2 Mart 2021 Salı

Tatminle başlayalım

Vazgeçme hakkımı kullanabilir miyim?! Mart ayına verimlilikle başlayalım dedim ama ilk iki günde yaptıklarımdan sonra, üzerimden resmen tır geçmiş gibi hissettiğim için, yok yok vazgeçiyorum - daha doğrusu azıcık değiştiriyorum: Ocak ayına Mutlulukla, Şubat ayına Hayâllerle dedim, Mart ayına da haydi mutlu üretkenlik yani Tatminle başlayalım!

İşini çok sevenlerdenim. Hayatımın hiç bir döneminde hırslı biri olmadım ama yaptığım işi titizlikle yaparım. Geri dönüşü maddi değil manevi açıdan değerlendirir, kazandığımdan çok karşımdaki insana verdiğime bakarım çünkü benim işimde esas “müşteri memnuniyeti” sonuçta.. Çok şükür bugüne dek de hep olumlu geribildirim aldım. 7 yaşındaki kızım okulda “ailenizin mesleğini anlatın” sorusuna “annem üzgün ve korku duyan insanları mutlu ediyor” demiş :))) Öğretmeni artık ne anladıysa.. 

Mart ayı okullar da açılınca, benim için sevdiğim işime geri kavuşma ayı oldu. Biraz tahminimden hızlı başladı doğrusu. Danışanlar adeta sıkmış sıkmış artık tam patlama noktasında terapiye gelmiş gibiler. Üstüne bir de ofis çok soğuk çünkü toplu alanlarda (okul, işyeri gibi) içerideyken camları sürekli açık tutma kuralı var. Akıllı bina olduğu için enerji tasarrufu adına, güneş vurdukça kalorifer de kapanıyor!!! Akıllı işte.. Bana kalsa mümkün mertebe yürüyüş terapilerine devam edeceğim ama ofis ortamı daha ciddi ve daha verimli oluyor.. Dolayısıyla tatmin düzeyi de daha yüksek.

Tatmine dönersek.. Bu ay kendimden beklentim işte verimli, üretken ve mutlu olmak. Danışanlar kadar kendi iç tatminim de önemli. Bunun da tek yolu iş / özel hayat dengesini kurabilmek.. Bakalım nasıl olacak. Ben kurdum diyenlerden fikirler, öneriler, püf noktalar bekliyorum :)

34 yorum:

  1. Önce kızınızı tebrik ediyorum. Ne kadar güzel anlatmış yaptığınız işi:)
    Üzgün ve korku duyan insanlar itinayla mutlu edilir. Gerçekten saygın bir mesleğiniz var. Bence pandemi sonrasında işleriniz inanamayacağınız ölçüde yoğunlaşacak. Kolay mı çoğumuz kayışlı sıyırdık:)
    İşin kurdu değilim ne yazık ki:) Ama şu var emekli olunca denge kuruluyor, ben iş yaşamında bahsettiğiniz dengeyi kuramayanlardanım. Umarım siz bunu başarırsınız:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annemle babam aslında iyi bir örnek, hem aşırı çalıştılar hem de her fırsatta iyi yaşamaya baktılar. Fakat arada ben biraz kaynadım ;) Uzun saatler okul ve sonrasında bakıcı teyze.. Annemlerle ancak gece 7-9 arası görüşürdük. Cumartesi bile okulum vardı.. Bu nedenle ben tam tersini yapmaya çalıştım.. Çocuklarla zaman geçirmeye çalıştım ama o da çok yorucuymuş, insan tükeniyor ve işiniçok özlüyor. Küçük de anaokuluna başlayınca hemen yarı zamanlı başladım, daha fazlasını maalesef koşullarım kaldırmıyor çünkü ilkokullar 11.30’da kapanıyor, anne çalıştığı zaman etüt hakkı var çocuğun o da ancak 14.30’a dek. Aslında amaç ev iş dengesini tutturmak ama kadınlar için bazen bu kariyerin önünü tıkayan bir bariyer haline de gelebiliyor o nedenle çocuk doğurma yaşı burada en erken 35...
      35’e dek kariyer adına ne yaptıysan yaptın sonra çünkü çocuk ve yarı zamanlı çalışma sistemi ile ancak geldiğin noktada kalıyorsun.
      Fakat evet, yaşam standardı yüksek. İş özel hayat dengesi var. İş dışı saatlerde iş yapmayı bırakın düşünmezler bile. Bu iyi aslında psikolojik ve sosyal sağlık için. Ama işte belki insan bireysel olarak bunu göremiyor, sistemde bir bariyer olması gerekiyor.. Dayatılmış denge biraz... Kariyer odaklı çocuklu kadınlar için sistem çok çok sorunlu....

      Sil
  2. öyle bir denge kurdum mu bilemiyorum.Bazen ne tam zamanlı anne nede tam zamanlı iş kadını ol(a)madım sanki.on yıldır eşimle ortağız işyerinde. Belki yıllar sonra dönüp bakınca netleştiririm bugün konforlu gelen bu durum avantaj mı dez avantaj mı?Tek net olduğum hayalim bu meslek değildi ama geçmişin şartlarına ve benim rahatlığıma rağmen bir ünvanım oldu.Benim önceliğim paraydı ama daha çok çalışarak değil yaptığını daha özenli yaparak.Ofisin ilk yıllarında bir pastane vardı milletin 50kuruşa sattığı poğaçayı 1,50kuruşa satardı.Hergün yemez ama ne zaman yiyecek olsam oradan alırdım.Miş gibi tereyağı ve mahlep kokardı,mideme dokunmazdı.Herkese o poğaça örneğini veririm.İşteki ortak düsturumuz bu oldu az müşteri olsun ama kaliteli olsun,hem müşteri hem hizmet kalitesi.O ödediği farkın hizmet olarak farkına varabilecekler olsun.Ben mesleki gelişim manasında kalfalık kısmında takılıp kaldım.Niye dersen her salatalığım var diyene tuzlukla koşunca senin adın tuzcu kalıyor.Tuz senin sorumluluğunda tuzlukta e bittabi tuzlamakta evde de öyle oldu.Temizlik-yemek-alışveriş 16yılda bana kitlendi kaldı.Ofiste de böyle bir durum olacakdıysa bile ben girmedim.Mutfak gibi düşünürsen sebzeleri yıkadım soğanı doğradım tencereye attım ama pişme ve servis kısmına hiç bulaşmadım. Bu zaman içinde sofrayı sen kur gibi talep gelirse yaptım ama asla o işi üstüme almadım. Sanki iyi kötü bir düzen oturdu. Herkes duracağı yeri yapacağı işi öğrendi.Ben kalan zamanda oğluma eve zaman ayırdım. Bizim meslekte kadınların mesai mefhumu yoktur,cumartesi çalışmıyorum demen yadırganıyor.Ama ben girmedim o mesleki hırs toplarına.Bir sürü sebebi var psikolojide bu tarz şeylere tutunmanın "biraz annelik biraz çalışma" bana iyi geldi.Evde hiç yapamadım doğumdan sonra 1,5 yıl dayandım.Evde kalınca hazır yiyici gibi hissediyor(d)um belki geçmiştir bir daha bakmalı.
    Ama şimdi yeni bir şeyler istiyorum.Ne bilmiyorum.Belki minik dekoratif şeylerin olduğu bir dükkan belki çiçekçi ama artık masa başında akşama kadar oturmak yoruyor beni.20 yıl olmuş yeter sanki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında biz kadınlara kendini ağırdan satma dersi verilmeli :) Bazımız doğuştan biliyor ama sen ben gibiler böyle atom karınca gibi, koştur dur, hallederizzzzz :))) sonra işte üstüne yapışıyor dediğin gibi C. Nasılsa koşar bu işe, C. Halleder....
      Kitap kırtasiye de yakışır bak sana :) Bizim mahallede bir kadın var “7. Bulut” diye bir dükkan açtı, aslında kırtasiye gibi ama böyşe süslü şeyler de satıyor yanda gazete de satıyor DHL bayii aynı zamanda (bu nedenle corona sürecinde çalışma hakkı vardı) yani o kadın işi biliyor iki de köpeği var her girene havlayan kartopu gibi şeyler :)))) O kadına özeniyorum valla 8-15 çalışıyor..

      Sil
    2. kırtasiyeyi yazdım kenara sarıldım kocaman içimden geldi:O

      Sil
  3. Ev iş çocuk dengesini oturtmak ülkemizde çok zor. Gelişmiş ülkelerde ki anneyi destekleyen sistem bizde mevcut değil. Kadın bu anlamda yalnız bırakılıyor. Sonra da meydan gelen sorunlar kadının yetersizliği gibi lanse ediliyor.Süper anne(!) olamayan kadınlar da yetersizlik ve suçluluk hissediyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok Batıda daha zor bence. Amerika mesela korkunç yılda 10 gün mü ne izinleri var, anne olduktan 2 ay sonra işbaşı yapıyor çoğu işini kaybetmemek için.
      Almanyada durum daha farklı evet izin vs iyi ama çocuktan sonra işe dönme sorunlu. Kreşler daha uzun açık ama ilkokul mesela 11.30’da bitiyor etüt merkezlerinde yer bulmak zor, bakıvı zaten yok. Yani kadını çalıştırmamak için uğraşan bir sistem var. 30-40 arası çocuk nedeniyle ara verdiysen işbaşvuruları sorunlu çünkü çoğu şirket bu yaş grubu kadın almak istemiyor doğuracak diye.. Yani malesef Batı da pek farklı değil...

      Sil
    2. Ee bizi kandırıyoolla o zaman... Gelişmiş ülkelerde vs diye... Oof ya... Aamaan Boş ver kadın olmak yine de çok güzel :))

      Sil
    3. Amerika görünce hemen topa gireyim dedim. Ebeveyn izni konusunda dünyanın en kötü ülkesi. 2 ay annelik izni çok nadir. En 'rahat' olacaı düşünülen akademide bile bir arkadaşım sezaryenle ikizlerini doğurduktan 4 gün sonra sanal dersine girdi ki doğum için hastaneye yatarken ynaında dizüstü bilgisayarını götürmüştü.
      Çalışanlar prangalarını içselleştirmiş, yılda iki haftacık izinlerini 10 yıldır kullanmamamış olmakla övünürler. Çok genelleştirdim ama böyle. Tabii bunun da paraya dayalı bir sebebi var. İşten atılırlarsa o izinleri para olarak alıyorlar. Ama yine de... değer mi?

      Sil
    4. Evet kuzenimden ve arkadaşlarımdan biliyorum, sistem çok acımasız Amerika’da ama insanlar da çok para odaklı gerçekten, kimse kalkıp “yaşam standardı?” demiyor! Burada öyle bir sistem olsa insanlar ayaklanır, cuma günleri mesela doktorlar bile son hastayı 3’ten geçe yazmıyor çünkü cuma ayol :))))) let the haftasonu begin. Cuma erken yatılacak ki cumartesi sabah 5 dularında kalkıp Alpler’e gidilecek (7’ye falan kalırsan trafik oluyor) dağlara tırmanılacak... Pazar günü meselâ “sessiz gün” elektrikli süpürge bile yasak. Yani yiğidi öldür hakkını ver, adamlar dinlenmeyi de biliyor...

      Sil
  4. 1 yıl sonra dün tam zamanlı işe dönmüş bir öğretmen, anne, kadın, insan olarak yazıyorum ki çalışmak gibisi yok! Oh dünya varmış be! Sabah kalkıp giyinip evden çıkmak, işe yaramak, bir şeyler yapmak ve yenilenmiş olarak eve dönmek çok güzel. Çok iyi geldi.

    Tam zamanlı dedim ama derslerim 8.30 - 12.30 arası olduğu için yatım gün çalışıyorum. Haftalık 26 saat dersim var ki okullar eskisi gibi tam kapasite açılsa da bu kadar dersim olacaktı zaten ama saatler farklı olurdu :D Maşallah diyeyim, tahtalara vurayım, dilimi ısırayım nazar etmeyeyim ama içimde tutamayacağım mutluyum işte ya 💃🏻💃🏻💃🏻 Darısı evde sıkılan, bir an önce çalışmak isteyenlerin başına :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bravo valla :) keyfini çıkart hakettin!
      Eskiden kız çocuklara öğretmen olmaları tavsiye edilirdi tam bu nedenle ama corona sürecindeki ev okul sistemi deneyiminden sonra sanırım öğretmenliğe cesaret edene oh rahat değil de kahraman gibi bakacağız :))) valla zor 4 saat yeter de artar bile bence de...

      Sil
  5. Keşke iş olsa da denge arasam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur olur inşallah.. Geç olsun hayırlısı olsun.

      Sil
  6. Sizce ev, çocuk, kariyer, annelik, babalık dengesinin ideali nasıl olmalı. Yani elbette sadece bireysel tercihlerle şekillenmiyor durum, sistem malum, işte ideal sistem kadınları ne yaparak korumalı? :)
    Sena.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel soru, düşüneyim öyle yazayım... Aceleye gelmesin.

      Sil
    2. Sabah kahvem eşliğinde yazıyorum :)
      Şimdi bence sorun şu: sistemler ya tamamen çocuk odaklı yani çocuğun anneyi görme süresini uzatma amaçlı ya da sadece kadının kariyerine yönelmesini koruyor. İkisini birden destekleyen bir sistem nasıl olur? Milyon dolarlık soru bu....
      Kadınlar çok farklı düşünüyor bu konuda. Şimdi ilk grup diyor ki ben yeterince çalıştım ya da çalışmadım ama çalışmak istemedim, çocuğuma bakmayı evle ilgilenmeyi seçtim okey seçimdir saygı duyarız. Fakat her kadın böyle değil mesela ben 7 sene okumuşum ve işimi seviyorum ama buna rağmen çocuklarla olmak istedim çünkü geç anne oldum (34 ve 37 yaşımda) imkanım vardı değerlendirdim ama baktım ki bu iş zormuş. İşimi de özledim ve döndüm ama sosyal desteğim olmadığı için ve sahip olduğum okul sistemi izin vermediği için ancak 8-12.30 çalışabiliyorum. Ha bundan memnun muyum hayır. Bence 15’e dek çalışabilirim ve çocuklarımı okul sonrası 16’da alabilirim ama dediğiniz gibi bu bana bırakılmıyor. Bana denilen şu: çocuklarına sistem ancak 14.30’a dek bakabilir sonra sen ya da dosyal desteğin almak zorunda. Sosyal desteğim var mı yok mu önemsiz...
      Çoğu anne okuldan sonra bakıcı tutmak zorunda.. Ben bunu hem maddi olarak kaldıramam hem de istemem çünkü bana göre çocuk için 14.30 sonrası okul yorgunluk ve stres oluyor. 12 yaşa dek konuşuyorum sonrasında zaten Almanyadaki çocukları hepsi kendi başının çaresine bakabilecek donanımda oluyor okuldan çıkıp spora müziğe sanata gidiyorlar ama 12 yaşa dek zor yani..
      Fransa’da bildiğim kadarıyla anne odaklı bir sistem var kadınlar bu nedenle kariyerlerine daha rahat devam ediyor Ama bu sefer de dediğim gibi çocuk 5’e dek okulda ve çoğu devlet okulunun yine okul dışı aktivite ve açıkhavada zaman seçeneği kısıtlı. Yani bu sefer anne korunurken çocuk geri planda.. Türkiye’de bu sistem “paran varsa” sistemi olarak da biliniyor... Hatta o kadar abartıyorlar ki ilkokulda çocuklara felsefe dersi koyan bile var (gelişimsel anlamda çocuk beyni felsefeyi 15 yaşa dek anlayamaz halbuki ama işte “göstericez” ya nasıl farklıyız!)
      Yani sistemler sorunlu malesef.
      Bence ütopik olarak ne olMALI derseniz ki hiç sevmem bu meli malı cümlelerini ama benim hayalim anne ve çalışannkadın olarak şu olurdu mesela: (devam)

      Sil
    3. Hayal bu ya; çocuk bence ilk 2-2,5 sene anneye doymalı anne de çocuğuna. Sonra bence çocuklar özel değil devlet sistemiyle eğitim almalı (toplumsal farkın en aza indirilebilmesi için, çekirdekten başlanmalı bence). Anaokulu ve ilkokul bence 8-12 sonra 1 saat öğle arası yemek ve açıkhava, sonra 13-15 arası spor sanat müzik çocuğun yeteneğine göre. Saat 15’ten itibaren bence çocuklar kapılar gözetmeli olacak şekilde bahçeye salınmalı ve anne 15-16 arası çocuğunu bahçeden almalı. Bence anneler en geç 16’da okul önünde olacak şekilde çalışmalı haftaiçleri ve haftasonu 2 gün olmalı ki kadın da iş ve çocuk dışında biraz kendine evine vs zaman ayırabilsin. Bu arada anne dedim çünkğ anne odaklı düşünüyoruz ama baba da olabilir tabi bu çocuk için daha az çalışan ebeveyn.. ya da ideali dönüşümlü olarak bir gün anne bir gün baba erken çıkabilir mesela. Bence böyle bir sistem herkesi mutlu edebilir.. Ama işte ütopya....
      Sizce nasıl olsun? :)

      Sil
    4. Çok iyi fikir bence! Bayıldım!
      Benim de aklıma iş yeri kreşleri hatta biraz büyükler için de etüt odası gibi bir fikir gelmişti. Bazı işterlerinde var kreşler ama çok yaygın değil. Çocuk okuldan çıktığında anne ya da baba onu alıp işe geri dönse, çocuk da kreş de ya da etütü odasında oynasa, ders çalışsa... Üstelik yakında olunca aklımızda rahat olur :) dezavantajları olabilir tabi, çok detaylı düşünmedim.

      Sil
    5. Evet okul içinde ya da işyeri içinde hatta başlarında 2 eğitimci.. Bir sürü çocuk gelişimci var iş arıyorlar havada kapışılırlar.. Emekli öğretmen olabilir erken emekli olmuş yarı zamanlı çalışmak istiyor... Anne işten çıkıp çocuğu getirmesin ama ona patron izin vermez bence hem de zaman kaybı git gel. Okul içinde okul sonrası sistemi..

      Sil
    6. “Top okulu” mesela her tür top sporları kız erkek... Ya da müzik kursları aslında çok zor değil ve hakikaten öyle çok üniversite mezunu işsiz branş öğretmeni var ki.. Win-win bence

      Sil
    7. Bilmem. :) Benim çocuğum yok Yorumlarda kendi ailenizin yoğun çalışma hayatın bahsedince yakınlık hissedip size sormak istedim.

      Annem yoğun çalışıyordu, il dışına çıkması gerekebiliyordu. Getirileri ne oldu? Maddi olarak getirisi oldu yani şu an mesela annemin evinde bedavaya oturuyorum, parasal desteği her zaman ilaç gibi geldi. Bakıcımız, anneanne, babaanne, baba ile büyüdüm ki kendisi ben ilkokuldayken emekliye ayrıldı. Yine de eksikliği kalmış ki size sordum.

      İdeali şu diyemem çünkü dediğiniz gibi kadınlar da farklı. Peki çocuk olsa ne isterim? Ben çocuğumun o kadar erken yaşlarda kolektif ortamlara girmesini istemem. Bence ilk 5 yıl anne bakmalı, sonra çocuğun okul saatine uygun yarım gün çalışmalı. Devlet/kanunlar yaptırımlarla kadını korumalı. Eşleri de kendilerine destek olmalı. Bence doğru olana bakınca, kendi çocukluğumdaki arkadaşlarımın ev hanımı annelere özenmişim sanırım. :)) Peki mevcut durumda ben hayallerimi gerçekleştirebilecek, doğrusunu yapabilecek miyim? Hayır çünkü koşullar. Biraz da yaşayarak öğreneceğim. Umarım sizin için de her şey zamanla rayına girer. Hoşçakalın. :)

      Sil
    8. Hahah çok iyi gidiyordunuz ama “ilk 5 yıl anne bakmalı” da bir yutkundum ki :))))) Yok ne anne için ne çocuk için 5 sene başbaşa olmak yarardan çok zarar inanın.
      Anne için 3 yaştan itibaren çocuğun ihtiyaçlarına yetebilmek de zor, bitmeyen ihtiyaçlarından bunalmamak da. Çocuk içinse 2,5 yaş çocuğu artık sosyal bireydir ve anneden çok arkadaşa oyuna ona disiplin ve sorumluluk öğretecek çok çocuklu sosyal bir sisteme ihtiyacı vardır, bunu sadece anne olarak değil yüksek lisanslarından biri de gelişim psikolojisi olan bir klinik psikolog olarak söylüyorum ;) 2,5 hadi en fazla 3 diyelim ama üstü ı-ıh inanın zarar..
      Anne açısından da bir kadının en verimli olduğu dönemde 5 sene (ki bunda 2-3 çocuk olduğu zaman 7-8 seneden bahsedebiliriz) ara vermesi demek o mesleğe asla dönememesi demek bence çünkü işveren açısından düşünün, 5 senelik koca bir boşluk mesleki anlamda... Zor yani..

      Sil
    9. :)) elbette sizinkiler mevcut durumda daha kolay erişebilir bir hayal. genel olarak okula başlama yaşı düşsün, okul ve mesai saatleri aynı olsun ve resmi/özel çalışma saatleri kısalsın, tatil günleri çoğalsın gibi bir öneri sundunuz. tabii buna da karşı çıkan çok fazla kesim olacaktır, mesela öğretmenler muhakkak biz bakıcı mıyız diyecektir ya da toplumda farklı okul anlayışları olan kesimler de itiraz edecektir vs. vs. Bence işsizlik ve pandemi krizlerini saymazsak gidişat zaten sizin öneriniz gibiydi.

      Doğrular yanlışlar da esasında fayda/ zarar tartısında ve sistemin sunduklarının getirdikleriyle götürdükleri ekseninde değişiyor. Şu aralar gelişmiş ülkeler yoğun bir şekilde istihdam krizini çözmektense vatandaşlık maaşını ya da negatif gelir vergisi dediğimiz kavramı tartışıyor. Belki ileride çalışmak çok ayrıcalıklı bir durum olacak ve kadınlar/erkekler kolay kolay işlerini bırakamayacaklar, kalanlar da kadınlı, erkekli makul bir devlet desteğiyle ya da güvencesiz işlerde azar azar çalışıp evde çocuklarına bakacak. Sena.

      Sil
  7. Akıllı binaya binaen:) yazıyorum: Technology is not our friend.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akıllı evler hakikaten çevre dostu mu ondan da şüpheliyim aslında......

      Sil
  8. Kuramadım.
    Sevgiler.
    😂

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Ceren, iş/ özel hayat dengesini başarıyla kurmuş kadınlardan biri olduğunu düşünüyorum açıkçası. Yanıldım mı ki? Yanılmamışımdır bence:) Yeniden başlayan iş hayatında kolaylıklar diliyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum ki Klio.. Bazen iyiyim diyorum omzuma patpat yapıyorum bazen de hiç bir alanda dengeyi kuramadım gibi hissediyorum..

      Sil
  10. kolaylıklar sanaa :) denge bilemiyom ama işe ev eve iş götürmeyince oluyodur herhalde :)

    YanıtlaSil
  11. Cerencim aklıma Yalom'un Divan kitabında yazdığı benimde not aldığım şu sözü geldi; '' Sadece yarası olan bir şifacı hakikaten iyileştirebilir.'' Sen de zaten çocuklarınla, deneyimlerinle, kendine has duyarlılığınla eminim ki iyi bir şifacısın. Yoksa psikologlara fazla inancım yok. İşini de severek yapmak her meslekte olduğu gibi sende de yardımcı unsur. Bence yüksek dirayete de sahipsin. Yoksa iki küçük çocuğa böylesine güzel yeterli olabilmen mesleki tecrübeyle fazla ilgisi yok. çünkü ben 30lu yaşlarda çocuğum olmasına hatta yılların çocuk gelişim öğretmeni olmama rağmen hiç beklemediğim yetersizliklerimi gördüm.
    Bu arada in treatment dizisini seyretmiş miydin? orada konu olan doktor hasta ilişkisinde ki etik kuralları tartışmak isterdim. yani bir psikolog olarak görüşünü öğrenmek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynısını Doğan Cüceloğlu’nda okumuştum ama sık sık tartışılan bir kavramdır bu biz terapistler arasında :) Ben de çok inanıyorum meselâ anne olduktan sonra çok farklı yaklaşmaya başladım çocuklu danışanlara..
      Ne tatlı destek olmuşsun çok teşekkür ederim özellikle de ihtiyacım olan bir dönemde çok iyi geldi..
      In treatment’i sanırım Küçük Joe da söylemişti. Bir iki bölüm dışında izlemedim, izleyeyim tartışalım tabii çok isterim.
      Tekrar teşekkürler Buket bugün çok iyi geldi bu yorumun..

      Sil