Bazen yaşam kararlarımızı alırken gereğinden fazla düşünüyoruz, ince eliyoruz. Oysa metroya daha iyisini aramadan, önümüzdeki ilk kapıdan girmeliyiz. Çünkü hangi kapıdan girersek girelim, büyük resme bakıldığında, gittiğimiz yol bir. Buna inanıyorum ben. Bir yaprağın rüzgarda sürüklenmesi gibi mi bilmiyorum, ama sadece yeteneklerimiz ve karşımıza çıkan olanaklar doğrultusunda fazla ince dokunmamış seçimler yaparsak mutlu olacağımıza inanıyorum.
Bir danışanım olmuştu, daha doğrusu oğlunu getirmişti ama oğlan bekleme salonunda oturup oyun oynarken biz konuşmuştuk. Bu böyle birkaç seans sürdü. Sorunu aşırı titizlik ve düzendi. Evde kendini temizliğe, eşyaların milimetrik uyumuna vermişti ve başta kendi olmak üzere herkesi bıktırıyordu; çünkü hiçbirşey mükemmel olamıyordu, koltuğun kenarındaki battaniye hep yamuktu, perdenin köşesi hep kıvrılıyordu. Oğlu ise okulda uyum sorunları göstermeye başlamıştı, altına kaçırıyordu, saldırganlaşmıştı. Onun evdeki dominant tavrını değiştirdik biraz, bazı şeyleri "görmemezliğe gelmeyi" öğrendi, oğlu için. Askeri sistemden uzaklaşan, rahatlayan çocuktaki problemler azaldıkça, o daha çok motive oldu. En son bir pastaevi açtığını duyurdu bana, milimetrik orantılarda mükemmel pastalar ve kurabiyeler yapıyormuş :) Yani düzen hastalığını yararlı bir hobiye çevirmiş. Ne mutlu bana, yol gösterebilmişim..
Akıntıya karşı kürek çektiğimizi hissediyorsak, belki akıntının yönünde yeni bir hedef belirlemek gerekir. Ekolojik psikoloji alanında, psikolojik sorunların kaynağında "toplumsal ve bireysel yarar" anlayışına göre tüm rahatsızlıkların ekolojik bir değeri vardır. Örneğin obsesif kompulsif hastalar, semptom kontrolü ve psikososyal uyum sağlandığında, aslında çok iyi birer denetleyici ya da temizlik elemanı olabilirler. Psikotik hastalar mütiş bilimkurgu romanları yazabilirler. Nevrotiklerden tıbbi araştırmacılar, psikopatlardan muhteşem cerrahlar yaratılabilir. Hiperaktif çocuklar fikir yaratma sürecinde yaratıcı direktör / reklamcılık alanında ya da extreme spor alanlarında çok başarılı olabilirler. Nitekim, sosyal uyum becerisi gelişmiş birçok psikolojik sorunlu insan aynen bu tip işlerde çalışıyor ve kitleleri de kendilerine hayran(!) bırakabiliyorlar (örn. neredeyse politikacıların tamamı narsistik kişilik bozukluğu gösteriyor, balerinlerin 2/3'ünde yeme bozukluğu gözüküyor). İlginç.. Ekolojik anlamda uyumlu.. Herneyse, yine dağılıyorum. Özetle sevgili kayınvalidemin dediği gibi "herkesin bir bağımlılığa, kafasını takacağı bir psikolojik soruna ihtiyacı vardır". Önemli olan hayatı zorlanmadan ve çevremizi zorlamadan; fiziksel, sosyal ve psikolojik bütünlüğümüzü koruyarak yaşayabilmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder