29 Ocak 2011 Cumartesi

Bir-berber-bir-berbere

Dün hayatımda ilkkez berbere gittim, bildiğiniz erkek berberine. Bu erkeklerin kutsal mekanında benim bir hatun kişi olarak ne işim vardı derseniz, çevirmenlik yapmam gerekliydi. Yalnız öyle bir akıllara ziyan deneyim oldu ki, çıkarken "ben bunu bloga yazmaz mıyım?" diye hin hin gülerek çıktım.

Şimdi arkadaşlar erkek ve kadın berberleri arasında inanılmaz bir fark var sanardık, değil mi? Yalaaaaaaaan! Tamam bizimkilerin süslü isimleri var; kuaför, saç tasarım uzmanı falan.. Ama yemin ediyorum bu "berber" denen zatlar hizmet ve nazlamada bizim kuaförlere beş basar. Orda bi başka numara dönüyo arkadaşlar!

Olay şöyle vuku buluyor, berber abimiz önce size soruyor "kaç mm?" Verilen cevap karşısında, hemen yan masada duran cerrah kutusu gibi bi kutudaki farklı uçlar arasından uç beğenip, eline aldığı traş makinesiyle saçları istenen-mm inceliğine getiriyor. Ha bana göre iş burda bitiyor, bitmeli.. Ama bitmiyor arkadaşlar, olay yeni başlıyor.. Önce müşteriye bi çay geliyor -tavşan kanı- sonra ele bir makas alınıyor ve saçların üstü-önü falan düzeltiliyor.. Sonra bir başka traş ucu ile favoriler ve ense alınıyor.. Sonra müşteriye üstünde buharı tüten sıcak bir havlu veriliyor, yüzüne kapatılıyor.. Sonra nemlendirici kremle yüze masaj falan yapılıyor. Hizmetin sınırı yok. Üstelik sohbet de kadın kuaförlerine beş basar, nintendo wii'den arabalara envai çeşit hoşsohbet konuları işleniyor.

Çok kıskandım.. Bizim kadın kuaförlerinde hiçbiri yok bunların.. Şak şak makas darbesi, foşurtulu kokulu boya, elinin küçük parmağı havaya kalkık "hayatım, ama o istediğin model 70lerde kaldıııı" diyen bi kuaför-tiplemesi.. Üstelik sohbet nasıl bayık anlatamam, bilmemkimin yengesi ne demiş, popstar bilmemneye ne olmuş. Ay o tiplerin arasında kendimi uzayda gibi hissediyorum.

Yemin ederim, çok kıskandım. Ben de berber konsepti istiyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder