15 Aralık 2014 Pazartesi

Öfkeli kesim


Her blogger gibi ben de iki üç ayda bir nefret içerikli tuhaf mesajlar alıyorum. Bu beni üzmediği ve sinirlendirmediği gibi, çok da eğlendiriyor çünkü demek ki yazılarım birilerinin yayıp durduğu totosunu rahatsız ediyor, kendilerini hayatlarının ve inançlarının gerçekliği konusunda şüpheye düşürüyor ve en primer savunma mekanizması saldırı olduğu için, karşı atağa geçiyor ve "benim fikrim en doğrusudur, senin gibi düşünmeye başlarsam belki tüm evren ellerimin arasından kayıp gidecek, korkuyorum" diye bağırıyorlar. Az gelişmiş insan psikolojisi; bin dinle, bir konuş yerine fikirlerini medeni bir şekilde ifade etmek ve karşı tarafın argümanlarını düşünmek yerine, direkt alayım elime sopayı, bağırayım, çağırayım.. Sadece gazete haberleri altına yapılan ünlü yorumlarda değil, belgesellerde de çok izliyoruz, primat memeliler arasında görülen benzer davranışları.

Üstelik bu saldırgan okurların TAMAMI isimsiz, gizli kimlik ya da bağlantısı olmayan rumuzlara sahipler. Daha kendi kimliğinden emin olamayan, kimlik bunalımı yaşayan, göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen insanı, biz neden ciddiye alalım? Çoğu yazar gibi ben de gizli kimlikle bırakılan yorumları yayınlamıyorum, cevap vermiyorum, daha önce de belirtmiştim. Eğer, iletişirken insan yerine konulmak istiyorsanız, robot olmadığınızı kanıtlayın, yanlış mı?

Yazımın konusu bu kimliksiz ve saldırgan yorumcular değil ama bana şimdi bahsedeceğim konuyu ele almayı hatırlattığı için, önce ona bir dokundurmak istedim. Düşünmeye davet..

Ele almak istediğim; hani toplumumuzda bazı "kesim"ler var, bölüne bölüne bir hal olduğumuz, birbirimize düşman kesildiğimiz, "biz ve ötekiler" anlayışından bir türlü global kimliğe kavuşamadığımız için böyle "kesim kesim kesildik" ya.. Ha işte, bana göre aslında kimin ne olduğu önemli değil, isteyen totosunu açar, isteyen başını bağlar, isteyen hem totosunu açar hem başını bağlar, bence bunlar rüştünü kanıtlayan insan için kişisel kararlardır. Ama bir "kesim" var ki, işte ben onu kabul edemiyorum, sevmiyorum: Öfkeli Kesim.

Ne yazık ki, okuyan insan (okullu ya da alaylı, bence fark etmez) sadece "öğrenmez", aynı zamanda ufkunu genişletir, farklı "düşünmeyi" ve kendi inanç, düşünce ya da örf ve hatta etik doğrularından farklı uygulama ve düşünceler olduğunu görür, bunlarla bir arada barış içinde yaşamayı içselleştirir. Bu demektir ki, ben böyle düşünüyorum ya da uyguluyorum çünkü şunu şunu şunu okudum, yaşadım, deneyimledim, öğrendim. Sen de farklı bir yolda yürüyorsun, farklı inançlara ve uygulamalara sahipsin. Ama yollarımız kesiştiğinde, senin ayağına çelme takmak değil, kibarsa sana yol vermek ya da kibarca selam verip önünden geçip gitmek, benim görevimdir. Çünkü, sen de benim kadar yaşama hakkına sahipsin, seçtiğin bir yolda hürce yürüme hakkına sahipsin.

Fakat bu öfkeli kesim ne yapıyor? Sen benim inancıma katılmıyor musun, sapkınsın. Sen farklı mı düşünüyorsun, benim atama küfrettin. Sen neden benim gibi görünmüyorsun, sen neden benim kadar cefa çekmiyorsun, sen neden benden önde duruyorsun, sen neden, neden neden..? ÇÜNKÜ; hayatta kimse eşit şartlara sahip değil ve bazı insanlar diğerlerinden daha kolay elde ediyor bazı şeyleri ve bazı diğer insanlar daha zorlanıyor ama onların da başka başka yönlerde avantajları olabiliyor. AMA insanoğlu Habil ile Kabil'den bu yana "eşitlik" konusunda bir arpa boyu yol katedemedi ve Kabil hala ve aynı derecede öfkeli.

