14 Mart 2016 Pazartesi

Memleketten umutsuz ve sinirli insan manzaraları

Ankara'da son zamanlarda arka arkaya yaşanan terör saldırılarına duyulan üzüntü yavaş yavaş yerini öfkeye ve özellikle Kürtlere karşı nefret söylevlerine, askeri cunta özlemine ve daha hastalıklı ve tehlikeli milliyetçi görüşlere bırakıyor. Bloglardan bunu okuyorum.

Dış basında durum çok daha farklı ele alınıyor tabii, her zamanki gibi ülkenin içindeki görüşle dışındaki görüş taban tabana zıt. Bazen sizin hiç duymadıklarınızı duyuyoruz, bazen siz bizim duyduklarımıza komplo teorisi diyip, "Batı bizi hiç anlamıyor, Batı bize düşman zaten" kısvesi altında Bat'ya küsüp, ne dediğini anlamaya çalışmayı dahi reddediyorsunuz. Ülkenin doğusunda yaşananların nedenlerini kendi içimizde aramak yerine Amerikan Emperyalizmine verip veriştirmek daha kolay oluyor tabii. Kendi tankını tüfeğini üreten, dünyanın en güçlü 5 ordusundan biriyken, Amerika ve Batı bizi dolduruşa getirdi, bize silah sattı, bizi bozdu, bizi bize kırdırdı demek.. Oysa her saldırıda daha faili belli olmadan suçu Kürt halkına atmak, sonra altından ISİD çıkınca hala bozuntuya vermemeye çalışıp inatla bunun "bizim topraklarımızda, bizim misafirperverliğimizde "özgürce(!) yaşayan bu kendini bilmez halkın kalleşliği canım.." olduğunu; çok bilmiş, hayatında Ankara'nın doğusuna gitmemiş (karışık oralar şimdi) bir Beyaz Türk olarak beyan edivermek.. Ne kolay.. Bunu sosyal medyada beyan ediverince birden sosyal duyarlı oluveriyor insan. Yazını yaz, bloğa yükle, sonra kalkıp kendine mükellef bir kahvaltı hazırla. Ankara simidi mi daha çıtır, İstanbul simidi mi..?

Bıktım hepinizden..

Hala "askeri bitirdiler, kimsenin sesi çıkmıyor" diyebilmek? Hala "bu Kürtler zaten problemli halk, bunları baştan islah edeceksin, hadlerini bildireceksin"ciler.. Kürtlerin yaptığının bir kısmının bildiğin derin devletin işi olduğunu, kendi askerinin karşı tarafmış gibi görünüp kendi halkını bombaladığını hala düşünemeyen, Doğu'daki savaşı "askeri idman, ordumuz her an hazır oluyor işte" basitliğinde görenler.. 2 gün yas tutar verip veriştirir, 3. gün instagram hesabınızdan orman kebabı fotoğrafları paylaşmaya devam edersiniz..

Hiç bir sorun tek taraflı değildir, iki tarafın da suçu vardır. Bunu artık kabul etmek lazım. Karşı taraf hep ağlasın, pişman olsun sürünsün diyorsak; kendi yüzümüzün de hiç gülemeyeceğini anlamamız lazım. Kendini sütten çıkmış ak kaşık gör, mutluluğu refahı, kaygısız ve rahat yaşamı kendine ait san, sonra karşı taraf neden bu koşullarımın devamı için rahat durmuyor, bir sürü hak verdik işte, hala doymuyor diye sinirlen.. Olacak iş değil..

Barış ve demokrasi istiyorsak, bunun tek taraflı olmadığını öğreneceğiz.

Not. Ankara'daki tüm dostlara geçmiş olsun.. Teröre lanet olsun..

3 Mart 2016 Perşembe

Haftasonu kaçamağı: Cesky Krumlov (Çek Cum.)


Çek Cumhuriyeti denince akla hemen Prag geliyor, gerçekten de görülmesi gereken, tarihi, kültürel, sevimli bir başkent. Fakat Çek Cumhuriyeti'ni biraz daha kırsaldan tanımak istiyorsanız ve Prag'a yakın bir haftasonu kaçamağı planlıyorsanız Cesky Kromlov tam size göre. Sevimli ve ufak bir Orta Çağ kasabası olan Cesky Krumkov'un tarihi dokusunu koruyabilmek için, kente motorlu araç girişini kısıtlamışlar. Aracınızı kent merkezine sadece 5-6 dakika uzakta bulunan park alanlarından birine ya da otelinizin size önereceği  özel park alanına bıraktıktan sonra, şehri kıvrım kıvrım kuşatan Vltava nehrini kesen taş köprülerin birinden geçerek, arnavut kaldırımı sokaklar ve tarihi dokusu çok güzel bir şekilde korunmuş binalar arasından merkeze yürüyorsunuz.

Merkezde çok çeşitli konaklama seçenekleri mevcut ama ben özellikle konumu, hizmet kalitesi ve orjinal mimarisi ile Castle View Apartments'ı önereceğim. Biz çatı katı odasında kaldık, geniş ve rahat, perdelerle çevrili bir klasik yatak, oturma grubu ve mutfağı da olan ufak bir stüdyo daireydi ve çok romantikti, fakat özellikle eşim gibi uzun boyluysanız gece kafanızı alçak çatı katı tavanına ve duvarlara çarpmamak için, biraz daha geniş ara kat odalardan birini tavsiye edeceğim. Kışın oldukça rahat ve sıcak bir atmosferi olan çatı katı, yazın fana rağmen biraz sıcak da olabilir. Otelin bir başka avantajı, hemen karşısında Cesky Krumlov'un en ünlü geleneksel Çek mutfağı olan "Krcma v Satlavske ulici"nin bulunması. Bu restaurant vejeteryanların kabusu ama etseverlerin rüyası diyebileceğim soslu, ocak ateşinde pişmiş et ağırlıklı fakat vejeteryanlar için de "Laibon" ve "U Dwau Maryi" gerçekten güzel seçenekler. Kentte aç kalmanız mümkün değil çünkü gün boyu servis veren cafeler, özellikle "çikolata döner" dedikleri bir tatlıyı ve ünlü ballı keklerini satan ufak büfeler bir başka seçenek. Ayrıca gece geç saatlere dek, sokak aralarını şenlendiren minik minik publarda "Absent" de içeren içkileri yudumlayabilirsiniz. Batı Dünyası'nın "Budweiser" olarak bildiği biranın asıl kaynağı da Çek Cumhuriyeti ve burada aynı birayı "Budvar" olarak bulabilirsiniz. Çok hafif ve sulu geldiyse, yerel bir bira olan Eggenberg'i öneririm.

Konaklama ve yeme içme gibi elzem ihtiyaçlarımızı sağladıktan sonra, tabii ki sıra şehri ve yakın çevresini tanımaya geliyor. Cesky Krumlov oldukça minik bir kasaba ve arnavut kaldırımlı dar sokaklarda yürürken Orta Çağ'ı iliklerinize dek hissedebiliyorsunuz. Özellikle şehrin her köşe başında kafanızı kaldırdığınız an gözgöze geldiğiniz o şahane kulesiyle kaleyi ve manastırı gezmenizi tavsiye ederim. St. Vitus Kilisesi'nde bir konser ya da ayine katılmanız da güzel bir deneyim olacak. Şehir merkezinde bulunan işkence müzesi de ilginç bir deneyim. Tarih ve güzel sanatlara meraklıysanız, Egon Schiele Sanat merkezi'ni mutlaka öneririm. Ayrıca şehrin biraz dışında, 30km uzaklıkta bulunan Rozmberk ve Hluboka kaleleri de ziyaret etmeye değer. Özellikle Rozmberk'teki mahzende mazoşist turistler için bir de parası karşılığı "turist işkencesi" görme imkanı var ki görenler hakikaten memnun kalıyor ve fazla acı ağrı çekmediklerini ifade ediyorlar - ben anlatanların yalancısıyım.. Yine Zlata Koruna ve Vyssi Brod'daki manastırlar da görülmeye değer.

Kent özellikle kano, sal gibi araçlarla Vltava nehrinde çok güzel geziler sunuyor. Yazın şamrellerle serin suları hissetmek de hoş olabilir. Ayrıca özellikle kent çevresindeki Klet  dağı'na (1082mt) tırmanış, ormanlık alanlarda trekking ve yürüyüş de şahane aktiviteler. Dağa arabayla çıkmanız da mümkün ve bir kent yerlisinin bize sır açıklar gibi sessizce verdiği öneriyi; Jaronin Beech orman doğal koruma alanı"nı mutlaka ziyaret etmenizi önereceğim. Gerçekten de sık ve hafif karanlık ormanlık alanda yürürken, insan huzuru buluyor ve bazı anlarda önünüze geyikler ceylanlar çıkıveriyor, çok etkileyici bir deneyim.

Çocuklarla gelen ziyaretçiler için şehre 2km. uzaklıkta bulunan Slupenec At Binme Okulu'nun kısa turlarını ve kış döneminde Lipno Gölü yakınlarında bulunan snowboard ve kayak okulunu öneririm. Özellikle kayak oldukça ucuz seçenekler sunuyor. yaz döneminde yine bu gölün kıyısında kamp yapmak ya da birkaç saat yürüyüş ve yüzme ile ruhunuzu arındırmak da güzel seçenekler tabii.


Bir de özellikle Cesky Krumlov'dan Almanya yönüne devam edecekler için; Münih ile Cesky arasında tam ortada bulunan Passau kentinde bir soluklanma molası vermenizi, Don nehri üzerinde işleyen gemilerle 45dk süren kısa gemi turuna katılıp sonra da St. Stephan Katedrali'nin hemen yanında bulunan Cafe Stephans Dom'un şahane pastalarını ve pralin çikolatalarını tatmanızı önereceğim. Bu cafe ayrıca bir "pralin okulu" olarak da işlev görüyor ;) Oldukça klasik döşenmiş bu rahat cafe'de ayrıca somonlu ıspanaklı krep de şahane ve hele de çay saatinde oradaysanız asla kaçırmamalısınız!

(c) Ceren Mart, 2016.

1 Mart 2016 Salı

Münih'te çocukla gidilecek yerler

Her sene Şubat ayında yaptığımız uzun tatil bu sene eşimin iş yoğunluğu ve diğer bazı sebepler nedeniyle biraz ertelendi. Madem ben yerimden kımıldayamıyorum, o zaman yakınlarımı ve sevdiklerimi çağırıyorum ama gelen giden de yok, bari dedim ufak bir özendirme yazısı yazayım da belki bloggercıklarım gelir, bizi şenlendirir.

Münih, aslında yazın gelmenizi önereceğim bir kent çünkü hem iklim koşulları hem de festivaller, çevre gezileri, dış mekanda doğada uzun zaman geçirebilme fırsatı daha çok yazın yakalanıyor Batı Avrupa'nın genelinde. Ama doğrusu ben şehrimi çok sevdiğim için, dört mevsim gezilebilecek bir kent, baharları ayrı güzel, kışı ayrı güzel, buyrun gelin diyorum! Münih'te gezilecek çok yer var ama çocukla gelecekler için kısa kısa "şehir sakininden öneriler" vermek istiyorum.



İlk mekanımız Deutsches Museum Kinderreich. Gerçekten büyükleri bile günlerce oyalayabilecek potansiyele sahip bu müzemiz çocuklar için de çok güzel bir bölüme sahip, en miniklerin bile ilgisini çekecek trenler, özellikle 2-10 yaş grubu çocukları cezbediyor. Kendinize evler inşa edebileceğiniz kocaman lego bölümü, daha büyükler için deney odaları, teknoloji bölümü ile neredeyse bir tam gününüzü geçirebilirsiniz. Ayrıca Pazar günleri Münih'teki müzelerin neredeyse tamamının sadece 1 Euro olduğunu da belirteyim. Yine müze kategorisinde bir de çok bilinmeyen Balon Müzesi var, gerçekten çok etkileyici.



İkinci mekanımız, benim son 2 aydır keşfettiğim ve neredeyse haftada bir gittiğim Kinderkunsthaus. Bu sanat atölyesi özellikle görsel sanatlara meraklı çocuklar için çok güzel programlar sunuyor. Çocuklar anne babalarıyla ya da yalnız katılabiliyorlar, boyama, baskı, bilgisayarlı çizgi film atölyesi, bilgisayarlı çizim atölyesi, heykel bölümü ve video sanatları bölümleri ile yine en az 3-5 saat geçirebileceğiniz ve aile boyu eğlenebileceğiniz, yaratıcılığınızı besleyebileceğiniz bir sanat evi - ayrıca özellikle yağlı ve suluboyalarla çalışırken evinizi de batırmamış oluyorsunuz ;)



Üçüncü mekanımız Poing Vahşi Yaşam Parkı, sadece Münih ve çevresinde yaşayan ren geyikleri, ceylanlar, keçiler, yaban domuzları, kurtlar ve çeşitli kanatlıları görmekle kalmayıp, vahşi olmayanları elinizle besleme ve sevme imkanı da bulacağınız, hayvanların kocaman park alanı içinde özgürce dolaştıkları çok hoş bir ormanlık alan. Ayrıca en küçüklerden büyüklere, her yaştaki çocuğu ve hatta anne babasını mutlu edebilecek bir oyun alanı var ki, dillere destan. Yazın giderseniz mayo da götürün ve sulak, çamurluk alanlarda keyif yapın derim. Yine özellikle yazın kurulan bira bahçesi ile benim en favori ve neredeyse her hafta çocuk parkına gittiğim mekanlarımdan biri olan, dört mevsim geyik ve ceylanları besleyebileceğiniz Hirschgarten de güzel bir alternatif. Tabii ki Münih Hayvanat Bahçesi benim gibi "hayvan hapishanesi"ne karşı olan ebeveynler için bile bol geniş ve doğal alanı ile güzel bir başka alternatif.



Sadece yaz döneminde açık olan Beeren Cafe'lerde su oyunları, saman üzerinde zıplamalar, keçi ve atları beslemeler ve dalından çeşit çeşit meyve koparıp yemeler dışında bir de tüm gün ayaklarınızı uzatıp keyif yapma imkanınız var çünkü çocukları oyalayacak bir sürü oyun ve kum alanı, bobbycar varken yanınıa bile gelmiyorlar. Tabii ki yine sadece yaz döneminde çevre göl ve Isar'da yüzmeyi de mutlaka öneririm ama dikkatli olunması, girdaplara ve buz gibi suya özellikle dikkat edilmesi kaydıyla.

Dördüncü mekan(lar)ımız özellikle kış döneminde çocuklarına oyun alanı arayan aileler için,Winterspielplatz ve 4 mevsim açık olan Coco Loco KinderparkPeppino KinderlandJux und Tollerei de güzel seçenekler.



Çocukla çok keyifli ve bir o kadar da dinlendirici spa keyfi için Westbad'ı öneririm çünkü hem açık ve kapalı alanda sıcacık suyu, kocaman kaydırağı var, hem de çok küçükler için çok sevimli bir bebek havuzu. Ayrıca haftanın belli bir gününde bebek saunası da bebekli anneler için çok eğlenceli.

Son mekanımız özellikle çocukla Pazar kahvaltısı / brunch arayanlara özel; Leonardo Royal Hotel hem çocuk bakım hizmeti sunuyor hem de gerçekten lezzetli ve bol çeşitli brunch imkanı var. Rezervasyon gerekiyor ama gittiğinize değiyor.

Münih'e gelmeyi planlayan çocuklu aileler için, yaz kış gidebileceğiniz tüm bu mekanları özellikle, fiyatların yüksek olmayışı, kalabalık olmayışları, hijyenik, sakin ve sadece çocuklar için değil tüm aile için eğlenceli alanlar olmaları nedeniyle can-ı gönülden öneririm. Ayrıca; gelince haber verin de biz de size katılalım :) İyi seyahatler!

Ceren, Şubat, 2016.