3 Mayıs 2015 Pazar

Doskoyevsky gibi bomboş

Geçenlerde okuduğum bir karşılaştırmalı edebiyat metninde Tolstoy ile Dostoyevsky karşılaştırılıyordu. Çok sevdiğim bu iki yazardan birini seçmem gerekse Dostoyevsky derim ben. Aynı çağın yazarları oldukları için, benzemeleri gerekir diye düşünmeyelim, her ikisi de kendi çapında devler ve aslında bu çaplar birbirine hiç değmeden teğet geçiyor bence.

Bir nokta var ki, son zamanlarda çok düşünüyorum ben de. Tolstoy okumak bir resme bakmak gibi, öyle ayrıntılı betimliyor ki, sanki okumuyor, görüyorsunuz kitaplarını. Oysa Dostoyevsky'nin romanları sanki bomboş odalarda, sokaklarda, gri bir sis perdesi arkasında geçiyor. Dostoyevsky'deki betimlemeler tamamen karakterlere yönelik, karakterlerin iç dünyası bir dantel gibi işleniyor. Bir klinik psikolog olarak beni asıl çeken de bu sanırım. Bir karakteri öyle iyi betimliyor ki, sanki şimdi günümüzde yaşasa yine anlarsınız onu. Oysa Tolstoy'da empati kurduğumuz karakterler yerine olaylar, durumlar sanırım.. Yazarların kişiliklerinin bunda büyük etkisi olduğu bir gerçek tabii, evli çocuklu klasik hayatım Tolstoy'a daha benzese de, aslında içe dönük yapımla Dostoyevsky'yi sevmem bir rastlantı değil elbette.

Bu ufak ayrıntılar üzerine düşünmek hoşuma gitti.. Klasikleri es geçmeyelim.

7 yorum:

  1. Gönderi başlığına aynen katılıyorum: Doskoyevsky diye isim mi olur? :)

    YanıtlaSil
  2. Ben de her zaman ,her şart altında, sonsuza dek Dostoyevsky'i seçerim, tek geçerim💕

    YanıtlaSil
  3. Kısa, öz bir anlatımla ne güzel dile getirmişsiniz. Benim tercihim de Dostoyevsky olurdu. İnce ayrıntılar üzerinde düşünerek, karakterlerin iç dünyasını tanıyarak, onların duygularını paylaşarak bir romanı okumak... Yıllar önce okuduğum roman kahramanlarını hala unutmadıysam bu yazarın başarısıdır.

    YanıtlaSil
  4. ay çok mutlu oldum ceren benim ilgi alanıma girdin:))

    efenim şimdi...
    değişik bi bakış açısı hiç böle düşünmemiştim.
    dur ben bunu bi düşüneyim.
    kesinlikle mesleki bir teşhis:))

    aslında genelde şöle düşünürüm ceren...
    1800-1900 arasında o topraklara tanrının eli değmiş sanki...
    ya da astrobiyoloji de istersen.
    ya da ne lan bu şans de.
    lakin garip bi durum var ortada şahaneler o yüzyılda çıkmış mujiklerin diyarında.

    şolohovu bunlara katıyorum ve dünyaya bi 60-70 sene geç geldiğini düşünüyorum şahsen ahahaaa.
    arada olur böle kazalar.
    benim o şahane yüzyıl tezimi bozsa da bu şolohov denen abi yinede yüzü suyu hürmetine idare ediciğiz.

    zaman zaman kim büyük diye düşündüm elbet.
    sonra saçmala olum dedim bu anneni mi daha çok seviyosun babanı mı gibi bişi.

    madem girdik bu konuya:)
    ay en sevdiğim konudur.
    hadi şimdi beni sustur.

    sıralamamı yapıyorum o halde...
    yazarlar hakkında değil elbet romanlar hakkında.
    ki ben bunu 4-5 sene düşündüm yahu inanır mısın karar veremedim tekrar tekrar okudum hepsini.

    1-savaş ve barış...
    yok bunu başka sıraya koyamam.
    çok istedim amma yapamam:))

    2-bak bunu da çok düşündüm...
    çok kararsız kaldım ileride fikrim değişir mi değişebilir.
    amma şu an durgun don.
    gerçi türkçeye çevrimi daha fiyakalı ben bunu daha çok seviyorum.
    ve durgun akardı don...vay vay vayy

    3-ölü canlar...
    şimdi efenim bizim adetimize göre ölenin arkasından kötü konuşulmaz amma...
    bu arkadaşa içimden her andığımda saydırırım...
    tamam delirdin kardeşim de.
    kocaman ikinci cildi yakmak ne lan yakmak ne.

    bak bu konuda desteğini istiyorum teknik olarak...
    tolstoyun hepimiz gogolun paltosundan çıktık dediği ve hakkaten palto bi dönüm noktasıdır...

    nasıl delirdi kendini dine verdi ve dandik bi köy rahibine uyup o koca 2. cildi nasıl kıydı nasıl yaktı...
    reca ediyorum bunu bi incele.

    kaçta kaldık ya 4 galiba...
    ahahaha

    tamam tamam raskolnikov başka bi cumhuriyet ama diğerlerinin üstüne koyamadım.
    yannış anlamasın raskolnikov kendinden ötürü değil...
    bezuhovdan melehovdan çiçikovdan ötürü.

    şu anda bişi farkettim...
    yorum denen şey kalemine sağlık...
    ay ben deeeee aynen düşünüyorum....
    oyy şahane olmuş kızzzz gibi şeylerdir.

    farkettim ki göktürk destanı yazıyorum utandım bak.
    valla utandım.
    mektup gibi oldu yav.

    satırlarıma son verirken herkese selam eder büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.
    pul:))

    çenesi düşük yorumculara karşı önlem almanı şiddetle tavsiye ediyor...
    vişne bahcesi ve üç kızkardeşe de bayılırım diyerekten kendimi st petersburg gecelerine atıyorum.

    ama ceren kendini düşünsene o şaşaalı st petersburgta.
    o tarihte:))




    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay sorma, ben de aynen öyle düşünüyorum, o dönem altın dönem gibi (şartlar bomok olsa da :P) ve de yaz uzun uzuuuun ya be Absalom!

      Sil