Öfkelenmek suç mu? Hayır. Öfke, bir duygudur. Beyin kimyasalları, hormonal düzey, koşullar.. Ama öfkenin dışavurumu benim derdim. Öfkelendiğini anlayamamak, kontrol edememek. Öfkesinin efendisi olmak yerine (ki bu yerinde kullanılırsa harikalar yaratan inanılmaz yaratıcı da bir duygudur), öfkenin kölesi olmak. Sağa sola saldırmak. ananemin değimiyle "estirmek". Çünkü, doğrudur; öfkeyle "kalkıldığında", zararla oturulur. Önemli olan, öfkeyle "oturmayı" başarabilmek. Öfke yönetimi konusunda bir sürü kitap var, alın okuyun. Ha pardon, önce "başkasının fikirleri"ni anlama sanatı konusunda okumak gerekecek. Ondan da önce sanırım insan ilişkilerinde saygı, genel adab-ı muhaşeret kanunları, 3 yaş üstü çocuklar için "toplumda nasıl davranılır" gibi kaynaklara da bir el atılması şart. Daha ileri okumalar olarak da "kimlik bunalımı, sosyal fobi ve kişilik sorunlarının aşılması"nı da öneririm.

Sosyolojik kapıdan bakarsak; ne yazık ki öfkeli kesimin marjinallikten saparak, giderek öfkeli çoğunluğa dönüştüğünü izlemekteyim. Özellikle bazı muhafazakar dayatma ve akımların yarattığı bastırılmış kimlikler eninde sonunda öfkeli kesime dönüşüyor, dönüşecektir. Yıllarca ezilmenin öfkesi, ancak kendi patolojik düşünceleriyle paralel güçlerin öne çıkması ile, ses ve beden kazandı. Fakat bu "ses ve öfke"nin, karşı yönden gelen artçı öfke dalgalarıyla birlikte ortalığı yıkıp yakması, ne yazık ki, beklenen bir kontra tepki olacaktır.

Öngörüyoruz ama bu dev dalgaların önünde sadece gözlerimiz dalgaya kitlenmiş, bekliyoruz. Toplumsal örgütlerin umursamazlığı ve hatta kışkırtıcılığına inat, her insan kendi içinde başlamalıdır öfke yönetimine. Bir çocuğa davranır gibi; yanlış davranışa tepki vermeden (çünkü cezanın artık bir işe yaramadığı aşikardır), doğru davranışı ödüllendirerek. Öfkeye karşı öfke yerine, sana bir adımla gelene, sen iki adımla giderek..

Öğretmeye değil, anlamaya çalışarak.

5 yorum:

  1. ceren valla ayağa kalktım alkışlıyorum...
    hislerime tercüman olmuşsun tabi ben bu kadar derli toplu yazamazdım:))

    efenim en bayıldığım cümle şudur yazında
    öfke bir duygu biçimidir.
    bayılırım ben bu cümleye ve sık kullanırım.

    efenim kişisel gelişim kitabı mı okusun benim halkım önerin bu mu ahahahaa
    daha neler.
    cin ali okusunlar bana yeter.
    ali ayşenin elini tuttu okula gittiler diye ktap okusunlar ben daha gam yemem:))

    yinede enseyi karartmayalım...
    böle avutucam artık kendimi napiyim:))

    kefenle çıktık biz bu yola cerennnnnn

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Ceren bu güzel yazıya şöyle küçük bir ilave yapalım; (toplumun işte göreceli bir kavramdır ya ben burada Türk Milleti'ni kastediyorum) "zeka özürlü, algılama sorunlu" olduğunu düşünenler hala algı operasyonu peşindeler işte. Son sözün öyle yerinde ve öyle güzel ki her kesim "anlamaya deği, öğretmeye çalışarak" yoluna devam etmeye çalışıyor. Ve açmazlarımız sürüp gidiyor.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazıydı cerencim keşke herkes okusa birazcık da olsa düşünse bu şeyleri

    YanıtlaSil
  4. Güzel ifade etmişsizin ama bu tarz insanlar zaten gelişime açık değiller ve kendi düşüncelerine saplantı derecesinde bağlı kalıyorlar ki kendilerinden farklı düşünen insanlara bu kadar öfkelenebiliyorlar.Yani şu an bu yazıyı okusalar bile ''Acaba??'' diye kendilerine sormak,düşünmek yerine yine size öfkelenecekler.Malesef bu tarz insanlar umutsuz vaka.

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir yazı olmuş ve "öfkeli kesime" çok yerinde bir cevap, umarım anlaşılmıştır...

    YanıtlaSil