14 Temmuz 2011 Perşembe

7 Temmuz

Son 5 senedir olduğu gibi bu 7 Temmuz'da da, Semo'nun sardunyalarla kaplı mezarındaydım.. Her sene, söz verdiğim gibi.. İçim hala yanıyor, hala sicim sicim ağlıyorum hatırlayınca. Zaman unutturur derler, unutulmuyor. Bazen parkede tıkır tıkır patilerinin sesini, bazen de uykuya dalmadan önce su kabından lıkır lıkır su içişini duyuyorum hala. O gideliberi kalbime de, evime de başka hemcinsi girmedi. O başka birşeydi ya, yaşamımın en güzel döneminde yanımdaydı. Çocukluğum ve ergenliğimde, sahip olmadığım kardeş oldu bana.

Birkere, bana sevmeyi öğretti. Böyle dolu dolu sevmeyi. Karşılığında da sevgi almayı. Hani sevgi karşılıksız denir ya, yalan. O bana benim ona verdiğimden fazlasını verdi. Bir bütün olarak, parçalara indirgemeden sevmeyi, kabullenmeyi; yani birini sadece o olduğu için sevmeyi öğretti. Ha bir de sabahın köründe kalkmayı, doğayı görmeyi, dinlemeyi, koklamayı.. Heyecan ve sevgi duymayı, merak etmeyi, araştırmayı.. Böyle biraz sallapati olmayı, sevinince aşırı bir takım gösterilerde bulunmayı, koca kadın olup da içimin çocuk kalmasını..

Şimdi size garip mi geldi bir köpeğin bana bütün bunları hissettirmesi ve benim de bunu yazmam? Köpek başka birşey, köpeği olmayan bilemez derler; doğrudur. Köpek, kedi, kuş, bahçedeki böcek belki, aynı aslında.. Konuşmuyorlar ama herşeyi anlıyorlar. Ve sessiz dillerini bir kez anladığınızda, bilgeliklerine hayran kalıyorsunuz. Öyle kusursuz yaratıklar ki hepsi; fiziki mükemmellikleri, psikolojik uyum yetenekleri, sosyal becerileri.. Kabul edelim; bizden çok daha mükemmeller.

Hayvan sevmeyen, insanı hiç sevemez derler; doğrudur. Bir de ben, hayvanların %99'unu deli gibi sever, insanların %99'una tercih ederim. Onların sakladıkları birşeyler yoktur, açık ve oldukları gibidirler. Sizi sever ve bağlanırlar; onları anlarsanız hayatı anlarsınız.

Semo'mun zamansız ve talihsiz ölümü içimizi çok acıttı ve hala bu konuda konuşmak ve yazmak zor geliyor bana. Hani insan elini falan nereye koyacağını bilemez bazı anlarda ya, işte ben de ölüm karşısında kendimi tümden nereye koyacağımı bilemiyorum.. Ama O'na mezarının başında bir söz verdim; "yanına geldiğim gün anlatacak şeylerim olacak" dedim ve henüz O'nun yanına gitmeden de bu sözümü tutuyorum. Her 7 Temmuz'da O'nunla oturuyorum, üstündeki çiçeklerini kokluyorum, öpüyorum ve geçen yılı anlatıyorum. Bu sayede kendim de hatırlıyorum, en güzel anları, en komik olayları, beni şaşırtanları, heyecanlarımı, bazen hayallerimi. Evet, üzülüp kızdığım gereksiz şeyleri de hatırlıyorum nadiren ama es geçiyorum onları, bir süre geçip de dönüp bakınca anlatmaya gerek görmüyor zaten insan. Yani her 7 Temmuz akşamı, denize bakarak oturup güneşin batışını izlerken, yaşamımı düşünüyorum ve anlatılmaya layık birşeyler olduğu için şükrediyorum.

Biliyorum O'da hissediyor bunu.

4 yorum:

  1. diyecek bir şey bulamıyorum, :(

    YanıtlaSil
  2. 2.5 yasında bir goldenım var dünya tatlısı. başına bi şey geldiğini düşünmek bile istemiyorum. en büyük isteğim bir cocuk sahibi olup beraber büyüdüklerini görmek. cocugum onun kulağını ceksin , köpeğim ona pati versin. köpek başka bir şey köpek sahibi olmak bambaşka bir şey. gercekten yasamayan bilemez

    YanıtlaSil
  3. Biz 14 sene geçirdik beraber, onunla büyüdüm yani. Bir dost, bir kardeş, oyun arkadaşı, sırdaş bazen, bir de osmanlı tarihini onunla çalışırdım ÖSS için, su gibi bilirdi, Osmanlılar diyince kulaklarını oynatırdı :) Femme, umarım seninki de senin çocuğunla büyür, ya da seninle orta-yaşlanır :) Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Konuyu bildiğim için yazıyı okuyamadım. Yüreğim parça parça oluyor...

    YanıtlaSil