11 Ağustos 2010 Çarşamba

Mutluluğu bulmak ve korumak üzerine..


Bursa’da; rüzgarın deniz kokusunu getirdiği bahçeli bir evimiz var. Bahçede; salınımlarıyla zamanı ağırlaştıran salyangozlar, kokuları ıslak çimenlerin kokusuna karışan güller, geceleri baygın baygın kokan bir yasemin, birsürü meyve ağacı, tombik tombik örümcekler, vızıl vızıl eden meraklı arılar, telaşlı karıncalar, bıcır bıcır çalı gülbülleri, akşam saatlerini gizemli hale sokan meyve yarasaları ve daha bilimum hayvancık ve bitkicik var.

Yaz aylarında sabah saat 5.30 ile 7.00 arasında bu bahçe benim için harikalar diyarına dönüyor. Çıplak ayaklarım çimenlerde gıdıklanıyor, üstüme şal almazsam buz kesiyorum ama bahçede geçirdiğim 1 saat günün tüm hengamesine hazır olmamı sağlıyor.

İnsanların cevabını aradıkları en önemli sorulardan biri; nasıl mutlu olunur, nasıl mutlu kalınır? Herkese göre değişir bunun cevabı aslında, ama benim için sessizlik, sakinlik, 23C hava ısısı, denizi göremesen de kokusunu duyabilmek, doğa ile içiçe olabilmek, böceğe, çiçeğe hayretle ve ilgiyle bakabilmek, yaşadığını duyumsamak, ve en önemlisi de içinde bulunduğun anın kıymetini bilerek şükretmek; mutluluk demek.. Her dakika sakinlik ve huzur aramamak lazım, yoksa ağır, küf kokulu bir ruha sahip oluyor insan. Ama sabahın bu saatlerinde kendinle ve doğa ile başbaşa kalıp, düşünmemek, yaşamı sadece 5 duyuya odaklı “deneyimlemek” bence mutluluğu bulmanın ve korumanın sırrı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder