Bu yanda, 88 yaşında bir nine tarafından yapılmış bir örneğini gördüğünüz sanat eseri toplara, Temari Topları deniyor ve aslında Çin menşeyli olup 7.yy'da Japonlar tarafından geliştirilmiş muhteşem bir ipek iplikten örgü sanatı. Japonca'da "el topu" anlamına gelen Temari'ler gerçekten de handball oyunu için kullanılıyormuş.
Aynı zamanda çocuklara yeni yıl hediyesi olarak verilir ve içine de çocuğa özel iyi niyet notları ya da ufak ziller, çeşitli sesli nesneler de konurmuş. Bence muhteşem bir hediye, hem verilen çocuk için, hem de yapan kişi için. Ayrıca bu toplar dostluğu ve karşılıklı güveni de simgelermiş ve renkler ne kadar canlı olursa, verilen kişinin yaşamı o denli canlı ve güzel geçsin anlamına gelirmiş.
Bana bu topları hediye edebilse biri, dünyaları hediye etmiş gibi olurdu.. El işi göz nuru, emek ve özen var bu işte. Muhteşem bir hediye bence. Hem de yapan için de, bu kadar komplike örgüleri yapmak ciddi düzeyde beyin gücü ister ve bu da ilerleyen yaşlarda gri hücrelerimizin azalmasını önleyerek bizi Alzheimer gibi hastalıklara karşı korur diye düşünüyorum.
Yani, uzun lafın kısası; Temari topları yapmak isterseniz şurada ve şurada iki farklı açıklama bulabilirsiniz.
25 Ocak 2015 Pazar
14 Ocak 2015 Çarşamba
Olmayan şeyler ülkesi
Boş bulduğum her an hayal kuranlardanım. Büyüdüm ama bu huyum değişmedi (çok şükür). Bazen uyku öncesinde mesela, öyle bir hayal kurgulamış olurum ki, olayı neticelendirene dek uykum kaçar, heyecanlanırım, kalbim çarpar, sanki o hayalimi yaşarım başımı yastığa gömüp. Ama nasıl hayaller bunlar.. Herkesin hayalleri vardır, olmaması mümkün mü? Kimi çooook parası, arabası, evleri olsun ister, kimi ise benim gibi sihirli bir gücü olsun ya da daha çok ve daha bilinmez ülkelere seyahat edebilsin, "olmayan şeyler ülkesi"ni keşfetsin ister.
Ben mesela gizli bir gücüm olsa, uçmak isterim (bir araştırma yapılmış, uçmak mı görünmez olmak mı istersiniz diye sorulmuş, insanların %80'i görünmezlik demiş, yaşasın farklı düşünebilmek!). Geçenlerde Ayşe rüyalarında uçtuğundan bahsettiğinde benim de çocukken "uçabildiğim" gelmişti aklıma. Evet uçardım ben (belki de her çocuk gibi). Çok net hatırlıyorum evimizin odalarında biraz kas gücü biraz yükseğe hoplamalarla baya baya tavana yakın yerlerde uçtuğumu ve bunu kimseye söylemek istemediğimi ve aynen tahmin ettiğim gibi, birine söylediğimde de bir daha asla uçamadığımı çok iyi hatırlıyorum.. (keşke rüyalarla gerçekleri ayırma yaşı daha geç olsaymış, birazcık daha o güzel, maceralarla dolu çocukluk rüyalarını görebilseymişiz).
Rüyalarımda gittiğim bir "olmayan şeyler ülkesi" var benim.. Burada anlatırsam ondan da olacağıma inandığım için anlatmayacağım ama, sadece bir minicik ayrıntı vereyim, yukarıdaki gibi berrak ve masmavi bir derecik akıyor içinden. Bu fotoyu gördüğümde de "işte böyle bir şey benim olmayan şeyler ülkem!" dedim. Ama sadece dere değil, sanki rüyalarımda bir civilization oyunu oynarmışım gibi ülkem devamlı büyüyor, beynimin içinde kuruluyor, genişliyor. Devam eden bir rüya olduğu için, mesela 1 hafta sonra kaldığım yerden ülkemi gezmeye ve yeni yerlerini (hatta hiç yüzünü görmediğim insanlarını) keşfetmeye devam edebiliyorum. Bu da benim beynimin kendini dinlendirme yolu belki de..
Hayallerim maddi değil manevi şeyler üzerine kurulu olduğu için, gerçekleşmesi genellikle zor ama bir kaç hayalim gerçek oldu şu yaşıma dek. İlki çocukken çok ama çok istediğim köpeğimin aynen hayallerimdeki gibi, hatta sırtındaki beneklere dek aynı (hıdırellezde de çizip bugüne dek sakladığım için söyleyebiliyorum bunu) olması, diğeri de bir sürü ülkeye gitme, çok farklı insan ve yerleri görme hayalimdi. Bunlar gerçek oldu ve ilki bana "güzel şeyler hep kısa sürer"i (14 sene öyle hızlı geçermiş ki) öğretirken, ikincisinin devamı için hala çalışıp didiniyorum. Evlenirken de eşime koştuğum tek şart buydu; her sene iki yeni yer görelim (ülke olsa en iyisi ama aşk ve hayat koşulları adına yelpazeyi geniş tutalım, yeni bir şehir de olabilir). Sağolsun bu seneye dek bu dileğimi hem de ülke bazında hep yerine getirdi.. Bu anlamda hayallerimdeki adamla evlendim de diyebiliriz. Zaten mutluluk çok şeye sahip olmak değil, hayallerini paylaşabildiğin bir insana sahip olmak değil mi?
Hayal kurmak güzeldir. Umutlar ve hayaller olmasa, herkesin paraya ve mallara odaklandığı materyalist (ya da genel anlamda yetişkin) bir dünya çekilmez bence..
Ben mesela gizli bir gücüm olsa, uçmak isterim (bir araştırma yapılmış, uçmak mı görünmez olmak mı istersiniz diye sorulmuş, insanların %80'i görünmezlik demiş, yaşasın farklı düşünebilmek!). Geçenlerde Ayşe rüyalarında uçtuğundan bahsettiğinde benim de çocukken "uçabildiğim" gelmişti aklıma. Evet uçardım ben (belki de her çocuk gibi). Çok net hatırlıyorum evimizin odalarında biraz kas gücü biraz yükseğe hoplamalarla baya baya tavana yakın yerlerde uçtuğumu ve bunu kimseye söylemek istemediğimi ve aynen tahmin ettiğim gibi, birine söylediğimde de bir daha asla uçamadığımı çok iyi hatırlıyorum.. (keşke rüyalarla gerçekleri ayırma yaşı daha geç olsaymış, birazcık daha o güzel, maceralarla dolu çocukluk rüyalarını görebilseymişiz).
Rüyalarımda gittiğim bir "olmayan şeyler ülkesi" var benim.. Burada anlatırsam ondan da olacağıma inandığım için anlatmayacağım ama, sadece bir minicik ayrıntı vereyim, yukarıdaki gibi berrak ve masmavi bir derecik akıyor içinden. Bu fotoyu gördüğümde de "işte böyle bir şey benim olmayan şeyler ülkem!" dedim. Ama sadece dere değil, sanki rüyalarımda bir civilization oyunu oynarmışım gibi ülkem devamlı büyüyor, beynimin içinde kuruluyor, genişliyor. Devam eden bir rüya olduğu için, mesela 1 hafta sonra kaldığım yerden ülkemi gezmeye ve yeni yerlerini (hatta hiç yüzünü görmediğim insanlarını) keşfetmeye devam edebiliyorum. Bu da benim beynimin kendini dinlendirme yolu belki de..
Hayallerim maddi değil manevi şeyler üzerine kurulu olduğu için, gerçekleşmesi genellikle zor ama bir kaç hayalim gerçek oldu şu yaşıma dek. İlki çocukken çok ama çok istediğim köpeğimin aynen hayallerimdeki gibi, hatta sırtındaki beneklere dek aynı (hıdırellezde de çizip bugüne dek sakladığım için söyleyebiliyorum bunu) olması, diğeri de bir sürü ülkeye gitme, çok farklı insan ve yerleri görme hayalimdi. Bunlar gerçek oldu ve ilki bana "güzel şeyler hep kısa sürer"i (14 sene öyle hızlı geçermiş ki) öğretirken, ikincisinin devamı için hala çalışıp didiniyorum. Evlenirken de eşime koştuğum tek şart buydu; her sene iki yeni yer görelim (ülke olsa en iyisi ama aşk ve hayat koşulları adına yelpazeyi geniş tutalım, yeni bir şehir de olabilir). Sağolsun bu seneye dek bu dileğimi hem de ülke bazında hep yerine getirdi.. Bu anlamda hayallerimdeki adamla evlendim de diyebiliriz. Zaten mutluluk çok şeye sahip olmak değil, hayallerini paylaşabildiğin bir insana sahip olmak değil mi?
Hayal kurmak güzeldir. Umutlar ve hayaller olmasa, herkesin paraya ve mallara odaklandığı materyalist (ya da genel anlamda yetişkin) bir dünya çekilmez bence..