23 Aralık 2025 Salı

Aralık Raporu

Aralık boyunca bir Ara'lık vermek ve eylemlemek yerine gözlemlemek, susmak ve dinlemek bana iyi geldi. Şimdi biraz daha iyi hissediyorum, çünkü geçen ay da bahsettiğim gibi "belirsiz" olan bir çok konu üzerindeki sisler biraz da olsa dağıldı, "rota yeniden oluşturuldu" ve bebek adımlarıyla da olsa, yürümeye başlanıldı.

Önümde çok uzun bir yol var ama en azından yol üzerinde birkaç aydınlatma lambası buldum ve yol ana hatlarıyla gözükmeye başladı, bu tabii beni rahatlattı. İdealist, sert ve Lenin'vari bir "Ne yapılmalı?" yerine, ondan daha gerçekçi ve daha hümanist bir "Ben ne yapabilirim?" üzerinde çalışmam gerektiğini anladım.. 

2025 ağacımız

Aylardır hatta yıllardır "Türkiye'de ya da başka bir ülkede olsam bu durum farklı gelişir miydi?" sorusunu çok fazla sordum kendime, kendimi suçladığım, içinden çıkamadığım çok fazla ayrıntı var elbette ama bir şekilde hayat beni üstelik 30 yaşımda Almanya'ya fırlattıysa ve şu an bunu değiştiremiyorsam, yani "Ne yapmalı?" sorusundan ziyade, "ben içinde bulunduğum koşul ve durumlar dahilinde ne yapabilirim?"in cevabı açık: sisteme uymak. Sistem bana göre son derece sert, köşeli bir sistem (tüm Alman sistemleri gibi) ve eminim Akdeniz'in "bişi olmaz ağğğğbi"ci sisteminin yanında, insana gerçekten stres yükleyen, kendini yalnız ve kaybolmuş hissettiren bir sistem. Ama içinde bulunduğum, bir parçası olduğum sistem bu ve ben de bu sisteme güvenmek zorundayım. İçgüdülerim "koşarak kaç" dese bile, yaşam koşullarım "sistemin içinde kal" dışında bir seçenek bırakmıyor bana.... 

Kendimle ilgili konularda bu daha kolay elbette. Örneğin perimenopoz sürecinde "doğala özdeş hormon terapisi" dendi, biraz araştırdım, aklıma yattı, haftasonu başladım (sonuçlarını görmeye başlar başlamaz yazacağım bu konuda). Ama konu kendim değil de çocuğum olunca, daha güvensizim.. 

2025 noel mumumuz

Oğlumun yaklaşık 6 aydır okulda sorunları var. Genel olarak başarılı bir öğrenciyken, özellikle matematik, mekanik, teknolojik, görsel iletişim ve sanatsal alanlarda yaşıtlarından ilerideyken, sözel iletişimde yaşıtlarının oldukça gerisinde. İşin tuhaf tarafı, okuması akıcı ve hızlı olsa da, okuduğundan hiçbir şey anlamıyor ve geri anlatma / soru cevaplama konusunda çok büyük sıkıntıları var ve kendisi de bunun gayet farkında olduğu için, okul açılalıberi çok mutsuz, çok stresli ve son birkaç aydır göz kırpıştırma, tırnak yeme, boğaz temizleme, boynunu sağa sola çevirme gibi bir sürü "tik" edindi. Neşeli, şakacı, rahat ve yaramaz oğlum gitti, onun yerine stresli, huzursuz, kaygılı bir çocuk geldi.... Ve bu beni çok üzüyor, korkutuyor..

L., bebekliğinden beri sessiz, ketum bir çocuk ve maalesef evde 3 dil olduğu için (her ne kadar bunun alakası olmadığını söylese de uzmanlar, ben çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum ve çok ama çok pişmanım bu konuda, çünkü kızımda sorun yaşamadık diye, oğlumda da yaşamayız sanmıştım) konuşma becerisi hep yaşıtlarından geriydi ama biz bunu hep "normal, oğlan çocukları böyledir, çok dilli çocuklar böyledir" falan diye gözardı ettik. Fakat yukarıda saydığım sorunlar ortaya çıkınca, önce doktoru ve okul psikoloğuyla konuştum, sonra onların da önerisiyle, özel bir psikiyatrik merkeze başvurdum. 

Meğerse çocuğun sözel işleme bozukluğu (beynin iletişim bölgesinde nörolojik bir sorun nedeniyle, okuduğu bilgiyi gerekli şekilde işleyemiyor ve özellikle de geri iletişimde, sözel olarak geri getirmede sorun yaşıyor) varmış. 

Tanı süreci 4 aya yakın sürdü çünkü çocuk tipik bir vaka değil, uzmanların da aklı karıştı. Çocuğun zekasının normalin üstünde olduğu anlaşılınca, sorunlarını kendi yeteneğiyle kapatmayı öğrendiği, bu zamana dek bu nedenle, bizim de öğretmenlerin de durumun farkına varmadığı, fakat bundan sonra mutlaka ciddi destek alması gerektiği gündeme geldi. Yani hem okulda, hem de okul dışında destek terapilerle özel bir eğitim görmesi gerekecek. Bunun bir kısmını devlet karşılıyor ama büyük kısmını bizim özel olarak karşılamamız gerekiyor..

Önümüzdeki yol şu: İlkokulu normal okulunda bitirdikten sonra yapılacak yeni bir durum tespiti ile eğer sözel becerileri yaşıtlarını yakaladıysa, üstün zekalılara özel olan bir okula gidecek (ki ben bunu asla istemiyorum, anlatacağım nedenini), ya da sözel becerileri hala yaşıtlarının gerisindeyse, işitme engelliler okuluna gidecek (ki bence bu da çok yanlış bir seçenek çünkü çocuktaki sorun kulakla ilgili değil..). Ya da üçüncü bir seçenek olarak (ben bunu destekliyorum), daha kolay bir okul sistemi sunan Montessori sistemi kullanan bir liseye ya da Realschule'ye gidecek. Yani, 1,5 sene sonra, yeniden bir tanı ve yeniden bir "rota yeniden oluşturuluyor" süreci..... Ama açık söyleyeyim, şu an hakikaten şu önümdeki 1,5 senenin sonrasını düşünmek istemiyorum, gücüm yok. Bebek adımlarıyla.. Tek hedefim; çocuğumun psikolojik anlamda zorlanmadan, çocukluğunu doya doya yaşayarak ilkokulunu bitirmesi şu an. Bir sonraki adımı, bir sonraki adımda düşünürüz.....

Ayrıca önceki sene yaşadığı sağlık sorunlarından sonra, sağlık olsun da, gerisi boş gibi geliyor bana. Tamam eğitim de önemli ama çok da değil açık söyleyeyim… Sağlıklı ve mutlu olsun, yeter….

L.'ın ağacı :)

Neden üstün zekalılar eğitimine karşıyım açıklayayım hemen. Bir defa Türkiye gibi elini sallasan üstün zekalı çocuğa çarptığı sistemleri es geçiyorum çünkü bu kadar üstün zekalı çocuk varken ülkenin bu durumda olmasını aklım mantığım almıyor. Fakat dünya geneline bakınca şunu görüyorum; "üstün zeka" diye damgalanan çocuklara verilen eğitimlerin hiçbiri bu çocukların uyum sorununu çözmüyor, aksine çocuğu anlamsızca "mükemmel"e zorlayan, ailelerin de bir tür saçma sapan kibire kapılıp, çocuğun psikolojik ve sosyal sorunlarını, ciddi davranış problemlerini "o üstün de, ondan farklı" diyerek gözardı etmelerine neden oluyor. 

Dünyanın en yüksek IQlu kadını olan Marilyn vos Savant'ın şahane yazıları var bu konuda; tamamen normal bir yaşam süren, kendi gibi çocukların ailelerine de bunu öneren, bu tür çocukları bir proje, yüksek bir amaç uğruna kullanılan askerler gibi görmek yerine, sadece sosyal uyum, beceri gibi alanlarda desteklenmelerini isteyen vos Savant, 16 yaşında evlenip iki çocuk yapıp, uzun yıllar boyunca da ev kadını olduktan sonra, "emlakçılık" yapmış ve bundan da gurur duyuyor çünkü toplumda yaşamayı beceremeyecekse, çevresindeki diğer insanlarla mutlu ve huzurlu bir hayat süremeyecekse, yüksek zekanın anlamı ne? 

Eminim karşılaşmışsındır sen de, yüksek IQlu ama korkunç kaprisli hocalar vardır üniversitelerde ya da sektörde en üst düzeylerde çalışan ama ciddi kişilik bozukluğu olan, herkesin içten içe nefret ettiği, bir sürü bağımlılıkları, problemleri olan insanlar vardır. İşte bunlar "üstün" dediklerimiz... Bu asla ama asla çocuğumdan yaratmak istemediğim bir insan türü! Keza ben de çocuğumu "üstün" görmeye karşıyım, bazı konularda yeteneği var her çocuk gibi, bazı konularda ise yeteneği yok, yine her çocuk gibi. IQ'sunun yüksek olması onu "üstün" kılmaz, kaldı ki IQ testlerinin gerçek zekayı tanımlamada çok da geçerli olmadığı da bir gerçek! Benim anne olarak ödevim; onu sosyal anlamda huzurlu, mutlu, yaşamın içinde doyumlu, sevdiği işi yapan ve kendisi ve çevresi için kaliteli bir yaşam kuran bir yetişkin haline getirebilmek.....

Bak bu konuda çok eski ve güzel bir söyleşi var, hala geçerli ve yüksek IQlu çocukların ailelerine izletmeli bence:


Çocuğum bilinçli ebeveynleri ve eğitimcilerle umarım ki hayatta kendi yolunu çizecek, kendi tarzıyla bir şekilde "varolacak".... Umarım.... Ama işte çok ciddi destek, çelik gibi sinirler, asla demoralize olmayan bir anne gerekiyor, bu da bir gerçek. Önümüzde upuzun bir süreç var ve kolay olmayacak. Bu süreçte en büyük umudum, sistemin çocuğumu dışarı atmaması, aksine desteklemesi....

bunu da dişçide gördüm, çok sevdim
ne kadar pratik!

Bir de şu var tabii.... Bu durum, beni maalesef kesin olarak bir 10 sene daha Almanya'ya bağlamış olacak..... Çocuğumun dominant anadili (annesinin dili olmayan, annesinin 13 senedir öğrenmeye çalıştığı halde, hâlâ çok zorlandığı) Almanca. Ve Almanya dışında bir ülkede ihtiyacı olan desteği alabileceğinden de şüpheliyim. Alman sistemi dediğim gibi çok sert ve köşeli, Akdeniz sistemi gibi yumuşak bir sistem değil. Bana ve çocuğuma sosyal anlamda destek olabilecek anane, dede, teyzeler amcalar falan yok etrafımızda. Bu çok acıklı bir durum. Çocuğu alıp Türkiye'ye gelmeyi, bir Alman okuluna verip kendim de anne-babamın dizine yatıp ağlamayı düşündüm, düşünmedim değil. Mesleğim buna elverişli, her yerden çalışabilirim.. Üstüne de ooooh arkadaşlarımla buluşurum, sosyal desteğin dibini görürüm, çocuğum daha güneşli, daha yumuşak bir (sosyo)iklimde büyür falan dedim. 

Ama bu hayallerimin hiçbiri gerçekçi değil..... Çocuğun terapiye ihtiyacı var ve bu Almanya dışında çok zor, nokta. Üstelik düşünmem gereken tek çocuğum bu değil, bir de kızım var (bir süredir gayet unutuldu garibim, ikinci plana atıldı, başının çaresine bakmakta zavallım). Birden çok çocuk olunca, sürekli bir ona, bir öbürüne koşuyorsun, dertlerin asla sonu gelmiyor, şimdi oğlanı düzeltsem, haftaya kız cortluyor.. Tüm bunların arasında bana “sen kendine bak” diyenlere de ne diyeyim bilmiyorum.. O iş o kadar kolay değil, tek başımayım, kolay değil.

Ayrıca ben istediğim kadar esnek olayım, kızımın ve eşimin kurulu bir düzeni var. Sosyal hayatları, hobileri var. Kolay değil ki "ben duygusal desteğe ihtiyaç duyuyorum, gelen gelir, gelmeyene haydi byeee"... Mümkün değil. 

O nedenle, yazının başında da dediğim gibi, sistemin içinde kalmak zorundayım. Güneşli ve daha yumuşak ve esnek bir ülkede yaşamak yerine, yalnız başıma hissettiğim, gri, soğuk, köşeli ama "sistematik" bir ülkede yaşamam gerekiyorsa çocuğum için... Yaşayacağım. Elimden geldiği kadar da "sevmeye, anlam bulmaya" da çalışacağım. Çünkü belki de budur benim hayatımın anlamı... Çevremdekiler için daha iyi bir hayat koşulları oluşturmak... Belki ben bir saksı sardunyayım bu ülkede, köklenememiş, cılız, ölmeyen ama tam yaşadığı da kesin olmayan... Ama çevremdeki bitkiler için iyi bir gübre, iyi bir toprak sağlayıcıyım...... Ve bu da, sanırım hayatıma bir "anlam" verebilmenin tek yolu....

7 "kişi"lik ailemizin 2025 noel takvimleri

İşte böyle blogcuğum...... Ağır bir ay oldu. Ağır bir yazı oldu. Zor oldu ama içten oldu...... Kim ne der, ne düşünür demeden yazdım işte durumları.... Hayat hep güllük gülistanlık değil. Hani Türkiye'den "offf" ediyorsun ya bazen, Almanya da bir "çözüm" değil.. Sen kendi hayatına odaklanmak zorundasın. Seçimine, doğru ya da yanlış, sahip çıkmak durumundasın. Hayatın seni fırlattığı noktaya, koşullarına, imkansızlıklarına ya da sınırlarına anlam vermek, kendi anlamını yaratmak zorundasın.. Nereye gidersen git, nerede kalırsan kal, bu böyle.

2025 bana hiçbir şey öğretmediyse bile, bunu öğretti.

Aralık'ı böyle bitirelim. Bir sonraki yazıda yılın okumalarını toplayacağım :) Hafif bir yazı olacak, söz. Germeyeceğim seni kişisel kişisel sorunlarımla, çıkmazlarımla, anlam arayışlarımla :)) merak etme.

Yarın noel, sonra ver elini 2026. Haydi bakalım..

32 yorum:

  1. Sana kolaylıklar dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor C'cim. Bedensel sağlığının yerinde olması en büyük avuntu yavrunun, inan diğeri bir şekilde çözülür ve hatta Almanya'da daha iyi çözülür, bizim buralar bitik :( Seni çok iyi anlıyorum, güzel sonuçları tez zamanda almanızı da bütün kalbimle diliyorum. Yıllara çok fazla anlam yüklüyoruz ama 2025 de çok yordu her yönden, umarım gelen gideni aratmaz. Başta sağlık, sonra huzur getirsin yeni yıl, güldürsün biraz yüzümüzü. Kucaklıyorum uzaklardan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Leylakcım. Almanya da çok "ağır" bir ülke, herşey o kadar yavaş ki... Umarım 2026'da biz hepimiz ve çocuklarımız sağlıklı, neşeli, huzurlu oluruz <3 Ben de kucaklıyorum...

