde bile çalışmak zorunda olması hakikaten üzücü.. Öte yandan, işini çok seviyor ve aslında kendi değimiyle "doğada çiçek böcek arasında çalışırken" mutlu da, o nedenle bilmiyorum... En iyisi kendi haline bırakmak ama kızımın değimiyle "anne babam tatili göremeden dönecek"... Ne diyeyim... Ben de bu nedenle kendime tek başıma bir dünya kuruyor, tek başıma keyfini çıkartmaya bakıyorum.... Neyse bırakalım bu meselelerimi. İtalya'daki son günümüzde buzzzz gibi Garda Gölü'nde yüzdük ve yine buzzz gibi "gelato"lara doyamadık.
Ertesi sabah kızım kampta tanıştığı arkadaşından ayrılırken öyle çok ağladı ki.. Doğrusu ben de İtalya'dan Avusturya'ya geçmeyi hiiiiiç istemedim ve yol boyu hepimiz keyifsizdik. Artık karavan tatilimizin 8. gününe gelmiştik ve biraz da yorgunduk sanırım. Ama yol yine çok keyifliydi..
Önce İtalya'nın düzlükleri yavaş yavaş Dolomitler'e dönüşmeye başladı, akşama doğru da Avusturya'nın aman vermez karlı Alpleri'ne kavuştuk.. Kaldığımız çiftlik evinde bize ayrılan köşeye aracımızı çektik, yerleştik ve güneşin karlı tepeler üzerindeki dansını izleyerek akşamı geceye bağladık. Gece tabii aracın kaloriferi yandı...
Ertesi sabah (maalesef) buz gibi bulutlu hava ve yağmurla uyanınca, bastı mı bir "offf yine döndük kürkçü dükkanına" hissi.. Neyse ki hızlı geçti çünkü yağmur da hoş bir doğa olayı sonuçta ve biraz da psikolojik olarak "eve dönüş"e hazırladı beni. Yine de biraz homurdanıp mızmızlanmayı ihmal etmedim elbette :))) Akdeniz insanıyız sonuçta.
Bu arada kaldığımız çiftlik evi hakikaten insanların 12 ay yaşadığı, hayvancılık ile uğraştıkları gerçek bir çiftlik eviydi. Dolayısıyla çocuklar inek, keçi, köpek ve kedilerle de bayağı bir haşır neşir oldular.
Bizim gibi şehir zibidileri için böyle anlar çok kıymetli tabii, köy ortamı artık bir lüks...
Lüks demişken, tabii Alp köylüleri sadece çiftçilikle geçinmiyor, aynı zamanda hepsi bir ya da iki odalarını yazın trekking ve kışın kayak turizmi için halka açıyor ve rekabet nedeniyle sundukları imkânlar baya göz dolduruyor. Meselâ bizim ücretsiz kullandığımız Alplere nazır 32 derecelik infinity havuzu ve sauna kamp alanına dahildi ;) Saunanun girişinde asılı levhada saunaya tabii çıplak girilmesi ama bazı müşterilerin utangaç davranışlarına karşı "liberal" olunması öneriliyordu :)))) Liberalizm anlayışı farklı tabii bu diyarlarda.
Son gün yine çiçeklerle donattığım (elbette, asla şaşmaz!) piknik masamızda yeni dinmiş yağmur sonrası o tatlı kokular eşliğinde kahvaltımızı yaptık ve aracımızı son bir defa toparlayıp, yola koyulduk.
Ben biraz erken çıkıp vadiden kasabaya kadar yürüdüm. Kıvrımlı kıvrımlı çok güzel bir dağ yoluydu, yürümeye doyamadım. Ve sonra, ver elini Almanya....
Özetle; bence bu 10 günlük karavan tatili tecrübesi bize çok şey kattı. "Benim büyük hayalim"i gerçekten de gerçekleştirebileceğimize dair içim umut ve inanç doldu. Ailecek çok fazla lüks seven ihtiyaç duyan insanlar değiliz ama ben temizlik konusunda biraz titizim ve biraz da konfor sever bir insan olduğumu itiraf etmeliyim. Ama yine de çok hoşuma gitti hattâ vallahi son gün eve dönünce karavandaki yatağımın çok daha rahat olduğunu ve pencereden yıldızları izleyerek uyumayı özlediğimi fark ettim... Yani bence, bu ikinci karavan deneyimimizi iyi tutturduk ve biraz daha deneyim kazanırsak, olacak bu iş :) Olacak evet, inanıyorum!
Bir sonraki seyahat maceramızda görüşmek üzereeeee!
Not. Bir sürü tanıtım videosu çektim aslında "acemisinden karavanlı tatil" falan gibi bir kısa film hazırlayabilirsem blogdan da duyuracağım.
Not 2. Eve dönüşte 5 makina çamaşır yıkama ve hemen o gün doğum günü olan kızıma pasta pişirme ve ufak bir parti verip misafir ağırlama işlerine hiiiiç girmeyeyim. Anca kendime geldim bugün ;)
Selam Ceren büyük hayalin birinci bölümü harika geçmiş. Fotolarda mutluluğun yüzünde gülücüklerinde yaşıyor. Doğa gerçekten harika. Aileni fotoda gördüm. İtalya'da Garda ve Como Gölü'ne gitmiştim. Mart ayında gezmiştim. Doğa yenide uyanıyordu. Her tarafı yeşil olan ülkeler İsviçre, Almanya İtalya. Tam doğanın uyandığı zaman. Doğanın yaptığı küçük sürprizlerde tadı tuzu. Bir hafta önce ince giysilerle dolaşırken şimdi üstümde kalın hırka ve battaniye altındayım. Torunlarla dışardaydım dondum. Bizde Münihe' geldiğimizde haziran ayıydı. Onlarda göle girmişlerdi. Eşim oğlumda. Ben sadece güneşlenmiş fotoğraf çekmiştim. Youtube kanalında karavanla İsveç izlemiştim. Sende karavanla seyahat diye video koyabilirsin. Doğa insanı dinlendiriyor. Eşinin çalışmasına üzülme. Sinop'ta yazın eşim hep çalışır toplantılara gider. Sevgiyle kal.
YanıtlaSilÇok hoş bir bölge değil mi :) Bize çok yakın olduğundan sık gidiyorduk pandemi öncesi ama ilk defa karavanla gittik farklı bir deneyim oldu. Göller buz gibi alplerdeki karlı sudan beslendikleri için iyi cesaret valla ben temmuz ortasını bekliyorum yine de üşüyorum :) ama ben çok üşürüm, beni kriter almamak lazım.
SilYa eşime hem kızıyorum hem üzülüyorum hem de benim yaşam / çalışma dengem, önceliklerim onunkinden daha farklı diye onu kendi doğrum üzerinden değerlendirmeyi de yanlış buluyorum tabii..
Günlerdir hevesle beklediğim yazı! Bir kez okudum, şimdi dönüp keyfini çıkara çıkara tekrar okucam :)
YanıtlaSil:) valla bu sabah oturdum öğlene dek kalkmadım başından yazdım sonunda.
SilCeren ne diyeyim, "içine sinsin"den daha yerinde bir deyim bulamadım, nefis nefis nefis, öyle hoşuma gitti ki, sanki ben gittim. Nasıl ihtiyacımız varmış değil mi, darısı başımıza, şuradan Eskişehir'e 1,5 saatlik tren yolculuğuna bile razıyım, tek pandemi bitsin, dizim bana izin versin. Fotoğraflara bayıldım, kendimi Neşeli Günler filminde gibi hissettim, sen de Julie Andrews oluyorsun tabii bu durumda :)
YanıtlaSilBen de hayatımda inanılmaz(!) büyük bir değişiklik yaparak Ankara'ya geldim :))) Ama toruna kavuşmak hoş oldu doğrusu, dizlerim izin verse moral tavan yapacak da her dakika kendilerini hatırlatıyorlar.
Neyse kuzum, senin adına çok sevindim, devamı gelsin, sevgiyle...
Biliyorum hatta yorum bıraktım ama telefondan bazen beceremiyorum siliniyor :) hoş geldiniz evinize! <3 umarım gelir devamı zira hakikaten evi sırtına yapışık salyangozlara döndük :/
Silya keske donusunuzu fransa uzerinden tamamlamis olsaydiniz. boylece gorusebilirdik! boylece ben de kizim disinda bir baska insanla yuzyuze turkce konusabilirdim.ya lutfen bir sonraki tatiliniz fransa uzerinden italya olsun. Monaco bize 1 saat uzaklikta!! ogleden sonra cayimizi icebilecegimiz, vakitlice donup kuzulari yatagina yerlestirebilecegimiz bir mesafe yani. enerjin buralardan hissediliyor. bize de ver biraz :) yuzyuze bir turke hasret kalmis bacin..
YanıtlaSilAaa siz Fransa sınırında mısınız? Fransa’da yakın bir arkadaşım var aslında gelir geçeriz ama nedense ben sizi daha kuzeyde sanıyordum nedense :)
Sile evet biz kuzeydeyiz, ama italya'nin kuzeyini fransanin guneyine yapistirmislar :))) diyecegim o ki, gel.. ne olursan, kim olursan gel bebegim :)
SilOff off off. Maşallah, mutluluk hepinizin gözlerinden ışıldıyor. Çok sevindim. Harika bir mola vermişsiniz yaşamın çilekeş yolunda. Müthiş fotoğraflar. Gelincik tarlası. Yolculuk esnasında torpidoya uzanan ayaklar:) Çok rahatlatıcı olmalı, eşim de pek sever uzun yolda. Ama doğrusu ben biraz gerilirim, sanki bir yere çarpacak ve onun ilk olarak ayakları zarar görecek diye. Çiftlikteki hayvanların mutluluğunu bile kıskandım:) Çok sevindim sizin adınıza. Eşinize kızmayın, onunki bir hastalık, biliyorum. Son Dans'taki Kemal'in durumu da öyle:) Bence tedaviyi yine sizin yapmanız lâzım. Kendiliğinden düzelmiyor zira:))
YanıtlaSilEşinizle aynı kafayız :)) Ben biraz fazla kıpır kıpırlıktan ama, oturamıyorum yerimde uzun süre.. Ben de düşünürüm şimdi airbag açılsa ne olur falan diye ama dile getirmemiştim hiç!
SilKemal’e de gıcığım zaten :)))) Sonunda ben de Esther gibi alıp başımı astral seyahatlere çıkmayayım da inşallah..
güzelmiş gerçekten.bir arkadaştan ayrılırken ağlamanın sızısı ne güzel aslında.
YanıtlaSilbiliyor musun deli gibi henüz okumadığım osman'ı düşünüyorum haftalardır.kitapların verdiği o heyecanı çok seviyorum.ama okduklarımı bitirip öyle alacağım kitabı.
Ah sorma, ben de bir arkadaşımdan ayrıldım yakın zamanda ve aynen kızımın yaptığı gibi hüngür hüngür ağlayıp yeri göğü inletmek istedim ama yapamadım.. Büyümek işte böyle demek ki sevgili Nar..
SilOsman konusunda ciddi karışık hisler içindeyim, bir yanım nefret etti bir yanım bağrına basmak istedi ama Ayfer Tunç’un yazarlığı her zamanki gibi çok iyi, hemen içine alıyor bırakamıyorsun elinden ama depresif bi zamanında okuma derim..
Tek kelime ile harika:-)) Karavan olayı bizimde çok ilgimizi çekiyor. Ama Türkiye'de karavan kamplarının fiyatı öyle rakamlara ulaştı ki, karavan kiralama fiyatında neredeyse:-)) Korona günlerinin popüler tatili olunca hemen suyunu çıkarıyorlar işte:-))
YanıtlaSilÇok keyifli bir yazı ve tatil anılarıydı:-) Hoş geldiniz:-)
Fiyatlar burada da pek az sayılmaz. Karavan tipine göre (çekmeli, motorlu ve yapım yılı bazında) ücreti günlük 80-150 euro arası değişiyor. İsviçre’deki kamp alanının geceliği 150 euroydu ve çok astronomikti ama İsviçre’de ufak pet şişe su bile 3-4 euro olduğu için normal galiba fakat İtalya 40 euro, Avusturya 50 euroydu bura için uygun fiyatlar.. Türkiye’de nasıl acaba? Çok acemisiyim..
SilTarım ve Orman Bakanlığı kontrolünde ise, yani Tabiat parkları gibi yerlerde uygun. Sanırım 2021 için en fazla 100 TL :-)) Ama deniz kenarı ve özel alanlarda uçuk rakamlar söz konusu. Geçen gün haberlerde 1000 TL ye varan fiyatlar telaffuz ediliyordu :-)) Kaldı ki motorkaravanların günlük kiralama ücreti 400-700 TL arası:-)
Silçok teşekkürler bilgi için. peki bir şey daha soracağım. avrupa'da kesinlikle kamp alanı dışında konaklama yapılmıyor yasak. türkiye'de durum nedir, yani diyelim aracınızla kuytu sakin bir koy buldunuz konaklayabilir misiniz? yoksa türkiye'de de yasak mıdır?
SilNormalde yasak değildi ama pandemide yasaklandı.
Silbelki yine serbest olur (umarım)
SilBende bilmiyordum bu sorunun cevabını ama bu işin asıl uzmanı Handan Hanım'dan almış olduk bilgiyi:-) Asıl karavan alırsak bunaltacağız kendisini sorularla:-)))
Silnasıl şahane bir gezi olmuş, içinize sinsin :) fotoğraflara bakmaya doyamadım. karavan zaten hayalimdir, o yüzden daha da bayıldım bu tatil paylaşımına. ve fakat sanırım en çok tramboline imrendim :)
YanıtlaSilTrambolinde kendini kaybedenler :))
Sil"Yakıştıracağından adım gibi eminim." demiştim değil mi:) Çok güldüm, çok gezdim, çok sevindim... ve yazını bir izleyici gibi çok keyifle okudum... Gülmek tümünüze öyle bir yakışıyor ki!:) Hani Nazım Hikmet, Abidin'e yazmıştı ya! Bu fotoğrafları görmeliydi!
YanıtlaSilSenin gezi yazıların gibi olamasa da eh işte düz düz anlattım :))
SilYorum yapmak istemiyorum, bayıldım.Sabah bakıyorum yazınıza ve oraları görmüş gibi oldum. Videodaki manzara ve sevimli şey bana Heidi'nin Peter'ini hatırlattı.
YanıtlaSilÇok tatlısınız hepiniz(Maşallah:)
Peter gibi dağ adamı zaten kendisi :))))
SilNe güzel, ne mutlu bir aile tatili. Darısı bir sonrakinin başına diyelim ve sanal bir "nazar boncuğu" iliştirelim - burada hayal gücümüzü kullanıyoruz. :)
YanıtlaSilOpa'nız o sevdiği topraklarda, nurlarda uyusun. Tüm sevenlerine sabırlar diliyorum.
Amin diyeyim! Zira 2019 Martından beri seyahat etmemiştik.....
SilOpa’yı aslında anlatmıştım başka yazımda, Aralık’ta kaybettik ve burada yapıldı töreni ama ailenin özel rücasıyla bir kap külü verilmişti, onun serpilme töreni oldu bu da... Özlüyoruz çok....
Yok artık bir 5 yıl sıkıntılıyım, depresyondayım deme hakkın yok!
YanıtlaSilah emekli olup hayalini kurduklarım senin bir metre ilerde.
nasıl güzel, ne diyebilirim!
Dışı seniiçi beni durumları Buketçim :) Yağmuru çamuru mesafeli ve aşırı kuralcı insanını saymazsan cennet..
Silsizin adınıza çok sevindim içinize sinen bir tatil olmuş.
YanıtlaSilevet çok dinlendim gerçekten.. çok iyi geldi. ihtiyacım çokmuş..
SilAyyy, nefis olmuş :) Karavan ailece çok keyifli, sülalece de başka bir keyif :)
YanıtlaSilay sen nefis dediysen tamam bu işi kotarmışız anlaşılan :))) acemi karavancılar yollarda.
Sil👏çok güzel görünüyor herşey.şifa olsun hepinize... bekarken tanışsaydık bir İtalyan ömre bedel derdim.Alman koca almış çok çalışıyor diyosun deme.dünyayı onlar birde başak burcu türk erkekleri kurtaracak 🙃 pasta tabanı filanda mı yok bir krema ile halletseydin,ayh çok üşenirim.karavanı sevdim de burda nereye çekecen duş temiz vc zor.Bazen temiz mescit bile olmaz piknik alanlarında.
YanıtlaSil:))) ben alırken böyle değildi bu adam.
Siloğlum da başak! kızım zaten ikizler.. yanmışım ben.
ya var ama bende kafa olmadıktan sonra, olmuyor tabii. bayan ikizler tarifi kendi verdi zaten bu şekilde yapılacak! şeklinde... :)))
ya ama ben burçlara inanmıyorum, bir de benim çocuklar hep erken doğdu başka burca gireceklerdi yani, bu durumda ne oluyor? :))
SilBende pek astroloji kurdu sayılmam da yıllardır nasıl teraziyim ben bu kadar asosyal derken yükselenim akrepmiş burçlara olan güven tazelendi.erken doğum geç doğum farketmez ama yükselen ile bakmak lazım.anam ikizler çok fena denk gelmiş 🙄oğlan birde evtikse yandın
Silburçlara inanma burçsuz kalma yani :))
SilYıllar oldu burçlara bakmadım. Yükseleni de balık olan bir balığım, asıl ben neyleyeyim?!
Okudum yorumunu :))) ben güldüm de annem okur falan şimdi 70 yaşında kadıncağız ;) risk almayalım. Öptüm.
Silen büyük hayalim karavanla böyle bir seyahat. ancak beni heyecanladıran şey burada bu güzelliğe çocukların tanıklığı. Yüzlerinde bunun müthiş bir deneyim olduğu olacağı -ilerde kimbilir nasıl anlatacaklar- bu tatili 10 yıl sonra onlardan dinlemek isterdim... Fotoğraflara da bayıldım. bir de çocuğunuzun "babam tatili görmeden dönecek" yorumuna. müthiş bir gözlem yeteneğine sahip çocuklar inanılmaz yaratıcı cümleler kurabiliyorlar. Yetişkinlerin aklına gelmeyecek türden sözcükler üstelik. Onların düşünme biçimine ezelden beri hayranım. Tatilin enerjisi size uzun zaman yetsin inşallah
YanıtlaSilay ne olur ertelemeyin. çocuklu çocuksuz hatta tek başına (çok tatlı bir kadınla tanıştık tek başınaydı) sanırım insana rutininden uzaklaşma fırsatı tanıdığı için çok güzel..
SilTek başıma korkuyorum:) karavan bozulsa, bişey olsa tek başıma halledemesem ne yaparım gibi gereksiz belki ama korkular işte, yoksa çoktan harekete geçerdim.
YanıtlaSilHaklısınız aslında ama ben mekanik dersi almaya karar verdim, motor, aksam ;) Beraber alalım, tanıdığım usta var çırak oluruz.. Fakat doğrusu ben karavanlı hayalime açık söyleyeyim tek başıma diye başladım, bunlar peşime takıldı :))))
Sil