14 Ocak 2014 Salı

Kelimelerle insan öldürmek

Geçenlerde okuduğum güzel bir söyleşide, sözleri çarpıtmak üzerine konuşan ünlü filozof Slavoj Zizek: "Bana neden psikanalist olmadığımı sordular, ben de büyük sorumluluk, tek bir yanlış kelime etsem krizdeki birini intihara sürükleyebilirim, dedim. Ertesi gün gazetede resmim, üzerinde başlık "Bir insanı tek bir kelimeyle öldürebilirim!" diyor. Zizek'i severim, sosyoloji ve psikanaliz alanında da felsefede olduğu kadar "farklı" ve keyifli bir adamdır. Bunlardan daha fazla lazım..

Klinik psikolog olduğumu öğrenen çoğu insan "sen şimdi bizi incelersin, dikkat etmek lazım" gibi anlamsız klişe bir espri yapmadan duramıyor nedense. Her seferinde "evinize gelen mimar, belki mesleği gereği evinizdeki mimari hatalara dikkat edebilir ama siz kendisinden fikir istemediğiniz sürece, ya da ana kolonlarınızda sizi tez elden hakkın rahmetine kavuşuracağı aşikar bir çatlak olmadıktan sonra, bu konuda sizinle sohbet etmez, değil mi?" diyorum cevaben.. Daha iyisini bulamadım..

Ama bu o kadar sık karşıma çıkan bir yorum ki, insan düşünmeden edemiyor, toplumda psikologların, psikiyatristlerin, terapistlerin yeri bu mudur diye.. Baştan aşağı siyah giyinmiş, sizi koltuğa yatırıp, "evet anlat bana" diyerek ciddi ciddi elindeki not defterine bıdı bıdı not alan "klasik" psikanalistlerin devri çoktan kapandı ama toplum üzerinde bıraktıkları göçük kapanamadı demek ki.. Artık kimse sizi divana yatırmıyor, yatırmaya kalkarsa da benden tavsiye, koşarak kaçın. İşler artık birey odaklı, sorunlarınızın çözümünde sizin aktif katılımınız gerekiyor. Artık her dediğinizi sessizce dinleyen, seans sonunda ise "öyle bir laf etti ki, çözdü beni" diyebileceğiniz terapistler yok etrafta; size ödevler veren, sizi değişime sevkeden ama siz istemedikçe diplere derinlere dalmayan, bilincinizin derinliklerinde arkeolojik kazı yapmayan, sizin benim gibi, merak eden, soru soran terapistler var. Dolayısıyla tek bir kelimeyle sizi iyileştirmeyecekleri gibi, öldürmeleri de pek mümkün değil. Zizek psikanalizden ziyade felsefeye kaydığı için, sanırım azıcık uzaklaşmış gerçeklerden.

Peki kelimelerle insan öldürülür mü? İşte o sorunun cevabı "evet.." Terapistler değilse de, kelimeleri ustaca kullanan, psikolojik savaşın inceliklerini iyi kavramış, az biraz da dilli her insan bir diğerinin zayıf noktasını keşfedebilir, üzerine gidebilir, yoktan mok yaratabilir, intihara bile sürükleyebilir. Öldürme eylemi sadece bıçakla, tabancayla, silahla yapılmaz, sözle de yaralayabilirsiniz karşınızdakini, öldürebilirsiniz..

Bazen dilimin hızına düşüncelerim yetişemiyor ve ağzımdan çıkanı kulağım duyup da beynim algılayana kadar iş işten geçmiş oluyor. Biri canımı yaktığında, can evimden vurduysa, kelimeleri acımasızca ve bir silah gibi kullanabiliyorum. Özellikle de en yakınımdakilere karşı.. Hiç adil değil bu huyum. Bunu değiştirmek için uğraşıyorum ve baya yol katettim ama yeterli değil. Bazen, aileden birini kırdığımda ananemin o kişiye "aman onu bilmiyor musun sen, ağzı başka kalbi başka konuşuyor işte! Duymamazlığa ver geç" dediğini hatırlıyor ve üzülüyorum. Ailede herkesle dönem dönem atıştım ama ananemle hiç.. Ananem benim içimi bilen az sayıda insandan biriydi ve aynı zamanda çok fazla çocuk-ergen-genç görmüştü. Kelimelere takılmazdı, kelimelerin yaralayamadığı bir insandı. Bunu başarabilen de çok yoktur bilirsiniz.. Karşınızdakinin içini görmeyi, olaylara tepeden, üçüncü bir kişi gözünden bakabilmeyi gerektirir.

Benim son yıllarda yaptığım gibi, günlük yaşamınızda kendi anadilinizden çok ikinci ve üçüncü bir dili konuşuyorsanız, bir başka dile hakim olduğunuzu en iyi sinirlendiğiniz, kırıldığınız ve heyecanlandığınız zamanlarda anlarsınız. Çünkü seçtiğiniz kelimelerin etkisi ancak bu duygusal anlarda ortaya çıkar. Bazen kendi dilinizde kılıç gibi keskin bir kelime kullanacakken, ikinci dilde daha hafif bir kelime kullanırsınız, olay büyümeden geçiştirilir. Ya da kendi dilinizde alttan alınacak kelimeleri seçerken, ikinci dilde bu özeni göstermezsiniz ve olay gereksiz yere büyür. Yıllar geçtikçe bu ayrım ortadan kalkar, işte o zaman gerçekten o ikinci dile, kelimelere hakim olduğunuzu fark edersiniz. O zaman kelimeler sadece iletişim aracı değil, artık duygusal nesnelerdir. İşte o zaman, kelimelerle insan da öldürürsünüz, insan da yaratırsınız.

11 yorum:

  1. Ceren, seninle, terapi divanında değil,benim divanımda (http://ayseninkozasi.blogspot.com/2014/01/divan.html) oturup konuşmayı çok isterdim.Benim divanımda hep çocukluğumuzun dili ile konuşurduk, ahh ne çok isterdim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cocuklugun divanlari, nasil da kocaman, nasil da rahat, nasil da guven kokar! Guzel yazmissin, ben de yazayim bu konuda..

      Sil
  2. "Dil yarası" boşuna söylenmemiş Ceren. En büyük silah bence dilimiz. Nasıl kullanacağımız da bize bağlı tabi. Ama dediğin gibi çoğu zaman özellikle de en sevdiklerimize karşı çok acımasız bir şekilde kullanıyoruz. Bu arada söylemek şunu söylemek istiyorum; çok severek okuyorum yazılarını :) Daha çok yaz, hep yaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de seni seviyorum Kitapsiz Kedi.. Son yazina uzuuuun bir yorum birakasim var ilk firsatta ;)

      Sil
    2. O uzuuun yorumunu büyük bir merakla bekliyorum Ceren. Yazıyı yazarken özellikle senin düşüncelerini merak ettim zaten.

      Sil
  3. Güzellik uzmanı bir arkadaşınız yüzünüze bakıp, kahvesini yudumladıktan sonra; 'Ayy Nalaan, senin kaşları toptan alıp yeniden çizmeli, o dudaklar ne öyle light krema gibi incecik, şöyyle kocaman doldurmalı, senin zaten gözler de bayık bayık bakıyor, ceylan değil tospaa gibi bakıyorsun; gel bi ara sana göz çizmeli..'' diyor mu? =))

    + Uzansak da fena olmaz gibi =P ''Ayy ben yatarııım O.o ?!''
    ++Kilit düğümler varsa fark edilse, çözülse hayat bayram olsa..Hem de sohpet arasında, yadırganmadan kasılmadan, arkadaş gibi doğal doğal.. Bu da fena olmaz gibi.. =))
    Acaip bi geyik var üzerimde, doktora gideceğim bir saat sonra.. Şilepp şiileep.. =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tospaaaa :))) Divanda degil de, ogrenciyken fMRI cihazinin icinde deney objeligi yaparken uyuyakalmisligim vardir, millet klostrofobi yasiyorken bana sasmis kalmisti :P Tuhaf insanlariz biz orta karar!

      Sil
  4. Off Cerenmus çok derin konulara parmak bastın. Yorumlarımdan ayrı bir değil iki post çıkar. O "sen şimdi benim içimi dışımı okursun" geyiği beni canımdan bezdirmişti. Sonradan psikolojiyi bırakıp ders vermeye başladığımda, ne yapıyorsun sorusuna "öğretmenim" dediğimde fark etmiştim ne büyük rahatlıkmış diye. İlk başta ben de senin gibi uzun uzun açıklama yapardım. Sonra baktım olmuyor, çok canım sıkkınsa, "senin içini dışını okumaya harcamak istemiyorum enerjimi" diye kestirip atardım, daha da sıkkınsam, ve gerçeği söylemek istiyorsam, "bu sözü hep incelenmek isteyenler söylüyor" derdim. Şimdi olsa daha da acımasız olup: "bu sözü hep beleşten incelenmek isteyenler söylüyor" derdim. Psikanaliz konusundaki düşüncelerin saçlarımı diken diken etti fakat olsun.
    Keşke bir sistem olsa, her terapistin nasıl bir yöntemle çalıştığı daha şeffaf olsa. O zaman insanlar dünya paralar verip, dünya zaman ve emek kaybetmezlerdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beles terapi, o kesin zaten. Ay dur bu hosuma gitti, ben de kullanacagim olur mu? Valla yontemler seffaf olsa, ozellikle bizimki gibi kontrolsuz ulkelerde kamyon soforleri bile terapi vermeye kalkardi, di mi yahu? ;)

      Sil
  5. O divana yatmadan, divan kalkmış iyi mi?!!
    Sevgili C, kelimeler öldürür. Şu an resus halindeyim ama lafı söyleyen kişinin aslında hayatımda pek bir yeri olmadığını fark edip, "bu durumda C ne yapardı?" :) yaptım. Umursamamaya karar verip, yarın tüm bilgimle ve varlığımla söylenen lafları bir tarafına dizmeye karar verdim. beads. :) aehrsehrhe

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kacirdiniz divan sansini sevgili J. ama emaillerinize hasretim, bilesiniz..

      Sil