      Sil
  2. canımın içi, zor bir ay olmuş evet ama en azından rota belirlenebilmiş. belirsizlik süreci çok daha zordu eminim. eskiden de bu kadar çok muydu "nöroçeşitliliğe sahip" çocuk sayısı bilmiyorum ama şimdi hani bizim çocukluğumuzdaki gibi "normal" diyebileceğim (normal nedir ne değildir konusuna girmeden, sen beni anladın) çocuk sayısı o kadar az ki... Otizmli, aspergerli, adhd'li...geçende bir arkadaşımın oğluna "İşlemleme hızı çok düşük,çalışma belleği çok yüksek" gibi bir teşhis kondu mesela. Anla, anlayabilirsen ama sanırım senin L.'dekine benzer bir problemi var onun da, ikinizin de anlattıklarına baktığımda...Tanı her ne olursa olsun, önemli olan alınan tanı sonrası aileden, psikologtan, öğretmenlerinden alacağı destek bence. Eminim L. için de senin, babasının, hatta ablasının ve öğretmenlerinin, psikologunun verdiği destek çok kıymetli olacak ve o da kendisini daha iyi hissedecek bir süre sonra. Türkiye'de olsan daha mı iyi olurdu bilemiyorum inan. Sen anne-baba-arkadaş desteği alabilirdin tabii, ki bunun güzelliği yadsınamaz ama bu ülke çocuklar-gençler konusunda o kadar kötüleşiyor ki günden güne, sana dert edineceğin yeni problemler de yükleyecekti eminim sistem. O yüzden daha sert köşeli ama verdiği desteği olması gerektiği gibi veren bir ülkede yaşamak, bana daha iyiymiş gibi geliyor buradan bakınca.
    kocaman sarılıyorum sana. iyi olacak her şey. eminim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şule'cim açık söyleyeyim, daha fazlalaştı ve bunun iki nedeni var gibi geliyor bana. İlki organik hayat koşullarını artık sağlayabilmemiz çok zor, her tür kirlilik bedensel ve psikolojik anlamda çevremizde ve içimizde. Geçen M. "anne biliyor musun mikroplastikler yüzünden herkes bir senede bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yiyormuş" dedi de gülsem mi ağlasam mı emin olamadım.. Sen istediğin kadar korumaya çalış daha anne karnındaki bebeğin kordon bağında neler neler çıkıyor değil mi....
      İkincisi de benim mesleki görüşüm psikolojik değerlendirme sistemleri bundan bir 15 sene önce kökünden değişti ve eskiden "var-yok" olan sistem şu an "dereceli"ye döndü, dolayısıyla evet şimdi dizilsek sıraya hepimizde kesin en az bir teşhis var :))) Bu biraz bence mesleği kötüye kullanmaya giriyor ve hep diyorum asıl gereksinimi olanlar alacakları tedaviyi aslında hiç gerekli olmadıüğı halde alanlar yüzünden alamıyorlar, bekleme listeleri tıklım tıkış dolu ve özellikle çocuk psikiyatride dönenleri bildiğim için, çok ama çok üzülüyorum. Misal bizim sınıfta sınıfın yarısının dediğin gibi adhd ya da otizm yelpazesinde teşhisi var ve açık söyleyeyim hiçbiri de bence doğru değil ve gereksiz yere ilaç kullanan bile var bu abartılı teşhislerle. Psikolojik tanı kriterleri bence yeniden değişmeli.... Overdiagnose sorunu bitmeli..
      L. için de evet umarım dediğin gibi olur, Türkiye'de yapamaz zaten benim çocuklarım... Ben de bu saatten sonra yapabilir miyim emin değilim açıkcası. Onlar zaten Alman da ben de sanırım onlara baka baka karardım... :) Bakalım... Zaman gösterecek Şuleciğim, Türkiye artık çok uzak bir hayal benim için sanırım....

      Sil
  3. Yaşadıklarınızı böylesine içten ve derin bir şekilde paylaşmanız bizlere de düşünme fırsatı veriyor. Zorluklarla dolu bu süreçte gösterdiğiniz sabır ve bebek adımlarıyla ilerlemeniz gerçekten iyi. Çocuğunuz için sistemin içinde kalmayı seçmeniz, onun mutluluğunu ve sağlığını merkeze koymanız çok değerli. En içten temennim çocuğunuz için en iyisi. Umarım en kısa sürede her şey düzelir.

    YanıtlaSil
  4. Yaşamın tortusunda; gencecik ama olgun, deneyimli, çok sevilen, akıllı, gerektiğinde herkesin cankurtaran simidi olabilen, bulunduğu ortama neşe ve enerjisiyle ışık yayan bir annenin (pek çok anne gibi) kendini hem savunarak, hem eleştirerek örnek bir iç dökmesini okudum.
    Ah cancağızım dedim içimden neden bu kadar bekledin? Anne olmaktan öte İNSAN olarak neden bu kadar eziyet ettin kendine?
    Aslında C'nin L'den daha çok ihtiyacı vardı desteğe. Ama ertelemek bir şeyleri, hep cansiperane davranmak, bazen de kabullenememek çözümlere giden yolları da daraltıyor.
    Sen bunları çok çok iyi bilirsin, bilirdin. Neyse gemi büyük yaralar almadan rotayı belirlemişsin. Eminim, sen okyanuslarda bile kıyıya ulaşacak güce sahipsin.
    Bebekler zekâyı anneden alır diyor uzmanlar.
    Yolun açık, yüreğin ferah olsun canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim canım öğretmenim, yine çok naziksiniz.. Bakalım umarım yolumuz açık olur..

      Sil
  5. Selam Hemsirecigim, eger cocuk duydugunu anliyorsa okudugunu da anlayabilir, diye dusunuyorum. Belki direkt ve dogal olarak o surec yerinde degildir, yani okurken anlama moduna giremiyordur ama kisa cumlelerle baslayarak, her okudugu cumleden sonra durdurup tekrar ettirerek, bu beceri yerine konulabilir. Benim oglan da okudugunu anlamiyor, cunku anlamak caba ve konsantrasyon gerektiriyor. Bizim oglanin dil becerileri de yasitlarinin fazlaca altinda, cunku isteklerini dile getirmek disinda, bir konuyu bize zevk icin anlatmak gibi bir ihtiyac hissetmiyor. Kisacasi otomatik ayarlar farkli olabilir, ama bazi seyler -"akil/mantik" diyelim- yerindeyse, yeterince eforla bircok beceri yerine konulabilir. Zor olan kisim o cabayi ustlenmek, anne baba olarak her gun bu konuda aktif mesai harcamak. Kolay gelsin diyecegim, ama pek kolay degil biliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol hemşireciğim..
      Çocuğunda aynı durum olabilir, geç kalma derim..

      Sil
    2. Haa haa, bizim cocukta bir problem olmadigini sandigimi dusunmen komik :) Bizimki 4 yasindan beri her yil gorunuyor developmental pediatristine. Yapmadigi her seyi yapmisligi/yapabilmisligi var, o yuzden problemlerin behavioral oldugunu soyleyebiliriz, ki onun da oyle kolay bir cozumu yok.

      Sil
    3. Onu demek istemedim. Ben bizim çok geç kaldığımızı düşünüyorum ve benzer problemler varsa senin oğlunun yaşı sanırım daha küçük, sen geç kalma demek istedim çünkü bildiğim kadarıyla sizin evde de çokdillilik sözkonusu..

      Sil
  6. Bir ülkeye alışıp oraya uyum sağlayabilirsin yani "Einleben" yapabilirsin.Hatta ülkenin kurallarını da öğrenip " integrieren " yapabilirsin. Ama "Heimisch" olmak yani oraya AİT hissetmek uyum sağlamakla olmuyor ," Hemisch wird man nur dort, wo man die Werte teilt, die Denkweise versteht . " Oralı olmak için oranın insanlarının değerlerini paylaşman , düşünce şekillerini anlaman lazım. Ben halen Türkiyeli olamadım, ama artık Almanya'lı da değilim ...L ye gelirsek , hani o güçlü anne olmak varya, hikaye hepsi. Güçlü olmak zorunda değilsin,yanında ol yeter. Her zaman yol göstereceksin yada yolunu aydınlatacaksın diye birşey yok. Bazen ikiniz beraber el ele tutuşup karanlıkta, yön bulmaya çalışacaksınız. Anna olmak,yanında olmak demek.Seni seviyorum diyen bir bakışla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açık söyleyeyim ben hayatım boyunca kendimi dünya vatandaşı hissettim ülkelere dair milliyetçilik bana çok ters ama maalesef bir yerin vatandaşı olarak doğuyorsun, beğenmiyorsan değiştirme şansın var neyse ki ama değiştirsen de bak bunca ülkede yaşadım insan heryerde aşağı yukarı aynı.. O nedenle isimlerden sıfatlardan çok, olduğun yeri kendinin kılmak önemli. Bunu becerebilirsem rahatlayacağım ama önce ben kendim kimim bir onu anlamak lazım..
      L. şu an yanımda yatıyor gece çok heyecan yaptı noel diye 4’te uyandı, babayla yer değiştirdiler.. Fosur fosur uyudu tabii ben uyuyamadım :P Kastettiğin yanındalık buysa az öteye lütfen :))) Şaka yapıyorum tabii yanındayız.
      Peki şey diycem, hrp aklımı kurcalamıştır bu anne çocuk ilişkilerinde: başkasını öldürse falan da yanında olabilir misin? Ben olamam gibime geliyor… :P

      Sil
  7. Bir hekim olarak perimenapoz/menapoz döneminde hormon replasman tedavisine mesafeliydim, Yeşim yedi ay önce başladığı hormon tedavisi sonucu ciddi akciğer embolilerinden dolayı şu an hastanede yattığı için çok daha mesafeliyim. Not düşeyim istedim. Mutlu yıllar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay geçmiş olsun Hirondelle ne diyorsun. Dur sana yazıcam…
      Hormon konusunda ben de çok tepkiliydim de bu bio-identical, artık sentetik vermiyorlar burada, Türkiye’den de birkaç doktora danıştım “valla bulduysan hemen al” dediler, ne bileyim… Deneme sürecindeyim zaten dur bakalım etkisi olmazsa bırakırım ama bedensel olarak çok ciddi sıkıntılarım var, tüm eklemlerim korkunç ağrıyor ve 15 gün arayla devamlı adet görmek çok ağır geliyor :( Bir de anksiyete atakları var tabii gece uykudan sıçrayarak uyandıran.. Bir günüm anksiyetesiz geçmiyor son aylarda ve çok yoruldum.. Belki dişimi sıksam birkaç seneye biter kurtulurum ama şu dönemde bir de çocukların derdi binince bedenen de psikolojik anlamda da ağır geldi bu süreç bana..

      Sil
  8. Sevgili Ceren, öncelikle öyle güzel ve samimi bir yerden anlatmışsın ki, hiç ağır gelmedi. Tam tersine bu Aralık süresi boyunca aklına gelen ve seni yoran her soruya verdiğin cevabı buraya yazıp rahatlamışsın gibi hissettim. Ben de böyle hayatımın dengesinin şaştığını düşündüğüm zamanlarda aynı şeyi yaparım, aklıma gelen her soruyu ve kendi cevaplarımı yazar ve rahatlarım. Kabul kısmına geçişi kolaylaştırdığını hissederim. Bunun dışında aynen senin de dediğin gibi asıl önemli olan şey, çocuğun mutluluğu ve yaşadığı sosyal çevrede kendisini değerli hissedeceği bir alana sahip olması. Onun dışındaki tüm tanı ve destek süreçleri bu amaca hizmet eden yollar gibi geliyor bana. Ne mutlu ki sert ve köşeli Alman sistemi içerisinde çocuğun duygusunu hisseden, ona esneklik sağlayan bir anne var, sen varsın! :) Bence harika gidiyorsunuz. Bu yeni duruma alıştıkça orayı en iyi şekilde kavrayıp kendinize uygun olanı alıp uygun olmayanı bırakma ve farklı seçeneklere yönelme konusunda da ustalaşacaksınız ve korktuğunuz gibi de olmadığını göreceksiniz. Ben Türkiye'de yaşıyorum ama anne babalardan uzaktayız, dolayısıyla kendi başına yolunu bulmaya çalışmanın da ne denli zor olduğunu anlayabiliyorum. Ama bizim payımıza düşen de bu galiba. Günün sonunda ihtiyaç duyduğun şefkati sen kendine ver olur mu, yanaklarını sık, aferin kız sana de :)) Harika gidiyorsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Annabell, motivasyon verdin gerçekten.. Evet zor yalnız olmak.

      Sil
  9. Kolaylıklar diliyorum. Hiçbir şey sandığımız kadar kötü de değil iyi de değil. Sadece bugünü, olabildiğince iyi yaşamaya odaklanmaktan başka yapacak bir şey yok gibi Ceren'ciğim.
    Mutlu yıllar. Öpüyorum, sarılıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.. Deniyorum inan ki ama beceremiyorum pek..

      Sil
  10. Sevgili C. burda yalnızım diyorsun ya aslında burda da olsan yalnız oluyorsun böyle konularda. Gene kendi kendine çözmek zorunda kalıyorsun insanlar sadece akıl veriyor ama senin gerçekten ne yaşadığını çok da anlamıyorlar. Oğlum konusunda bizim de sıkıntılarımız var anlattığım ailem arkadaşlarım ben olsam şöyle yaparım, böyle yaparım diye konuşunca daha çok canın sıkılıyor inan ki anlatmamayı tercih ediyorum artık. Önemli olan sağlıklı olsunlar yanımızda olsunlar bir şekilde çözüm bulucaz inşallah. Kucaklıyorum seni. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Hülya :( Kendimiz gibi birkaç kişi bulsak yeter aslında ama herkes dediğin gibi ya öneri veriyor ya kendi sorunlarını anlatmaya yatıştırmaya başlıyor.. Dinlemelerini ve şöyle bir omzuna dokunmalarını istiyorsun o kadar…

