17 Kasım 2013 Pazar

Kudüs sendromu

Yazamamaktan muzdaribim sana blog! Affet beni! Kendimi valla ikinci çocuğunu daha çok seven, ilk çocuğunu ihmal eden bir anne bozuntusu gibi hissediyorum. Diğer blog tıkır tıkır giderken sana bir türlü el atamaz, atınca da böyle saçma sapan şeyler yazar oldum. Nerdeee o ilk yıllardaki entellektüellik, gittikçe ev kadını modunda yazılar yazıyorum. Neyse halim çıksın falim ayarında!

Bu gidişata bir dur deyip şu Kudüs Sendromu'ndan bahsedeyim en iyisi, sanki yeni duymuşum gibi yapayım hatta, beynimin "süt yap, süt ver, bez değiştir" diye bağıran o acaip yeni bir grup hücreleri ile hala entellektüel son kaleyi kaptırmamak için kahramanca savaşan gri hücreleri arasında biryerde kaybolmuş bir konu bu Kudüs Sendromu. Stockholm Sendromu'nu zaten biliyoruz hepimiz, hani bir felaket yaşayan kişinin, kendisine bu felaketi yaşatana anlamsız bir hayranlık duyma hali. Dayağı yiyip yine de kocamdır diyen kadınlar, teröristler tarafından rehin alınıp sonra teröristine aşık olan insanlar, sado-mado ilişkiler yumağı, bildiniz mi!? Ha işte bu "şehir isimlerini sendromlara verelim, pek şık duruyor" akımının bir başka üyesi de; Kudüs Sendromu.

Ben benim kocayı Kudüs'te tanıdım malum 10 sene kadar önce, sonra biz bu Kudüs'e pek sık gider gelir olduk, bizim için çok özel bir şehir. "Aşkımızın meyvesi" (ki bahtımıza kendisi son derece ekşi bir mandalina çıktı sağolsun; manası: ağlak ağlak ağlak, gülek, yeniden ağlak, ağlak, ağlak - ama seviyoruz keratayı gittikçe artan şiddette, Stockholm Sendromu mağduruyuz yani) izin verseydi 10. senemizi tam Kudüs'te kutlayacaktık, kısmet olmadı. Olsun, bu beni bir "Kudüs'e Aşk" temalı yazı yazmaktan asla alıkoymaz. Kudüs çok güzel bir şehir, ayrıntılı okumak isterseniz şu yazıma tıklayın, her santimetrekaresi tarih kokuyor, tüm tek tanrılı dinlerin kesiştiği bu kentin mistik bir havası var ve eski şehre bir kez gittiyseniz, kendinizi tuhaf bir şekilde evinizde hissediyor, ayrılmak istemiyorsunuz. İster musevi, ister müslüman, ister hıristiyan, ister ateist olun; bu böyle. Tuhaf bir his. Sokaklarda bin çeşit insan dolaşıyor ama hepsi birer hikayenin ardında dolaşıyor, çoğunun kendisi bir hikaye..

İşte bu hikaye insanların bir kısmı Kudüs Sendromu'ndan muzdarip. Yani kentin aşırı mistik havası, yoğun tarihi, inanç ve felsefenin bağrı olması; bazı insanlarda "burası evrenin merkezi ve ben de yüz yıllardır beklenen İsa Mesih'im" sanrısına neden oluyor. Aslında şizofreniye meyilli ya da tanısını almış insanlar çoğu ama bazı gizli şizofrenler de bu aşırı yoğun havadan etkilenip ilk fazlarını ya da bizim "grandiose delusion" (aşırı büyüklük sanrısı) dediğimiz olayı Kudüs'te yaşıyorlar. Birden karşınıza sırtında koca bir tahta haçı zorum zorum taşıyan, saç baş karışmış, elbisesi yırtık pırtık ve kanlı, elinde incili ya da bağıra bağıra ettiği dualarla çıkabiliyorlar, köşe başından ansızın. Ben Kudüs'te yaşarken, ekmek almaya falan çıktığımda bunlardan 1-2 sini görebiliyordum, normal bir sahne yani. Kudüs dışında da hiçbir yerde metrekareye bu kadar çok Hz.İsa düşmez sanırım.

Ara sıra bu Hz.İsa'lar birbirleriyle de karşılaşıyorlar sokakta. Çok enteresan bir deneyim oluyor izleyenler için, çünkü her biri için diğeri tam bir şarlatan ve bunu diğerinin yüzüne vurmak da çok doğal. Son derece teatral durumlar, her ikisi de genellikle incili ve dini iyi biliyor ve kitaptan cümlelerle, Hz.İsa'ya yakışacak gibi birbirlerine "anlayış dolu, merhametli" bir şekilde "şarlatansın sen" demeye çalışıyorlar. Oldukça enteresan durumlar, sokakta 2013 sene öncesinin diyalogları..

Böyle bir sendrom işte; dün kapıma dayanan Jehovah Şahitleri bana hatırlattı, yazayım da okuyun istedim. Ya da Kudüs'e gidin, görün. Enteresan gerçekten..

7 yorum:

  1. Ha bu arada fotodakiler normal insan, sadece hacı oluyorlar.. Bu da normal bir görüntü Kudüs'te.

    YanıtlaSil
  2. "diğer blog tıkır tıkır giderken..." bendeki "diğer blog"da en son yazı mayıs ayına ait ama. başka bir "diğer blog" daha mı var yoksa :)

    YanıtlaSil
  3. Ah keşke gidebilsem. Kitap bile okuyamıyorum artık :/ Hayatım kötü yönde değişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama sen de "çok gezen çok bilir" mottosuyla yaşıyorsun J'cim.. Hayatın yollarda direksiyon sallamakla geçiyor, yazı ve fotolar da muhteşem!
      Kitap babında, ben de anca S.King'in 100000xxx sayfalık Under The Dome'unu okuyorum resmen 1 aydır.. Utanç tablosu!

      Sil
  4. Maşallah size =) 10 yıl... daha niceleri olsun.. Bir kez daha maşallah yahu =) Bir kez daha, üç kez beş kez, 41 kere maşallah da buradan geliyor sanırım =P ... ( deterjan kafası ) Ps: Fb hesabın varmış paylaştığın, arkadaş olma haddini göstereyim mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de lütfen göster! :D Amin Amin, darısı size daha güzelleri inşallah!

      Sil