31 Mayıs 2025 Cumartesi

İkide bir - 3

Bugünkü konu: anne olmak.

Sabah Milie'yi köpek kuaförüne götürdüm. Yıkandı, kurutuldu, tüyleri kesildi ve tüm bunlar, hayatında ilk defa yapıldığı ve zavallıyı sinir krizinin eşiğine getirdiği için, iki saatten uzun sürdü. 

Kuaför, ayın 2 haftasonu Almanya'ya gelip köpekleri traş eden, diğer zamanlar ise 15 ve 13 yaşındaki iki çocuğu, eşi ve iki av köpeği ile Varşova'da yaşayan bir Leh. Bir yandan Milie'yi düzene sokmaya çalışırken, diğer yandan da telefonun diğer ucundaki idrar yolları enfeksiyonu geçirmekte olan 15 yaşındaki oğlunu, dedesiyle birlikte hastaneye gitmeye ikna etmeye çalışıyordu. Kadıncağızın stresi hepimize bulaştı aslında ve bana kalsa çocuğuna koşması, bizi de başka bir zaman çağırması daha uygun olurdu fakat "başladık bir defa" dedi ve devam etti...

Bir ara makası yere düşürdü, ucu kırılınca da okkalı bir küfür savurup "en sevdiğim makasımdı.." diye ağlamaklı oldu.

O zaman işe el atmak zorunda hissettim ve kadına "Dur" dedim. "Dur, gel biraz ara verelim, olmadı yarım kalır, sonuçta köpek ne olacak yani.. Bir kahve yap bize haydi...."

Kadın anlamsızca yüzüme baktı bir süre. Sonra bıraktı makası falan, söz dinleyen ufak bir çocuk gibi, gitti kettle'da su ısıtmaya başladı.. İki bardakla geri döndüğünde "Almanların bir lafı var ya" dedi, "küçük çocuk küçük dert, büyük çocuk büyük dert...." Gülümseştik ve başladı ağlamaya..... "Almanya" dedi, "zor.. Oğlum iki sene önce okulda öyle büyük zorbalığa maruz kaldı ki, ya beni bu sene Polonya'ya geri götürürsün ya da 18 yaşıma gelince ben kendim kaçar Polonya'ya dönerim, dedi. Ben de düşündüm taşındım, döndük onun için.. Sanıyor ki Polonya çok kolay olacak, orada da mutsuz. Tüm gün bilgisayar karşısında, ne desem o daha iyisini biliyor, bağırmadan bir  çift söz edemiyoruz.. Bazen......" dedi sustu.

"Bazen.." dedim ve devam ettim: "Keşke hiç anne olmasaydım diyorsun, bazen herşeyi bırakıp kaçıp gitmek istiyorsun."

Yüzüme baktı gözyaşları içinde... "Evet" dedi sessizce. "Evet.... Tam olarak bu ve kimse konuşmuyor, herkes sanki en harika çocuklara sahip, en terbiyeli, en çalışkan, en sosyal, en sporda başarılı.... Bir benimkiler böyle sanki..... Kimse gerçeği konuşmuyor... Herkes çocuğunu övmek peşinde."

Biraz durduk, yerdeki tüy yumaklarına baktık, kahvelerimizi içtik.

"Boşver" dedim.... "Herkes rol yapıyor dışarıya karşı.... Aldırma."

12 sene önce, ilk defa anne olmaya doğru giderken..
3 gün sürmüştü doğurmak :))) 
zor kısım bitti sanmıştım...
peeeeeh.

21 yorum:

  1. Annelerin, annelikle ilgili zorlandıkları yerleri konuşabilmesi, kınanmadan anlatabilecekleri dostları olması şart. Yoksa hiç kolay bir yolculuk değil. Ben de bugün annelikten bahsettim blogta. Mevzular ortak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu “dostlar” kısmı bir sonraki yazı olsun o zaman ;)

      Sil
  2. Ben senin o şirin hamileliğini severim, incecik bir kadın irice bir portakalı bütün yutmuş gibi :)) İnanmayacaksın ama ben de senin gibiydim ama o çağın hamile giysilerinin göbeği örtmesi gerekirdi ve tek bir fotoğrafım yok, üzülürüm buna hep. Annelik bitmeyen kavga, büyütünce bitecek sanıyorsan yanılıyorsun, sadece bedensel hizmet bitiyor, manevi baskı hep devam. Hoş biraz evvel çocuklar gelecek diye yemek hazırlayıp sofra kuran ben değildim sanki :) Sarıldım o fotoğraftaki tatlı kadına...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz dikkat etmiştim sporuma beslenmeme çünkü babaya çekerlerse kocaman bebekleri nasıl doğuracağım diye korkmuştum 🤣
      Ya o çok güldürür beni nasıl gizlenir koca göbek yahu!

      Sil
  3. ama gerçekten "bazen" oluyor öyle..uzun uzun yerdeki bir şeylere bakmak gerekiyor..

    YanıtlaSil
  4. Ay ben seni doğuracağıma taş doğuraydım kısmından ramak uzaktayım, hatta uzak olmaya da bilirim :D

    YanıtlaSil
  5. Yazınızı okuyunca The Lost Daughter filmini hatırladım. Ben oradaki karakterle ortak çok şey bulmuştum. Ve onun anne olduktan sonra en azından bir dönem olmamayı seçebilmiş olması, bunu yapması çok etkilemişti. Doğurdum büyütülecek çok da seviyorum onları ama o ihtimal de içinde bir yerleri titretmedi değil. Filmle ilgili insanlarla konuşmaya çalıştığımda ise çok şaşırdım. Anne olan tek yakın arkadaşım sadece karakteri bencil bulduğunu söyledi. Ekşi sözlük vs. mecralardaki en sempatik yorum bile bazılarının anne olmaya müsait olmadığından öte değildi. Dolayısıyla o karakter ya da sizin burada anlattığınız durum ciddi bir anomali gibi algılanıyor. Öyle değil demek istiyorum, annelik böyle bir şey aynı zamanda demek istiyorum ama duvar o kadar kavi ki... İnsan kendinden de şüphe ediyor belki de ben anne olmaya uygun olmayan o gruptanımdır diye :)) Filmde diyordu ya "Children are a chrushing responsibility" diye... bunun bazen böyle de olduğunu konuşabilmek paylaşabilmek istiyor insan ama mümkün olmuyor pek
    Selamlar
    Kayra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimle konuşsaydınız keşke ben de izlediğim dönemde aynı şekilde birileriyle konuşabilmeyi çok istemiştim..

      Sil
  6. ahaha bingo! tam dün gece sabaha karşı 5'e kadar protestolardan dönen oğlumu beklemiş ve "annelik bana göre değilmiş" diye sızlanmışken bu yazı cuk oturdu ruh halime :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oğlunu endişelerle beklemen zaten ne kadar “anne” olduğunu göstermiyor mu cağnım Şule…

      Sil
  7. Ay sen voleybol topu yutmuş gibi ne tatlı olmuşsun ben sadece top modeller böyle hamilelik yaşıyor sanıyordum vay anasını.

    YanıtlaSil
  8. Ceren'im karnına basket topu koymuş gibisin fotoğrafta :)) Her halin çok tatlı, hep çıtı pıtısın <3 Annelikle ilgili hislerimi biliyorsun zaten ama bir kez daha yazayım. Kesinlikle "herkes anne olmalı" fikrine karşıyım. Ben hiç anne olacak biri değilmişim ama bunu iş işten geçtikten sonra anladım. Annelik her gün bir savaş ve çoğu gün kazanmak mümkün değil. Sonuç ne olursa olsun kaybetmiş gibi hissetmek de cabası! Annelerimizin işi kolaydı. Canım sıkıldı desek, git bahçede/sokakta oyna demeleri yeterliydi. Şimdi sokağa salmak mümkün değil, sokak yok; sokak olsa güvenli bir ortam yok. Sıkılan çocuk internete düşüyor ve onu da gözetimsiz bırakmak sokağa salmaktan çok daha tehlikeli. Sıkı can iyidir, çıkmaz desen çocuklar anlamıyor; bön bön bakıyor :))) Her yaş ayrı bir mücadele. Ara sıra tünelin ucunda ışık görür gibi oluyorum sanki mütemadiyen uzaklaşıyor o ışık :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya işte sorun onu savaş gibi görüyor olmamızda kediciğim... Doğal akmıyor bizde.. Doğal aksa, zaten kendimizi her konuda deşip durmazdık ve böyle bir yeterli miyim sorusu bile olmazdı. O soru ortaya çıktığı anda zaten iş bitiyor, eninde sonunda "hayır"a varılıyor..
      Tünelin ışındaki ışık karşı yoldan gelen araba oldu hep benim için :)))))

      Sil
  9. Ben de anne olunca endişeli birine dönüştüm, o eski coolluğumdan eser kalmadı :))) Yani kime bir derdimi anlatacak olsam çok pimpiriklendiğimi duyuyorum, misal çocuklar hasta ola ola düşe kalka büyürmüş. Ne olmuş yani :)) Ay ben de kafamı duvarlara vurmuyorum ama bağırsak enfeksiyonu geçiren kızım 12. gününde de düzelmeyince biraz endişelenmeye hakkım olabilir değil mi amaa :))) Bu arada fotoğrafa bayıldım :) Çok tatlısınız :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmiş olsun.. Bağırsak enfeksiyonlu bir virüs dolanıyor etrafta, endişelenmek normal bence ama 15 gün falan sürüp toparlıyor gözlemlediğim kadarıyla....
      12 sene önceki halim :))) Çöktüm bu 12 senede endişeden ve koşturmadan :))))

      Sil
    2. Çökmüş halim sizin gibi olsun inşallah, amin :)))

      Sil
  10. Resimde çok tatlısın. Kaç yaşında olursa olsunlar hep çocuk kalıyorlar sanırım. Bazen hiç hoşlanmadığım bir şey, bir söz veya bir davranışı bile sırf üzülmesin sinirlenmesin diye görmezden geliyorum. Sabır taşıyor bazen ama annelik her şeyi unutturuyor. Hülya

    YanıtlaSil