Kambocya sinirinda teknenin kaptanına pasaportunu veriyorsun, ne sinir polisine gorunuyorsun, ne bavuluna bakiliyor, 1 saat sonra vizeli pasaportunu aliyorsun, bir baska tekneye binip PhnomPenh’e dogru yola cikiyorsun. Inanilmaz, Kambocya’dayim!!!! Yine guler yuzlu, sakin insanlarin arasindayim!
Phnom Penh, Kambocya’nin 3,5 milyon nufuslu baskenti. Yolda Kambocya tarihine ve Roland Jaffé nin 1984 tarihli Killing Fields filmine ait bilgi ve hafizalarimi tazeledim. Kisaca ozetlemek gerekirse, benim hayal ulkem Angkor medeniyetine sahne olduktan sonra 13.yy dan itibaren yavas yavas inise geciyor. 1864-1953 arasi Fransiz somurgesi altinda ve 53ten itibaren Sihanouk onderliginde bagimsizligini ilan ediyor. Ne yazik ki kralligin omru 75-79 arasi yasanan ic savas ve kizil kimmerler ile kesintiye ugruyor. Pol Pot onderliginde cok aci Maocu sistem ile 2 milyona yakin insan (cogu sadece okur yazar oldugu icin ya da gozluk taktigi icin entellektuel kabul edilerek) koylu sinifindan olusan toplum yaratma amaci ile katlediliyor. 80lere dek kizil kimmerler gerilla savasini surdurse de 93te UN destegi ile Sihanouk tekrar kiralligi kuruyor. 98de PolPot’un olumu ile kimmerler resmi olarak son buluyor. Kambocya turizme cok yeni acilmis bir ulke, hala ic savasin yaralari sariliyor, sokaklarda gece yurumek biz turistler icin tehlikeli cunku kafamiza silah dayanip paramiz alinabiliyor. Yine de Vietnama tercih ederim, tarihi dogasi ve insaninin sicakligi nedeniyle.
PhPenh’de 2 gun kaldim, olum tarlalarina ve Tuol Sleng hapishanesine (imha kampi diyelim) gittim. Itiraf etmek gerekirse tuylerim diken diken oldu, orijinal halde uzeri tozla kapli dokumanlar, resimler ve insanlarin zincirlendigi tozlu yataklar. Korkunctu, burada imha edilen insanlar icin (bir cogu cocuk) gozyasi dokmemek mumkun degil. Bu durumda PhPenh sehir merkezinde kaliyorum, klimali otelimde, baguette esliginde kahvalti.. Ne kadar tezat, bir yanda ac insanlar, 60% okur yazar degil, bir yanda biz turistler. Unlu Foreign Correspondents Club’a gittim, ic savas sirasinda gazetecilerin toplandigi klube. Hala gazeteciler ve tarihi merak eden turistlerin toplanma yeri. Guzel bir sohbet esliginde yemek yedik, ic savaslardan konustuk.
O gun, Sihanoukville’e dogru yola ciktim, yol normal sartlarda 4 saat suruyor ve guzel palmiyeli beyaz kumlu bu kente variyorsun. Ama kasirga Kambocyayi fena vurmus, yol yerine nehir gelmis. Otobusten apar topar indirildik, once koca sirt cantamla motosiklete bindirildim, ordan ciplak ayakla su yilanlarinin ve kahverengi sivilarin arasindan ufak bir yerel tekneye bindirildim. Bazilari 25 dolar ekstra odemis, ben asil fiyat olan 1 dolara nehri gecmeyi basardim ama bu arada araliksiz yagan saganakla resmen donuma kadar da islandim. Sorun degil, fotograf makinam saglam ya, gerisi onemli degil. Yolun karsi kiyisinda bir baska otobuse aktarma yaptik ve Sihanoukville’e vardik. Aksam bir de baktik 8 haberlerinde biz!!! Inanilmaz birsey, topluca beklesirken kameralar bizi cekmis, ana haber bultenindeyiz. Yagislar nedeniyle bir anda ulke nehir altinda kaldı. Yollar kapandi ve Sihanoukville’de mahsur kaldik.
Sihanoukville’deki sel faciasindan sonra, yollar kurur kurumaz otobus biletimi alip Siem Reap’a yani Angkor tapinaklarina gectim. Yolda tanistigim genclerden biri Kral Sihanouk’un film cekme hobisinden bahsederek beni yol boyu guldurdu. Sihanouk, her sene film festivali duzenliyormus ve kendi cektigi filmler de her sene birincilik odulune layik gotuluyormus. Ya Hollywood bir dehayi kaciriyor ya da… Neyse.
Siem Reap, ana tapinaklar bolgesine yaklasik 3-4 km uzaklikta, turist akinina teslim olmus bir kent. Sakinlerinin hemen hepsi turizm ile ugrasiyor, ya otel sahibi, ya restoran sahibi, ya da “tuk tuk” surucusu… Bunlarin hic birini aramaniza gerek yok, cunku kente girdiginiz 5 dakikada size dogru en az 50 kisi kosuyor ve bir sekilde birini seciyorsunuz. Tapinaklara gelince… Ilk gun yuruyerek genel bir izlenim edinmek istedim, sabah 9dan aksam 6ya dek yurudum, oturdum, yurudum ve basima gunes gecti. Ertesi gun kendime gelir gelmez, bu tuktuk suruculerinden birini tum gunluk kiralayip keyif surdum. Bunun avantaji, hem uzak bolgelerdeki tapinaklara kolayca gidebiliyorsunuz, hem de inanilmaz sicak havada bir tapinaktan otekine kostururken, motosikletin ruzgari ile bir nebze serinleyebiliyorsunuz. Ucuncu ve son gunumde ise, en cok hosuma giden tapinaklari tekrar ziyaret edip, her birinde uzun uzun oturdum. Kesinlikle yapilmasi gerekenler; Angkor Wat’ta gunesin dogusunu izlemek, ozellikle tepe kulelere bin bir zahmetle ve emekleyerek de olsa tirmanmak, Bayon’da uzun uzun oturup ruzgarin kuleler arasinda cikardigi sesleri dinlemek, Baphuon’un restorasyon amaciyla yerinden cikarilan ve numaralandirma sistemi Kizil Kimmerler doneminde kayboldugu icin oylece birakilan taslari arasinda sasirip uzulmek, filler terasinda orumcek korkunuz varsa kalp krizi gecirmek, TaProhm tapinaginin inanilmaz buyuklukte ve her yerden fiskiran agac kokleri arasinda yitip gidisine hayran olmak (Tomb Raider ve Indiana Jones’dan hatirlarsiniz bu tapinagi) ve Phnom Bakeng tepesinde gunesin gol uzerine batisini izlemek! Gercekten “siir gibi bir yer” di Angkor tapinaklari…. Bunca sene gormeyi bekledigim yer, muazzamdi.. 3 gun boyunca sabahin korunden aksama kadar bolgede kaldim, yanimda Granada operasi ya da Carreras tabii ki.
Angkor’u geride birakmak zor olsa da, guzel bir Mekong tekne yolculugu sonrasi (deltada 2 saat kaybolmakla birlikte toplam 8 saati buluyor) Battambang’a, Fransiz bagetleri ile Kambocya mafyasinin arasina gittim. Mafya diyorum cunku sehirdeki Otel Royal, tum diger otellerin ve motosiklet soforlerinin gozunu korkutarak, tum turistleri bagliyor. Kaza eseri ucuz fiyatina kanip da bu otele girdiyseniz, sehirde baska sirketten ne motosiklet kiralayabiliyorsunuz, ne baska ulasim araclariyla civar koylere gidebiliyorsunuz. Konustugum tum suruculer, motorlarina zarar verildigini soylediler. Yine de Battambang cok guzel bir sehir, cok sakin. Ertesi gun yapacagim zorlu Bangkok yolculugu oncesi, Fransiz sekerlemeleri esliginde nehir kiyisinda keyif surmek cok iyi fikirdi dogrusu.
Battambang ya da Siem Reap’dan batiya Tayland’a gecmek yolun tamamen camurdan olusmasi ve koca koca cukurlar (arada pikaptan inip yurumek gerekiyor) nedeniyle felaket. Ustelik ismi verilmeyen bir ucak firmasinin yolun yapilmamasi icin devlete rusvet verdigi soyleniyor, bir kac saatlik surus sonrasinda dogru olduguna inaniyorsunuz. Pikapta Tayland’a kacak muzik CDleri goturen bir aile ile guluse guluse gittim, ustelik Tayland’a sokulmasi kesinlikle yasak olan tavuk urunlerini de bir miktar yesil akce odeyerek resmen gozumun onunde sinirdan iceriye soktular. Kambocya tozlu yolları ve gulumseyen yuzleriyle geride kalırken, insanligin yasadigi en aci katliyamlardan birini yasamis bu ulke icin “iyi sans” diledim. Budistler icin hayattaki en onemli sey bu: yeni bir baslangic ve iyi sans.
Ceren - 10 Agustos 2006.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder