3 Eylül 2010 Cuma

İntihar üzerine..


Daha yaşım "yolun yarısı"na gelmedi ama yola beraber çıktığım, ya da benden az önce çıkmış insanlar arasından birkaçı, yola artık devam etmiyor. Bazıları çok erken vazgeçti yaşamdan. Bugün bunlardan birinin ölüm yıldönümü, ona bu yazı.. Aslında hepimiz onun düşündüklerini düşünüyoruz arada-sırada, değil mi?

Ortalama bir insan, yaşamı boyunca iki kez intihar etmeyi düşünüyormuş - sosyal bilimler araştırmalarının yalancısıyım. Fazla yüksek bir sayı sayılmaz, ben ikiden fazla düşündüm ama birşekilde kopan hayat iplerini birleştirecek gücü ve desteği buldum. Bazen insanın küçük dünyası elinden tamamen kayıp gidiyor, gidenlerin yerine yaşamaya değer birşeyler koyulamayacağı inancı geliyor. Eski alışkanlıklar zevk vermez oluyor, aynaya bakmak, boş boş konuşmak istemez oluyor insan. Ne gerek var yürümeye diyor..

Koşarken, durmaya karar veren insan, bir süre duramaz. Beynin kaslara emir vermesi, kasların da bu emri yerine getirmesi gerekir. Aynen bu şekilde, intihara karar veren insan birden yapamaz bunu. Canına kıymak için insan bir takım hazırlıklar yapar. Bir yöntem seçer, zaman belirler, yöntemi düşünür, işler ve mükemmelleştirir. Sürdürülen bu hazırlıklar sırasında insanın kendine güveni gelir. Yaşamak için bir amacı vardır artık: ölüme hazırlık. Bu; insanı neşelendirir, enerji verir, geçici bir güleryüzlü rahatlama hissi verir. İşte bu zamandır asıl korkulması gereken. Çoğu başarılı eylemin arkasında kalan kişilere sorun; "öyle neşeliydi ki.. biz hiç inanamadık" derler. Bu geçici ruh hali, planın mükemmelleştirilmesi ile yerini daha karanlık bir hüzne bırakır, bu andan itibaren geri sayım başlar, bazen dakikalar, bazen saatler, nadiren günler.

Biz psikologların en korktuğu dönem, karamsarlık değil, karamsarlığı takip eden neşedir. Bu dönemdeki ergene muazzam dikkat gösterilmeli, "düzeldi, artık mutlu" diye geçiştirilmemeli, mutsuzluğun nedeni ortadan kalkmadıysa, bu döneme fırtına öncesi sessizliği gözüyle bakılmalı. Aile, yakınlar ve arkadaşlar bu dönemi yaşadığından şüphelendikleri ergen için mutlaka bir uzmandan yardım istemeli. Çok geç olmadan..

Son olarak, insan nasıl vaz geçiyor biliyor musunuz? Hayatın yaşanmaya değer olduğunu fark ettiğinde. Bazen bunu geride kalanlar için yapıyor, bazen bir "neden" buluyor, bazen de açan bahar dalına, öten kuşa, yağmur sonrası toprak kokusuna daha doyamadığını düşünüyor. Bazen de merak ağır basıyor, yaşanacak günlere dair merak. Her inişin bir çıkışı olduğuna dair bir inanç. Bazen de yaşamın geri kalanını dolu dolu yaşamak ve öteki tarafta sorduklarında güzel birşeyler anlatabilmek için..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder