2 Haziran 2011 Perşembe

Karanlıktaki..

Gizemli, psikolojik açıdan dengesiz kişilerin benim üzerimde ürkütücü bir gücü var. Bu insanların sadece varlıkları bile onları daha yakından tanımak için yanıp tutuşmama yetiyor. Bu nedenle psikolog da oldum. Bu nedenle burnum moktan, başım beladan kurtulmadı. Yine de bir adım yol gidemedim, anlayamadım bunlardan uzak durulması gerektiğini. Yine böyle bir tipleme var başımda. Adam roman karakteri gibi. Hayır, doktora tezimi direkt sil baştan bu konuda yapmalıyım belki, onun hakkında tezler, makaleler yok hatta kitaplar yazmalıyım. Duramıyorum; ille o bana bulaşacak, ben ona. Çekiyor bela, buram buram.

Bir kere, zorunluluktan aynı sosyal ortamlarda bulunuyoruz. Bazen karanlıkta, yanyana hiç konuşmadan oturuyoruz, insanın hiç tanımadığı biriyle böylece oturmasının ne kadar korkutucu olduğunu bilir misiniz? Bazen yaşamışsınızdır belki böyle bir şeyi; gece vakti trenle eve dönerken, ıssız sokaklardan hızla geçerken, vagonun en gerisinde hiç kıpırdamadan oturan o adam hani.. Bakmak istemezsin ama gözünü de ayıramazsın. Ne olur ne olmaz, kıpırdadı mı yoksa?! Kıpırdamaz oysa ki. Asla kıpırdamaz. Korkutucu olan da budur zaten.

Şizofrenlerle çalışırken, onlardan gelen o sessiz bomboşluğu hissetmiştim. İnsanı iliklerine kadar ürpertir bu his. O gözlerin arkasında, senin asla ait olmadığın, bilemeyeceğin, korkutucu bir dünyanın varlığını hissedersin.. Ama asla giremeyeceğini bilirsin o dünyaya, başka bir boyut gibidir. İşte öyle bir ıssızlık var adamın gözlerinde, oysa hasta değil o. Biliyorum o kadarını.

Genellikle, biryerde buluşacaksak (ben - o - diğerleri) geç gelir. Geç kalmakta sanki özellikle çaba gösterir gibi. Başka hiçbir konuda göstermediği kadar titiz işlenmiş bir çaba. Sonra bana bakar, uzun uzun bakar, ben rahatsız olup ona gözümü dikene dek bakar.. Benden hoşlandığını biliyorum, o da benim bunu bildiğimi biliyor. Hiç konuşulmayan, asla konuşulmayacak birşey bu. Benim dilimden anlamıyor, ne olduğumu çözemiyor, garip birşey olduğumu düşünüyor. Bense bunu düşündüğünü biliyorum. Ama o benim bunu bildiğimi bilmiyor. Belki de biliyor ama asla dile getirmeyecek.

Çok fazla şeyle ilgilenmediğini de biliyorum. Ama ilgisini çeken şeylere, susuz kalmış bir insanın su içmesi gibi, kana kana sarılır. Birkaç kere tartıştı benimle, sonra sustu, kendi içine çekildi. Ne düşündü bilmiyorum ama tartıyor beni, bir sınıfa oturtabilmek için, ondan eminim.

Onun yanında tüylerim diken diken otururken, aklıma hep Andre Gide geliyor nedense. Çünkü tam da Gide'in anlatmak istediği gibi; "görünmek hevesine kapılmadan, sadece olmak; tek önemli şey". Oysa çevredeki diğer herkes kendini göstermek için var, var olduğu için görünüyor. Fazla görünüyor belki.. Halbuki o karanlıkta kıpırdamadan oturan adam var ya, işte onun gücü ürpertiyor insanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder