25 Ekim 2012 Perşembe

Nerde o eski bayramlar..?

Bugün terapi gurubuna gelen Türk kadınlar, baklavalar böreklerle geldiler. Aralarında yaşça küçük sekreterimize harçlık verenler bile oldu. Sonra Türkiye'deki bayramlarla Almanya'daki bayramların arasındaki farkları konuştuk. Çoğu 20 yılı aşkın süredir Almanya'da yaşıyor bu insanların. Dolayısıyla vatan özlemleri de, bayram gibi özel günlerde yaşadıkları mahsunlukları ve yalnızlıkları da had safhada.. Hepsi "eski bayramlar"ı arıyor; hani o en güzel elbiselerin giyilerek maaile buluşulup, küçüklerin el öptüğü, büyüklerin harçlık verdiği, sofraların şen, sohbetlerin canlı olduğu o eski güzel bayramları.

Ben 30 küsür yıldır yaşadığım bayramları hatırlamaya çalışınca, o "eski bayramlar"ın bugünkülerden çok da farklı olduğunu düşünmüyorum doğrusu. Aradan geçen yıllarda ailemizden eksilenler, aramıza yeni katılanlar olması dışında, bayramların tadı ve dokusu aynı kaldı. Bizim ailemiz için de, bayramlar önemlidir, bir araya gelmeye, hiç değilse telefonla birbirimize ulaşmaya çalışır, bayramlaşırız. Bir aradayken sofralarımız Halil İbrahim Sofrası gibi bereketli olur, sohbetlerimiz ve kahkahalarımız sıcak evimizde yankılanır. Yani bayramın bir anlamı vardır bizde de, bir kıymeti vardır. Fakat işin doğrusu, ben çocukken de sevmezdim şu kurban bayramını, büyüyüp anlamını idrak ettiğimde de sevmedim, şimdi vatandan ve ailemden uzaktayken de sevmiyorum. Kurban bayramının nasıl kutlanmaya başladığını anlatmıştım şu yazımda, bu hikaye bende çözemediğim acı duygular uyandırıyor. Bir babanın öz oğlunu inanç uğruna kesmeye kalkması, inandığı meta-olgu'nun olaya son dakikada müdahalesi, hadi onu kesme ama şunu kes diye bir ulvi takas.. Tanrıya inanan biri olduğum halde; bu şekilde "davranan", kendisine insan huyları atfedilen, sevilme - sayılma - kurbanlık adanma ihtiyacı içinde olan bir tanrıya hiç inanmadım ben. Bu hikaye de, kutsal kitaplardaki birçok benzeri gibi salt "bir hikaye" gibi geliyor bana, daha ötesi olduğunu sanmıyorum. Öteyandan, inanan insanlar için bu hikayenin "tanrı tarafından sınanma ve sınavı başarıyla geçme" anafikri çok önemli anladığım kadarıyla. Başarılı olmak, birinden aferin almak, kendi kıymetini başkasının koyduğu kriterlere bakarak anlamak.. Oysa insanın kendisiyle huzur içinde yaşaması; başkasının doğrularına uymasıyla ya da uyabilmek için yaşam boyu çırpınmasıyla değil, kendi bilincini ve farkındalığını geliştirmesiyle, etik ve adil olmayı öğrenmesiyle alakalı.

Bu tip dini kuşkuculuk üstüne, bir de et sevmeyen biri olmanın getirdiği, gereksiz ve yetkisiz hayvan katliyamına isyanla, kurban bayramına sıcak bakamıyorum; benim için anlam ve değeri olan bir bayram değil doğrusu. Ama günümüzün iş ve uğraşlar arasında bin parçaya bölünerek hızla akıp geçen hayat koşullarında; maaile biraraya gelinmesi, büyük küçük tüm aile bireylerinin birbirini tanıyabilmesi ve hoş sohbet edebilmesi, ihtiyaç sahiplerinin belirlenip yardım sağlanabilmesi için de bir vesile bayramlar, bunu da göz ardı etmemek lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder