İç ses'inizin ne zaman başladığını hatırlıyor musunuz? Hani size "dur oraya basma, düşersin", "evet çok berbat bir yemek ama eline sağlık de ve biraz ye, yoksa üzülür" ya da "salla gitsin yaa, hayata bir kez geliyorsun" diyen o meşhur iç ses. Oğuz Atay'ınkiler gibi bazen biraz deli, bazen fazla mantıklı, bazense seni senden iyi tanıyan o iç ses.
Ben benimkinin ne zaman başladığını aşağı yukarı hatırlıyorum çünkü içimde benimle konuşup duran bir "ben" olması bana çok acaip gelmişti. 5 yaşında falandım. Babama söylemiştim ilk, biraz korktuğum ve babam herşeyi bildiği için. Denizden dönüyorduk, eve çıkan falezin dedem tarafından açılan o küçük patikasından, otların arasından tek tek toprak basamakları tırmanıyorduk. Ben önde, babam hemen arkamda. Saçlarımdan su süzülüyor. O an durup babama "baba, benim içimde bi ses var, ben içimden konuşuyorum biliyor musun?" demiştim. Babam "nasıl oluyor o?" gibi birşey söylemiş olsa gerek, "işte şimdi mesela bak sustum ya, içimden denize geri gidelim dedim, sen duydun mu, bak yine diyicem" demiş ve babamı baya bir güldürmüş, sonunda da "kızım ona düşünmek denir" cevabını alıp oturmuştum. Düşünebildiğimi bile babam öğretti bana işte, görün halimi.
Fakat zamanla düşünmekten başka birşeyler olduğunu da anladım içimde. Düşünmeden bile önce gelen birşey vardı, belki bir his, bir bilme hali. Mesela Semo'ma o köpek saldırdığında, herşey ağır çekimle olup biterken, biliyordum ben öleceğini. İçimdeki ses "bitti" demişti. Ya da eşim bir öğlen ansızın eve geldiğinde, kızarmış gözlerinden, titreyen sesinden "C., gel, sana birşey söylemem gerekiyor"u duymadan önce hissetmiştim, birşeylerin kırıldığını. Saniye bile değil, o tip anlarda insan saniyenin bile milyonda birinde o kadar hızlı düşünebiliyor ki.. Sanki birşeyi görüyorsun, hissediyorsun, biliyorsun.. İç ses bu işte. Ses bile değil. Ruh belki.
Bir önceki yazımda bahsettiğim Portekizli'nin en içime işleyen sözlerinden birini yazmamıştım. Kızıma bakıp "işte temelde olan bu, iç ses başlamamış daha, öz bu" demişti. Düşünme değil çünkü 1,5 yaşında planlı, sonucunu bildiği, bir anlamda etik değerler bile içeren davranışlarda bulunuyor. Vicdan da değil, empati kurmak için daha çok küçük, başkasının ne hissedeceğini bilmiyor henüz, doğru ve yanlış değerleri, etiği sadece sonucunda ne olacağını bildiği, önceden başına gelen durumlar için geçerli. Ama iç ses işte.. Doğru ve yanlışın ötesindeki iç his. Tam ifade edemediğimin farkındayım ama anladınız sanırım. Gerçekten öz. Daha zamanı olduğunu bilmek, belki fark edeceği anı görebileceğimi düşünmek beni heyecanlandırıyor.
Ne güzel ifade etmiştiniz...Benimki ruh mu ? yoksa sadece kendi kendimle sohbet mi karar veremedim ;)
YanıtlaSilSanırım duruma göre değişiyor :)
Silİç sesim olmayabilir mi Ceren?
YanıtlaSilAlowwww (loww oww wwww..) sesim geliyor muu (muuu uuu)
SilO iç ses tam bir baş belası bence, çünkü çoğu zaman haklı...
YanıtlaSilHaklı olmadığında da (atlaaa atlaaa gibi) başına iş açıyor ;)
SilBen 17 yaşındayken, tatil dönüşü anneannemlerle vedalaşırken, içimdeki ses dedemin ölebileceğini söylemişti, dönüp yine vedalaşmıştım. İç sesim haklı çıktı:(
YanıtlaSil:( Mekanı cennet olsun.. Hep haklı çıkar zaten o konuda..
SilCeren bu yazını akşam okudum üzerinde epey düşündüm çünkü zaman zaman benim de üstünde kafa yorduğum konulardan biridir. Yazının başında ve sonunda tanımladığın içsesler bence biraz karışmış. Ben kendi içimde duyduğum sesleri şöyle adlandırdım. Beynimden gelen durmadan konuşan, ihtimalleri sıralayan ve çoğunlukla karamsar olan sese kuruntu diyorum (yazının başındaki ifadelerin sanki bu sesi tanımlıyor). Diğer yandan kalpten gelen, ara sıra ortaya çıkan, doğruluğundan kesin emin olduğun sese içses diyorum. Bunun tanrısan gelen bir vahiy olduğunu söyleyeceğim ama dindarlar beni topa tutmasın. Hepimiz yaradandan bir öz parça barındırdığımız için aslında bu evrensel bilinç içimizde mevcut. Şimdiyi geçmişi geleceği her türlü bilgiyi içimizde barındırıyoruz ama sanki farkında değiliz ara sıra gün yüzüne çıkıyor gibi birşey geliyor bana. Yazının sonlarında belirttiğin ölüm haberi veren içses de bu ikinci tanımladığıma giriyor. Bebeklere ve çocuklara gelecek olursak, birinci tanımdaki seslerden onlarda yok ancak ikincisi daha yoğun halde var, hatta tamamen saf öz haldeler diye düşünüyorum. Zaman zaman hiç öğretmediğimiz şeyleri söylüyorlar be yapıyorlar çünkü. O adam da birinci tanımladığım sesi kastetmiş olmalı çünkü kuruntular beynin kalp önüne geçmesi ile çoğalıyor
YanıtlaSilbenimki ikisi çok karıştığı için ;)
SilDibim düştü. Ağzım hiç açık kalmadığı kadar açık kaldı. Onca şey yaşayıp akıl sağlığımı korumaya çalışarak vardığım biricik sandığım çıkarımlarımı başkasının ağzından duymak. Hem de böyle zamanda. Çok ilginç çok.
SilAklın yolu bin ama, doğru bir; di mi Joe'm..
Silbazen de iç olduğunu düşündüğün ses bir bakarsın dış oluvermiş, işleri berbat etmiş olur :)
YanıtlaSilkısım amirim yeni kestirdiği saçlarıyla salınarak içeri girdiğinde "berbat" diyen ben değildim, hayır..
doğrucu seniiii :D severim açık sözlü insanları..
Silmonolog aslında diyalog mudur dedi bana fi tarihinde biri...
YanıtlaSilne bileyim kuzucuk ben...
her haltı bana soruyosunuz a aaa dedimdi.
aslında sorunun cevabını biliyodum
o bilmiyodu:))
e tuhaf tabi.
en yüksek ses odur bazen ;)
Sil