      Sil
  11. Sevgili Ceren , sizi tanımasamda uzun süredir okuduğum için tanıyor gibiyim. Öncelikle şu an ki zor dönemin geçeceğine inanın. Enerjik L. gitti diyorsunuz ya, aynı hızla geri gelir,tekrar gider,gelir vs vs... Destek için sevgimizi hissetsinler yeter ki sizin sevgi dolu desteğiniz yazılarınızdan bile geçiyor insana.
    Perimenepoz ve mevsim işleri olduğundan daha da karamsar gösteriyor ,bu bir gerçek. Tüm duygu durumumuz hormanlarca yönetilirken onların oynak dönemleri insanı çok zorluyor. Okul konusu dilerim istediğiniz gibi ilerler, çokça katıldım görüşlerinize.
    Tatlı tatil anılarınız, gülümseyen fotolarınız,alamanlığa bulduğunuz Türk işi çözümlerinizi anlattığınız bol güneşli günlerde buluşmak dileğiyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız Benim Haller, bu geçecek yeni bir dalga gelecek, hayat bir okyanus gibi dalgalı… Aslında biz kadınların biyolojik olarak bildiği bir durum ama sanırım tüm hayata geçerli olduğunu unutuyoruz bazen..

      Sil
  12. Şimdi okudum C.ciğim, yazdığın iyi olmuş, vardığın sonuçlar ve kararlar zor ve zorlu da olsa doğru gözüküyor.
    En doğal ve iyi haliyle yolunda gitmesini dilerim.
    Kucaklıyorum, neşeli Noeller diliyorum. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler umarım yolunda gider.. Noeli 5dk önce bitirdik şükür, şimdi çocuklar hediyeleriyle uğraşır bir süre kafamızı dinleriz diye umuyorum :) ayın 7’sine dek tatil, bu sene çok uzun….

      Sil
  13. Sevgili C. çocuklarla ilgili mevzularda dünya duruyor, anne olarak sen duruyorsun kalakalıyorsun ve sahiden yalnız hissediyorsun. Çok iyi anlıyorum seni, mesleki yetkinliğin ve annelik donanımın bu konuda yollar sunmuş (sunacaktır) sana eminin, herşeyin olabildigince kolay olmasını diliyorum. sevgiler❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen dediğin gibi.... Çok teşekkürler, umarım..

      Sil
  14. Lovely photos. Beautiful Christmas 🎄 decorations.
    I wish you good health, peace and joy.
    Warm greetings from Montreal, Canada ❤️ 😊 🇨🇦

    YanıtlaSil
  15. Canım Ceren, Türk Eğitim Sisteminin içinde olan bir öğretmen ve Türk sağlık sistemi ile boğuşan biri olarak yazıyorum. Burada olsanız doğru ve tam bir tanı almanız neredeyse imkansızdı. Büyük ihtimalle L. hiçbir ayrıntı belirtilmeden sadece öğrenme güçlüğü tanısı ile kaynaştırma öğrencisi olur ve tüm öğretmenler o sınıfta yokmuşçasına dersleri bildikleri gibi işlemeye devam ederdi. Sözde kalan bir bireysel eğitim planı hazırlanır - daha doğrusu internetten hazır bir tane indirilir - ve dosyalanırdı ama hiç uygulanmazdı. Senin de bahsettiğin gibi Almanya'da olmanız, gereken desteğe ulaşabilecek olmanız ve önünüzde seçenekler olması bir avantaj, sıkı sıkıya tutunacak bir dal.

    Anne olmak tarifi olmayan bir sorumluluk ve inanılmaz ağır bir mental yük. Anlattıklarını birebir yaşamayan seni tam olarak anlayamaz. Biz ancak bir nebze anlamaya ve destek olmaya çalışabiliriz. Keşke arada kilometreler olmasa da gerçekten yanında olup omuz verebilsek ihtiyacın olduğunda...

    L'nin ağacına bayıldım. Sevgiyle kucaklıyorum ❤️

    YanıtlaSil