Mesela bazı ilişkiler var, baştan bir "vida arttırdım" hissi verir insana. İçinde hep bir "birşeyler ters sanki bu ilişkide ama olsun düzelir, değişir" hissi vardır ve değişmez, o ilişki bozulmaya, yıkılmaya mahkumdur. Sadece zorlarsın, "bazı huylarını beğenmiyorum ama olsun bu şekilde de seviyorum" dersin.. Ama o geride arttırdığın vida hep aklını kurcalar, hep korkarsın acaba çok önemli bir yerden mi arttırdım, ya tüm mobilyayı etkileyecek bir vidaysa bu, ya ilerde başıma iş açarsa.. Ve gün gelir, birden ayağı aksamaya başlar, üstüne koyduğun içecekler dengesini kaybedip düşer, o güzel elbisen batar, hep o eksik vida aklına gelir.. İlişkiyi de mobilya gibi evden, gönülden çıkarırsın sonunda ama o eksik vida aklını hep kurcalar. Bazen mobilya gider, o eksik vida sende baki kalır. Bir göze atarsın, unutursun, üstünü kaparsın, taa ki günün birinde bir çekmeceden karşına çıkana, bir başka mobilyada tamamlanana dek.. Ve Murathan Mungan'ın "ben sende bütün aşklarımı temize çektim" lafı gelir aklına. Bir marangozun arttırdığı vidaya yer bulması gibi bir doymuşluk, doğruluk, parçaların yerine oturmuşluğu hissi gelir.
Benim hayatımda çok önemli bir yeri olan bir arttırılmış düğme kutusu var. Hikayesini şurada anlatmıştım. Bu kutuyu özel bir yerde saklıyorum, arada çıkarıp baktıkça hatta kavanozun kapağını açıp o kokuyu içime çektikçe, hatta cesaret edip birini avucuma alıp o mükemmel yuvarlaklığını, dolgunluğunu hissettikçe; ananemin ve hatta onun annesinin de belki çivi değil ama düğme arttırdığı nice etek, pantolon, elbise, ceket geliyor aklıma. O eski yıllara dönmek, o düğmelerin tutturulduğu elbiselere dokunmak, o elbiseleri giyen insanların yaşamlarına dokunmak, o yaşamların naifliğine, kısıtlı imkanlarla mutluluğuna sızmak istiyorum. Arttırılan düğmelerin gizem dolu kavanozu..
Annemin de var böyle bir düğme kutusu. Ara ara bakar yad ederiz. İçinde anneannemin gelinliğinin düğmesi bile var. Anneannem gelinliğini giydikten seneler sonra, ceket yapmak için değerlendirmiş, artan düğmeler de özenle saklanmış. Ne hatıralar var eğer değerini bilirsek.
YanıtlaSilSevgiler.
<3 Lütfen sen de sakla!
SilNe kadar harika bir benzetme yapmışsın Ceren'ciğim, çok beğendim, kalemine sağlık. Haklısın bizi tedirgin eden bir şey varsa, düzelir filan diye bekliyorsak da olmaz...bir gün çıkar karşımıza:(
YanıtlaSilsevgiler.
Bazılarını aktif olarak çalışırsak düzeltebiliyoruz (ummudu öldürmeyelim) ama insanlarla ilgili bazı hislerim belki de mesleğimden ötürü, beni hiç yanıltmıyor..
SilDüğmeli yazını az önce okuyup bayıldım. Bu yazına da ayrı bayıldım. O artmış vidalı ilişkiler...Bütün hayatımın özeti sanki. Ve Murathan Mungan'ın o sözü. Sırf bunu yazmış olsa gene de şair derim ben ona.
YanıtlaSilÇok severim kendisini.. Hikayeleri de ayrı güzeldir.
SilYüzümde bir tebessümle okudum. Bu atasözünü hiç bu bakış açısıyla değerlendirmemiştim. Okurken vida artırdığım arkadaşlarım geldi aklıma ve onların artık hayatımda olmayışları...
YanıtlaSilAslında sosyal ayıklama çok önemli.. Yoksa kendi hayatın çöp eve dönüyor..
SilO vidalardan var bende de yahu :)) Arasıra elime ayağıma dolanıyor kaldırıp atıyorum güya hayatımdan, ama sonra bir bakıyorum yine bir şekilde hayatımdalar :/ temizliği severim oysa ki, ama sosyal temizliği çok beceremiyorum ortada. Güzeldi, sorgulattın bize ...
YanıtlaSilbazen çok içimize işlemiş olabiliyorlar..
SilEvde arta kalan vidaları hep çöpe atarım bu yüzden belki de vidası fazla kişi yok hayatımda çoktan attım gitti :))
YanıtlaSilVidalar eksiiik..
SilNe güzel bir yazı, ne güzel bir blog keşfettim şimdi ben. Gecenin kazancı hem bu yazı hem de blog :)
YanıtlaSilSevgiler.
Çok teşekkür ederim :)
Sil