16 Ocak 2022 Pazar

2: Rutine dönüş

Çok şükür, tatil bitti! Ama ben de bittim a dostlar.. Pazartesi günü minikleri okula ve anaokuluna tıktığım gibi, haftalık alışverişi yapıp hızla eve döndüm ve ilk icraat olarak evi şartladım, iki posta da çamaşır yıkayıp astım ve tüm işler bitip koltuğuma oturunca "hay bin kunduz, görüyor musun yine aynı hatayı yaptım!" diye kalakaldım.

Efenim ben 40 yaşımdan sonra "artık kendime de diğerleri kadar önem vereceğim" mottosuyla yola çıkıp, her tatil sonrası ilk gün işi kırıyor yani kendime kafa izni verip çalışmıyorum ve tamamen keyfime göre takılıyorum ya, ha işte o her sefer istisnasız patates oluyor. Çünkü "insanî hakkım" olarak gördüğüm "terrrrrtemiz ve minimalist düzende yaşamak" maddesi yerine getirilmeden ben bir türlü keyfime göre takılamıyorum.. Evet herkesin bir takıntısı var, benimki de temiz, düzenli ve minimalist yaşam alanları.. Çocukluğuma gidebiliriz bunun nedenlerini anlamak için ama uzatmayalım, kısaca çocuklar gelene dek 2 saat de olsa, o tertemiz, herşeyin ev dekorasyonu dergilerindeki gibi göründüğü evde tek başıma sessizce oturup bir fincan çay içmek var ya... O duygu işte, muhteşem bir duygu!

Duygunun görseli..

Sonra gözüme noel ağacı takıldı tabii, kurallı Almanlar 7 Ocak günü bu ağaçları önceden belirlenmiş yerlere getirip ağaç toplayanlara verirler, ben tabii gayet kuralsız kontrolsüz bir "ecnebi"yim bu memlekette. Henüz kuruma belirtisi yok ve inanılmaz güzel kokuyor, biraz daha dursun dedim. Bir de evin bu köşesi hakikaten "kış köşesi" gibi oldu, kitabımı alıp yeşile baka baka okumak inanılmaz bir keyif.. Ben de öyle yaptım. Çocuklar 14'te eve dönene dek o sarı koltukta kımıldamadan okudum, okudum, okudum.. 

OKUDUM:

Elena Ferrante'nin aynı isimli kitabından uyarlanan The Lost Daughter beni çok fazla etkiledi, 2 saatlik filmden sonra 3-4 saat de hakkında yazılanları okuyunca, dedim bu böyle olmayacak, ana kaynağa dönelim. Film beni çok fena çarptı fakat kitap da üstüne tüy dikti diyeyim.. Spoiler vermemek adına tek kelime yazamıyorum ama lütfen, okuyan ya da filmi izleyenler varsa, bu konuda konuşmak isteğim gerçekten had safhada. Hattâ bir gece şarap & kitap tartışması yapabiliriz zoom üzerinden. İnanılmaz doldum, taşmak üzereyim.... Tamam sustum.

EKLEME (06.02.22): İlgilenenler için bir link.

İZLEDİM:

Anne with an E'yi Leylak Dalı'mdan duymuştum. Geçen haftadan beri izlemeye çalışıyorum ama eşim sürekli "aaaa aynı sen, yahu seni izliyoruz, ah işte tipik sen" gibi ünlemlerle kesip durduğu için "eeeeh" dedim, "benim nerem benziyor bu duygu yumağı çilli kız çocuğuna?!"..... 

hiç yani...!

Ama diziyi yarıda bıraktım çünkü evet biraz andırıyor gibi ve kendimden yoruldum yani öyle diyeyim.. En azından bir zamanlar olduğum kız çocuğundan.. Zira artık daha uslu ve sakinim :P Ve saçlarım da uzun zamandır kahverengi tabii ;) Kızıl saçla "ateşli ruh" arasında kesinlikle bir bağ olduğuna inananlardanım bu arada ve bazen özlemiyor değilim o kızıl saçlı, fazlasıyla fevrî kızı..... (Her fırsatta fotoyu yeniden temcit pilavı gibi ısıtıp durmamın nedeni de bu hihihi ama çok tatlı, ben n’apayım.. İdare ediverin.)

KENDİME ÇEKİ DÜZEN VERDİM:

Tabii ki sadece okudum, izledim, ev temizledim'le geçmedi hafta. Çocuklardan boşalan, günde 5 saatlik zamanın 3'ünde malum çalışıyorum.. Yeni yılda günün 1 saati de Almanca çalışmaya başladım yeniden. Geriye kendime günde 1 çocuksuz saat kalıyor, onu da düzenli spor yapmaya ayırdım. Her yere yetmeyi isteyen ama program yapmadan yaşayamayan biriyim, Joe'mun dijital ajandası gerçekten muhteşem işime yarıyor, hele o “günden kalan” ve “yarına ertelenen” kısımları yok mu! Danışanlarıma her seans sonunda benzer bir soru sorarım; "bu seanstan kendine kattığın nedir ve bir sonraki seansa çalışmaya devam etmek istediğin nedir?". Ajandam da şimdi bunun aynısını bana yapıyor, çok keyifli! Bakalım neler yapmışım ajandama göre:

- Bu haftanın 4 günü 10.000, diğer 2 günü 8000 ve SALI YÜRÜYÜŞLERİ'mde de tam 31.000 adım attım <3


- Günden bana kalanı not defterime kaydetmeye devam ettim, ne kadar çok ayrıntı yakaladığıma ben bile şaşıyorum bazen, hayat bomboş değil dopdolu ve bir o kadar da neşe doluymuş da haberim yokmuş!

Oğlumun kitabında "aniden" karşımıza çıkan bir detay :))))

- Çocuklarla bağrış çağrış geçen 17 günün sonunda biraz "asosyallik ve sessizlik ihtiyacı" içindeyim, kimseyi arayıp sormak gelmedi içimden ama Noe’m bana sürpriz yaptı canım benim, çok iyi geldi onu görmek.. Ve bunu getirmiş kese kâğıdı içinde.... Aaaaaaaaaaah! 


Bu nedir? Samosa! Creole mutfağında ve Uzak Doğu mutfağında çok rastlarsınız, genelde içi sebzeli (patates, soya filizi, bezelye) hafif acılı, bizdeki kızartılmış muska böreği gibi bir şeydir bu.. İnsana, sen tatile gitmeden tatil sana gelmiş hissi verir, özellikle kese kâğıdında yenirse <3

Tatil demişken.. Malumunuz Urla'ya taşınma işimiz patladı. Tuhaf olan, ilk anda bir hayâlkırıklığı yaşadıysam da, çabuk geçti hattâ birden açıklıkla şunu fark ettim; ben bu işi ailecek değil tek başıma yapmak istiyorum! Bunu kendime itiraf etmek amma zamanımı aldı ama evet, ben ne karavan alıp toto kadar alanda iki mızmız çocukla bağrış çağrış burnumdan gele gele dünyayı gezmeyi, ne de çoluk çocuk Urla'ya taşınıp aslında Türkiye'den yıllar önce gitme nedenimin tam içine geri dönmeyi istiyorum! Hayır benim istediğim başka türlü bir şey! Hemmmmen bir hayâl revizyonu yaptım:

YENİ VE GELİŞTİRİLMİŞ "BÜYÜK KÜÇÜK HAYÂLİM"E GEEEL:

Ufak bir arazi arayacağım. Mümkünse sessiz sakin, tek tük insanın olduğu ya da olmadığı, suya (deniz olur, dere olur) bakan, içine şöyle 60mt2'lik bir yaşam alanı ve 30-35mt2'lik bir bahçecik sığacak ufak sakin bir yer.. Son derece minimalist bir ev yapacağım. Bahçesine zeytin dikeceğim, bol bol çiçek, yenilebilir sebze ve meyveler.. İçini de tamamen kendim için döşeyeceğim, banyosuna özel ilgi gösterecek, mutfağı küçücük tutacak, salonda yere dek inen camlarımın tam önüne rahat bir okuma koltuğu, bir de kocaman kitaplık koyacağım. Öyle kendi halimde, son derece sade, son derece aydınlık, küçücük bir yerim olsun istiyorum evet! Garsoniyer :)))) Ama tamamen sessizlik, tek başımalık, iki üç günlük arınma kaçışları için... Neden olmasın? Dur bakalım araştıracağım.... Şimdilik hayâlini kurmak bile yetiyor.... Belki gerçek olur?

Bak bu dışı meselâ:


Bu da mutfak banyo yatakodası üçlüsü <3 Ama ben daha sade döşerdim mutlaka..

Ve son olarak;

ŞALANJ-2:

Zihnin Arka Sokakları fire vermezsek yıl boyu sürecek haftalık şalanjımızda bu sefer de şöyle seslenmiş biz Romalılar'a:

"Konuşmaktan en çok zevk aldığın konu ne?" - Seyahat anıları. 

Ne kadar az gidilmiş bir ülkeyse o kadar keyifle dinlerim, eh benim de fena bir birikimim yok doğrusu ;) Dolayısıyla karşımda kendime denk bir seyyah buldum mu, susmam.. Sürekli soru sorarım, en ince ayrıntısına dek anlattırırım, kendim de çok severim maceralarımı anlatmayı. İlk üç'ümü yazarsam:

3 - Laos'tan Tayland'a sırtımızda çantalar, yürüyerek, 1 Fransız, 2 İngiliz, 1 Alman ve bendeniz (Temel) olarak girişimiz ve Bengal Kaplanı Doğal Yaşam Alanı tabelasıyla burun buruna gelişimiz. Pirinç tarlaları arasında bir köy evinde yalvar yakar derdimizi anlatıp, yanyana sığışıp uyuyuşumuz...

2 - Filistin lideri Yaser Arafat'ın cenazesine katılmam - ki tamamen tesadüf eseri bir durumdu o an Ramallah'ta bulunuyor olmam :P Vallahi. 

sonra da dönüp israilli asker kızların fotosunu çekmek.. 

1 - Malawi'de ölümden döndüğüm hafta boyunca yaşadıklarıma hiç girmeyeyim, roman olur :)

Bu haftalık da böyle. Haftaya görüşürüz! :)

46 yorum:

  1. Selam gel hayalini kurduğun evin benzeri çoğu uyuyor gel kal. Hayaller ve günlük yaşamın gerçekleri bazen birbirini bazen tutuyor bazen tutmuyor. Her halin güzel. Bir zamanlar iyi gezmişsin. Sevgiler şirin arkadaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. <3 önce sen gel, hem de oğlunu ziyaret edersin bir biletle iki kuş ;)

      Sil
    2. Oğlum üç aya yakın Türkiye 'de. Şimdi Sinop' ta. Bienalle ilgili çalışma yapıyor.

      Sil
  2. Tiny House Nation programının hastasıyım. Öyle güzel evler yapıyorlar ki 😍 Artık Türkiye'de de yapılıyor ufak bungalov evler. İstenilen yere konuluyor. Önceden fitatları da çok uygundu ama son durum nedir bilemiyorum. Biliyorsun benim de en büyük hayalim off road bir araç ve araç üstü çadır 🤩 Sen araziyi bul, evini yap ben de aracım ve çadırımla seni ziyarete geleyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Linki ondan koydum Sapanca'daymış bu yukarıdaki evler!
      Neden olmasın :)

      Sil
  3. Bazen hayattan biriktirdiklerine bakınca alkışlıyorum hep seni, sonra da mecburiyetler yüzünden eksik bıraktıklarımı düşünüp hayıflanıyorum:) Misal şu son iki foto, özellikle ikincisinde olunan nokta ve an!

    YanıtlaSil
  4. Filmi yazıyorum bir kenara.o tek başına gitme şeysi bulaşıcı mıydı acep çok fena bastırdı bu ara.Hatta oğlana sordum,sağolsun görüntülü konuşuruz n'olacak deyip izin bile verdi kendi çapında.Kocama soramadım senin hesap kendimle çözemediğim kısımları var 🤷

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. seninle kitap / film tartışmak çok keyifliydi, sonra ben tabii tipik ben, sıkıldım kaçtım ortamdan :))) ama 1-1 yapabiliriz yani istediğin zaman.

      Sil
    2. deli doktorlarından oldum olası korkmuşumdur.ceren olursan oynarız🌼

      Sil
    3. İş dışında mesleğimi imkanı yok anlayamazsın, sadece bir kıyafet, giyip çıkardığım. Meslekleriyle özdeşleşen insanlardan ben de hiç hazzetmem ;)

      Sil
  5. Grand voyager C :) Ben de seviyorum gezi muhabbetlerini. Elimden geldiğinde geziyorum. Ama son iki yılda aksadı. Hem ekonomik durumlar hem ismi batasıca virüs. Malawi'de ne işin vardı merak ettim :))) Madonna'yı ziyarete gittim deme, senden beklerim :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Güney Afrika'dan sırt çantamla Tanzania'ya dek gittim :) 2010-11 kışında. Malawi ennn sevdiklerimden biriydi, az kalsın ölüyordum ama.. Şu ekonomi toparlasın, pandemi bitsin, yine gideceğiz eminim ben.. Az kaldı bence..

      Sil
    2. Gecen Aralik ayinda o blogu okuyup bitirmistim. Ilki galiba 4-5yil onceydi o zamanda okumustum. Ama bu sefer bi baktim olaylar aralik -ocak ayinda. Baska bi duyguyla heyecanla okudum.

      Sil
    3. :) evet 2,5 aylık bir seyahatti toplamda ama bende çok derin izler bıraktı kesinlikle..
      çok keyifli bir blogdu orası aslında zaman bulursam revize edeyim de seyahat yazılarıma ekleyeyim hakikaten..

      Sil
  6. Sana ve yaptıklarına hayranım ve de pek seviyom balam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. <3 ben de sana hayranım! az daha büyüyünce sen gibi olcam ben!

      Sil
  7. pippi uzun çorap korsan benim çocukluk kahramanımdı, çilli yüzü, kızıl saçları ve bir teki düşük duran çoraplarıyla :) anne'i ben biraz ona benzettim :)
    şu salgın zamanlarında gezi anıları kadar muhteşem bir başka şey yok vallahi. ben de canım sıkıldıkça (ki kesinlikle senin kadar gezmedim) bilgisayardan fotoğrafları açıp "ay ne güzel gezmiştim" terapisi yapıyorum kendi kendime. bir daha ne zaman yaparız bilmemenin hüznüyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok yapıcaz inşallah, az kaldı.. :)
      Amerikan filmlerinde klişeler vardır ya "daha kötü ne olabilir ki" orda kes, iki saniye sonra yeniden başlat :))) biraz ona döndük ama toparlayacağız eminim ben.

      Sil
  8. O evden ben de istedim şu an:) Umarım ulaşırsın hayaline

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım Yeliz, umarımmmm! <3 Aslında hayâli iyi belirlemek lâzımmış bana, ne oyalanıyorum asıl istediğim bu bence. Bunu bilerek yola çıkarsam neden yapamayayım! Vakit alabilir belki ama eninde sonunda ulaşacağıma inanıyorum "garçonniérre" ime :P

      Sil
  9. Evet sanki yüzleştiriyor değil mi bir şeylerin "içten içten fokurdamakta olduğu" gerçeği ile.. Ne kadar dibe de gömse, görsel bazı anlık hatırlatıcılarla geçmişteki travmalara dönmesi, aynı duyguların üzerinden geçmesi, kendi kendini iyileştirmeye çalışması çok iyiydi bence.
    En son sahnedeki (yazmayayım şimdi spoiler olmasın) detay nasıldı ama? :) Hani öyle mi böyle mi bitti şimdi derken o detayın birden belirmesi ve birden anlamamız...

    YanıtlaSil
  10. Melisa Kesmez'in Nohut Oda kitabını yeni bitirdim. İçinde Annemin Çadırı diye bir hikaye var, okumanızı çok isterdim, ay bahsetmeyeyim simdi belki denk gelir okursunuz ama bir evliyim, cocukluyum ve bazen yalnız yaşamak istiyorum hikayesi :) sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kitabı okudum ama çok tuhaf hiç izi kalmamış, hiç hatırlayamadım o hikayeyi :) bir daha bakayım!

      Sil
  11. Yaser Arafad'ın cenazesine denk gelmek gerçekten büyük bir tesadüf ama unutulmayacaklar arasında olmayı sonuna kadar hak ediyor. Her yere imkanlar oldukça gidebilirsiniz ama gittiğiniz yerleri ölümsüz kılacak anlar yakalamak çok kolay değildir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsrail ve Filistin’e defalarca gittim, her sefer kendimi dünyanın merkezinde gibi hissettim, pandemi sonrası sizün kaleminizden de okuyalım inşallah!

      Sil
  12. With an E olan Anne'nin azmini çok sevmiştim ben. Ayrıca feci tatlıydı. :)) Bazen kendimize bile fazla geldiğimiz oluyor, haklısın. Yine de bir merak dürtmedi değil, eşin severek izleseydi sen izlemeye devam etmez miydin, yine sıkılır mıydın?

    Kartlarımız karşılıklı yalan oldu, hiç olmazsa sevgilerimi gönderiyorum buradan. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya 4 kişiye ulaşmadı, biri de sensin :( Hâlâ umudum var ama azalıyor..

      Sil
  13. o fotoğrafı başka bir blogda gördüm yanılıyormuyum. Hülya

    YanıtlaSil
  14. insanların hayallerinde bir evin olması bana hep ilginç geliyor.çünkü evler duvarlardan oluşuyor.bazen balkonları,bazen bahçeleri oluyor.bazen oturup bir ev hhayali kurmaya çalışıyorum.olmuyor.ki ben bir yengeç olarak eve düşkünüm.bunun psikolojide denk geldiği bir yer var mı?

    filmden sen çok etkilendiğin için izlemek istiyorum.bunun için vakit bulmak istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşadığım onlarca ülkedeki tüm evleri düşününce, bazen aklım karışıyor. Çok seyahat ettiğim dönemlerde geceleri bazen uyanıp ben neredeyim endişesi yaşarım. “Ev” dendiğinde aklıma tek bir yer gelmez, daha doğrusu hemen veremem cevabı.. Hangi ev çünkü… Hepsi de evimdi..
      Belki bu nedenle bir “ev” metaforu önemli benim için.
      Filmin etkisi yavaş yavaş geçti sanırım ama tartışmayı çok isterim izlersen bir ara..

      Sil
    2. Ben rüyamda ev olarak annemlerin ilk evini görürüm. (O evde dogup 24yil orda yasadim ) bende galiba "ev" olarak orasi kodlanmis. Ne kendi evimiz ne Turkiyede kirada oturduklarimiz ne annemlerin tasindiklari ev. Ben orda kalmisim.

      Sil
    3. :) Benim rüyalarıma hepsi birden hücum ediyor bazen o nedenle uyanıp şu an ben kimim ve neredeyim dediğim oluyor!

      Sil
  15. Merhaba,
    Hayaller, planlar demişken.. Bir dönem İsrail' e taşınma niyetinizin olduğundan bahsetmiştiniz, hala plan dahilinde mi? Asker kızları görünce aklıma geldi :)) Merve

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kime takıldı sizce? E bana değil. Bana bir kalk gidelim demeye bakar.. :)))

      Sil
  16. Zaten yoğun bir hayatın varken "Evi şartladım" demene bayılıyorum:) Nasıl zaman ayırıyorsun? Ben bazen boş veriyorum doğrusu:) Neyse ki seni mutlu ediyormuş.
    Şalanjın bu maddesini cevaplayanları okudum. Benim konuşmaktan keyif aldığım şey "Orhun":) Ruh sağlığımı düzgün tutmak için ve herkesi sıkmamak adına frenliyorum bu duyguyu, yoksa sabaha kadar Orhun'dan bahsedebilirim:) Bu bir itiraftı, yoksa gerçekten frenliyorum kendimi. Daha da bahsetmem:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tertemiz düzenli o yarım gün kendimi sarayda bir prenses gibi hissediyorum, elimde porselen bardakta çayım böyle bir süzülmeler görsen :))) Sonra dağ adamları okuldan ve işten eve geliyor, büyü bozuluyor ama birkaç gün idare ediyor o hallerim beni.
      Ay bahset yahu, frenleme kendini, ne güzel şey!

      Sil
  17. Hayallerin ne kadar güzel. Biz Türkiye de o kadar saçma zamanlardan geçiyoruz ki hayal bile kurmaktan korkar olduk. Her gün zam, her gün bir iğrençlik... Hayal kurabilmeni bile kıskandım. Güzel zamanlar olmuş yine. Yediğin şeyden de acayip canım çekti. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyorum ve kalbim orada zaten..
      Hayatla oyalanmamız lazım.. :/

      Sil
  18. Ceren filmi buldum hemen izleyeceğim şimdi. Altında yazılanları
    okudum çok uzundu, hiç bir şey anlamadım ben falan yazmışlar :) daha da
    merakımı arttı.
    hayallerimiz, sıkıntılarımız hep paralel. küçük bir arsamız var 350 metre kare , oaraya dediğin gibi bir şey istiyorum yıllardır. ikna edemiyorum eşimi. ama urla olmadıysa gel bizim köye. tepeden denizi görüyor, hem köy hem şehre üç adım. ama bildiğin gibi marmara bölgesi ne yazık ki. ah komşu olsaydık!
    senin sıkıntının tek nedeni artık kök salmış olan. evli ve çocuklu oldun böylesine özgür yaşamdan sonra. o günlerini çok özlüyorsundur, o zamanki başıboşluğu, özgürlüğü, enerjiyi vb. off ben o kadar olmasam
    bile yani zamanında senin yaşadıkların kadar, şimdi bu kadar kök salma olayı beni boğuyor. hele memuriyet , offfffff!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazar mısın bana izleyince?
      ben sizin köye gelip seninle o üçgen eve yürümek istiyorum, inşallah diyeyim!
      çok haklısın, bir de kök saldığım toprak benim toprağım değil, yetişemiyorum, çiçek açamıyorum. dün eşime dedim ki, bu toplumda ben kedi gibiyim bireyci, fevri, diğer herkes bir alman kurdu gibi kontrollü, kurallı, asıl suratlı.. eşim de bana diyor ki, ama ben golden retrieverım :)) haklı.. ama yine de kediyim yani, olmuyor..

      Sil
  19. Bu yazıyı yazar yazmaz seyrettim filmi. zaten boğuluyorum şu günlerde, iyice çarptı. oyunculuk harika, ayrıntılar harika, konu biz benzer kadınların dibe çekilişi malum sebeplerden. bir erkek seyretse anlam veremez belki. kadının yaşı aynı ben :(
    sorgulaması hayatı, geçmişi.. seninde bir çok yönle benzediğini, hatta iki küçük çocuk benzerliğin, boğulması gündelik dertlerle vb. şeylerle özdeşim yaptığını düşündüm. yalnız kadının akocasını aldatmasının en büyük nedeni olarak kocasının durumunu öne çıkarması klişe bir neden gibi geldi.
    Bu kadar küçük yaşlarda asla bırakıp gidemezdim, bu kadar erken evlenip çocuk sahibi olmazdım, 30lu yaşlarda çocuk sahibi oldum ve o yaşta bile bu sorumluluk çok ağır geldi bana. ikinci kez bu hataya düşemez ve kaldıramazdım.
    off filmin tartışılacak çok yönü var hem de kendi hayat sorgulamamız olurdu bu, ama yazmakla da olmaz.
    ben de bizim kızlara önerdim , seyredince tartışacağız bakalım. ama
    bir film bile herkes tarafından farklı okunuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet her kadın farklı bakıyor, çocuksuz, tek ya da çok çocuklu olmak farklı okutuyor filmi insana. Kitap daha ayrıntılı ve daha Lena’ya odaklanıyor, öneririm..

      Sil
  20. doğrusu the lost daughter'la ilgili konuşacak bir grup buldunuz mu, konuştunuz mu çok merak ettim. konuşması zor bir konu bu; özellikle anne olanlar için diye düşünüyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Grup olarak konuşamadık, keşke olabilseydi öyle.. Fakat özelde üç arkadaşımla tartıştım filmi, biri tek çocuklu, diğeri çocuksuz ve bekar, sonuncusu da benim gibi iki çocuklu. Kadınlığın tüm hâlleri değil elbette ama en azından az çok fikir verdi, hepimizin filmi farklı algıladığına dair.
      Bu konuda hep erkek hikayeleri dinledik, babalık bana göre değilmiş diyip giden geri de dönmeyen erkekler yani. Kadınların da ebeveynlikte benzer şeyler hissedebildiğini gösteren çok film yok, kafınlar birbirlerine de hep anneliklerini mükemmel gibi satmaya çalışıyorlar maalesef. Kutsal anne, çocuğu kendinden öne koyan anne.. Halbuki birçoğumuz bocalıyoruz, insan kendi gibi bocalayanların hikayelerini duymak istiyor, herşwyin mükemmel olmadığı annelikleri ve kadının kadın olarak da ele alınabildiği ebeveynlik hikayelerini..
      Bunu en yakın arkadaşımızla belki konuşuyoruz ama çemberimizin dışında asla konuşulmayan, konuşulunca ayıplanan yargılanan bir konu bu. Keşke erkeklerin hikayeleri kadar kadınların hikayeleri de vöyle açıklıkla işlenebilse, tartışılabilse..

      Sil