Ela gözleri sürmelidir, dudaklarını büzmesi ünlüdür. Sabah 11 şekerli türk kahvesi, olmazsa olmazıdır. Çiçekli basma entarileri, düğünümde bana hediye ettiği yarım asırlık inci küpeleri, kıvırcık kıvırcık kahve bukleleri ve kalkık burnuyla bu yaşında bile çok güzel bir kadındır. Ellerimizin küçük parmaklarının kıvrımları ve prenses-inadımız birbirimize benzer.
Kışları Ankara'da Paris Caddesi'nde, yazları Karaburun'da tüm şehre tepeden bakan, faleze kurulu yazlık evinde yaşamaktadır. Ankara'daki evin merdivenlerinden, Karaburun'daki evin ise fıstık çamı dikenlerinden hiç hoşlanmaz. Aşırı temiz, titiz, saatlerce suyla oynayan türde "klasik" bir türk kadını olup, hala bizim yaptığımız dipköşe temizliği beğenmez. 12 yaşında her sabah, annesinin ahşap evinin tahtalarını sabunlu suyla ovuşunu bu vesileyle ve gururla sık sık dile getirmekten de çekinmez.
Susuzluk çekilden günlerde su dolu küvette oyuncaklarımı yüzdürmeme, dedemin son yıllarında Alzheimer'la boğuşurken benim ergenlik bunalımlarıma ve sert çıkışlarıma, onun kuşağının arzu ettiği cici ev kızlarından olmayıp maceracı bir erkek-fatma olmama ses çıkarmamış, bana her zaman 7 çocuk büyütmenin uzmanlığı ve anlayışıyla yaklaşmıştır. Meslek yaşamımda, çocuk psikolojisi ve pedagoji alanlarında hala danıştığım temel kaynağımdır.
Üzüntülü ortamlarda bulunmayı sevmez. Hayatı ciddiye alan insanları sıkıcı bulur. Gülmeyi, komşularıyla buluşmayı, gezmeyi çok sever. Dizi ve beli yüzünden son yıllarda zorlansa da, gezerken ağrılarının hafiflediği aile ve dost çevresinde bilinmektedir. Yeter ki vapura binilmesin, deniz üzerinde seyahat edilmesin.. 83 yaşında, bu yaz, benim için ilkkez uçağa binmiş ve korkulanın aksine çok hoşlanmış, tüm yol boyunca "pamuk tarlaları"na benzettiği bulutları izlemiştir. Yenilikleri ve gelişimi sever, meraklıdır.
Evinde her zaman karamelli çikolatalı gofret bulunur, çikolatayı, "koko"lu dondurmayı ve sütlü-hamurlu-şekerli tatlıları sever. Gençliğinde sıskalık hastalık gibi algılandığı için ve ailenin tek çocuğu olduğu için, balık yağları ve pekmezlerle beslenmiş, evin uşakları çantasını okula kadar taşımıştır. Bağda dört nala ata bindiği "kızlık" hikayelerini zevkle dinletir. Dedemle 1940'ların sonunda aşık olup evlenmiş ve isimleri kafiyeli üç kız çocuğu ve iki kız torunundan sonra, aileye nihayet bir erkek torun gelmiş ve bu olay kendisini sevince boğmuş ve hüngür hüngür ağlatmış, o sırada bebekleriyle oynayan beni de çok şaşırtmıştır. Çocukluğumun ilk 5 yılının tamamı, okul yıllarımın her senesinin 3 yaz, 1 kış tatili olmak üzere 4 tam ayı ve üniversite için İstanbul'a ilk gittiğim senenin tamamı onun yanında geçmiştir. Kaba bir hesapla bu, 15 sene yani yaşamımın neredeyse yarısı eder!
Bana verdiği emeği ödemem mümkün değildir. En çok sevdiğim, güvenli limanım, daha uzun yıllar boyunca hep yanımda ve yaşamımda olsun istediğim bitanecik "ananem"dir!
Ananem bu fotoğrafta, Bursa'daki evimizde baharın keyfini sürerken..
YanıtlaSilCanım Ananemi 30 Ağustos 2013'te kaybettik :( Mekanın cennet olsun biriciğim, nurlar içinde yat......
YanıtlaSil