3 Haziran 2012 Pazar

İki teker üzerinde: Çilek Tarlası

Dersten, iş-güçten ve yeni tanıştığım biri Finlandiya'lı diğeri Endonezya'lı iki kızla fıldır fıldır gezmenin suyunu çıkardığımdan; bu haftasonu sessiz ve sakin geçsin istedim. En sevdiğim "sessiz" aktivitelerden biri de; Münih'in çevresindeki ormanlık alanlarda, nehir kenarlarında ya da bisiklet yollarını takip ederek gidilebilen kasabalarda saatlerce pedal basmak. Güneyindeki 1750mt'lik Alplere rağmen, Münih o kadar dümdüz bir şehir ki; karla kaplı ya da sular seller gibi yağmurlu olmadığı sürece, 2 yaşındaki emzikli bebeden 90 yaşındaki takma dişli nineye dek herkes her daim iki teker üzerinde. Ben de fırsat buldukça doğaya zaman ayırmayı seviyorum, bazen kitap defterimi alıp parklarda çimen üzerinde çalıştığım da oluyor; üniversitenin kütüphanesinden daha keyifli olduğu kesin.

Bir de, sonunda kiraz çıktı yaşasın! Çıktı derken Türkiye'de çıktı, buraya ithal edildi ama kilosu 6.99 Euro, şimdilik el değmiyor. Ama heryer çilek dolu! Bisikletle geçerken baktım herkes eğilmiş yerden birşeyler topluyor, merak edip durunca çilek tarlası olduğunu farkettim. Hemen daldım içine tabii ki; tarladan kendi elinle topla, at sepetine.. Tarlanın ucundaki barakada bir kadın oturuyor, tartıp söylüyor ne kadar ettiğini. Üstte gördüğünüz karton kutuya topladıklarım kadar da ağzıma attıklarım var, o da "göz hakkı" tabii ki.

Eve gelince çilekleri güzelce yıkadım, robota atıp püre haline getirdim. Sonra bir bardağın 1/3ü kadarını çilek püresiyle, geri kalanını soğuk sütle doldurup, içine ağız tadına göre birazcık bal ve vodka ekleyip karıştırdım ve adını "Pink Russian" koyduğum kokteyli yaptım. İkinci bardağa da aynı oranda püre koyup üstünü süt yerine portakal suyuyla tamamlayıp yine vodka ekledim. Bu da renginden ötürü "Strawberry Sunset" adını aldı. Ben fazla şekerli sevmediğim için ilki daha çok hoşuma gitti ama ikincisi daha klasik ve geniş kitlelere hitab edebilecek bir içecek sanırım.

İçeceğimi ve kitabımı alıp balkona kurulunca, bir yandan güneş batar, bir yandan bülbüller öterken, Haydar Ergülen'in şu dizesi geldi aklıma:

"Mayısı havalandır, sonrası hazirandır..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder