14 Ağustos 2013 Çarşamba

Hayatın anlamı

Geçenlerde takip ettiğim blogların en nöro-psikoloji ve felsefeyi harmanlamış olanında, üniversiteden sevgili hocamın güzel bir yazısına denk geldim. Yazının konusu "hayatın anlamı" üzerineydi; tabii bu hepimizin devamlı düşündüğü, çözmeye çalıştığı, bu sorunla uğraşırken bazen hayatı kaçırdığı, bazen kafayı sıyırdığı, bazen de ucundan kıyısından yakalaya-yazdığı bir "çok değişkenli denklem".. Ben de gidip gelip, dolanıp durup, bu konuda yazıyorum ara sıra. Yazdığımdan daha sık da düşünüyorum..

Hayatın anlamı; yukarıda bahsi geçen Paul Thagard'a göre "çalışmak, sevmek ve oyun oynamak"mış. Popüler kültürün "Eat, Pray, Love"ı yerine "Work, Play, Love" yani.. Sevmek kısmına katılıyorum ama "çalışmak" yerine "üretken olmak", "oyun oynamak" yerine de "mizah" konsa bence daha anlamlı olur. Bence tabii. Hayatın anlamını şıp diye bulamamamızın nedeni de zaten anlamın herkese göre değişiyor olması. Bana göre; üretken olmak, sevgi alıp vermek (hatta almaktan çok vermek belki de) ve sahip olunanlara şükretmek ile kanaatkarlık hayatın anlamı..

Bu arada; bugün burada muhteşem bir hava var, 23 derece ve bulutlu. İnsan üzerine ince birşey alıp, dışarıda saatlerce yürümek istiyor. Bu sıra bunu yapabilecek zamana sahibim. İnsanın gerçek zenginliği zamanmış, bunu da son zamanlarda fark ettim.. Saatlerce ve gidecek yeri planlamadan yürümek ne güzel; doğaya bakmak, insanları incelemek, düşünmek. Benim içime resmen bir "emekli" kaçmış yahu, haberim yokmuş.. Bak "ev hanımı" diyemedim yine, görüyorsunuz. Ev hanımlığından korkuyorum. Aslında ev hanımlığı da bir meslek ama ne bileyim, sanki hizmet sektöründe çalışıyormuşsunuz gibi. Hizmet etmek de üretmekten, yani yaratıcı-üreticilikten biraz uzak geliyor bana. Bol kurallı, prosedürlü işler bana göre değil. Tabii hizmet sektörünü aşağıladığım sakın anlaşılmasın, hizmet sektörü olmasa medeniyetler çöker, o ayrı..

Doğaya ve düşünmeye dönecek olursak; Nazım'ın dediği gibi "bir sincap ciddiyetiyle yaşamak" lazım hayatı gerçekten de, "işin gücün yaşamak olmalı, ötesinde birşey beklemeden".. Ya da Bilge Karasu gibi "narla incire gazel" okumalı, tam mevsimiyken.. Kaçırmamalı..

12 yorum:

  1. Sanirim hepimizin en cok kafa yordugu konu... yazinin linkini verir misin almanca ise hazir sevgili yanimdayken cevirteyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ;) e verdim linki ilk paragrafta, "güzel bir yazısına" ya tıkla.. olmadı mı?

      Sil
  2. Oooo derin derin konular açmış Ceren :)
    Ben de dün aldığım bir notu buldum: yazarını bilmiyorum unuttum şimdi ama "hayatın gizemi çözülecek bir bulmaca değil, tecrübe edilecek bir deneyimdir" demiş. Fakat hayatı güzelleştiren şeylerden üçü konusunda da hocana katılıyorum: biraz meşgale, biraz eğlence bolca sevgi.

    Bir an hizmet sektörünü aşağıladığını sandım gerçekten, gözlerim pörtledi, olamaz Ceren böyle biri olamaz dedim. Hem de zaten Psikoloji hizmet sektörü oluyor dedim. Ev hanımlığı da hizmet sektöründen çok hizmetçiliktir bana sorarsan. Yüksek organizasyon yeteneği ister bunu yeni yeni öğreniyorum. Neyse en azından sandığım gibi değilmiş. Senin kimseyi aşağılayacağını düşünemem.

    off ne olur takip ettiğin bloglara link versen? kesin arada süper bloglar vardır bizde sebepleniriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alla alla linkleri yazıya gömüyorum, olmuyor mu acaba yahu, şimdi paranoya yaptım..
      Yok canım hizmet sektörüne saygım sonsuz, sadece bana çok mekanik ve rutin gelen meslekler olduğu için ben yapamam diye düşünüyorum. Yoksa haklısın tüm hizmet sektörü gibi ev hanımlığı da aslında fiziksel anlamda çok zor bir meslek.. Karşılığı da pek alınamıyor üstelik..
      Bu arada hizmet sektöründeki insanlara saygılı davranmayan, gereksiz şımarıklıklar kaprislerle bu insanları kendi aklınca aşağılayan insanları ben hayatımda tutmam, benim için bir insanın ne olduğunu anlamanın en iyi yolu hizmet sektörü çalışanlarına karşı takındığı tavırdır, bunu da belirteyim yani ;)

      Sil
    2. Yok yok link açılıyormuş ben akıl edemedim ordan bulmayı ama zaten genel anlamda demiştim tüm takip ettiğin bloglar gibi.
      Hmmmm hizmet sektörünü galiba farklı tanımlıyoruz. Ben ekonomideki manasıyla düşünürüm. Hani birinci sektör, tarımdır, ikinci sektör tam öyle değil ama ticaret diye düşünürüm üçüncü de hizmet sektörüdür. Doktorlar avukatlar serbest meslek çalışanları hizmet sektörüne dahildir. Bir şey üretmiyorlar doğru, bir şeyi de değiştirmiyorlar ama bir hizmet sunuyorlar. Ay takıldım buna boş boş. sen boşver beni. Ben seni anladım zaten.

      Sil
    3. benim kafam ekonomiye pek basmaz, hizmet sektörü yerine mavi yaka demek istemişim sanırım..

      Sil
  3. Ceren merhaba,
    Sevmek,üretken olmak ve mizah üçlüsüne ben de inanıyorum.
    ''Bir Terapistin Arka Bahçesi'' adlı kitap önerisi yazımda yaptığım şu alıntıyı da paylaşmak isterim :)
    * Hayatın anlamı nedir sorusu terapötik olarak çıkmaz bir sokaktır.Anton Çehov,kendisine bu soruyu yönelten bir dostunu şöyle yanıtlamıştır:
    ''Bir havucun anlamı nedir? Havucun anlamı neyse hayatın anlamı da o!'' Öyleyse bu soruyu şöyle formüle etmeliyiz.
    Hayatın anlamı nedir diye sormak yerine,hayatı nasıl anlamlı kılabiliriz sorusunu yöneltmeliyiz kendimize.
    -Hayatı anlamlandırmak hepimizin derdi işte..ne kadar yapabiliyorsak...
    Selamlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla havucun anlamını tavşana sor bak nasıl biliyor sevgili Çehov.. Hayatın anlamını da iyi yaşayan yaşlı birilerine sormak en doğrusu olacak o zaman :)

      Sil
  4. Cok sevdigim ve her yazisni heyecanla takip ettigim yoga hocam der ki, iliskinizin basnda sevgiliniz garsona taksi soforune nasil davraniyorsa ileride size de oyle davranacaktir. (Defne suman blog). Sohbetiniz onu aklima getirdi :)

    YanıtlaSil
  5. bence bir anlam aranmamalı. düşünmek yerine carpe diem. başka da bir şey demiyem. iğrenç espriyle bitiriyorum yorumumu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla biraz oyle olmus sanki, ne cevap vereyim bilemedim.. :p

      Sil