Hırvatistan denince akla Zagreb gelir, Split gelir, Dubrovnik gelir, Plitvice gölleri orman alanı gelir, Hvar gelir, Dalmaçya kıyısında gemi turları gelir ama Zadar? En azından benim gelmezdi, çünkü Adriyatik'e bakan bu ufak sahil kasabasını geçen aya dek bilmezdim bile..
foto kaynak ve ek bilgi için tık tık
Fakat onca yer arasında benim gönlümü fetheden bu ufak kasaba oldu. Sanırım nedeni; aşırı turistik olmaması, her yere yürüyerek gidilebilmesi ama çok da ufak ve kalabalık hissedilmemesi, sanatla dolu olması ve tarih ile doğal güzellikleri harmanlaması. Belki 3-4 günden fazlası sıkabilir ama bir "haftasonu kaçamağı" için çok çok çok öneririm. Ama çok :)
Ben toplam 23 saat geçirdim Zadar'da; tek amacım Miroslav Tadic konseriydi ve geri kalan zamanda eski kenti gezer belki de denize girerim demiştim ama Zadar beni sunduğu olasılıklarla büyüledi. Banksy sergisinden, Kraliçe Jelena bahçesindeki öğlen molasına, eski kentin surlarını takip ederek denize kavuşan ufak yollarda yürümekten, mimariye hayran kalmaya ama mimariyi koruma azmine daha da hayran kalmaya dek..
"az çoktur" dedirten yat limanı
Özellikle eski kentin kuzey ucundaki manzarayı "yahu aynen kadıköyden karşıya bakar gibi, al işte şu da adalar" diye düşünüp "demek ki istanbul bu kadar kalabalık olmasa, aynen böyle bir cennet olarak kalacakmış" diye hayıflanma, insanların nazikliğine ve yardımseverliğine, misafirperverliğine hayran olmaktan "ya biz istanbulun içine etmişiz resmen" üzüntüsüne gark olmaya dek çeşitli haller, duygular ve yaşantılar deneyimledim bu 23 saatte....!
Klasik turistik önerilerde bulunmayacağım çünkü kent o kadar küçük ve bilgi panoları öyle açıklayıcı ki, ne harita, ne kitap, ne ön bilgi hiçbirine ihtiyacınız yok. Bence sadece yürüyün ve önünüze ne çıktıysa onu yaşayın. Daha detaylı öğrenmek isterseniz, google'a sorun ya da 5-10 kişilik yürüyüş turları var, tüm günü yüzerek geçireceğiniz tekne ve mini denizaltı turları var, müzeler müzeler müzeler, kiliselerde sergiler, konserler, sokakta sanat, müzik de var.
En güzeli de, giydim içime bikinimi yürüdüm yürüdüm sıcaklayınca kendimi löp diye denize attım (tüm şehri kaldırımlardan denize inen merdivenler ve kumsallarla anlık bir karar alıp yüzmeye elverişli hale getirmişler çünkü deniz, turkuaz ve tertemiz). E daha ne olsun?
Bir de börek var tabii :))) Daha doğrusu: Burek. Bizdeki gül böreği bildiğin ama böyle daha bir çıtır çıtır, peyniri, ıspanağı, yiyorsan kıyması daha bir bol, anne böreği misali..
Ben uzun zamandır tek başıma turistik seyahat etmediğim için "aynen eski günlerdeki gibi" gezmek istedim yani hani şu sırt çantamla tek başıma dünyanın bir kısmını dolanmayı başardığım yıllardaki gibi.. Konserde tanıştığım Kanadalı bir çiftle konser sonrası kokteyl yuvarladım ama öncesinde akşam yemeğimi gayet mütevazi, marketten aldığım peynir ekmek domates ve zeytinle, kiraladığım stüdyonun avlusunda yedim.
Şehrin en ucuz ve en güzel dondurmacısını buldum :) Bir de tabii sokaktan burek yedim, Çarşamba Pazarı kurulmuştu, ordan tazecik meyve aldım, bol bol da sulu içecekler.. Her yere yürüdüm, havaalanına da otobüsle gittim. O kadar ucuza maloldu ki bu gezi bana, yazsam aklınız durur.. Ama maliyetten çok, aynen eski "seyyah kişiliğime" anında bürünebilmiş olmam ve "ufak cingözlükler" konusunda hâlâ çok başarılı olmam :) Resmen 44 yaşında ve iki çocuktan sonra dahi, hâlâ 22 yaşımın seyyah ruhunu kaybetmemişim, bu beni öyle ama öyle sevindirdi ki (çünkü emindim o günlerin çooook geride kaldığına)..
Benim için çok güzel bir 23 saat oldu, Ryan Air konusunu - meraklısına - anlatabilirim o apayrı roman olacak bir deneyimdi zira kendileri "şark kurnazı" bir havayolu... Ama gidiş dönüş 35 euroya "ayakta gideceksin" deseler tamam diyebilir insan :)) Neyse çok da kötü değildi aslında, ölmeden döndüm şükür. Fakat itiraf edeyim bundan sonra bana "hırvatistan'a haftasonu kaçamağı" derseniz "zadar!" derim, tamam diğer yerler de çok güzel ama bu kasaba bir başka güzeldi yaaaa.. Tek, çift, çocuklu, her tür seyahat için muhteşem bir yer.. Çok sevdim çok.
Ama bence en güzel zamanı Mayıs-Haziran-Eylül-Ekim. Diğer aylar çok sıcak, çok kalabalık ya da çok "kış ve ölü" olabilir.. Benden bildirmesi :) İyi seyahatler!
Ayy nasıl güzel gezdim seninle; o minik liman, ağaçların arasından görünen sahil, zakkumlar ve deniz, minik öğünün, ve muhteşem gülüşünle sennn :))) <3<3<3
YanıtlaSilNe kadar mutlu ve dingin gözüküyorsun yalnız. Bayıldım sana enerjine ve resimlere. Harikasın, çok güzel örnek oldun bana da :)
YanıtlaSilUfkumuzu actin C' cim! Cok yasa! Sicacik kucakliyorum seni! :-) D u y g u
YanıtlaSilay bayıldım, zarif eşime söyleyeyim de gezelim görelim listemize alalım :)
YanıtlaSilBayıldım :) Seninle gezmiş gibi hissettim ve senin için senin kadar daha sevindim <3 Her fırsatta tekrarlaman dileğiyle kocaman öperim :)
YanıtlaSilNefis geçmiş. Belli. Tek başına konseri vesile edip kaçabilmene, bunu şahane bir 23 saate çevirebilmene çok imrendim 🤭 Darısı isteyen tüm annelerin başına ☺️
YanıtlaSilÖnce maşallahımı diyeyim. Sonra darısı benim başıma diyeyim. Beyimiz totosunu kaldırırsa yurt dışına çıkacağız🤫
YanıtlaSilTam benlik bir yermiş, bunu aklıma yazdım, bir gün gidebilirim belki. Çok teşekkürler bu güzel fotolar ve yazı için 😊☘️
YanıtlaSilAh o coğrafya ah <3
YanıtlaSilBu arada dün bir film izledim. Almanya'da başlıyor ve Hırvatistan'da devam edip bitiyordu. Mutlaka bulursun diye düşünüyorum izle. 2023 yapımı Faraway yönetmeni Vanessa Jopp Oyuncular hem Alman, hem Türk, hem Hırvat, bir çok dil konuşuluyor :))) hele bir kasabada denize karşı bir ev vardı, öfff diyorum..
Harika bir "ara" olmuş! Ryan Air'e rağmen... :))
YanıtlaSilCan'ın yanına Toulous'a gittiğim günler geldi aklıma. O da kursa gidiyordu ve ben yıllardan sonra ilk defa tek başınalığımın ve yabancı sokaklarda dolaşmamın tadını çıkartıyordum :)
YanıtlaSilNot ettim burayı, tam benlik :)
süper fotoğraflar. Paylaşım için teşekkürler. :)
YanıtlaSilteşekkürler yorumlarınız ve beğenileriniz için :)
YanıtlaSilYazdım bir kenara :)
YanıtlaSil