29 Nisan 2011 Cuma

Kilo problemi

Tüm kadın ırkının rejime girdiği bu güzel bahar günlerinde, kilo üzerine binlerce yazı yazılıyor. Kilo ile ilgili olup rejim ile hiç alakası bulunmayan (bu nedenle de az tirajlı gazetelerden birinin köşesinde kenarında ufak bir yer tutan) ilginç bir haber dikkatimi çekti. Kilo biriminin belirlenmesinde kullanılan "uluslararası kilogram prototipi" (ya da Pt-10lr)nin son ölçümden bu yana kilo kaybettiği keşfedilmiş! Kilomuz zayıflamış!

İlk bakışta çeşitli ekoller arasındaki hesaplama yöntem farklılıklarının bu soruna neden olduğu düşünülmüş, üstelik bu ekollerin hiçbirinin de uzlaşmaya varmak istememesi ve kendi sisteminin doğruluğunda diretmesi de işi iyice karıştırmış. Bunun yanı sıra, kilo biriminin belirleyicisi ve Paris'te dikkatli bir şekilde korunmakta olan platinyum/iridyum silindirinin, 100 yıldan biraz uzun bir süre içinde anlamlı düzeyde kilo kaybetmesinin nedenleri de fizikçiler arasında popüler bir araştırma konusuna dönüşmüş. Tüm bu araştırmalar bir mutabakata vardığında, (2015'te olacağı öngörülüyormuş) kilomuz tekrar hesaplanacak ve yeniden belirlenecekmiş.

Aklıma tabii hınzırlıklar geldi; demek ki kilomuz bile kaç kilo olduğunu saklıyor! Medya çağında yaşayan kadınların kilolarını eksik söylemesi çok normal o zaman. Bir de şu var, medya sektöründe çalışanlar benden iyi bilir, artık elalem "photoshop diyeti" yapıyor, yani gayet balık etinizle güzel güzel pozlar veriyorsunuz dergi kapaklarına, grafik tasarımcılar oranızı buranızı inceltiyor, cildinizi ışıltıyor, bacak boyunuzu uzatıyor yani sizi "kilolarınızla barışık yaşatıyor". Biz de yiyoruz. Açıkcası Münih sokaklarında koşuştururken çekilen bir reklam filmini ve yıldızlarını yakınen görme fırsatım olalı beri ve selülitlerini ağzım bir karış açık fark edeli beri ben yemiyorum bu "incecik fıstıklar" hadisesini. Selülitsiz kadın yok kardeşim, iyi grafik tasarımcılar var ama.

Aslında kilo problemi çağımıza özgü. Yaşlı insanlara sorun, eskiden tombul, kıvrım kıvrım kadınlar modaymış, zayıfa çelimsiz ve hastalıklı gözüyle bakılırmış. Yani yaşlılardan "seni iyi gördüm, yanaklarına renk gelmiş" yorumunu duyduğunuzda anlayın ki kilo almışsınız; onların "iyi gördüm" ya da "balıketli" kavramı biraz "genişce" çünkü. Bizim gereksiz 3-5 kilo vermek için çırpınma halimize de akıl hastalığı gözüyle bakıyorlar (ki aslında çoğu normal insan da reklamlardaki fiziğe ulaşmak için saçma sapan çabalar sarfediyor, doğru aslında). Sanırım gramına dek kilomuzu ölçmek ve bunu diğerleriyle karşılaştırmak yorucu ve yıpratıcı.

Kilo kavramı gibi zaman kavramı da çağımıza özgü. Mesela eski insanın "saniye" ya da "salise" birimine ne ihtiyacı vardı, hiç düşündünüz mü? Bence bırakın dakikayı, çoğu zaman saat bile önemsizdi eskiden. Bir "öğlenden önce" vardı, bir "öğle vakti", bir "kuşluk vakti" bir de "gece".. İnsan tatildeyken de hemen bu zaman kavramlarına dönüyor. Ne zaman stresli bir haldeysek, dikkat edin o zaman dakika ve saniye gibi kavramlar hayatımızda yer kaplamaya başlıyor.

Gözüken o ki; kesin, tam ölçümlerden uzak kalsak sanırım çok daha rahat ve mutlu bir yaşam süreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder