Sükut ediyorum. "Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil" demiş ya Fuzuli.. Herkesin konuşmadığı zamanda konuştum; bu hükümet ilk kez yasaklara başladığında, iç ve dış medyanın farklı yayınlarını görüp sansüre şaşırdığımda, insanlar ilk kutuplaşmaya başlayıp "biz ve ötekiler" ilk dile getirildiğinde.. O zamanlar kimsenin umrunda değildi hak ve özgürlük ihlalleri, o zamanlar yılan bize dokunmuyor'du, o halde bin yaşasın'dı.. Şimdi? Şimdi onbinler meydanlarda, bir aydır sosyal medyada başka şey konuşulmuyor, yazılmıyor, çizilmiyor. Hepimiz birer kaplan gücünde haksızlığa uğrayanları korumaya çalışıyoruz, göğsümüzü siper edip gerekirse kanımızın son damlasına kadar bazı değerlerimizi yaşatacağımıza dair andlar içiyoruz, daha bir ay öncesine dek öğle yemeklerimizi yediğimiz, dostlarla kaynaşıp bir kahve molası verdiğimiz, ulaşım için iletişim için kullandığımız şirketleri, yaşananlara gözü kapalı olmakla suçlayıp boykot ediyoruz, iç ve dış medyada aktif bir şekilde farkındalık oluşturuyoruz, meydanlarda sanatla, ilimle, irfanla sesimizi yükseltip duruşumuzu sergiliyoruz.. Peki; daha önce aklımız nerdeydi ey ahali?
Tam Türk aklı, kusura bakmasın kimse. Bu kısıtlamalar, haksızlıklar, adaletsizlikler adım adım önümüze sürülürken sesimizi çıkarttık mı? Orda bir köy var uzakta ya; yakılıp yıkılırken sesimiz neden çıkmadı? Çoğumuz ikinci dil biliyoruz, dış medyayı takip ediyoruz; orda çıkan haberlerle bizde çık(may)an haberler arasındaki farkı görürken sesimiz neden çıkmadı? Komşunun "solcu" oğlu teeee nerdeki haksızlığı, zulmü protesto etti diye yaka paça gözaltına alınırken nerdeydik? Bu ülkede yazarlar, sanatçılar, ilim insanları öldürülürken nerdeydik?
Sosyal medyada sessizim. Sırf günlerim 26 günlük minik kızımla dolu olduğu için ve sadece onun büyümesini keyifle izleyebileyim diye değil; içimden konuşmak gelmiyor artık. Kurudum. Öyle çok kereler yazdım ki bu bölünmüşlüğü, bu kişisel hakların ihlallerini, bu vurdumduymazlığı; daha ben ne diyeyim bilemedim artık.
Toplumsal bir galeyan içindeyiz. Hakkımızı arıyoruz. Haklıyız da. Bardağı taşıran son damla ve üstüne hala inatla doldurulan bir bardaktı son bir ayda yaşananlar. Geç olsun da, yine de olsun. Bu gelişmeler güzel. En azından sesimizi çıkarmayı öğrendik. "Vur ensesine, al ekmeğini" değil artık.. Keşke biraz daha erken farkına varabilseydik, daha erken sesimizi çıkartabilseydik. Ama buna da şükür. Tek temennim var; olaylar durulunca (durulacak elbet, bu ülkede neler unutulmadı..) o "ilk heyecan" geçince, unutmayalım bu günleri. Unutmayalım neden sokaklara döküldüğümüzü, ne istediğimizi, ne için uğraş verdiğimizi.
O nedenle susuyorum şimdi, sözü başkalarına bırakarak. Onlar susunca yine bana sıra gelecek diye korkarak..
26 Haziran 2013 Çarşamba
8 Haziran 2013 Cumartesi
Sevincimi paylaşmak istedim :)
Kızımız "Maya", 31 Mayıs saat 17.10'da dünyaya gözlerini açtı. Şu an tek kolumla onu tutuyor, diğer kolumla iki parmak - kaplumbağa hızıyla bu güzel haberi sizlerle paylaşıyorum. Bir insanın doğumu mucizeymiş gerçekten, sanki hayatımın miladı oldu Maya.
Bu sabah 7 günlük kızım kollarımda emerken, koca koca bebek gözlerini açtı ve bana baktı. Ona dedim ki "Çok güzel bir dünyaya geldin Maya, kim ne derse desin, yaşanan tüm olumsuzluklara, haksızlıklara, vicdansızlıklara rağmen; sevginin asıl olduğu ve görmeyi bilirsen her yerde bolca ve karşılıksız bulunduğu bir yaşama geldin. Bunu asla unutma ve mutlu ol, mutluluğunu kendin yarat ve kimsenin bunu değiştirmesine izin verme. Yaşamı nasıl görmek istersen, yaşam sana kendini öyle gösterecek.."
Umarım çok sağlıklı, neşeli, mutlu, şanslı, uzun ve güzel bir yaşamı olur Maya'mızın. Sever ve sevilir, kötülüklerden ve kötü insanlardan, hastalıklardan, kaza ve beladan, nazardan ve kötü yolları seçmekten uzak bir yaşamı olur. Umarım hayırlı bir insan olur, adil ve vicdanlı olur. Umarım hayat da ona karşı adil olur, onu mutlu eder, güzellikleriyle sarmalar.
Sevincimizi sizlerle de paylaşmak istedim, sizler de AMİN diyin bu dualarıma istedim. Paylaşılarak çoğalsın istedim :)